Hiç Tanımaz Tenim Ellerini

By mrcwho

242K 17.2K 6.6K

(bxb) Tamamlandı. Aşk aslında bir obsesifliktir. -Bu Şehri Yakın hikâyesinin yan karekterleri olan Şafak ve G... More

1. Rahatsız edici hissin sahibi
2. Hadi buyur bir de buradan yak
3.Kumral deli
4. Ertuğrul'un kırmızı baksırı
5.Umursama Şafak
6.Salı totemi
7.Dikkat et maskende çatlaklıklar var
8. Kaleciğe mi şaşsam sevdiğime mi?
9. Yabancı en yakınım
10. Çözümleme
11. Söz konusu dudak
12. Stabil
13. An-ı dem adem
14. İzlerin sahibi
15. Gussa-i Matem
16. İlerliyor dakikalar sensizliği daim kılıp
17. Paramparça olan maske
18. Zaman dursun sevdiğimi haykırıyorum
19. Bulanık güzel gerçekler
20. Haşin Esmer
21.Obsesiftir aslında aşk
23. Totem sevişmeyi sağlar
24. Takıntının geçmişi farklı
25. Halladebilirim
26. Beyhude düşünceler
27. Geleceğimi sana adıyorum
28. Şüphenin filizlenmesi
29. Ruhunu serbest bırak
30. Hal-i pür melâl de biter
31. Zaman güzelleşsin senin adınla
32. Sözler izlerle olsun
33. Tenin tenimden başkasına yabancı
34. Kızgın ve kırılan; Erdal baba
35. Seninle bir oldum
36. Mesafeler yakışmaz bize sevgilim
37. Düzeldi sanma, geçmiş hep göz önünde
38. Başlangıç noktası
39. Ruhunu rahatlat
40. Daim olsun ellerin tenimde

22. Tanıdı Tenim Ellerini

6.3K 435 305
By mrcwho

-Bence bu başlık final başlığı olmalıydı ya...

Dilenci değilim ama yorumu bana çok görmeyin bee.

Bölümü EllaSkyy ithaf ediyorum. 😘😘

Kâh üzülüp sinirleneceğiniz kâh mutlu olacağınız bir bölüm sunar.

Uyarı: Cinsellik  vardır. (+18)
__________

Şafak ve Gökhan yemeğini yedikten sonra salona geçmişlerdi.  Kumral genç Gökhan ile vakit geçirdiği için mutlu olsa da içindeki  gerginliği de arka plana atamıyordu ne yazık ki. Çünkü sevgilisi ciddi bir konuşma yapmakta ısrarcı duruyordu.

İstemediği şeyler duyacaktı yine... Durmadan inkâr edici cümleler kurmak zorunda kalıyordu Şafak, çünkü duyduklarına katılmıyordu hiçbir şekilde.

Takıntı takıntıydı. Her insanlarda olan şeylerdi. Kendisinde bir tık daha fazlası olması ona hasta etmezdi. Ama gel gör ki ailesi, arkadaşları ve sevdiği adam tam tersini düşünüyorlardı.

Gökhan,  kumralın kasılmış yüz hatlarını inceledi, ne zaman bu konular açılsa ya alakasız konu açar ya da kaçardı. Bu sefer izin vermeyecekti.

"Sessiz durmak her şeyi halletmeyecek Şafak."  dedi Gökhan. Tedirgindi sevgilisi, görüyordu ama artık halletmeye çalışmalıydı. Sevgili olduklarında takıntıları azalacağını unut etmişti ama durumu daha da vahimleşmişti.

"Nasıl bir konuşma geleceğini biliyorum çünkü.  Takıntıların, takıntıların, takıntıların vs. vs." dedi ukala bir tavırla.

"Demek ki bir sorun teşkil ediyor ki hep gündeme geliyor Şafak." dedi.

Şafak konuyu uzatmamak adına umursamazlığına sığındı. Ama kumral genç atladığı bir şey vardı; sarışın onu sevse de umursamazlığına tahammülü yoktu. "Takıntılar benim hayatımı etkilerken sizin problem haline getirmeniz bana absürt geliyor."

Gökhan kendini tutamayarak sinirli bir şekilde kahkaha attı. "Bilsen aslında nasıl etkilendiğimizi. " Şafak ona kaşları çatık bakmaya başlarken Gökhan yapıcı bir konuşma türünün başlangıcı olmadığını anladı. Kumral ile düzgünce konuşmak için öncellikle kendini sakinleştirmeye çalıştı.

Yan yana oturuyorlardı. Gökhan ona biraz daha yaklaştı ve elini tutarak okşamaya başladı. Mavi irisleri  ellerindeydi. Dudağını yalayıp konuşmak için araladı.  "Küçük takıntıların var olması hayatımızda bir engel değildir Şafak." diyerek sakince konuya giriş yaptı.

"Her insanda takıntılar vardır. Basittir ve hayatı yönlendirecek kadar da kuvvetli değildir. Her gün yorgun beden ile yatağa giriyorsun. Ne kadar ben bu durumdan şikayetçi değilim tavırlarını bize sergilesende, sen değil biz seni karşıdan izliyoruz. Sabahın dördünde beşinde kalkıyorsun, o saatten başlıyorsun hazırlanmaya, diyorsun ya benim takıntılarım diye, bizi de kontrolün altına almaya çalışıyorsun. Hadi beni ve Cüneyt'i siktir et, fark etmiyor musun Özgür ve Ertuğrul'u. Senin hangi gün neyi giyeneceğini biliyorlar Şafak, senin totemin işe yarasın, günün iyi geçsin diye niye ilk banyoya Özgür giriyor, neden Ertuğrul ilk önce çayı ile başlamıyor kahvaltıya... Ya dün giyindiğim tişört sende kötü his uyandırdı, başımıza kötü bir şey gelecek korkusuyla tişörtü çıkarttırıp attın Şafak. Sadece sen kendi hayatını değil etrafındakileri de yönetiyorsun." Uzun konuşmasından sonra duraklayıp sevgilisini tepkisini baktı.

Ona bakmıyordu, yeri izliyordu. "Temiz olan yer temizdir, dokunulmamış yer düzenlidir. 1 saat önce temizleyip düzenlediğin yerde neden bir yamukluk, neden nokta kadar bir leke var diye tekrar yapıyorsun. Her şeyi saatine saatine yetiştiriyor,  düzenliyorsun." Akına gelen şey ile tısladı. "Sevgili olduktan bir gün sonra bana mesaj atıp , saat sekizde günaydın yaz, bir dakika geçerse sakın yazma dedin ya... Hadi bunları geçtim, konuşman da değişti Şafak, bazen dönüp dönüp aynı cümleleri ya da aynı kelimeleri tekrarlayıp duruyorsun. "

Şafak alt dudağını ısırdı. Gerilmişti.  Gökhan'ı bunaltmıştı. Korktuğu başına mı geliyordu...

Alt dudağını dişleri arasına alıp ezmeye başladı.  Elini sıkarken otomatikman Gökhan'ın elini de sıkmıştı kumral.

Gökhan, Şafak'ın şu anki gidişini iyi bulmuyordu.  "Ne düşünüyorsun?" dedi endişeyle. Bir şeyleri düzeltirken kumralı yine bir çıkamaza sokarsa deli olurdu.

Şafak duyduğu soru ile gözleri doldu ve  gözyaşları yanaklarından süzüldü.  Gökhan elini Şafak'ın elinden çektiği sırada kumral paniklamişti boş eli ile. Ağlaması şiddetli hal alırken Gökhan ne yapacağını bilemedi. Karşısındaki sevgilisi sanki beş yaşındaki bir çocuk gibi  ağlıyordu. 

Ellerini kaldırıp Şafak'ın yanaklarına yasladı. Eğik olan  yüzünü kaldırıp kendine bakmasını sağladı. "Şafak ne düşündün yine? " dedi.

Şafak çok şey demek istiyordu ama ağzından sadece, "Ne olur beni bırakma." dedi ve nefesini içine çekti.

Gökhan inanmayan gözlerle ona baktı. Dediklerinden bunu mu anlamıştı yani?  "Şafak..." dedi umutsuzca. Ne yapacağını, nasıl  hareket edeceğini bilemiyordu artık.

Kısa süre önce sevgili olmuşlardı. Bu kısa sürede Gökhan'ın eli ayağı birbirine dolaşmıştı adeta. Şafak'ın değişen ruh halleri, paranoyak düşünceleri, kontrole aldığı eylemleri... Kısılmış hissediyordu. Ağzından çıkan kelimeleri özenerek seçmeye çalışıyordu aman yanlış anlamasın, farklı yerlere çekmesin diye. Aksi taktirde onu bırakacağını düşünüp duruyordu. Şimdi olduğu gibi. 'NE ALAKA!' diye bağırmak istiyordı.

Ellerini Şafak'ın yüzünden çekmeyip ona yaklaştı ve alınlarını birleştirdi. 'Ne yapacağım seninle?' demek istiyordu fakat bunu demesi Şafak'ın artan ağlaması demekti. 

Yanaklarını okşarak mırıldandı.  "Bırakmak aklımın ucuna dâhi gelmedi." dedi Gökhan ve yorgun gözlerini ona dikti. Bu konuda deneyimsizdi sarışın ve nasıl davranacağını kesinlikle bilmiyordu.  Şafak'ı gerçekten çok seviyordu ama ona iyi gelmediğini de görüyordu.

Alınlarını ayırdı. Şafak'ın gözyaşlarını silip ellerini çekti. "Bunu anlatmaya çalışıyorum işte. Ben sana sorununu anlatıyorum.  Çözümlemek yerine başka bir şey türettin, neden bırakayım seni Allah aşkına Şafak?" dedi dayanamayak.

"Okulda söylediklerin, şimdi ki tepkilerin Şafak gram bana güvenmiyorsun.  Kişisel olarak algılamıyorum.  Sen kimseye güvenmiyorsun. Ertuğrul ve Özgür sana o kadar çok fedakârlık yapmasına rağmen kalkıp beni sevmiyorlar, dikkate almıyorlar ya da ne bileyim değer vermiyorlar diyorsun. Söz konusu sen olunca ikisi de aklını yitiriyor.  Bana da ayısını yaptın. Grupta en çok sana değer verip, her dediğini yapmaya çalışmama rağmen kalkıp değer vermiyorsun dedin."  Sinirden hızlı nefes alıp verdi, zayıf olan bedeni izlerken unuttuğu asıl sorun  gözlerinin önüne serildi. "Şu haline bak Şafak, sorun yok diyorsun, ulan kemiklerin sayılıyor!"

Şafak'ın korku dolu bakışları tahammül sınırlarını aşmıştı Gökhan'ın. Belki de şu an yaptığı yanlıştı. Üstüne gitmesi kötü sonuçlar doğurabilirdi ama sarışında ne yaptığını bilmiyordu. Sadece onu sevdiğini bırakmayacağını anlamasını, hasta olduğunu göstermek istiyordu.

"Mükemmelliyeti elde etmeye çalışıyorsun, hataya yer vermiyorsun. neyin mükemmelliği için uğraşıyorsun bilmiyorum. Bir hata yaptın diye seni hayatımızdan çıkarmayız,  aykırı insan olmazsın Şafak. Hata yaparak olgulaşan varlıklarız, o kadar mükemmelliyetçi davranıyorsun ki olgunlaşmaya izin vermiyorsun, hâlâ çocuk gibisin.  Hata yapmaktan, rezil olmaktan o kadar korkuyorsun ki yerinde sayıyorsun. Aynı dairenin içimde yürüyorsun. Bunca yıl sana hayran olan bakışlarımı görmeden, senden uzaklaşacağım korkusu ile sustun Şafak, ne oldu peki? Değdi mi, aşkın karışıksız kaldı mı? Hiç cesaretin yok, içine attığın sorunları takıntılarla öteliyorsun ve artık bu hastalık boyutuna geldi, anla artık."

Şafak nemli gözlerini Gökhan'ın endişeden kavrulan mavi gözlerine kaldırdı.  "Ne, ne yapmamı istiyorsun peki?" dedi titrek bir sesle.

Gökhan ilk önce yutkundu. Diyeceği şeyden rmin değildi. "Psikologa gitmen gerek."

Şafak yüzünü burşturdu. "İstemiyorum." Dayanamayıp ayağa kalktı.

Gökhan ayağa kalkan sevgilisine kaşlarını çattı ve ayaklandı. "İsteyip istemediğini sormadım Şafak, birlikte gideceğiz ve senin bu takıntılarından arındaracağız. "

"Sen iyi et." dedi dayanamayarak. "Takıntılarım seninle nüksetti, sen iyi et. Korkuyor musun? Korkuyorsun. "Kendi sorup kendi cevaplıyordu. Gökhan'ın konuşmasına izin vermiyordu. " Sıkıldın işte. Bak sıkıldın. Korkma diyorsun, seni bırakamam diyorsun ama sende dördüncü  gün isyan bayraklarını çektin." Komuşurkan el kol hareketlerini kontrol edemiyordu. Adımlarını dengesizce sağ sola atıyordu.

"Sorunumla ya da kişiliğim ile karşı karışıya geldiğiniz zaman siz çözün abi, neden direkt beni doktora götürmeye çalışıyorsunuz. Bu kadar mı dayanılmazım?"

Gökhan, "Şafak," dediğinde kumral susturdu onu. "Sevmiyorsun beni, sevseydin eğer bunları görmezlikten gelirdin, uyum sağlardın. Düzenin neresi kötü? Anlamıyorum, beynim durdu artık." Eliyle şakağına vurdu birkaç kere. Bedeni yine titremeye başlamıştı.

Gökhan bu titremeyi görmeyecek kadar öfke ile dolmuştu.  Zaten Şafak'ın sevmiyorsun beni dediği yerde takılmıştı. Kumral kendi kafasında kurup inanıyordu. Başından beri böyleydi keza bu yüzden geç kavuşmamışlar mıydı? Şafak'ın ona biçtiği roller yüzünden.

Şafak, sinirden dolayı dolan gözlere dikti gözlerini. Kalakalmıştı. Sarışın ona bir şey demiyordu. Dümdüz duruyordu, iki ellerini yumruk yapmıştı.

"Kimse ama hiçkimse bir ilişkide kontrol altına alınmak istemez Şafak, anladın mı? Sen ya da ben birbirimizi deli gibi sevsekte..." durdu. Elini kaldırıp aralarında götürüp getirdi. "Bak,  bi' boka yaramıyor. Çünkü ilişki güven ile sağlanır. Sen ise bana zerre kadar güvenmiyorsun. Kafanda oluşturduğun olmayacak şüphelere inanıyorsun.  Durmadan seni bırakacağımı iddia ediyorsun. " kuru bir şekikde kısacık kahkaha attı. "Ben değil Şafak, sen beni bırakacaksın." dedi.

İkisi de birbirine hırsla bakıyordu. Şafak dişlerini sıktığı için çenesi ağırmaya başlamıştı. Gözlerini kırpmadan sevgilisine bakıyordu.  Gözyaşı gözlerinden dolup taşarak yanaklarından süzüldü. 

Gökhan devam etti. "Bundan o kadar eminim ki."

"Ben seni asla bırakmam."

"Hayır, bırakacaksın." Başka şeyler demek isitiyordu Gökhan, neden bırakacağından bu kadar emin olduğunu dile getirmek istiyordu ama Şafak'ı daha kötü yapacağından susuyordu.

"Bırakmam seni." dedi ses tonunu yükselterek. Artık sessiz değil sesli bir şekilde ağlıyordu. "Aşığım sana, itelesende, kırsanda ya da sövsende yanında kalırım senin. S-sen, sen işte sevmiyorsun beni. "

Gökhan gözlerini sıkıca kapattı. Öfke ile yanlış bir şeyler yapmak istemiyordu. Sakin sakin konuşmak istemişti, yine bağırıyorlar, yine Şafak'ta kendi bildiğini okuyordu.  Nasıl görmüyordu onu sevdiğini, dokunduğunda, baktığında hiç mi hissettirememişti.

Gözlerini açtığında koyulaşmış irislerini Şafak'a sundu. Aralarında bir adımdan az mesefa vardı. Gökhan, Şafak'ın ensesinden tutup kendini çekti ve yumuşak dudaklara kapandı.

Şafak dudaklarında arsızca hareket eden dudaklar yüzünden şaşkınca kalakalmıştı. Deminki sinirinden dolayı nefes alış verişleri düzensiz olduğu için şimdi ki öpüşmeden dolayı göğüs kafesi yanmaya başlamıştı.

Gökhan, bütün öfkesini iki et parçasından çıkartıyordu. En son kavradığı alt dudağı çekiştirerek, Şafak'ın acı dolu inlemesine neden oldu. Kısa süre sonra Şafak hareketsiz kalmaktan vazgeçip karşılık verdi.

Dilleri birbirleriyle dans ederken Şafak nefessizliğe dayanamayarak kafasını geriye doğru attı. Üst üste nefes alıp verdi

Gökhan'ın öfkeli mavi gözleri aynı zamanda büyük bir arzuyla harmanlanmıştı. Şafak müptelası olduğu gözlere bakarken sabahtan beri vücudunda  daim ettiği korkuyu iliklerinde taşımaya devam ediyordu. Bedeni az önce ki öpücüğün etkisindeydi. Titriyordu ve kesik kesik nefesler alıyordu. Dudaklarını anlık dürtüyle yaladığı zaman Gökhan'ın gözleri gözlerinden çekilip, az önceki öpüşmeden dolayı kızaran ve şimdi de parlayan dudaklara kaydı. 

Kendisini toparlamaya çalıştı sarışın. "Sevmeseydim sana bu arzulu hallerimi gösteremezdim. " dedi zar zor. Bakışları hâlâ Şafak'ın dudaklarındaydı. Başını yavaş yavaş salladı. "Seni sevdiğimi kanıtlayacağım." dedi.

Şafak'ın omzuna indirdiği  elini, bileğine kaymış ve sert bir şekilde çekip bedenlerini yapıştırmıştı.  İkisi de gürültülü bir şekilde yutkunduklarında, bakışları kaçamak bir hal almıştı. Göhkan gözlerini kıstı ve onu odasına sürüklemeye başladı.

Şafak ise ne olup bittiğini algılayamacak kadar beyni peltekleşmişti. Hâlâ deminki öpüşmenin etkisindeydi.

Göhkan'ın odasına geldiklerinde Şafak'ın başı dönüyordu. Etrafı tamamen Göhkan'ın kokusuyla kaplanmıştı ve o mest olmuştu şimdiden. Göhkan kumralını belinden kavrayarak kendine çektiğinde, kaçmasından korkar gibi bir eliylede onun küçük yüzünü avuçlamıştı. Zihinleri az önce ki tartışmayı unutmuş, sis bulutları arasına saklarken kendilerini arzuya, şehvete teslim etmişlerdi.

Avucunda kumral teni okşadı, bir yanı arzu ve öfke ile tutuşurken diğer yanı şefkatle tutuşuyordu. Kumralı korkutmak değildi amacı, tenine dokunurken  aşkını ispatlamaktı. Hissettirerek, beyninin içindeki o şüpheci tohumları kaldırarak birlikte olmak isyordu.

Kumralın yüzüne yaklaştırdı yüzünü. Dudakları birbirine değerken araladı dudaklarını. "Her bir hücrem seni zikrediyor." diye mırıldandı. Açık kahverengi gözler kalın dudaklara bakıyordu. Dayanamayarak bastırdı dudaklarını dudaklara. Sonucun ne olacağı o an umurlarında değildi. Şafak'ın susmayan zihni, bir köşeye saklamıştı; kendini hiç olmadığı kadar canlı ve gerçek hissetmesine sebebiyet vermişti. 

Yıllardır aşık olduğu adamın odasında, onun kolu belinde, kokusu dört bir etrafını sarmış ve dudakları sanki gerçekliğini ispatlamak istermiş gibi dudaklarındaydı.  Titreyen ellerini saklamaya çalışmadı, onun yüzünü avuçları arasına alırken, gözyaşları pınarlarını çoktan ıslatmaya başlamıştı bile.

Gökhan onun koltuk altından tutup kaldırdığında Şafak vakit kaybetmeden bacaklarını beline, kollarını onun boynuna doladı. Dudaklarının yetersiz kaldığı bu sessiz savaşta hakimiyetleri dilleri sürdürüyordu.
Gökhan bir elini onun tişörtün içine soktuğunda, Şafak onun alt dudağını ısırmıştı. Ne kadar canlı ve gerçek hissetse de gözlerini açmaya korkuyordu.

Bunun bir hayal olmasından, yatağında uyanmaktan delicesine kokruyordu. Öpüşüyor ve hatta onun kucağında olsa bile yine de gerçekçi gelmeyen, gerçek olduğuna inanmayan bir tarafı vardı ve bu tarafı daha ağır basıyordu. Gökhan onun ne düşündüğünü hissetmiş olacak ki kendini geri çekip, şişen dudaklara ufak bir öpücük kondurdu ve gözleri kapalı olan kumralına baktı.

"Gözlerini aç." dediğinde Şafak başını olumsuz anlamında salladı.

"Gözlerini aç sevgilim. Gerçek oluşumu gör, sevdiğimi gözlerime bakarak anla."  Şafak yutkundu. Kalbi acımasızca göğüs kafesine vurup duruyordu.  Korkarak ve titreyerek gözlerini araladı. Koyulaşmış mavi irisler laciverte evrilmişti adeta. Az önceki cümleyi karşılaştığı gözlerle tasdiklemişti. İşte bu cümleler ve bakışlar, kalbi ve zihni arasındaki savaşı kazanmasına neden olmuştu.  Sevdiği adamın gözlerindeki kendi yansımasını izledi. Bitik bir haldeydi; çelimsiz ve ilgi çekici değildi ama sarışının bakışlarındaki arzu korkularını iteledi. Bu görünüşüne rağmen ister bakışları gerçekliğe döndürmüştü onu.

"Gerçek bu." dediğinde Şafak dudaklarını birbirine bastırmış,  tekrar yaşarmaya başlayan gözleriyle başıyla onaylamıştı bu sefer. Ağlamaktan gözleri ve burnu kıpkırmızı olmuştu.

"Gerçek." diye titreyerek tekrar ederken alnını onun alnına dayayıp gülümsedi. Burnunu çekip aynı şeyleri söyledi.

"Çok güzelsin kumral delim" dedi Göhkan.  Kumral delim derken gözlerini kapatmış, içten söylemişti.  Şafak onun karşısında bir çocuk gibi ağlamak istiyordu. Hücrelerine kadar hissetmişti o sahiplenmeyi.
"Seviyorum seni." cümleri ondan bağımsızca döküldüğünde Gökhan gülümsedi.

"Bende seni seviyorum." dedi ve kısacık anda bağımlısı olduğu dudakları öpmeye başladı. Şafak kollarını daha da sıkılaştırdı ve kendine daha çok çekti. Gökhan'ın adımları yatağa doğru dönüp hızlı adımlarla oraya ulaştı.

Gökhan Şafak'ı yatağın üzerine bırakırken oldukça nazikti. Sanki kırılmasından, incinmesinden korkuyordu. Ona bu anın gerçek olduğunu ve onu gerçekten sevdiğini inandırmak istiyordu.
Bilmesini istiyordu.

Dudakların hedefi çeneye kaydığında Şafak gülümseyerek ellerini onun saçlarına geçirdi. Çekiştirmek yerine okşadı. Gökhan kumralının boynunu öpmeye başlamış, elleri eşofmanın üzerinde dolaşıyordu. 

Gökhan ilk defa delireceğini hissediyordu. beyni delirmenin böyle bir şey olduğunu düşünürken en güzel delirme şekli olduğunu kodladı beynine. Altındaki kumral beden onu delirtebilirdi, kendisini unutturabilirdi. Şikâyet etmezdi.

Şafak dirsekleri üzerine doğrulduğunda Göhkan onun ne yapmak istediğini anlamıştı. Onun tişörtünü çıkarttıktan sonra kendi tşörtünü de çıkardı.

İkisi yarı çıplak halde birbirlerine bakıyorlardı. Arzuyla kıvranıyor ama gözlerindeki şefkati koruyorlardı. Gökhan, Şafak'ın elini tutup göğüs kafesini delmek için çırpınan kalbinin üzerine koydu.

Şafak elinin altında can çekişen kalbinin ritimlerini beynine kazımak istermiş gibi gözlerini kapatıp gülümsedi. Onum için çıldırıyordu bu organ. Aynı kendi kalbi gibi deli gibi atıyordu. Bir şeyler demek istiyordu ama kelimeler dilinde düğüm haline gelmişti sanki.

Şu eşsiz dakikada konuşmanım bir çözüm getirmediğini anladığında gözlerini hafifçe aralayıp, hissettiği mükemmel duyguları dudaklarıyla ifade etmeye karar verdi ve Gökhan'ı kendine çekerek dudaklarına kapandı.

Gökhan, kumralın elini bırakmadan yavaş yavaş aşağıya doğru kaydırdı, Şafak'ın zayıf ve kemikli elini erekte olan penisinin üzerinde durdurup bastırdı. Dudaklarında boğukça inleme firar ederken sıcak nefesi Şafak'ın ağzına dolmuştu.

Şafak hissettiği sertlikte utanmıştı ve başını sarışının boynuna gizledi. Gökhan gülümseyip Şafak'ın omzuna küçük öpücük kondurdu. Geri çekilip aşağıya doğru kendini kaydırdı ve kumralın eşofmanını ve baksırını tek hamlede çıkardı. Geri durup tüm çıplaklığı ile ona sergilenen bedeni izledi.

Şafak kıpkırmızı olmuştu. Alt dudağını ısırırkan başını yana yatırdı. Gökhan izleyerek ona fazla utandırmamak için eğildi ve ellerini zayıf vücutta gezdirdi.  Elleri göğsünde gezerken kasıklarına doğru indi ve eğilip Şafak'ın kasığına öpücük kondurdu.

Kumral, başını hafifçe kaldırıp Gökhan'ı izliyordu. Şafak'ın setleşmiş ve dik duran penisini tutup okşadı. Kumral nefesi kesilirken kendini geriye doğru bıraktı.

Gökhan'ın el hareketlerinin devamını beklerken penisinde hissettiği ıslaklıkla gözlerini kocaman açtı. Sarışın bir iki kere uzunluğu ağzına sokup çıkardı. Ardından eliyle git gele devam etti. Kumralın şaşkınca bakan bakışlarına karşılık verdi.

Hafifçe gülümseyerek, "Sence bundan tiksindim mi?" dediğinde başını olumsuzca salladı. Ona, onu gerçekten sevdiğini kanıtlamak istiyordu. İliklerine kadar hissetsin istiyordu. Sözlerle, bakışlarla, dokunuşlarla.

Sarışın onun daha fazla zevk alması için elini Şafak'ın penisinden çekerek işaret parmağını ağzına sokup ıslattı. Şafak onun ne yaptığını hayranlıkla izlerken gelecek hamleyi tahmin ediyordu.

Şafak'ın bacaklarını aralayıp dar deliğe ıslattığı parmağını götürdü. Etrafında daireler çizerek yavaşça parmağını içine soktu.

Şafak gerilirken sesli nefes bıraktı dışarıya. Ellerini kaldırıp sarışının omzuna koyup sıktı. Parmağı hızlı olmayacak şekilde git gel yaparken sevgilisine doğru eğildi ve şişen dudaklarını diliyle yaladı.

İkisininde ilk deneyimi olduğu için dikkatli davranıyorlardı ama bir o kadar heyecanlılardı. Şafak içinde hissettiği parmak canını inceden acıtsada, tattığı acı bir taraftan iyi geliyordı. 

Gökhan yavaş başlattığı parmak darbelerine hız kazandırdı. Altındaki sevgilisi inlerken daha fazlasını yapmak istiyordu ama korkutmaktan çekiniyordu.  İşaret parmağının son vuruşunda Şafak kıvranırken Gökhan sırıttı ve orta parmağını de içeriye yolladı. Hızlanan parmağı Şafak'ıın prostatına değdiğinde Şafak derince inledi ve tırnaklarını sarışının omuzlarına batırdı. Sevgilisini sakinleştirmek için burnunun ucundan öptü ve sessizce sakin olmasını mırıldandı. Zevk aldığı noktaya vuruşlarını devam ettirirken olduğu yere yavaşça okşuyor ve bastırıyordu.

"Ye-Yeter!!" dedi Şafak tutamadığı inlemeler arasından. Daha fazlasını istiyordu ve parmakları görünüşe göre fazlasını veremeyecekti. Gökhan,  kumralının hazır olduğuna emin olduğunda parmaklarını çıkarttı.

Çıkarmadığı eşofmanından ve baksırından kurtuldu.  Daha fazla canını acıtmamak için avucunun içine tükürdükten sonra sertleşmiş penisine yaydı ve eğilip büzülen deliğe konumladı. İki koluyla Şafak'ın yanlarından destek alarak üsten kızaran sevgilisini izledi. 

Kalın penisini yavaşca delikten içeriye sokarken Şafak acıyla inleyip gözlerini sıkıca kapattı. İçinden  durmadan siktir çekip duruyordu.  Bu kadar çok acıttığını bilse parmaklarla devam etmesini söylerdi.

Gökhan, yarısını içine sokup bekledi. Bir elini kaldırıp kumralın yanağını okşadı. "Gözlerini aç yavrum." dedi arzu dolu sesiyle.

Şafak gözlerini araladı. "Gözlerini gözlerimden çekme tamam mı?" Birbirlerine sahip olurken yansımasını izlemek istiyordu Gökhan.

Şafak zar zor başını salladı.  "Acıtmamaya çalışacağım." dedi ve penisinin hepsini Şafak'ın içine soktu. Şafak gözlerini çekip kapatmamak için direndi.

Gökhan, kumralın acıya daha fazla odaklanmaması için dikkatini başka yere kaydırdı. Şafak'ın alt dudağını dudakları arasına alıp emmeye başladı. İçine girmeye devam ederken Şafak, Gökhan'ın ağzına boğukça inliyordu.  Kollarını sıkıca sarışına sardı ve kendine daha çok çekti.

Gökhan, kulağına ulaşan her bir inlemeyle daha fazlasını istiyor, içine daha fazla daha hızlı girmek istiyordu. Kendi zevki inceden ağır basmaya başlamışken içinde bununla savaşıyordu.  Öncelliği Şafak'tı. Canını daha fazla acıtmadan zevk almasıydı.
Onu sevgiyle şımartmak ve  kendini tamamen ona bağlamak istiyordu.

Şafak bacaklarını  onun  beline  sarıp Gökhan'ın boyun girintisine başını soktu. Yumuşak beyaz deriyi dişlerinin arasına alıp ısırdı ardındam bırakarak emmeye başladı. Kendisi de Gökhan kadar  zorlanıyor ve patlama noktasına  gelmek üzereydi.  Ritimli ve yavaş süren git gellerle Şafak hissettiği acı zevke doğru evrilmeye başlamıştı. Gökhan, Şafak'ın başını boynundan çekip yüzünün her yerini öpücüklerle süsledi.

Ritimleri düzenli bir şekilde hızlanırken sarışın boştaki elini sevgilisinin penisine attı ve okşadı. Kendisi git gellerine devam ederken, sevgilisine arada dokunuyordu. Hemen gelmesini istemiyordu.

Şafak artık kendisini kaybetmiş bir şekilde inlerken acı denen hiçbir şeyi hissetmiyordu, sadece zevk vardı. Gözlerinin önünde karıncalanmalar artarken başı dönüyordu. Aşağıdan yukarıya doğru yükselen his ile beli yay gibi gerildi. Başını geri atıp üst üste inlemeleri oda da yankılandı.

Gökhan ise elinde tuttuğu ipleri kaçırmışcasına kendini kaybederek Şafak'ın içinde hızlanmaya  başladı. İkisinin inlemeleri birbirine karışmış haldeydi.

Gökhan'ın kasıkları Şafak'ın kalçasına sertçe her çarptığında çıkan ses ile sarışın daha da çıldırıyor daha da hızlanıyordu.

Bedenleri arzuyla kavruluyor, ruhları hazla titriyordu.  Daha da fazlası olsun istiyordular.  Dokunuşları birbirini yakıyordu. Vücutları  şehvetle harmanlanmış haldeydi. Şafak Gökhan'ın darbelerini hissettikçe delirecek gibi hissediyordu.  Elleri bedeninde gezmesi onu sarhoş ediyordu. Yumuşacık ellerinin bıraktığı izler birer kordu sanki.

Şafak artık kendisini kaybetmişti. İnlemelerinin arasında, "Gök-Gökhanğ," derken içine sonuna kadar giren sert alet ile sesli ve derince inledi. "D-daha... lütfen..." dedi.

Gökhan duymak istediği komut ile hızına hız kattı. Gökhan pozisyonlarını değiştirmek için içinden çıkmadan geriye çekildi. Şafak'ın daha derinlerini keşfetmek için bacaklarını tutup omuzlarına yasladı tekrar eğilip hızla içine girmeye devam etti.

Kumral genç ellerini iki yana açıp çarşafı sıkıca kavradı. Zevkten gözlerinden yaş geliyordu. Bu his yabancıydı ona ve devamlı isteyecek hale şimdiden gelmişti.

Her şeyi ona unutturmuştu. Beyninde dönen kaoslar susmuş, onlarda zevkin kölesi haline gelmişlerdi. Gökhan penisini çıkartıp sonuna kadar son hızla geri sokuyordu. Prostatına aldığı her darbede ise Şafak uçuyormuş gibi hissediyordu.

Sarışın sona geldiğini hissedince git gellerini yavaşlattı. Uzunluğunu çıkartıp sonuna kadar sokuyordu,arada sevgilisini çekiyordu. Şafak yeterince dolduğu için saniyesinde Gökhan'ın eline gelirken, sarışın içine girmeye devam ediyordu.  Birkaç saniye sonra Gökhan başını Şafak'ın boynuna sokup tityerek boşaldı içine.

İkisi de hızlı nefes alıp veriyordu. Terleri birbirine karışmıştı. Yaşadıkları zevkten dolayı titrerken Gökhan kendini sakinleştirip başını kaldırdı.

Yorgun ve aşkla bakan gözler ile karşılaştı.  Şafak'ın içinden çıkarken Şafak inledi. Gökhan'ın içine akıttığı sıvı deliğindem dışarıya doğru akışını hissediyordu kumral. 

Üsteki beden kendini yana doğru attı. Başını yana atıp sevgilisine baktı. Kolundan turup kendisine çekti ve sıkıca sarıldı. "İyi misin?" diye kulağına fısıldadı. 

Şafak, başını Gökhan'ın göğsüne yaslayıp sıkıca sarıldı.  "Fazlasıyla." dedi.

Kumralın nemli saçlarını okşarken başını kaldırıp öpücük kondurdu.

"Peki anladın mı seni sevdiğimi?" dedi.

"Anladım."

Gökhan tek kaşını kaldırdı, "Neyi anladın?" dedi. Eksikti cevabı.

"Beni sevdiğini." dedi Şafak. Başını göğüsten çekip öpüşmeden dolayı zedelenen dudağa küçük öpücük kondurdu. Gökhan ise ona sıkıca sarıldı.  "Baş belam." diye mırıldandı ve devam etti. "Benim güzel baş belam."

.....

Nasıldı?

Şunu söylemek istiyorum, zorlandığım bölümlerden bir tanesiydi. Umarım beğenirsiniz. Smut inşallah iyidir. 😅

Ve...

Korkarak soruyorum... Ertuğrul ve Batu'nun hikayesine ayrı kitap ister misiniz? *Arkadaşım aklıma girdi, şerefsizlere başlık bile bulundu abi ya.. 'Barutla Yan' diye... İster misiniz?

Continue Reading

You'll Also Like

191K 20.6K 34
~Sene 1950, Fatih kendine gelen bu aşk mektubunu bir erkekten geldiğini bilmeden okumaya başladı ve böyle bir aşka hayran kaldı.~
1.4M 82K 53
Ulaş: Ev alma, komşu al demişler. Işık: Öyle mi demişler. Ulaş: Öyle demişler. Alacağım seni kendime. Mecburuz.
603K 35.1K 33
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
306K 19.8K 40
Alacakaranlıktan şafağa kadar seninle olacağım. --- #1 Gay #1 Lgbt #1 Lgbti #1 Dilan #1 Cihan #1 Birkan #1 Kerem #1 Heteroseksüel #1 Aşkkazanacak