KOKUNUN İZİ

By ldream1928

20.8K 2.2K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

Final

396 17 163
By ldream1928

Merhaba♡
Bir son daha... Yüzümde hüzünlü bir gülümseme var. Ağladım ağlayacağım. Neyse bu duygusal konuşmayı sona bırakalım. Bence bu bölüme özel oy ve yorum rekorumuzu kırarsınız değil mi? Epey uzun bir bölüm oldu umarım beğenirsiniz...

Aynı zamanda ülkemizde çıkan yangınlardan dolayı bölümü paylaşmakta çok tereddüt ettim ama güzel şeylere, gülmeye de ihtiyacımız olduğunu düşünerek paylaşıyorum. Umarım yüzünüzde ufakta olsa bir gülümsemeye sebep olabilirim.

O zaman bu hikayemiz için son kez sizlere iyi okumalar diliyorum♡^_^♡

"Tamam sakin ol. Yalnızca haber vereceğiz. Onların canımızı sıkmasına izin vermeyeceğiz. Söyleyip çıkacağız tamam mı?"
Bora'nın elimde olan elini hafifçe okşayarak ona güven veren bir gülümsemeyle baktım. Babasının ve annesinin yaşadığı eve gelmiştik ve onlara haber verecektik. Yalnızca haber verecektik çünkü Bora'yı bile buna zor ikna etmiştim. Ona kalsa asla gelip ailesine söylemeyecekti.

"Onların sakın seni susturmasına izin verme. Özellikle babam gözümüzü korkutmayı çalışacak."
Gülümseyerek yanağına bir öpücük kondurdum ve geriye çekilerek başımı tamam anlamında salladım. Gözlerime anlam veremediğim bakışlarla bakıp iç çekti.

"Kalbimle bir zorun var değil mi? Aniden yapıyorsun sonra
'Bora iyi misin' nasıl olayım?"

"Ya..." diyerek güldüğümde o da benimle birlikte gülmüş ardından içeriye doğru bir adım atmıştı. Derin bir nefes aldım ve kendimi olabileceklere hazırladım. Biraz gerilmiştim açıkçası fakat artık karşılarında o eski Masal yoktu. Cevaba cevap. Kavgaysa kavga...

İki katlı lüks bir evdi, kapıyı bize açan orta yaşlardaki kadına hafifçe gülümseyip içeriye girdim.
Bora benim bir iki adım önümdeydi. Birbirine kenetli olan ellerimiz sayesinde beni peşinden sürükleyebiliyordu. Bir de şey...parmağımda yüzük vardı. Ve bu hayatta gördüğüm en güzel yüzüktü. Elbetteki daha bir sürü güzel yüzük vardı fakat bu benim için sanki Dünya'daki tek yüzükmüş gibi değerliydi. Geniş bir koridordan geçip büyük bir salona geldiğimizde koltukların üstünde oturan Yasemin Hanım ve Erhan Beyi görmüştüm. Erhan Bey elinde bir dosyaya bakarken Yasemin Hanım da telefonuna bakıyordu. Yasemin Hanımı seviyordum, hatta Erhan beyin tam aksine o kadına bayılıyordum.

Adım seslerimiz geniş salonda duyulduğunda ikisinin birden bakışları bize döndüğünde Bora'nın gerildiğini hissedebilmiştim. Erhan Beyin kaşları yukarıya kalktı ve şaşkın gözlerle bize bakmaya başladı. Yasemin Hanım ise büyük bir gülümsemeyle adeta bağırmıştı.
"Yavrularım, sizler mi geldiniz! Ay hoş geldiniz."

Ayağa kalkarak bize doğru yürümüş ardından ikimizi birden kolları arasına almıştı.
Biz de ona sarıldığımızda koltukta oturmaya devam eden Erhan Beyle göz göze geldim.
İnşallah son konuştuklarımızı hatırlıyorsunuzdur yaşlı ve aksi
bey adam.

Yasemin Teyzeden ayrıldığımızda koltuklara bile yönelmeden Bora konuştu. Bir an önce buradan çıkmak istiyordu.
"Biz evleniyoruz, haber vermeye geldik."

Yasemin Teyze'nin içtiği kahve boğazında kalırken öksürmeye başlamış Erhan Bey ise duygularını belli etmemeye çalışsada epey şaşırmıştı.
Bir şey söylemelerine bekledik ilk konuşan zar zor kendine gelebilen zavallı kadın olmuştu

"Ne! Allah'ım sana şükürler olsun! Bora evladım, canım yavrum. Ay kızım, gelinim.
Ay ben bayılacağım galiba."

Şaşkınca karşımızdaki kadının sevincine bakıyorduk. Bir hışımla kalkıp ikimizede sarılmıltı
Kadın resmen bizden daha fazla sevindi Masal.

Yasemin Teyze mutlulukla koltuğa geri otururken Erhan Bey boğazını temizleyerek dikkatleri üzerine çekmişti. Ne söyleyeceğini ikimizde çok merak ediyor, pür dikkat karşımızdaki adamı dinliyorduk.
Başını salladı ağır ağır ardından bizi şaşkınlıktan komalara sokan o cümleleri söyledi.
"Hayırlı olsun. Ailene haber ver kızım haftaya seni istemeye gelelim."

Ne? Kocaman bir ne?

Bir Hafta Sonra (İsteme)

"Allah! Hazır mı her şey? Ben nasılı, güzelim di'mi? Güzelim güzelim."

Boynundaki kolyem düzeltirken zümrüdüanka'nın açık renk pudra pembesi elbiseme uyumunu izliyordum. Ben o kölenin içini hiç açmamıştım. Ömrüm boyunca da açmak istemiyordum. O yanımdaydı. Bana böyle söylemişti 'Eğer ben yanındaysam gelip bana anlat' o beni her zaman dinlemeye hazırdı. Ve ben de ömrüm boyunca her şeyimi ona anlatmaya hazırdım. Telaş içinde bir o yana bir bu yana koştururken Açelya da peşimde benimle birlikte sürüklenip saçıma güzel kokulu spreyi sıkmaya çalışıyordu.

"Bacaklarını kıracağım şimdi bacaklarını, resmen sanatçı kişiliğime hakaret ediliyor. Otur şuraya yapamadım zaten saçını!"

"Ay tamam tamam bir şey demedim, sık."
Açelya saçıma spreyi sıkarken oradan oraya koşturup ortalığı toplayan Kumsal'a bir yandan direktif veriyordum.

"Ya ben onları oraya koymayın dedim! Kim değiştiriyor bunların yerini. Of! Arayalım gelmesinler. Bakın ben çok ciddiyim."

"Abim benim ceketim nerede?"
Başka bir odadan abim bağırdığında sinirli bir nefes çektim içime.
"Ne bileyim ben! Dolap mıyım, askılık mıyım? Allah Allah ya!"

Savaş harbine dönen evin her odasından biri çıkıyordu. Bir odadan annem bağırdı.
"Masal sakin ol! Allah Allah ya! Bizi de strese sokuyorsun anneciğim."

Acı çekercesine  mırıldandım.
"Ya ben ne yaptığımı biliyor muyum?"

"Masal abla kolyem koptu kolyem! Allah'ım niye bunlar hep benim başıma geliyor. Yemin ediyorum bahtsız bedeviyim ya!"

"Kızım o kolye sana yakışmıyor zaten. Hatta sana kolye yakışmıyor. Ağla!"
Başka bir odadan seslenen kişi henüz dün İzmir'den gelmiş olan Furkan'dı. Kendisi Kumsal'ın kardeşiydi ve Periden bir yaş büyüktü. Dünden beri yıldızları asla barışmadığından dolayı kavga edip duruyorlardı.

"Hepiniz aynısınız be! Pis Furkanlar. Sanane be! İstediğimi takarım. Sanane!"

Peri bizim odadan bağırdığında ben de ona bağırmıştım.
"Şu an senin kolyen benim en büyük derdim ablacım. Al oradan işte. Açi'nin milyon tane kolyesi var."

Açelya panikle bağırdı.
"Ay dur geliyorum elbisene uygun seçelim."
Koşturarak odaya girdiğinde onu süzüyordum vallahi çok güzel olmuştu. Askılı pudra bembesi mini bir elbise giymişti. Kumsal koşturarak önümde durduğunda saçlarımı düzeltip genişçe gülümsemişti. "Maşallah tü tü tü."
"Sana maşallah asıl. Kime özenildi acaba bu kadar?"
İmalı imalı konuştuğumda bakışlarını benden kaçırarak omuz silkmişti.
O da simsiyah çok güzel bir elbise giymişti. Makyajı gözlerini o kadar güzel gösteriyordu ki resmen taş olmuştu.

Kapı çaldı. Ben öldüm.
"Ağağağağaağağağa geldiler! Vallahi geldiler! Hazır mıyız? Hazırız değil mi? Allah'ım lütfen hiçbir aksilik yaşanmasını lütfen!"

Ben kapıya doğru koşarken benden önce davranıp kapıya koşmaya çalışan Açelya'yı Kumsal durdurmuştu.
"Kızım dur sırası mı şimdi!"
"Ay doğru doğru bende tik olmuş vallahi. Ondan şey oldu..."

Onları arkamda bırakarak annemin yanına, kapının yanına, geçtim ve derin bir nefes alıp yüzüme geniş bir gülümseme kondurdum. Kapıyı açtığımda gerginlikten ve heyecandan bayılmak üzereydim. Erhan Bey, Yasemin Hanım Eren, Kaan ve Bora...
Elinde bir zambak buketiyle bekliyor gerginliğini belli eden içten bir gülüşle beni inceliyordu.
Zambak, yeniden doğuş demekti.
Bu çiçeği sevme nedenim buydu.

"Hoş geldiniz."
"Hoş bulduk baya." dedi hala gülümseyerek beni izlerken.
"Buyrun geçin içeriye, hoş geldiniz."
Annem içeriyi eliyle gösterirken ben de kenarıya çekilerek gelmelerini bekledim.

İçeriye girdiklerinde Bora elindeki buketi bana uzatmış ardından kimse bakıyor mu diyerek etrafı kontrol ettikten sonra başımın üstüne bir öpücük kondurarak "Çok güzel olmuşsun." demişti.
Ah! Cidden kalbim eriyordu bu çocuğun karşısında.
"Sen de çok yakışıklı olmuşsun, inşallah bir gören olmamıştır." dedim ona meydan okurcasına. Sırıtmış ardından başını hayır anlamında sallamıştı.
"Ben zaten bir tek sana hazırlanıyorum ki."

Utanarak bakışlarımı kaçırdığımda kalbimin çarpıntısını durdurmaya çalışıyordum. Birlikte içeriye girdiğimizde kasım kasım kasılarak abimin yanına oturdum. Beni ondan isteyeceklerdi.
Hızlıca konuştum.
"Ben kahveleri mi yapayım!?"

Herkesin yüzü bana dönerken Yasemin Teyze ve annem gülmüşler Kumsal ise beni yandan dürterek kulağıma fısıldamıştı.
"Kızım yeni geldiler daha dur bir sohbet edilsin."
"Ya nereden bileyim ben hayatımda kaç kere isteniyorum acaba!"
Yiğit şerefsiziyle bunları yaşayamadan çok şükür ki her şey bitmişti.
Abim kulağıma doğru eğildi.
"Çok meraklısın bakıyorumda evden gitmeye. Sevgili olup olmadığınızı sorduğumda ağzıma sıçan kız şu an ne yapıyor..."
"Üf n'apayım. O zaman değildik işte!"

"Ee nasılsınız? Güzel kızımız nasıllar?"
Yasemin Hanım bana bakarak konuştuğumda gülümseyerek cevap verdim. "İyiyim siz nasılsınız?"
"Bu günleri görebildim ya! Çok şükür iyiyim."

"Sizler nasılsınız!" diyerek anneme döndü bu sefer. Furkan'ın yanında oturan Peri'ye fısıldadığını duydum.
"Bu iş böyle devam ederse seneye evlenir bunlar."
Peri "Tövbe de!" dediğinde cidden tövbe demesi gerektiğini düşünerek kızgın gözlerle ona bakmaya başladım.

Herkese sorulan 'nasılsın' sorusu ardından kahveleri yapmak için mutfağa geldiğimde Açelya ve Kumsal da peşinden gelmişti.

"Deterjan koyalım! Tuz ruhu ve çamaşır suyunu birleştirelim!"

Açelya'nın dahiyane fikirlerine gözlerimi devirip "Eren'e koyarsın canım." diyerek çenesini kapatmıştım. Öyle saçma sapan adetleri yapmayacaktım. Yok makas kesmiyor, yok kapı açılmıyor yok damat tuzlu kahveyi içmezse gelini veremeyiz. Ne saçma sapan adetlerdi canım bunlar!

"Hiçbir şey koymuyorum! Şu cezvedekini sen yap Kumsal. Bunun eline bırakma yakar makar kendini olay istemiyorum."

"Aman iyi be!" Açelya geriye çekilerek bizi izlerken ben de elimden gelen en iyi kahveyi yapmaya çabalıyordum. Şaşkındım çünkü Erhan Bey hiçbir aksilik çıkartmamış aksine sessiz sakin oturuyordu. Anlaşılan konuşmam biraz işe yaramış olmalıydı.
Kumsal'ın yaptığı kahveleri Açelya tepsiye koyarken ben de kendi yaptıklarımı tepsiye koyup elime almıştım.
"Bismillah! Sen yere düşürme Allah'ım."
Topuklularımla birlikte içeriye yürüdüğümde baştan sırayla herkesin kahvelerini dağıtmış ardından yerime oturmuştum. Kahveler içildi. Bora ise heyecandan resmen bardağı shot attı.
Kıpkırmızı bir şekilde bana döndüğünde endişeyle suratına bakıyordum. Öksürdü ardından elini ağzına yaslayarak zorlukla konuştu.
"Su...su alabilir miyim?"
Başımı sallayarak hızlıca mutfağa gitmiş ardından bir barak su doldurarak Bora'ya götürmüştüm.
Suyu kana kana içtiğinde herkes gülmeye başladı.
"N'oldu kanka bir kızardın sanki? İyi misin?" Eren sırıtarak konuştuğunda ben de çocuğa ne olduğunu çözmeye çalışıyordum.
"Terledi de sanki." Kaan da gülerek konuştuğunda annem Kumsal ve Açelya aynı anda gülmeye başlamışlardı.
Onlara döndüğümde jeton anca düşüyordu. Hainler! Bora'nın kahvesine tuz atmışlardı. Ben onlara sonra gösterecektim. Bora'ya acıyarak bakarken Erhan Bey'in boğazını temizlediğini ardından konuşmaya başladığını farketmemle yerimde dikleştim.
"Evet gelelim sebebi ziyaretimizin nedenine. Gençler konuşmuş, anlaşmış ve ortak bir karar almışlar."

Bu adama kesinlikle bir şey olmuştu!

"Allah'ın emri peygamberin kavliyle kızımız Masal'ı oğlumuz Bora'ya istiyoruz."

İstedi Masal istedi ay!

Bakışlarım heyecanla abime döndüğünde gülümsediğini gördüm. Fakat bu gülümseme daha çok,
'çok beklersiniz' gülümsemesiydi.
Abi! Sakın!
"Şimdi efendim. İyi dediniz. Güzel dediniz de... Sizin bu oğlunuz benim kardeşimi çok ağlattı. Yani ben bir gıcığım ona buradan,"

Bora'nın yutkunarak bir kedi yavrusu gibi abimi izlediğini farkettim. Ben de kocaman olmuş gözlerle abimi cimciklemeye çalışıyordum.
"Ama aslında onun da çok üzüldüğünü biliyorum. Bora...benim kardeşime kavuşması sağladı. Bu yüzden ona gözüm kapalı kardeşimi emanet ederim."
Bana döndüğünde gözlerim dolmak üzereydi.
"Belki bu konuşmaları babanızın gerçekleştirmesi gerekiyordu ama olsun...Kardeşim. Her zaman bir abin olduğunu, her derdinde yanında olduğumu bil."
Tutamıyordum kendimi gözlerim doluyordu.

"Sorumuzun cevabına gelecek olursak ise...bu kız bence baya razı." Hızlı hızlı evet anlamında salladım başımı.
"Ee madem öyle...biz de verdik gitti."
Açelya ve Eren'den başlayan alkış herkese yayıldığında gülümseyerek ayağı kalktık. El öpüldü, yüzüklerimiz takıldı ve bu sefer Peri makas kesmiyor diyerek bir adetimizi daha yerine getirdi. Bora sanki birazdan cüzdanı onlara verip 'Nişanlayın beni artık şu kızla' diye bağıracak gibi duruyordu.

Yüzüklerimizi abim taktı kurdeleleri Erhan Bey kesti. Tekrar bir sarılma faslının ardından sıra ona sarılmaya geldiğinde kollarımı boynuna doladım ve gözlerimi kapattım.
"Ömür boyu bu kollarda olmak istiyorum." diye fısıldadım kulağına.
"Ömür boyu bu saçları öpmek, bu kokuyu solumak, bu kollarla seni sarmak istiyorum. Ve milyonlarca kez seni sevdiğimi söylemek."

Bekarlığa Veda Partisi

"Durun Masal Hanım tacınızı takalım."
Açelya üstünde 'Bride' yazan gümüş rengi tacı kafama taktığında sırıtıyordum.

Bir mekandaydık ve kızlar bekarlığa veda partisi yapacağız diye burayı kapatmışlardı.
"Abi şu ışıkları kapatın bari göz bu göz" Kumsal memnuniyetsizce homurdanırken bu gece her şeye gülesim geliyordu. Bir hafta...
Bir hafta sonra düğününüz vardı ve ben heyecandan gebermek üzereydim. Tüm hazırlıkları bir ay gibi kısa bir sürede halletmiştik. Daha doğrusu Bora halletmişti, her şeyi en iyi şekilde ayarlamaya çalışıyordu. Dün kızlarla birlikte gelinlik bakmaya gitmiştik. Yoruluyordum ama bunlar o kadar tatlı yorgunluklarıdı ki halimden gayet memnundum. Dünyalar güzeli bir gelinlik seçmiştik. Yarın ise son kez düğünümüzün yapılacağı yere gidecektik. Aslına bakarsanız tam bir düğün diyemezdik. Ben daha çok bir nikah ardından sevdiklerimizle güzel bir yemek yemeği istemiştim bu yüzden Bora'ya bu fikrimi söylediğimde o da memnuniyetle kabul etmiş hatta böylesinin daha güzel olacağını söylemişti. Dümdüz yeşillik bir alanda kocaman bir sofra kurulacak ve seçtiğimiz alandaki uçsuz bucaksız mavilğin önünde ise nikahımız kıyılacaktı. Allah'ım düşündükçe heyecandan geberip gidecekmiş gibi hissediyordum.
"Ay burası çok güzel bir yermiş ya!"
Kuzenim Ada İzmir'den dün gelmişti ve küçücük evimizde iç içe yaşamaya başlamıştık. Ama asla şikayetçi değildim ev ortamı çok eğlenceliydi. Sabahlara kadar sohbet ediliyor bitmeyen kahveler tekrar tekrar içiliyordu. Bugün sabahta abimin eşi ve yeğenim gelmişti. Boralar ise başka bir mekanda bekarlığa veda yapıyorlardı. Umarım dişi bir canlı etraflarında yoktur diye iç geçirdim.

"Hadi hadi getirin bardakları."
Açelya rakısına uzattığında bizde uzatarak tokuşturmuştuk.

"Ya cidden mi ya!? Oh be ne güzel. İçin tabii için. Ne vardı bende içsem."
Peri elindeki gazozun pipetiyle oynarken gülümsedim.

"On yedi yaşındasın kızım daha. Söz seneye bir daha içeriz."

"Ama abla..."
Yanaklarını sıkarak "Ablan kurban olsun sana." dediğimde gülümsemişti.

Birinci bardaklar bitti ikinci bardaklar geldi ardından Ada Peri ve Açelya zorla yengemi oynamaya kaldırarak ona halay çekmeyi öğretmeye başladılar. Kahkahalarımızı zor tutarak onları izlerken telefonumun titremesiyle başımı masanın üstündeki telefonuma çevirdim.

Bora:N'apıyorsunuz?

Siz: Mekanın bize sürprizi varmış biliyor musun? Erkek dansçıları izliyoruz.

Kıkırdayarak ona mesajı yolladığımda merakla vereceği cevabı beklemeye başladım. Bu sırada başımı telefonumdan kaldırdığımda gözleri dolmuş bir şekilde telefonuna bakan bir Kumsal beklemiyordum.

"Kuzum n'oldu sana! Ne bu hal?"
Kumsal gözlerini silerek bana baktığında "Yok bir şey birtanem. Sen takılma bana."demişti.
"Ne demek takılma? Söyle ne oldu?"

Kumsal hiçbir şey demeden elindeki telefonu bana uzattığında gördüğüm mesajla gülümsedim.

Kaan: Hiç mi olurumuz yok? Bu kadar mı güven veremiyorum sana? Sana kızmıyorum sakın yanlış anlama beni. Ben sadece...kendime kızıyorum.

Kaan: Atamıyorum aklımdan seni. Aklımdan atsam kalbimden çıkmıyorsun. Bir kere izin versen bana, bir kere güvenmeyi denesen?

Kaan: Seviyorum ben seni. Her şeyinle, her hatanla, her kuralınla. N'olur beni sensiz bırakma daha fazla. Dayanamıyorum ben sensizliğe.

Telefonu Kumsal'a uzattığımda
"Ne yapacaksın?" diye sormuştum.
Bilmiyorum dercesine omuz silktiğinde "Cidden düşün kararını ver artık. Üzülmesin daha fazla." demiştim. Eğer bu işin oluru yoksa Kaan'ın bir an önce Kumsaldan vazgeçmesi gerekiyordu. Üzülmesin asla istemiyordum. Tamam anlamda başını salladığında telefonuma bakmıştım fakat ne bir mesaj ne de arama vardı.
"Ohooo gelin oturuyor. Gel bakayım buraya hadi."Ada elimden tutarak beni kaldırdığında anneme dönüp 'Beni Kurtar Anne!' bakışları atmıştım ama annem sadece gülmekle yetinmişti.
Beni de ortaya çektiklerinde açtıkları roman havası ile coşan arkadaş ve akrabalarıma şaşkın gözlerle bakıyordum. Zira şu an Melinda bildiğiniz göbek atıyordu.
"Ay ben çok sevmek bu müzik."

Gülerek ona baktığım sırada Ada ve Açelya onun iki yanına geçerek serçe parmaklarından tutmuşlardı.
"Gel bak Masal, nasıl da öğrettik halay çekmeyi gör."
Roman havasında halay çekmeye başladıklarında kafalarının çoktan güzel olduğunu anlamıştım.
Birden kapının açılmasıyla bakışlarım oraya dönmüş gözlerim kocaman açılmıştı. Önde Bora arkasında ise dört silahşörü içeriye giriyordu.

"Eren! Sevgilim siz mi geldiniz!?" Açelya yalpalayarak Eren'in yanına gitmiş ardından kollarını onun boynuna dolamıştı.

"Hani lan! Nerede o dansçılar! Nereye saklandıysanız çıkın oğlum. Buluruz sizi!" Eren sinirle etrafına sakınmaya başladığında dudağını ısırdım.
Hiiii! Masal bunlar gerçek sanmışlar!

Bora da sinirli bakışlarla etrafı süzerken yanına ilerleyip tam önünde durdum. Bir yandan Kumsal ve Kaan'a bir bakış atmıştım. İkisi de birbirine kaçamak bakışlar atıyorlardı.

"Iıı hoş geldiniz! Siz de parti yapmıyor muydunuz ya? Niye geldiniz ki?"

Bakışları beni bulduğunda bir nebze olsa yumuşamıştı fakat hala merakla bakıyordu.
"Gelelim dedik bir. Ne o görmememiz gereken bir şey mi vardı ki?"

Gülümseyerek kollarımı boynuna sararak tatlı tatlı konuştum.
"Ya ben şaka yaptım ki. Yok dansçı falan."
Belli etmemeye çalışsa da ilk başta dönüp kalmış daha sonra rahatlamış bir nefes verirken kollarını belime dolamıştı "Ne kadar da komik bir şaka."

"E madem geldiniz geçin oturun."

Erkekler masaya geçtiğinde Furkan'ın gülme sesi masada yankılanmıştı.
"Ya kıyamam ben sana. Gazoz mu içiyorsun sen hahahaha."
Çocuk gülmekten kıpkırmızı olmuştu. Peri birden Furkan'ın ensesine şaplak attığında gözlerim kocaman açıldı.

"Ne gülüyon be! Sussana oğlum. Sahane benim ne içtiğimden. Allah Allah ya. Kendisi sanki yıllardır yetişkin. İki ay önce olmuş on sekiz gelmiş bana gülüyor."

"Kızım ben en azından on sekizim. Yani istesem içerim şimdi bir şeyler."

"Orada dur ablam orada dur. Sence ben buradayken içebilir misin?"

Kumsal tek kaşını kaldırarak konuştuğunda Ada onu dürtmüştü.
"Bozmasana çocuğun karizmasını kızım."

"Öyle olsun be abla! Gelen vursun giden vursun zaten."
Furkan sahte bir üzüntüyle konuştuğunda Peri'nin gizlice güldüğünü görmüştüm. Erkeklere de rakı doldurduğumuzda başımı yanımda oturan sevgilimin omzuna yaslayıp bardaklarımıza tokuşturmultuk. Bora başımın üstüne gizlice bir öpücük kondurduğunda daha çok ona sokularak kokusunu içime çektim. Geldiğinden beri konuşmayan Kaan lavobaya gideceğim diyerek ayaklanmıştı. Kumsal ona bir bakış atmış, ardından önüne dönerek bardağını fondip yaptığında endişeyle onları izliyordum. Bora saçlarımla oynarken "Heyecanlı mısın?" dediğinde evet anlamında hızlıca salladım başımı.
"Çok."
"Yarın sana bir sürprizim var."
"Neymiş o?" diyerek ona bakmaya çalıştığımda başımı göğsüne yaslayarak "Sürpriz dedim ya." demişti.
"Peki madem öyle olsun."
Tekrar önüme döndüğümde Kumsalı görmemiş olmak meraklandırmıştı.
"Kumsal nereye gitti?"
Eren ve Açelya çiftini es geçtim çünkü onlar şu an kendi alemlerine dalmışlar kahkahalara boğulmuşlardı. Annem Melinda'yla sohbet ediyordu. Bora ise görmediğini söylemişti. O da saçlarımla meşguldü şu an.

"Ben bir Kumsal'a bakayım." Ayağa kalkarak masadan ayrıldığımda tuvaletlere doğru olan kısımda yürümüş ve o tarafta kimsenin olmadığını görünce geriye dönerek dışarıya çıkmıştım. Karanlık ortam gözlerimi biraz rahatsız ederken kirpiklerimi kırpıştırıp önce sağa sonra sola baktım burada da değildi. Endişelenmeye başlıyordum. Neredeydi bu kız? Sağ tarafa doğru ilerlemeye başladığımda başımı tekrardan sağa çevirerek mekanın yan tarafına baktım.
Bu kız tam olarak buradaydı.
Gözlerim kocaman açıldı.
Çünkü bu kızın dudakları şu an Kaan'nın dudaklarının üstündeydi.
"Bismillahirrahmanirrahim!"
İkisinin de aynı anda bakışları bana döndüğünde hayal görüp görmediğimi sorguluyordum.

"Masal!"
"Masal."

Masal?
İyi misin?

Hı Hı.

Çok.

Yarın

"Burası neresi?"

İki katlı, büyük, fakat epey şirin olan bir evin önünde durduğunuzda başımı Bora'ya çevirmiş merakla gözlerine bakmaya başlamıştım.

"Ufak bir işimiz var. Gel hadi." Arabadan indiğinde ben de onu takip ederek dışarı çıkmıştım. Eli elime kenetlenirken dudaklarıma ulaşan gülümsemeye engel olamadım. Onun yanında olmak, elini tutmak beni nasıl da heyecanlandırıp Dünya'nın en mutlu insanı yapıyordu anlayamıyordum.

Birlikte içeriye girdiğimizde geniş bir giriş bizi karşılamıştı. Buradan salon gözüküyordu.

(Evin dekore edildikten sonraki.      halini bırakıyorum buraya)

Dümdüz ilerlerken bu boş evde ne işimizin olduğunu sorgulamaya başlamıştım. Merakla içeriyi süzerken salona doğru ilerledik sağ ve sol taraflarda başka kapılarda vardı ama biz direkt salona girmiştik. Bir duvarda geniş sürgülü bir cam kapı vardı oradan ise sağ tarafta kalan çimli bir bahçe ve havuz görünüyordu. Çok güzel, geniş bir bahçesi vardı. Bora'nın bakışlarını üstümde hissederken ona doğru döndüm. Merakla beni seyrediyordu.
Bana doğru döndü ve iki elimden birden tuttu.

"Beğendin mi?" Anlamamazlıkla suratına baktım daha sonra ise başımı hafifçe evet anlamında sallamıştım.

"Burası bizim evimiz...Henüz hiçbir şey seçmedim mobilya olarak, onları seninle seçeriz diye düşündüm. Tabii evi beğenmediysen başka bir yerde bakabiliriz."

Ah! Kalbimin sesini duyuyor musun acaba? Senin için deli gibi çarpıyor. Şaşkınlıktan küçük dilimi yutmuş gibi ona bakakalmıştım.
"Ben...senin zaten bir evin vardı yani...orada yaşamayacak mıydık?"
Etrafıma bakmaya devam ettim.
"Bora burası çok güzel. Çok çok güzel ama gerek yok ki buna sevgilim. Zaten düğün masrafları, ofisin masrafları derken bir de burası olmaz. Anlıyorum her şeyin en güzeli olsun istiyorsun, bende istiyorum ama bunlar benim için önemli değil ki."
Elimi yüzüne götürüp yanağını okşadım hafifçe.
"Bir de bu sorumluluğu üstlenmeni istemiyorum. Önce bir düzenimizi kuralım. Ben de işe gireceğim düğünden sonra biliyorsun, birlikte hallederiz her şeyi olur mu?"

Kaşları çatılmıştı dediklerime hafiften sinirlendiğini anlayabiliyordum ama bu kadarı çok fazlaydı. Yeni bir iş kuruyordu evleniyorduk ve onunda masrafları vardı. Tüm bunları halledebilmek için tüm bu koşuşturmanın arasında bile iş aldığını davalara gittiğini biliyordum. Bankada biriktirdiği para vardı bunu da biliyordum fakat o para kurduğu ofise gidiyordu. Kendini daha fazla sıkıntıya sokmasını istemiyordum.

"Olmaz çünkü ben aldım bile bu evi. Sen bunları dert etme. Paramız var olmasa bile önemli değil. Ben benim olanı sana harcamayacaksam kime harcayacağım? İkimiz içinde en güzeli olsun istiyorum. Düğüne kadar yetişmeyebilir belki ev ama balayından döndüğümüzde hazır olmuş olur."

Kaşlarım hızlıca yukarıya kalktı.
"Ha bir de alayına gideceğiz. Bora yeni bir iş kuruyorsun ev alıyorsun düğün yapıyorsun...Ya sen napıyorsun! Yok balayı falan. Önce şu işlerimizi düzene koyalım sonra gideriz nereye gideceksek."

Bora sıkıntıyla gözlerini devirdiğinde çirkefçe konuştum.
"Devirme bana gözlerini!"
"Bundan sonra söylemeyeceğim sana hiçbir şey. Atacağım sırtıma seni götüreceğim."
"Ohoo siz şimdiden benden bıktıysanız ileride ne yapacaksınız acaba Bora bey? Yanlış bir karar mı verdim acaba?"
"Tövbe de. Yok yanlış karar falan. Sen benim, ben senin tek doğrunum. Bundan ötesi olamaz. Ve şimdi sana evimizi gezdireceğim. Hadi."

Elimden tutarak beni çekmeye başladığımda içimden ben bu deliyle ne yapacağım diye geçiriyordum.
Ben bu deliye çok aşıktım.

Kına Gecesi

"Yüksek yüksek tepelere ev kurmasınlar."

Tepemdeki örtüye gözlerimi devirirken kendi kendime mırıldandım.
"Kurmasınlar tabii. Niye kuruyorlar? Kuruyorlarsa da banane ya."

"Aşrı Aşrı memlekete kız vermesinler."

Tepemde dönüp duruyorlardı başım dönmüştü canım!

Açelya'nın örtüyü kaldırdığını görünce gözlerimi ona kenetledim.

"Kızım ağlasana!"

"Ya bir git. Manyak mıdır nedir? Niye ağlayayım kızım?"

"Ya mal arkadaşım senin tam şu an ağlaman gerekiyordu. Allah'ım sen sabır ver."

Örtünün altına Kumsal da dahil olduğunda ona günlerdir attığım ima dolu sırıtışı dudaklarıma yerleştirdim.

"Kumsal yer değiştirelim mi ne dersin?"

Kumsal gözlerini sinirle kapatıp açarken bir nebze de utancı gözlerinde görmüştüm.

"Sırıtmasana kızım şöyle. Çakıcam şimdi ağzına bir tane nerden geldiğini şaşırcan."

Sırıtmaya devam ederken Kumsal sinirle konuştu.

"Bunu sen istedin kızım. Düşün Bora küçücük bir çocuk ve elinde jelibon var. Büyük bir hevesle onu yerken mahallenin en iri yarı en iğrenç çocuğu gelip onu Bora'nın elinden alıyor ve jelibonları onun gözünün önünde yemeye başlıyor. Bora ağlıyor o kadar çok ağlıyor ki..."
Gözlerim dolduğunda onu öyle hayal etmek beni duygulandırmıştı. Pis çocuk niye onun jelibonunı alıyordu ki? Kumsal yüzüne bir gülümseme yerleştirip örtünün altından çıktı.
"Ağladı ağladı."

"Hain." diye fısıldadım dehşetle. Böyle anlatılır mıydı canım!

Annem ağlayarak kınamı yakarken Yasemin Anne ise avuçlarıma altın koymuştu. Tüm gelenekleri yerine getirmezlerse öleceklermiş gibi davranıyorlardı.

E altınlar avucumdayken benimde buna pek bir itirazım yoktu sanırım.
Ne var canım? Bunlarla kasa kasa jelibon alabilirdim.
Hem de dişli jelibonlardan!

Düğün

Her son yeni bir başlangıcı doğururken sonlar, son mudur sizce?
Son neydi? Ne zaman olurdu?
Mutlu son.
Mutluysa nasıl bir sondu bu? Sonsa nasıl bir mutluluktu?
Bugün bizim mutlu sonumuz değildi. Bugün bizim mutlu sonsuzlarımız olmalıydı.

Aynada kendime bakıyor fakat gözlerime inanamıyordum. Bu ben miydim? Bu kadın ben miydim?
Sanki hala elinde bebeğini tutan Masal vardı aynada. Ya da garsonluk yaparken yanlışlıkla tabağı kırdı diye azarlanan genç bir masal. Hatta o kitapçıda tam önündeki adama aşık olacağını bilmeden o kitaba ulaşmaya çalışan Masal. Dünüm bügünüm beni yarınıma ulaştırıyordu. Gelinliğim üzerimdeydi. İnce ip askıları çok küçük parlayan işlemelerle süslenmişti. Hafif göğüs dekolteli üzerinde dantel ve parlayan ışıltılarıyla tüm bedenimi sarmıştı. Balık model bir gelinlikti saçlarım arkamda abartılı durmayan küçük bir dağınık topuz yapılmıştı. Gözlerime yoğunluk verilen makyajım yüzümle bütünleşmişti. Topuklu ayakkabılarım boyumu birkaç santim uzatırken gelinliği daha iyi taşımamı sağlamıştı. Topuzuma takılan duvağım baya uzundu ve ucunda küpürü, işlemeleri vardı.


Dün Bora'yla dini nikahımız kıyılmıştı.  Her şey hazırdı ben ise ağlamak üzere.
"Şşş sakın sakın ağlayayım deme. Bak makyajın bozulacak sen ağlarsan ben de ağlarım bu sefer hepimizin makyajı bozulur, sakın."

Açelya ellerini gözlerine yelpaze yaparak konuştuğunda Kumsal hayranlıkla konuştu.
"Çok güzel oldun kızım be!"

"De'mi! Bora şimdiden üstüne atlamasa iyi!" Açelya büyük bir imayla konuştuğunda yanaklarımız bu sefer allıktan değil de utançtan kızardığına emindim.

"Masal gece düğünden sonra..." Açelya konuşmaya devam ederken onu bölüp "Susana kızım." demiştim. Zaten düşündükçe ölecekmiş gibi oluyordum bir de bunları konuşmaya hazır değildim.
"Aman iyi be! Sakin ol diyecektim. Akışına bırak sen. Bora zaten senin heyecanını alır"
"Bak hala!"
"Tamam tamam sustum."

Kapının birden açılmasıyla hepimizin bakışları o tarafa dönmüştü, gelen Erendi.
"Çüş! Gelin odası burası sevgilim, niye dalıyorsun içeriye birden?"

Eren küçük dilini yutmuş gibi adeta şokla bize bakarken bakışları sevgilisinin üstünde kalakalmıştı.

"Ya sen ne güzel olmuşsun! Masal sen de! Kumsal yengecim sen zaten yakıyorsun. Ben...bi ufak bayılıp geliyorum."

"Sakın! Bir de seni ayıltmakla uğraşamayız şu sen Eren." Kumsal telaşla konuştuğunda ben de gülümsüyordum.

"Ben ne için gelmiştim?" Birkaç saniye durup düşündükten sonra aklına gelmiş gibi gözlerini irileteştirerek konuşmuştu.

"Heh şey! Ayakkabının altına isim yazdın değil mi? Bak en silinen yere benim ve Açelya'nın adını yazacaksın."

Açelya utanarak bakışlarını kaçırırken ben de gülerek başımı evet anlamında salladım.
"Yazdım yazdım."

"Mükemmel. Sizden sona bizim evlenmemiz lazım! Bu arada ben gideyim de Bora'yı uyarayım. Maazallah seni görür de bayılıp kalır falan ben bir uyarayım."

Daha sonrası ise Kaan'ın içeriye gelip Ereni zorla sevgilisinden ayırmasıydı...
Tabii kendisininde sevgilisinden ayrılması epey zor olmuştu.

Dünden beri onu hiç görmemiştim bugün de ev kuaför derken yalnızca telefonla konuşabilmiştik. Kapının çalınıp açılmasıyla bakışlarım tekrar oraya döndü. Gelen annemdi. Beni gördüğü gibi gözleri dolmuş elini ağzına kapatarak yanıma yürümeye başlamıştı.
"Anne."
"Annem. Güzel kuzum sen ne güzel olmuşsun anneciğim."
Ağlamaya başladığında benim de gözlerim dolmuştu. Birkaç adım yanıma yaklaşarak kollarını etrafıma sardı. Ben de kollarımı ona sardığımda, "Ya ama ağlayacağım şimdi. Masal bak makyajın bozulacak n'olur yapmayın böyle." demişti Açelya ağlak bir sesle.
Burnumu çektiğimde annem "Evet evet ağlamak yok." diyerek geri çekilmişti. Kızlar bizi yalnız bırakmak adına dışarıya çıkarken annemin ellerinden tuttum.
"Bana hem anne...hem baba olduğun için, böyle biri olmamı sağladığın için teşekkür ederim anne."
Titreyen dudaklarıma mani olamıyordum. O benim her şeyimdi.
"Asıl ben sana teşekkür ederim yavrum. Böylesine güzel bir evlat olduğun için,yanımda olduğun için teşekkür ederim."

Gözlerim tekrardan dolduğunda annem gülümsemiş ve daha fazla kendisini tutamadığından dolayı hazırlıklara bakayım diyerek odadan çıkmıştı. Restaurantın bir odasını gelin odası olarak kullanıyordum yürüyerek odada bulunan camdan aşağı baktım. Her şey o kadar güzel gözüküyordu ki dudaklarımdaki gülümsemeye engel olamıyordum. Gün batımına bir saat kalmıştı ve tam bir saat sonra nikahımız kıyılacaktı. Deniz çok güzel gözüküyordu. Kenarıya kurulan sofra ve onun önünde duran kürsü gibi yerde nikahımız kıyılacaktı, yukarıya bir sürü sarı küçük ışıklar takılmıştı.

Kızlar çok güzel görünüyorlardı, her zamanki gibi... Açelya kırmızı mini bir elbise giymişti. Sarı saçları açıktı önüne gelen saçlar ise arkada toplanmıştı. Aşırı güzel gözüküyordu. Kumsal açık yeşil saten üst kısmı üzerine yapışan derin bir yırtmacı bulunan askılı bir elbise giymişti. Kaan arkasından gizlice geldi ve yanağına bir öpücük kondurdu. Kumsal şaşkınca arkasını dönerken yüzünde oluşan gülümsemeye dünyalar bedeldi.

Bora ortada görünmüyordu.  Kapı tekrar çaldığında bakışlarımı pencereden ayırdım ve kapıya bakarak "Gel." diye seslendim. Kapıyı açtığımda son derece yakışıklı bir adam beni karşıladı. Abim.
"Ufaklık..." Gözleri şaşkınca beni süzerken dudaklarımda engel olmadığım bir gülümseme belirdi.
"Abi..."
"Abin yesin seni." dedi kollarını etrafıma dolayarak bana sarılırken. Kıkırdadım ve o güven veren hissi onun da kollarında tattım.
"Gelin olmuş gidiyorsunuz demek Masal hanım."
"Öyle oldu galiba."
"Galiba mı? Hala vazgeçmek için şansın var ufaklık." dedi ciddi tutmaya çalıştığı sesiyle fakat beceremiyordu. Derin bir nefes aldım ve ondan ayrılırken fısıldadım.
"Aldığım en doğru kararmış gibi hissettiriyor."

Gülümseyerek ellerimi tuttu.
"Bu zamana kadar yanında olmadığım için özür dilerim. Yaşadıkların yüzünden, üzgün olduğunda sana ağlayacağın bir omuz olamadığım için özür dilerim küçük kardeşim."

"Şimdi yanımdasın. Önemli olan bu."

"Ben şimdi aşağı iniyorum. Bora gelir birazdan. Hazır mısın?"

Derin bir nefes alıp heyecandan çıkmak üzere olan kalbimi sakinleştirmeye çalıştım. Ardından başımı evet anlamında salladığımda abim dışarıya çıkmıştı. Biraz oyalandım.

Boş boş sağa sola yürüdün Masal. Başım döndü başım!

Kapı tıklatıldı.
Heyecanım bedenimden geçen bir elektrik dalgası gibi hissettirdi. Kapı kulbu yavaşça açıldı ve gözlerimiz ait olduğu gözlere kenetlendi. Bakışları gözlerimden ayrılarak bedenimden gezinmeye başladı. İçimdeki karşı koyamadığım dürtü beni yakıp küle çevirmek üzereydi. Dudakları aralandı fakat geri kapandı. Ben de aynı şekilde ona bakakalmıştım. Siyah bir takımın içine beyaz bir gömlek giymiş siyah bir papyon ve gri mendille tamamlamıştı takımını. Genelde alnına düşen birkaç saç tutam özenle geriye taranmıştı. Masmavi gözleri tüm canlılığıyla karşımdaydı.
Nefesim kesiliyordu, çok...çok yakışıklıydı.
Boğazını temizledi. Gözlerini birkaç kere kırpıştırarak bana doğru birkaç adım attı.
"Çok...çok güzelsin." diye fısıldadı hipnoz olmuşçasına. Ardından elini papyonuna götürerek onu biraz bollaştırmak için çekiştirmeye başladı.
"Allah belamı versin nefes alamıyorum."
"Tövbe de." dedim kızgınlıkla. Hızla başını sallamaya başladı.
"Tövbe."

Gülümsediğimde bana doğru iyice yaklaşmış ve gözlerime bakmayı sürdürmüştü.
"Ben nasıl bir sevap işledim de senin gibi güzel bir eşim olacak acaba. O kadar saf ve temizsinki benim gözümde bebekten bir farkın olmadı hiçbir zaman." Utanarak bakışlarımı kenetlemiş ellerimize çevirdim.
"Sen de çok yakışıklı olmuşsun onu ne yapacağız?"
Alayla gülümseyip biraz kibirli bir sesle konuştu.
"Yakışıklıyım değil mi? Bir ara hatırlatta nazar duası okutayım kendime." Güldüğüm sırada elimden tutup onu dudaklarına götürmüştü. Avucunun içini öptükten sonra elimi yanağına, daha doğrusu yanağını elime yaslayarak gözünü kapattı.
"Ömrüm boyunca burada uyumama izin verir misin?"

"Ömrüm boyunca burada uyumama izin verir misin?" dedim elimi kalbine yaslayarak. Gülümsedi.
"Sonsuza kadar."
Gülümsedim.
"Sonsuza kadar."

Sonra yüzünü çekti elimden, parmaklarını geçirdi parmaklarımdan.
"Gidelim mi?" Başımı salladım ağır ağır aşağı yukarı.
"Gidelim sevgilim."

Yürümeye başladığımızda heyecanla mırıldandı
"Biraz sonra kocan olacağım bu kalpten gitmem için yeterli bir sebep mi?"
"Fazlasıyla." diye mırıldandım heyecanla.

Aşağı indik yavaş yavaş ardından bir müzik başladı.

Excited for the future unfolding
Thank god I'm not realistic

Heels over head in the bedroom
You smell so good, don't need perfume
I'm a tulip, you're the spring bloom
I'd be a fool not to love you

Gelişmekte olan gelecek için heyecanlıyım.
Tanrıya şükür gerçekçi değilim.

Yatak odasında sırılsıklam aşığım.
Çok güzel kokuyorsun parfüme ihtiyacın yok.
Ben bir laleyim sen ise bahar çiçeği.
Seni sevmeseydim aptallık etmiş olurdum.

Bakışlarım anında Bora'yı bulurken onu zaten bana bakarken yakaladım. Gülümsedim midemdeki uçan kelebekleri görmezden gelmeye çalışarak. Gerçi öküz tepiniyorda olabilirdi bu heyecanının başka açıklaması olamazdı çünkü.

Herkes ayağa kalkarak bizi alkışlamayan başlarken etrafta tanımadığım insanın çok olmaması iyi hissettirmişti. Bora'nın ve benim üniversiteden yakın arkadaşlarımız ve çağırmak istediğimiz birkaç kişi daha vardı ama onlara da çok yabancılık çekmiyordum. Tam ortaya geldiğimizde Bora'ya doğru döndüm. Ben kollarımı boynuna dolarken Bora da ellerini belime yerleştirmişti.
İlk dansımızı etmeye başladık. Gözlerinde kaybolduğum adam, ne de güzel bakıyordu. Şimdiye dek yaşadıklarımızı gözlerinden izledim sanki. Sahi neler yaşamıştık birlikte, nelere katlanmıştık. Dudaklarını kulağıma yaklaştıracak fısıldadı.

You smell so good, don't need perfume
Çok güzel kokuyorsun parfüme ihtiyacın yok.

I'd be a fool not to love you
Seni sevmeseydim aptallık etmiş olurdum.

Şarkının sözleri onun sesinden bir ninni gibi kulağımı okşarken kokusunu içime çekerek başımı omzuna yasladım.
Gördüğüm yüz utançla kızarmama neden olurken Bora'nın kulağına fısıldamıştım.
"Bora sanırım şurada oturan kişi ablan, değil mi?"

Ablasını kardeşinden kıskanmıştım resmen!

"Evet. Az önce gelebildi uçağı yeni indi. Tanıştıracağım sizi nikahtan sonra." dedi gülerek. Gerçekten daha büyük rezil olamazdım...

Bizimle birlikte herkes dans etmeye başlamıştı. Açelya başını Eren'in omuzuna yaslamış gözlerini kapatmıştı. Eren ise onun saçlarını öpmekle meşguldü.
Kaan ve Kumsal da dans ediyorlardı. Sonunda olmuşlardı. İkiside birbirinin gözlerine gülerek bakıyordu. Gözlerinin içi gülüyordu. Beni şaşırtan çift Peri ve Furkan olurken Furkan Periyi kendi etrafında döndürdü. İkisi de gayet mutlu görünüyorlardı. Peri zaten bugün adı gibiydi. Peri gibi.

Şarkı bittiğinde nihayet o kısma gelmiştik. Nikahımızın kıyılacağı kısma geçtik ve gelen nikah memurunu selamladık. Şahitler arasında kavga yaşanmamasını istediğimiz ve aslında karar vermediğimiz için dört şahidimiz vardı. Eren Kaan Açelya ve Kumsal.
Sımsıkı tuttum ellerinden az sonra eşim, hayatım olacak adamın.
Gözlerimiz kenetlendi ve nikah memurunun o alışageldik sözleri söylemesini bekledik. O sözler bile şu an için Dünya'da ilk kez duyuyormuşum gibi hissettiriyordu.
Sonra Dünyada'ki o en güzel söz dudaklarımdan döküldü.
"Evet!"
Gözlerime baktı gülümseyerek. Sonra döküldü Dünya'nın en güzel sözü dudaklarından.
"Evet!"
Alkışlama sesleri yankılanırken güneş battı. Bu güneş bizim için battı bugün. Bu ay bizim için doğdu.
Elime kırmızı bir evlilik cüzdanı bırakıldı. Sırıtarak Bora'nın ayağına baktığımda herkes gülmüştü. Bora alnımdan öptü ve eğlence başladı.
Yıllarca sürecek bir eğlenceydi bu.

Tüm gece boyunca yemek yemiş sohbet etmiş bazen dans etmiş eğlenmiştik. Bora'nın ablasıyla tanışmış ve utancımdan kadının yüzüne bile zor bakmıştım! Çok tatlı bir kızı vardı üç dört yaşlarında sapsarı saçları ve üstündeki minik gelinliğiyle aşırı şirin gözüküyordu. Ve bana yenge demişti, bu ayrıntı o minik kızı çok daha fazla sevmeme neden olmuştu.

Sıra çiçek atma kısmına geldiğinde Eren herkesten önce arkama geçmişti. Bora ve Kaan yanyana durmuş hayretle Eren'i seyrediyordu. Çiçeğimi attığımda Eren'in tüm kızları iktirip çiçeği yakalaması ardından onu Açelya'ya vermesi asla unutulmayacak hepimizi kahkahalara boğan bir olay olmuştu.

Batu ve Hayal üniversiteden arkadaşlarımızdı. Geçen sene onlarda evlenmişti ve biz aslında Bora'yla tanışmadan önce bile aynı düğünde bulunmuştuk. Hayal iki aylık hamileydi ve bu haberi yeni öğrenmiştik. Şaşkınlıkla ve büyük bir sevinçle ikisini de tebrik ettiğimizde, ikiside gülüp aynı şekilde bizi tebrik etmişti. Biraz muhabbet ettikten sonra ikisini de uğurlayıp tekrar yerimize geçmiştik.

Bu gece bitti. Tüm geceler bizim oldu.
Mekanda sadece bizimkiler ve biz kaldığımızda onlara sarılıp vedalaşmaya başladık. Önce Açelya'ya sarıldım. Bebekliğim, çocukluğum, her şeyimdi o benim.
"Gece bitti sanırım ağlayabilirim." diye mırıldandığında güldüm.
"Hayır ağlamak yok. Bundan sonra hep güleceğiz. Teşekkür ederim. Teşekkür ederim her şey için kardeşim."
"Sus şapşal ne teşekkürü? Ben teşekkür ederim asıl. Her zaman yanımda olduğun için teşekkür ederim. Annem çok gelmek istedi ama biliyorsun durumları...öp o güzel kızı benim yerime dedi. Seni zaten arayacakmış daha sonra."
Tamam anlamında başımı sallayıp geri çekildiğimde bu sefer Kumsala sarılmıştım.
"Birtanem...çok mutlu olun olur mu? Çok mutlu ol. Bora iyi bir adam ama bir yanlışında enişte demem, gözünün yaşına bakmam yakarım canını haberin olsun."
Kıkırdadığımda yanaklarından kocaman öpüp teşekkür ettim ona da.
"Her zaman yanımda olduğun için koruyup kolladığın, arkamı topladığınız için teşekkür ederim."
"Ne demek kardeşim...ne demek."

Bora kızlarla vedalaşırken ben de Erene sarılmıştım.
"Yengem. Söyleyemedim ama çok güzeldiniz bugün. Allah bir yastıkta kocatsın. Yalnız bir yeğen isterim ona göre. Bu eller bebek sevmek istiyor."
Gülerek geri çekildiğimde omzuna vurup. "Sen yapta sevelim Eren Bey." demiştim sırıtarak.
"Önce amca olmak istiyor bu can Masal. Dayı mı olacağım acaba? Ben hangi tarafım ya? Aşkım bir baksana ben neyim?" Eren meraklı meraklı Açelya'nın yanına giderken gülerek onları arkamda bırakıp Kaan'a sarıldım.

"Masal...kardeşim çok mutlu olun. O salak seni üzecek bir şey yaparsa gelip hemen bana söylüyorsun kulaklarından asarım vallahi tavana."

"Çok teşekkür ederim...en çokta abim yokken bile bana abi sıcaklığını hissettirdiğin için..."

Bana çok güzel bir gülümsemeyle bakıp önemli değil dercesine omuz silkmişti.
Geri çekildiğimde son kez konuşup ayrıldık.

Bora herkes evlere dağıldığında bana bir sürprizi olduğunu söyleyerek beni arabasına götürmüştü.
"Nereye gidiyoruz hala söylememkte ısrarcı mısın?"

"Fazlasıyla, güzel eşim."
Sırıtarak başımı cama çevirdiğimde onunda bakışları beni bulmuştu.
"Öyle olsun kocacığım." Sonra aklıma gelen şeyle kahkahalarımı tutamayacak gülmeye başlamıştım. Bora merakla beni seyrederken gülmelerime ara verip konuştum.
"Hazırlan yarın seninle tik tok çekeceğiz. Kapıyı açacaksın ben de...ben de telefonla seni çekip 'Kimin kocası buuuu' diye bağıracağım."
Bora yüzünü iğrenç bir şey görmüş gibi ekşitirken ben gülmeye devam ediyordum.
"Allah korusun." dedikten sonra o da daha fazla dayanamayıp kahkahalarıma ortak olmuştu.

Geldiğimiz yer bir marinayı andırırken arabadan inip deniz kenarına yürümeye başladım.
Bora ceketini omuzlarıma bıraktı ardından eli elime kenetlendi.
"Niye geldik ki buraya?"
Beni sürüklemeye başladığında yanıtsız bırakılmıştım. Bir yatın önünde durdu ardından elimi bırakmadan iskeledeki köprüye çıkıp yata ilerlemeye başladı. Bana yardımcı olarak beni de içeriye soktuğunda merakla etrafımı inceliyorum. Artık yatın içindeydik. Bora'nın kolları belime sarılırken beni kendine çekti başım göğsüne yaslandı. Huzur buldum.
"Sen balayı olmaz deyince ben de böyle bir şey ayarladım. Üç gün yalnızca ikimiz bu yattayız. Üç gün bizim. Nice üç günlerin olacağı gibi."

Bu duygular artık yabancı değildi. Yine heyecanlanmıştı bu aciz kalbim. Kollarım belini sararken gözlerimi kapatıp bu huzura teslim ettim kendimi. Yat usul usul ayrılmaya başlamıştı karadan. Sonra bir müzik başladı. Bu melodi aşkımızı dile getirdi, usul usul yerimizde sallamaya başlarken Bora'nın elleri saçlarıma gitti. Daha sonra fısıldadı bana o eşsiz cümlelerini.

Başını göğsüme sakla sevgilim
Güzel saçlarında dolaşsın elim
Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim
Sevişen yaramaz çocuklar gibi...

Mutlu ve Sonsuz

                                ⭐

Evettt
Merhaba...

Bu hikayemiz de sona erdi.
Aslında onlar için her şey daha yeni başlıyor fakat biz onları artık burada değilde kalbimizde okuyacağız. En azından ben...
Her biri benim için o kadar özel, o kadar ailemden biri oldu ki. Ben sanki ailemden ayrılıyormuş gibi hissediyorum bugün.

Bu benim ikinci kitabımdı ilk yazdığım kitabımda çok toydum. Burada ilk kez kitap yazıyordum bu yüzden bir sürü eksiği olduğunu biliyorum. Ama bu kitap benim kendimi çokça geliştirdiğim bir hikaye oldu. Elbette yazım yanlışlarım oldu bunlar için kusura bakmayın lütfen. Onlarla birlikte o kadar şey öğrendim ki bende, belki de bu yüzden onlardan ayrılmak bana çok zor geliyor.

Bora, güzel adam...
Umarım hayat karşıma senin gibi bir insanı çıkarır. Umarım senin kadar naif, güzel seven biri vardır bu Dünyada...Kendine ve Masalımıza çok iyi bak.
-Bir Hayranın...

Masalım, güzel kızım.
Her ne olursa olsun yeniden ve yeniden ayağa kalkmayı, zamanın aslında çok kıymetli olduğunu bana öğrettiğin için teşekkür ederim. Acılarınla, sevinçlerinle  böylesine iyi kalpli, temiz kalabildiğin için teşekkür ederim. Seni çok seviyorum.

Açim, benim enerjik deli dolu biriciğim.
Her ne olursa olsun bizi güldürdüğün, enerjinle hepimizi iyileştirdiğin için teşekkür ederim.
Aslında onun da bir çok yarası var. Kitapta çok bahsedilmesede aslında onun böylesine hayatı alaya almasının ardında nedenleri vardı. Ama o her şeye rağmen güldü. Bu da onun çok güçlü olduğunun bir göstergesi. Hep gül olur mu☆

Kumsalım, asi, manyak, anaç kızım.
Onun hikayesi aslında biraz farklı...
Onu yazmak benim için karışık duygulardan oluşuyordu aslında.
Küçüklüğünden itibaren baskılara büyümüş ağır bir tramvayla baş etmeye çalışmış bir kızdı o. Kendini korumak adına 'Erkek Fatma'ya bürünmüş bir kız. Bizi mecbur bıraktıkları şeyin vücut bulmuş haliydi aslında. Seni seviyorum birtanem.

Erenim ve Kaanım,
İkiside benim abim gibi oldular sanki. Eren küçük haylaz kardeşim Kaan ise bizim arkamızı toplayan abim...
İkiside aslında birbirinden o kadar zıt karakterler ki insan bir düşünüyor. Ya bunlar nasıl arkadaşlar böyle? Onlar o kadar güzel arkadaşlar ki herkesin onlara imreneceği kadar güzel insanlar.
İkinizi de çok seviyorum. Hayat hep mutluluğu size getirsin.

Ve tüm karakterlerim...
Bu hikayede adı geçen tüm karakterlerime teşekkür ederim.
Perim, güzel kızım benim. Dünyadaki milyonlarca insanın yaşadığını yaşamış, bir çok kez zorbalığa uğramış tüm bunlara dayanamayarak kendine zarar vermeye başlamış biri. Keşke insan olduğumuzu ve duygularımızın olduğunu unutmasa insanlar.

Ceyda ve Yiğit...
Bu hikayenin bir diğer ana kahramanları da onlar aslında.
Bana göre aldatmanın affı olmaz. Bir ilişkiye üçüncü kişi dahil olduktan sonra o ilişkiden artık hayır gelmez. Lütfen yapmayın bunu kendinize. Size değer vermeyen, sizi böyle ezip geçen insanları silin hayatınızdan.
Onların hayat hikayesini bilmiyoruz, neler yaşadılar bilmiyoruz fakat eden bulur bunu biliyoruz.
Emin olun onlarda yaptıklarını misliyle yaşadılar onların da düzgün bir hayatı yok artık.

Neyse çok uzun konuştum. Ama kopamıyorum onlardan sanki bu satırları bittirdiğimde onlardan ayrılacakmış gibi hissediyorum ama bu hiçbir zaman olmayacak bunu da biliyorum onlar benim göz bebeklerim.

Bu hikayede daima yanımda olan, beni destekleyen bir çok insanla tanıştım. gunduzun_gecesi OvguCan6
Etiketleyemiyorum fakat atarlı bir kız vardı mesela :) Daha birçok okurum... hepinizi etiketlesem buraya sığmazsınız hepinize çok teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız♡

Bunun yanında en yakın arkadaşıma da çok teşekkür ederim. Her zaman yanımda olup bütün sorularıma sabırla yanıt verdiğin ve beni sabırla dinlediğin için jshsksksl. Attığım yüz tane fotoğrafı tek tek inceleyip bu daha güzelmiş, Masala daha iyi gider, gibi seçimlerimde yardımcı olduğun için teşekkür ederim.
Seni çok seviyorum♡

Evet sona yaklaştık gibi. Şunu söyleyebilirim ki her çifte özel bir bölüm yazma gibi bir fikrim var. Bunları ne zaman yazarım bilmiyorum ama onları özlediğimde yazıp hemen atacağım.

O zaman veda vakti.
Son kez okuduğunuz ve vaktinizi benim hikayeme,onların hikayesine, ayırdığınız için teşekkür ederim. Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Kendinize çok çok iyi bakın♡

Bir de şey...
Asla, asla demeyin :)

Ya da deyin ve olacakları bekleyin:)

Continue Reading

You'll Also Like

SEKRETER By Beyza Alkon

General Fiction

1M 12.8K 19
Bacaklarımı araladı. "Ne yapıyorsun?" "Seni içiyorum."
16.9K 926 49
Pakedi açtığımda yıllar önce Rüzgâr'ın bana kendi elleriyle yapıp verdiği hediye uçurtmaya bakıp gülümsedim buruk bir şekilde. O gün de bana mesajda...
1.2M 68.7K 26
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
3.3M 164K 18
Maça Kızı 8 serisinin devam bölümlerini içermektedir.