Haneul soyunma odasından Young Ae ile çıktığında birkaç metre uzaklıkta yare bakıp sırtlarını duvara yaslayan Jungkook ve Hyun Woo'ya bakmışlardı.
"Pşşt! Hadi gidelim"
Young Ae seslendiğinde kafalarını yerden kaldırmışlardı Hyun Woo ve Jungkook. Ardından da kızların peşinden yürümeye başlamışlardı.
...
"Hadi Haneul daha hızlı! Geride kalma!"
Haneul adımlarını hızlandırıp diğerlerine yetiştiğinde arkasına doğru bakmıştı Jungkook Haneul'ı görmek için. Onun sıraya yetiştiğini görünce de önüne tekrar geri dönmüştü.
Sınıf olarak atacakları on turun onuncusunu atıyorlardı ve çok yorulmuşlardı öğrenciler. Ama beden öğretmenleri bunu pek fazla umursamamıştı.
Son turu attıklarında hemen dizlerinin üstüne çökmüştü Haneul ve Young Ae. Hyun Woo ve sınıfın geri kalanı da onlardan eksik kalmamıştı.
Jungkook derin bir nefes alıp ellerini dizlerinin üstüne koyduğunda yere oturan ve nefes almaya çalışan Haneul'a bakmış ve gülümsemişti. Yere yatan Young Ae'ye baktığında ise kıkırdamıştı.
Hocaları "Tamam hadi kalkın ama! Abartmayın çocuklar!" dediğinde Young Ae "Hocam on tur attık ama! Lütfen izin verin de nefes alalım!" demişti.
Beden eğitimi hocaları gözlerini sınıfta gezdirip "Fazla dayanıksızsınız" dediğinde "Jungkook buraya gel!" demiş ve Jungkook'a bakmıştı. Jungkook ise gözlerini kocaman acıp Hyun Woo'ya bakmıştı ilk önce.
Hocanın yanına gittiğinde ellerini Jungkook'un omuzuna atan Hoca "Dayanıklı olmayı öğrenmelisiniz!" demiş ve Jungkook'un etini yoğurmaya başlamıştı.
"Aa! H-hocam acıyor"
Hoca Jungkook'un dinlemeyip masaj yaparmış gibi onun omuzlarını sıkmaya devam ettiğinde şekilden şekle girmeye başlamıştı Jungkook. Sınıftan ise küçük kıkırtılar gelmeye başlamıştı.
Onun sırtına birkaç kez vurup "Git ve topları getir oğlum" dediğinde hocanın eziyetinden kurtulan Jungkook birkaç kez omuzlarını oynatıp gerinmiş ve hızlı adımlarla spor odasına doğru yönelmişti.
...
"Topları götür"
Jungkook hocanın demesiyle kenarda duran topların yanına gittiğinde öğrenciler de üstlerini değiştirmek için soyunma odasına girmişlerdi.
Son ders olsa bile otobüste giderken eşofman takımlarıyla görülmek istememişlerdi.
Haneul topları almakta zorlanan Jungkook'un yanına geldiğinde "Birkaç tanesini ben alayım" demişti gülümseyip. Ardından da yerdeki toplardan iki tanesini eline almıştı.
Jungkook kucağındaki toplarla "Sağol" dediğinde önden yürümeye başlamıştı Haneul yavaş adımlarla. Jungkook da onun peşinden gitmeye başlamışdı.
İkili spor odasına girip odanın sonundaki top selesine topları bıraktığında "Sonunda bitti" demişti Haneul derin bir nefes alıp. Ardından da "Beden eğitimi dersini hiç sevmiyorum" demişti.
"Aslında ben de sevmiyorum."
Haneul olumlu anlamda kafa sallayıp "Sana kolay geliyor yine de?" dediğinde "Hayır zor. Yoruluyorsun sonuçta" demişti.
"O zaman yapma?"
"Dayanıklılık?"
Haneul gülümseyip "Göbek yapıp patatese dönüşmek?" dediğinde kıkırdamış ve "Tamam o zaman bırakacağım spor yapmayı" demişti Jungkook. Haneul ise "Hayır, hayır bırakma!" demişti gözledini kocaman açıp.
"Neden?"
Jungkook Haneul'a bakmaya başladığında "Güzel... Bir vücudun var. Boşa gitmesin" demişti sırıtıp. Jungkook da ellerini Haneul'ın yanaklarına yerleştirip yanaklarını sıkmıştı.
"Senin de tombik yanakların var."
Haneul Jungkook'un ellerine vurup "Dalga geçme ya!" dediğinde kıkırdayıp "Dalga geçmiyorum Haneul. Çok sevimlisin" demişti.
"Hem o kadar kilolu falan da değilsin. Balık etli de değilsin. Karın kasına sahip olmak zayıf ve güzel olmak anlamına gelmez."
"Kaç kilosun sen?"
Jungkook gözlerimi havaya dikip düşünmeye başladığında gözlerini kısıp ciddiyetle bakmaya başlamıştı Haneul Jungkook'a. Jungkook ise "En son yetmiştim sanırım" demişti.
"Haha ben elli iki! Kıskan!"
Gülmeye başlayan Jungkook "Boy farkı ne olacak peki?" dediğinde "Bunlar önemsiz şeyler." diyip saçlarını suvurmuştu Haneul. Jungkook ise gülümseyip "Bu sefer nerde çalışacağız?" diye sormuştu ona.
"Ne çalışması?"
"Performans ödevi."
"Bilmem ki, teyzemler bize gelecekti en son. Birkaç parça eşya bırakacakmış. Biraz da oturur bizde. Sonra gider ama geç olur."
Jungkook "Yani... Çalışamayacak mıyız?" diye sorduğunda "Yarın çalışırız?" demişti Haneul gülümseyip. Jungkook da olumlu anlamda kafa sallamıştı.
"O zaman yarın da bende çalışı-"
Kapının kilit sesiyle duraksayan Jungkook kapıya baktığında aynı şekilde Haneul da bakmıştı kapıya hızlıca. Ardından da tekrar birbirlerine bakmışlardı.
"Kilit sesi miydi o?" diyen Haneul'a olumlu anlamda kafa sallayan Jungkook "Evet, öyleydi" demişti şaşkın gözlerle. Haneul ise "Of hayır!" diyerek kapıya doğru koşmuştu.
Kapı kolunu tutup açmaya çalıştığında açamayan Haneul "Of hayır ama! Hey! Kimse yok mu!?" diye bağırmaya başlamıştı. Jungkook ise hızlı adımlarla Haneul'ın yanına gelmişti.
Bağırmaya devam eden Haneul'ın omzuna elini koyan Jungkook "Bence bağırıp durma. Çoktan gitmiştir" demişti.
Haneul üzgün gözlerle Jungkook'a baktığında "Nasıl çıkacağız o zaman? Burda kalamayız ki. Of teyzem... Ne yapacağım ben şimdi?" demişti tekrar önüne dönüp. Jungkook ise gözlerini odada gezdirmişti.
"Telefonun yanında mı? Lütfen yanında olduğunu söyle Jungkook!"
Jungkook "Hayır değil. Çantamda bırakmıştım. Ama... İstersen kapıyı kırabilirim?" dedikten sonra Haneul'a baktığında "Saçmalama Jungkook. Parasını kim ödeyecek?" diye sormuştu Haneul. Jungkook ise "Ben?" demişti.
"Acelen varsa açayım işte. O kadar sağlam bir kapı değil. Geri çekil hadi"
Jungkook birkaç adım geri gittiğinde kapının önüne geçen Haneul "Saçmalama Jungkook olmaz" demişti kollarını iki yana açıp. "Neden ya?" diye de sormuştu Jungkook bunun üstüne.
"Pahalıdır kesin. Hem mutlaka tekrar gelecektirler. Boşuna yorulma"
Jungkook olumlu anlamda kafa sallayıp "Peki" dediğinde kapının yanından çekilip küçük odada gezdirmişti gözlerini. Ardından da kenardaki küçük masaya yaklaşıp sandalyeye oturmuştu.
Haneul Jungkook'un yanına gelip masaya oturduğunda Jungkook'a dönmüş ve "Ne yapacağız peki?" diye sormuştu. Jungkook ise "Bekleyelim biraz. Olmadı kırarım" demişti.
Derin bir befes aldıktan sonra elleri ile oynamaya başlamıştı Haneul. Jungkook ise kaşlarını çatmış ve düşünmeye başlamıştı.
"O zaman... Sohbet edelim? Olur mu?"
Haneul olumlu anlamda kafa salladığında "Ne konuşacağız ki?" diye sormuştu Jungkook'a. Jungkook ise elini Haneul'ın iki yanına koymuş ve gülümseyerek gözlerine bakmıştı.
"Benim hakkımda merak ettiğin şeyleri sorabilirsin? İsteğin şeyi sor. Ya da benim hakkımdaki düşüncelerini söyle. Jungkook dediğinde aklına ne geliyor?"
Haneul kaşlarını çatıp "Alınmak gibi şeyler yok ama?" dediğinde olumlu ankamda kafa sallamıştı Jungkook. Haneul da derin bir nefes almıştı.
"Çok çalışkan birisin ve derslerin harika. Düşünceli ve iyi kalplisin. Sadece... Biraz soğuksun. Bana karşı çok katı olmasan da diğer insanlara karşı çok katı birisin. Başkalarıyla konuşurken hiç gülümsediğini falan görmedim."
Jungkook olumlu anlamda kafa sallayıp "Ailemi kaybettikten sonra çok değiştim. Biraz... İçime kapandım sanırım." dediğinde "Gördün mü onları?" diye sormuştu Haneul başını sol tarafa eğip.
"Annem hızlıca mutfağa kaçtığında sımsıkı tutuyordu elimi. Beni musluğun altındaki boş dolaba girmem için zorladı. Mutfak dolabı...
Beni sakladığında içeri girdiler zaten. Babamı onun yanına fırlattılar ve silahı ona doğrulttular. İki kişilerdi. 'Ya paran ya da canın' dedikten sonra 'Tamam ödeyeceğim. Sadece biraz daha zaman verin' demişti babam ama bu onun son sözleri olmuştu"
Haneul üzgün gözleriyle Jungkook'a bakmaya başladığında "Sonra ne oldu?" demişti kısık çıkan sesiyle. Jungkook ise "Babamı ve annemi vurduktan sonra... Adamın biri 'Evdeki paraları alalım' dedi. Diğeri ise 'Patrondan habersiz bir şey yapamayız' demişti. Sonra kavga ettiler ve küfürleştiler. En son birbirlerini vurdular" demişti.
"Tüm bu olanları o küçük mutfak dolabının aralık olan kapısından izlemek... Zordu ama atlattım. Zaten sizinle tanıştıktan sonra da... Yavaş yavaş kendim olmaya başladım. Hala o günün izlerini taşıyorum"
Haneul "Çok... Geçmiş olsun. Ah yani ne denir bilmiyorum ki? Hiç böyle bir durumla karşı karşıya gelmemiştim, üzgünüm" dediğinde başını Haneul'ın dizlerinin üstüne koymuştu Jungkook.
Haneul ellerini Jungkook'un saçlarını daldırıp okşamaya başladığında gülümsemişti Jungkook. Ama sonrasında "Saçlarım ıslak ama. Beden eğitimi dersinden yeni çıktık" demiş ve doğrulmuştu.
"Şimdi de sen anlat. Aileni ve yaşadıklarını"
Haneul kıkırdayıp "Benim hayatım o kadar da önemli değil" dediğinde "Senin hayatın bebim için herkesin hayatından daha önemli" demişti Jungkook. Haneul ise gülümsemiş ve başını yere eğmişti.
"Benin hayatım normal bi hayat işte. Annem, babam ve ben varım. Babam çalışıyor, annem ise yarı zamanlı çalışıyor hafta sonları. Ders falan çalışıp üniversite kazanmaya çalışıyorum. Aklımda da bir bölüm yok, sadece sayısal seçtim. O kadar."
Jungkook olumlu anlamda kafa sallafığında kollarını göğüsünde birleştirmişti Haneul etrafa bakınıp. Ardından da sırtını kamburlaştırıp dudaklarını birbirlerine bastırmıştı.
"Hey, üşüdün mü yoksa?"
Ayaklanıp üstündeki kapşonluyu çıkartan Jungkook Haneul'a baktığında "Hayır, hayır iyiyim." demilti ama elini Haneul'ın kolunda gezdirmişti Jungkook. Ardından da "Buz gibi olmuşsun Haneul" demiş ve elindeki kapşonluyu onun omuzlarına atmıştı.
"Ama sen de üşürsün"
"Üşümem, bak sıcacığım"
Jungkook sıcak elleriyle Haneul'ın soğuk ellerini tuttuğunda gülümsemişti Haneul Jungkook'a. Jungkook ise sandalyeye oturup Haneul'ın soğuk ellerini tutmaya devam etmişti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
✵~Oy vermeyi unutmayın~✵
.
.
.
.
.
.
.