to begin again | taekook

By purplesdarlingg

323K 33.1K 20.3K

Kim Taehyung ebeveynlerinin gölgesinde yaşayan silik bir omegadır ve bir gün alfa Jeon Jeongguk'la arasındaki... More

to 'begin' again
1
2
3
4
5
6
7
8
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21

9

15K 1.7K 935
By purplesdarlingg

🎗♡

Mutlu olmaktan korkardım. Mutluluğu hissettiğim ilk zamanlar annemin saçlarımı nazikçe, incitmekten korkarak taradığı gecelerdi; sonra annemi yitirdim ve o zamanlar kalbim bu acıyı kaldıramayacak kadar küçüktü. Minik bir köpeğim vardı, bembeyaz tüyleri güneşte hep parlardı. Henüz on üç yaşında bir çocukken bahçede arkamdan koşturmasına bayılır, mutlulukla kahkahalar atardım. Sonra babamın bir arkadaşının oğlu ondan çok hoşlandı, babam da köpeğimi ona armağan etmekten çekinmedi. Uğradığım yıkım tarif edilemezdi ve ben bunu hissetmek için de çok küçüktüm. Fakültemin ismini bilgisayar ekranında gördüğüm ilk an benim için epikti; ellerim yanımda dikilen babamın buz gibi suratını ve hayal kırıklığına bulanmış gözlerini görene, dudaklarından dökülen alaylı gülüşü duyana kadar mutluluktan titriyordu. Belki yaşım daha büyüktü ama kalbim bu sızıyı kaldırabilmek için hâlâ küçüktü.

Mutluluğun etkisiyle kalbimin hızlandığı, ellerimin titreyip terlediği, gözlerime yaşlar dolduğu, beynimin algılama becerisini yitirdiği her an sonrasında beni çok büyük yıkımlara sürüklemişti. En yüksekten en dibe çakılmanın acısını defalarca tecrübe etmiştim, bu bana hiç yabancı değildi. Bu yüzden çekinirdim mutluluktan, bu duyguyu hissettiğim anlar yanlarında kendileri kadar etkili bir dehşeti ve korkuyu da getirdi zamanla ama ben aştım, ruhumuza dayattığımız her tabuyu yıkacak aykırılıklar olurdu çünkü.

Güneşin yağmur bulutlarının arkasına gizlendiği soğuk bir sonbahar gününde, okuldaki bir farkındalık günü sebebiyle öğrencilere dağıtılan  yasemin çiçeği tohumlarını sade çimlerle süslü bahçemizin tenha bir köşesine ektiğimde bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Kıyamamıştım; zaten küçük bir çiçek olacaktı, kocaman bahçemizde hacmi göze batmazdı. O zamanlar ne çiçeklerle ne de bakımlarıyla ilgili bilgim vardı. Küçük bir araştırmayla yağmurlu günlerde ekim yapmanın uygun olmadığını öğrendim. Hayal kırıklığı her yerimdeyken gözümün önünde canlanan bembeyaz, hoş kokulu çiçek imgesi parçalara ayrıldı. Ektiğim tohumlardan hiçbir beklentim yoktu, aylar boyunca aptallığımla tekrar yüzleşmemek için o köşeye  bakmadım bile ve zamanla zihnimden bu talihsiz olayı sildim.

Güneşin parıl parıl parlayıp insanların yüzlerine öpücükler kondurarak yanaklarını kızarttığı tatlı bir ilkbahar gününde ise bahçede gördüğüm rengârenk bir kelebeğin peşinden koşarken burnuma dolan kokuyla kaşlarım çatıldı, çok hoş bir çiçek kokusuydu. Kokunun yoğunlaştığı bölgeye birkaç adım attığımda karşılaştığım manzarayla hissettiklerimi hayatımın hiçbir evresinde unutamazdım. Birkaç yeşil yaprağın arasında bembeyaz oluşlarıyla göze çarpan şirin çiçekler vardı, yaseminim büyümüştü. Çimler bol bol sulanıyordu, sanırım tohumların su ihtiyacı da bu şekilde karşılanmıştı. Bir canlının hayata tutunmasına aracı olmanın tadı bambaşkaydı ve ben hissettiklerimin özünde yoğun bir mutluluğun oluşuyla yüzleştim. Bunun çiçeklerimi elimden alacağına çok inanıyordum, korkuyordum.

Birkaç hafta zordu, çiçeklerim solacak ve beni terk edecek diye diken üstündeydim fakat onlar daha da büyüdü, serpildi ve çoğaldı. Artan cesaretimle birkaç tohum daha ektim ve şimdi kocaman bir bahçem vardı.

Hayatta istisnalar olabileceğine ilk o zaman inanmıştım, ben de korkusuzca mutlu olabilirdim.

Jeongguk beni öptüğünde yasemin çiçeğimle tanıştığım o andaymış gibi hissetmiştim, kalbimi çiçeklerime verdiğim gibi ona da verebilirdim. Her ne kadar birbirimizi tanımadan ve aramızdaki çekimin duygusal yönü ortaya çıkmadan önce olayları sadece cinsel yönüyle sınırlandırsak da zamanla değişmişti. Ona güveniyordum, beni incitmeyeceğini ve dibe çakılmama izin vermeyeceğini biliyordum.

Jeongguk benim yasemin çiçeğimdi.

Çevremdeki kalabalığın yarattığı gürültü kirliliği diğer günlerin aksine beni hiç rahatsız etmiyordu çünkü ilgim onlardan tamamıyla uzaktı. Tüm fakültelere hitap eden bir yazar söyleşisi için okulun büyük salonundaydım, ön koltuklar tamamen dolu olduğundan arkalarda bulabildiğim ilk yere oturmuştum. Elimde yazarın en çok beğendiğim ve imzalatmak istediğim kitabı vardı fakat bana sıra gelebileceğinden emin değildim. Kafamı koltuğumun arkasına yaslayarak Jeongguk'u düşündüm. Birkaç gün önce paylaştığımız anlar çok özeldi, bu günler içinde ellerim izlerini bıraktığı dudaklarımda saatlerce dolaşmıştı.

Kapalı gözlerimi aralamaya yeltenmem için burnuma dolan koku yeterliydi, tüm bu kalabalığın ve feromon karmaşasının içinde bile kokusuna bu kadar duyarlı olabilmem beni şaşırtmıştı. Heyecanla kıpırdanarak yerimde doğruldum ve gözlerim bana çok da uzak olmayan kapının önünde bir omegayla konuşan Jeongguk'a değdi.

Omega güzeldi; saçlarını sıkça kulağının arkasına itiyor, kirpiklerinin altından Jeongguk'un yüzünü süzerek kızarık yanaklarını daha da kızartıyor ve durmadan konuşuyordu. Elinde tıpkı benim gibi yazara ait bir kitap tutuyor, ojeli uzun tırnaklarıyla kapağını okşuyordu. Anlatacaklarını bitirmiş olmalı ki konuşmayı bıraktı ve Jeongguk'tan bir cevap beklercesine iki yana sallandı.

Jeongguk'un yüzünde hiçbir mimik yoktu, sağ omzunu duvara yaslamış, ellerini cebine sokmuştu. Saçları bugün topluydu ama gevşek tokasından düşen birkaç tutam kirpiklerine takılmıştı. Birkaç cümle söyledi, gerçekten çok kısa sürdü. Daha sonra küçük bir kafa hareketiyle veda ettiği kızın yanında ayrıldı ve büyük salondaki kalabalığı yüzünü buruşturarak süzdü.

Beni fark etmesini bekliyor ve onu bir omegayla konuşurken görmenin üzerimdeki etkisini anlamaya çalışıyordum. Bir ders, bir ödev, bir proje hakkında konuşuyor olmaları çok muhetemeldi ya da kız sadece arkadaşı olabilirdi. Şu an canımı yakan toksik duygunun hiç mantıklı ve gerekli olmadığının tüm benliğimle farkındaydım ama konu Jeongguk'ken devreye giren sadece duygularım ve içgüdülerim oluyordu. Gözümün önünde bir omeganın ona kur yapışı daha önce hissetmediğim ilkel ve vahşi duyguların esiri olamama neden olmuştu.

Göz göze geldik, yüzümde nasıl bir ifade olduğunun farkında değildim fakat onu şaşırtmıştım. Yanımdaki boş koltuğa doğru ilerlerken bana doğru attığı her adımda kehribar kokusunun ağırlığı da artıyordu.

"Kaşlarını bu kadar çatık gördüğüm başka bir an olmamıştı." Oturduğu koltukta iyice yayılarak bacaklarını açtı, kucağı şu an hiç olmadığı kadar rahat görünüyordu ama omegam kıskançlığın getirdiği bir sorgulamayla boğuşuyordu. Tüm bu hissettiklerimin temelinde öz sevgi ve öz saygı eksikliğimin olduğunun bilincindeydim.

"O sana ne dedi ki Jeongguk? Arkadaşın mı o senin? Şey, güzelmiş o değil mi? Sence de güzel mi Jeongguk? Ama sen zaten çok sıkılmış görünüyordun, sevmedin onun konuşmasını. Bana hep daha çok konuş diyorsun, beni dinlemeyi çok seviyorsun değil mi Jeongguk? Hadi, cevap versene bana!"

Tek bacağımı dizimden kırarak altıma almış ve tüm vücudumu ona döndürmüştüm. Sarı saçlarımdan bir tutamı parmağımda döndürerek kendimi Jeongguk'un ilgisinin tamamının bana ait olduğuna inandırmaya çalışıyordum. Vaktinin çok az bir kısmını bile ona duygusal hisler besleyen bir omegaya ayırması beni çok çok rahatsız etmişti. Sağlıklı ve mantıklı olmadığının farkındaydım ama kaybetmekten korkuyordum.

Tak kaşını kaldırarak beni süzdü. Gözleri büzülmüş ve titreyen alt dudağımda, refleksle çekip durduğum burnumda, titreşen sarı kirpilerimde, saçımı doladığım parmağımda gezindi. Dili yanağına baskı yaparken kafasını koltuğa yasladı ve yüzündeki serseri tebessümü gizlemeden doğrudan gözlerime baktı.

"Benden hoşlanıyor galiba, sen de fark ettin mi? Yanakları kızarmıştı sanki. Konuşurken de alfa falan dedi bana." Dişlerimi kenetlerken hızlanan nefeslerimi kontrol altına almaya çalışmadım, gözlerim hâlâ kapının önünde duran ve arkadaşlarıyla sohbet eden kızı bulduğunda onu defalarca baştan aşağı süzdüm. Bakışlarımın ağırlığını hissetmiş olacak ki bana doğru döndüğünde tedirgince yutkundu.

Jeongguk'tan hoşlanması çok doğaldı aslında, O herkesin dikkatini çekerdi. Evliliğimizin dedikoduları tüm mecarda yayılmış olsa da bunun prestij için yapılmiş bir evlilik olacağı çok açıktı. Duygusal bir ilişki yaşadığımızı düşünmemiş olabilirdi ama tüm bu nedenler bile benim alfama kur yaptığı gerçeğinin bendeki etkilerini değiştiremiyordu.

Kilitlenmiş bir şekilde kızı süzerken parmaklarımda hissettiğim dudaklar dikkatimi dağıttı. Ellerimden biri koltuğun koluna kenetlenmişti, sımsıkı tuttuğumdan dolayı acıyan eklemlerimi bile hissetmemiştim. Jeongguk bedenini koltuktan ayırmış, elime doğru eğilmişti. Bembeyaz olmuş parmaklarımda dudaklarını dolaştırıyor, ellerimin gevşemesini sağlıyordu.

"Kes şunu, canını yakıyorsun. Yalnızca not vermeyi teklif etti. Aynı dersleri alıyormuşuz ama daha önce dikkatimi çekmemişti bile. Ayrıca ne güzel sinirleniyorsun sen öyle. Kızı süzerken oldukça ateşliydin." Yüzlerimiz arasındaki mesafeyi birkaç santime indirdikten sonra burnuyla yanağımı okşadı. Saçımdaki elim yakasına tutunurken kıskandığımı fark edip beni daha çok kışkırtabilmek için omega hakkında konuşmasına sinirlenmiştim.

"Ateşli falan değilim, Jeongguk sana kimse alfa demesin tamam mı? Ben üzülürüm yoksa. Bak, ağlarım bile." Birine yalnızca dinamiğiyle hitap etmek çok samimi bir hareketti. Bir ilişki içerisinde  olan veya olmaya hazırlanan taraflar birbirlerine alfa ya da omega diye hitap ederlerdi.

Boğazından dökülen güler gibi bir homurtuyla dudaklarını yanağıma sertçe bastırdı. Kulağıma doğru hareket edip oraya da bir öpücük bıraktıktan sonra burnunu altına bastırdı.

"Hm, kim desin bana alfa? Çok gönüllü olan bir sarışın var sanki buralarda. Çok da güzel kokuyor. Duş jelin de mi çilekli senin? Güzel bebeğim." Ellerimden birini aşağıya indirerek dövmeli eline ulaştığımda parmaklarımızı kenetledim. Saçlarımı boynuna sürtüp sızlanırken ilgisinin beni mayıştırdığını hissediyordum.

Mikrofonun aktif hâle geldikten hemen sonra çıkardığı tiz ve tahammül edilemez ses kulaklarımı doldurduğunda söyleşinin başlamak üzere olduğunu fark ettim, omzuna gömdüğüm başımı kaldırmadan önce dudaklarımı boynuna bastırırken elimi daha sıkı tutmaya başlamıştı.

"Baksana Jeongguk, çok kalabalık burası. Galiba bu yazarı herkes seviyor. Kitabımı getirmiştim ama imzalatamayacağım." Mikrofon ayarı yapan öğrencileri süzerken Jeongguk'un saçları arasına karışmış elimle kafasına masaj yapıyordum.

"Katılanlara ekstra kredi veriyorlar. Ben de o yüzden geldim zaten, bu adamın kitapları pek tarzım değil." Gözleri kapalıydı, koltuğun koluna kafasını koymuştu ve eline kenetlenmiş elim de dudaklarının üzerindeydi. Kafasını okşadığımda mayışmış olmalıydı, söylesem kabul etmezdi ama kalbimde sakladığım tüm şefkatin odağı olabilecek kadar tatlı görünüyordu. Saçlarını sevmeye devam ettim, arkadaydık ve sahneden bakan birinin dikkatini çekmezdik yani uyumasında bir problem yoktu.

Kürsüye çıkarak boğazını temizleyen yazarla birlikte konuşmalar da kesildiğinde Jeongguk'u izlemeyi zor da olsa bırakarak sahneye odaklandım. Söylenenleri dikkatle dinlerken bile Jeongguk'un saçlarındaki elim nazikçe hareket etmeye devam ediyordu.

Yaklaşık yarım saat sonra uyanan Jeongguk, saçlarını okşayan sol elimi tutarak bileğime dudaklarını birkaç kez bastırdıktan sonra toparlandı. Sırtını koltuğa yasladığında her hareketini dikkatle izleyen bana göz kırptı, bu flörtöz hareketi beni çok fazla heyecanlandırıyordu. Ben de ona göz kırpmayı denedim ama yüzümü saçma ifadelere sokan boş bir çabadan öteye gidemedim.

Sırıtarak beni izleyen yüzüne dil çıkardığımda gözleri derhal dudaklarıma düştü. İşaret parmağını dilime değdirmesiyle şaşırarak bocaladım ve konuşmaya devam eden yazara döndüm.

Salon çok sıcak olmuştu birden, kot ceketimi çıkartıp kucağıma alırken bana odaklanmış bakışlarını yok saymaya çalışıyordum. Üzerimdeki tişörtün yakası öngöremediğim kadar açıktı fakat bir kere giydikten sonra çıkartmaya üşenmiştim. Hareket ettikçe açılan omzuma burnunu bastırdı. Vücudum kasılırken önlerde oturan bir öğrencinin sorduğu soruyu anlamaya çalışıyordum.

"Benim bebeğim." Kısık sesle bir şeyler söyleyerek omzumda oyalanıyordu, uzanıp kucağındaki elini tekrar tuttum. Ilık nefesini köprücük kemiklerimde hissediyordum, heyecan vericiydi.

Dudaklarını tenimde hissederken koltuğa gömülüp biraz mırıldandım, omzumdaki kafasına yanaklarımı sürtüp ensenine bir öpücük bıraktığımda mızmız bir kedi gibi hissediyordum. Oturduğumuz sıra epey arkada olduğundan bize yakın koltuklar boştu fakat bu söyleşi biraz daha uzarsa insanlara seyirlik manzaralar sunacağım kesindi çünkü Jeongguk omzumu öperken sessiz kalmak ve kucağına tırmanamamak irademi oldukça zorluyordu.

Kuvvetli bir alkış sesiyle birlikte kafamı ensesinden ayırırken omzumda hissettiğim dişlerle duraksadım, sanırım Jeongguk bir gün beni gerçekten de yiyecekti. Isırdığı yere hızlıca birkaç öpücük daha bıraktıktan sonra kafasını sahneye çevirdi. Etrafını sarmış öğrencilerle sohbet eden yazara bir bakış attım, o kalabalığa girmek istemiyordum.

"Jeongguk, orası çok kalabalık. Bence biz gidelim hadi, imzaya gerek yok. Çok sıcak zaten, bunaldım ben." Tuttuğum elinin avcuna daireler çizerken küpesini inceliyordum. Çok hoştu, zevklerimiz uyuşuyordu.

Kafasını sallayıp telefonuna gelen mesaja bakmak için elini cebine attı. Ayağa kalkarak tişörtümü düzelttim, dağılmış görünüyordum. Ayrıca söyleşiden pek bir kazanım elde edebildiğim söylenemezdi, Jeongguk dikkatimi dağıtmıştı. Önünden geçerken kalçamda hissettiğim hafif tokatla şaşırarak alfaya döndüm, sırıtıyordu. Kızarmış yanaklarımla bacağına hafifçe vurdum fakat bunun ona hiçbir etkisi olmadı. Yanıma gelip elini belime sardıktan sonra vücudumu kendisininkine yasladı.

"Baban bu gece İspanya'ya gidiyor ve sen de benimle kalıyorsun." Böyle bir seyahatten haberim yoktu, o da babasından öğrenmiş olmalıydı.

"Sende mi kalıyorum? Ne yapacağız ki senin evinde Jeongguk? Hem benim kıyafetim yok ki. Nasıl kalacağım?" Aklımdaki soruları sorarken böyle bir olayın gerçekleşme ihtimali beni heyecanlandırıyordu.

"Hallederiz orasını. Çok ayıp şeyler yapacağız Taehyung, çok eğleneceksin." Benimle dalga geçiyordu, burnumu kırıştırarak ona baktığımda eğilerek burnumu ısırdı.

Arabasına binerken onunla ilk defa bir gece geçirecek olmanım heyecanını taşıyordum. Belki de evliliğimizin nasıl süreceği hakkında bir tür prova olacaktı.

merhaba merhabaa
normalde yazdiklarimdan daha kisa ve duragan bir bolum oldu ama diger bolumde telafi edecegim SOZ
cok cok guzel yorumlar aldim cok tesekkur ederim
umarim bolum beklentilerinizi karsilamistir biraz stres oldum acikcasi 🥺
vote atarsaniz COK MUTLU OLURUM EVET
kendinize iyi bakin
muah muah♡♡♡







Continue Reading

You'll Also Like

69.5K 5.2K 30
jungkook kendisine takıntılı eski kız arkadaşından kurtulmanın tek yolunu eşcinsel olduğunu ileri sürmekte görüyordu ve bunun için taehyung'tan yardı...
880K 70.4K 14
arkadaşlarıyla birlikte orduya katılan jungkook, ilk görüşte etkilendiği komutan kim taehyung'a cinsel içerikli mesajlar atmaya başlar. taekook, tex...
222K 21.9K 32
Ülkesine dönen delta ve kendi halinde takılan sessiz bir omega bir gece birlikte olur.
123K 21.7K 17
oğlum sadece en sevdiği oyuncakları kırıyor. ben onun yok ettiği kumdan kalelerin kralıyım omegaverse, etl texting