KOKUNUN İZİ

By ldream1928

20.8K 2.2K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu

173 9 64
By ldream1928

Saat geç oldu ama tutamadım kendimi esti kafama atıyorum. Umarım görürsünüz. Umarım watpadd yine bildirim göndermemezlik yapmaz.

Bu bölüm kalbim biraz şey oldu benim... Sizinde olur bence :)

Oy ve yorumlar unutulmasın lütfen hepinizi çok seviyorumm. Buyrun bölüme...

Şimdi onun gözlerine bakarken asıl sarhoşluğun tadını alabiliyordum. Şimdi sarhoş olmuştum asıl...

Dudaklarım gülümserken gözlerimden yaşlar akması normal miydi? Gitarı kenara bıraktı ve adımları tam benim önümde durdu. Gözlerinde acı çeker bir ifade hakimdi. Tek elini kaldırdı ve usulca başparmağıyla göz altlarımdaki yaşları sildi.

"Ağlama artık. Seni böyle hatırlamama neden olma. Daha fazla acı çektirme ikimize de."

Burnumu çekerek elimin tersiyle gözlerimi sildim. Fakat ısrarcı göz yaşlarım durmuyordu.
"Hayal görmüyorum değil mi? Ben çok içtim kesin ondan.... sen yoksun aslında. Evet evet..." Gözlerimi kapattım ve içimden tekrar ettim çok fazla içmiştim ve Bora bana kızgındı o buraya gelmiş olamazdı. Yanaklarımın üstünde hissettiğim iki el bana onun gerçekliğini unutturmuyordu ya da alnımda hissettiğim sıcak dudaklar.

"Bekleyeceğim. Ne kadar istersen, benden ne kadar uzak kalırsan kal ben hep burada seni bekleyeceğim Masal. Sen benim kalbimi de beraberinde götüreceksin. Işığımı alacaksın benden, beni karanlıkta bırakacaksın ama ben o karanlıkta seni bekleyeceğim. Kendi yalnızlığımda seni bekleyeceğim ve sen geldiğin gün ben hayatıma kavuşacağım. Beni bir başıma bırakma olur mu?"

"Yok yok böyle olmayacak." Hızlıca geri çekilip masaya geri dönerken arkamda şaşkın bakışlarını hissediyordum. Ben onu unutmak için içiyordum ama onun hayali sürekli önümdeydi demek ki yeterince içmemiştim.

Bir de dokundu bize Masal hahaha ama çok tatlı çocuk vallaha hayali bile taş maşallah. Ay kafiyeli oldu kız ahahaha.

Masanın önünde yalpalayan adımlarımla durduğumda Açelya'nın önündeki birayı gözüme kestirmiştim. Diğerlerinin bir şey demesine fırsat vermeden aldım onu ve kafama diktim.

"Oha yavaş. Masal dursana kızım." Bardak tamamen bittiğinde onu da masaya koydum ve Açelya'ya baktım.

"Açelya n'oldu biliyor musun?" Hayrete düşmüş ifadem onu şaşkına çevirirken kıkırdadım.

"Bora geldi bana şarkı söyledi. Ahahah ama... ama o, o değil. Ben biliyorum çünkü benim kafam gitti ki. Puf huhuu ben....ay sen niye iki tanesin." Attığım kahkahayı bölen mide bulantım elimi hızlıca ağzıma kapatmama neden olmuştu.

"Öğğk. Ay...kuscam sanırım."
"Masal dur sakın hayır hayır." Açelya ve Kumsal aynı anda ayaklanırken arkamda hissettiğim kıpırdanmayla elim ağzıma kapalı bir şekilde başımı geriye çevirdim. Yine Bora'yı görmüştüm.

"Ya gitsene sen! Ben seni görmeyeyim diye çok çok çooook içiyorum..." Hıçkırık. "Ay ama sen gitmiyorsun. Hayali bile yakışıklı ya adamın! Bakma bana öyle çakmak çakmak gözlerinle! Hayalsin sen hayal. Kusayım mı üstüne he....ay... Bora sanırım gerçekten kusacağım."

Elimi ağzıma bastırarak hızlıca yanından geçip tuvaleti aramaya başladım ama başım dönüyor ve neredeyse mekandaki herkesi çift görüyordum. Yanıma gelen Açelya ve Kumsal da çiftti.
"Gel gel şurada tuvalet." Kumsal belimden beni yönlendirirken başımı yere çevirmek gibi bir hata yaptım ve attığım adımda yer altımdan kayınca sendeledim. Deprem mi oluyordu?
Masal yer yarılıyoor uçuyoruz huhuuu!

Kumsal ve Açelya beni tutmaya çalışırken arkamda duyduğum sesle adımlarım duraksamıştı.
"Bana bırakın." Sonrasıysa birden yerden havalanmam olmuştu. Gözlerim irice açıldı ve dudaklarımdan bir çığlık koptu.

"Ahlaksız terbiyesiz. Sen kimsin, indir beni yeree! Bak benim sevdiğim adam avukat, seni şikayet ederim hapise atarlar! Döverim oğlum seni. İndirsene!!" Ayaklarımı hızlı hızlı sallayıp beni taşıyan adamın kucağında debinirken o beni gayet büyük bir rahatlıkla hiç zorlanmadan taşıyordu.

"Masal benim Bora. Sevdiğin adam olan hani... Kızım dursana yerinde."

"Bora mı? Bakayım." Başımı hemen dibimde duran yüzüne çevirdiğimde gerçektende masmavi gözleriyle karşılaşmıştım. Yanında ondan bir tane daha vardı. Gözlerimi kocaman açtım ve işaret parmağımı ona doğru uzattım. "Sen...gerçekten Bora mısın?" Başını evet anlamında salladığında diğer Boraya baktım. Bu sefer parmağımı ona doğru uzatmıştım.
"Sen....sen Bora mısın? O Boraysa sen kimsin?"

"O da benim Masal, o da benim. Erken gelmeyen aklıma sıçayım ben."

"Evet! Niye erken gelmiyorsun ki sen! Ben seni bekledim. Sen gelmeyince bende içtim işte. Ohh bissürü bissürü içtim."

"Belli oluyor güzelim."

Sonunda müzik seslerinden sıyrılıp daha sessiz bir alana girdiğimizde buranın tuvalet olduğunu anlamıştım. Midem hâlâ çok kötü bulanıyordu, kussam rahatlayacaktım sanırım. Bora beni kucağından indirdikten sonra musluğu açmış ve elini ıslatarak yavaşça yüzümü yıkamıştı. Tek eli belime sarılıydı ve beni ayakta o tutuyordu. Bense yarı kapalı baygın gözlerimle karşımdaki aynaya bile bakamıyordum. Kim bilir ne haldeydim.

"Daha iyi misin?" Soğuk eli şimdi de boynumda geziniyor ensemi soğuk suyla ıslatıyordu. Kıyafetimin içine doğu sarkıttığım onun hediye ettiği kolyenin zincirinin eline takıldığını hissetmiştim. Başımı evet anlamında salladım soğuk su iyi gelmişti fakat hâlâ midem bulanıyordu. Aniden gelen tekrar öğürme isteğiyle elimi ağzıma kapattım ve kabinlere doğru hızlıca yürüyerek kendimi zorla içeriye attım. İçtiğim ne kadar içki varsa aynen dışarı çıkmıştı. Arkamdan gelen Bora saçlarımı yüzümden çekerken utanç duygusunu bile hissedemeyecek haldeydim. Öğürtüyle birlikte gelen kusmam sonunda bittiğinde çöktüğüm yerden Bora'nın desteğiyle kalktım ve tekrar muslukların oraya geri döndüm. Hızlıca açtığım suyla birlikte ağzımı ve yüzümü tekrar yıkadığımda Bora bileğimdeki siyah tokamı çıkartmış ve arkama geçerek salık saçlarımı
at kuyruğu şeklinde toplamaya başlamıştı. Aramızda bir konuşma geçmiyordu fakat kusmayla birlikte rahatlayan midem artık bulanmadığından dolayı kendimi daha iyi hissediyordym. Aynada bizi izledim. Tüm dikkatini kahverengi saçlarıma vermiş ciddi bir ifadeyle onları topluyordu. Saçlarımı güzel bir arkuyruğu yaptıktan sonra benimle aynada göz göze geldi.

"Bu kadar içmemeliydin. Hatta bir daha hiç içmemelisin. Yanında ben yokken.....içme olur mu?"
Başımı aşağı yukarı salladım belli belirsiz.
"Olur...içmem." Derin bir nefes aldı başımın üstünden. Saçlarımı mı kokluyordu? Gözlerini kapattı ve çenesini başımın üstüne yaslayarak kollarını bana sardı ve aramızdaki mesafeyi tamamen kapatarak bedenlerimizi bir bütün haline getirdi. Geniş kolları bir yuva gibi hissettiriyordu. Ömrüm boyunca sığınmak isteyeceğim bir yuva. Sarhoşluğum henüz geçmiş değildi hatta hâlâ fazlasıyla sarhoştum ama şimdi bedenime ağır bir uyuşukluk çökmüştü. Sıra sızma evresinde miydi? Eğer onun kollarında olacaksam her yerde uyuyabilirdim.

"Seni eve bırakayım artık. Biraz uyu."
Olur anlamında başımı salladığımda kolları bedenimden ayrılmıştı. Ruhumu esir alan soğukluk beni üşütmüştü. Elini belime koydu ve ona yaslanmamı sağlayarak bizi çıkışa götürdü. Bir ara eliyle bizimkilere işaret yaptığını Kumsal'la Açelya'nın yanımıza geldiğini ve beni eve götüreceklerini söylediklerini duymuştum. Fakat Bora onlara burada kalmalarını, eğlenmeye devam etmelerini, beni kendisinin götürebileceğini söylemişti. Açelya da ona benim çantamı vermiş ve tereddütle masaya geri dönmüşlerdi. Daha fazla gözlerimi açık tutamadığımdan dolayı başımı Bora'nın omzuna düşürüp gözlerimi kapattım.

Dışarı çıkmıştık, Bora beni arabasının koltuğuna oturtmuş ardından kendisi de yanıma oturarak arabayı çalıştırmıştı. Bunları hatırlıyordum fakat yol kesinlikle hafızamda yoktu.
Tekrardan soğuk hava tenime nüfus ettiğinde yerimden havalandığımı hissettim. İlk başta tedirgin olsam da aşina olduğum huzur verici kokuyu duyduğumda kollarımı Bora'nın boynuna dolamış ve başımı da boynuna gömmüştüm.

"Keşke kokunu bir parfüm şişesine doldurabilsem ve ihtiyacım olduğunda onu koklayabilsem. Huzur kokuyorsun Bora. O kadar güzel bir koku ki bu...." derin bir nefes çektim içime. "....yaşadığımı, nefes aldığımı hissettiriyor."
Nefesinin kesildiğini hissettim. Adımları duraksadı ve dudaklarını başımın üstüne bastırdı.
"Siktir. Sen böyle konuşursan ben senden nasıl ayrılacağım...Ben hep buradayım, burada olacağım bana ihtiyacının olduğu her an bir telefon uzağında olacağım tamam mı? Yeter ki sen iyi ol."

"Sende iyi ol. Bora ben sen iyi ol diye gidiyorum. Sen iyi olmazsan gitmemin bir anlamı kalmaz kii."

"Ben sensiz iyi olamam Masal bunu aklından çıkar."

"Benimle de iyi olamazsın Bora. Özür dilerim ama ben sana iyi gelmem. Ben senin de hayatını mahvederim."

Sinirlendiğini hissettim.
"Böyle konuşma."
"Tamam konuşmam." Kollarımı dahada sıkarak iyice küçücük kaldım kucağında. Kapının açılma sesi kulaklarımı doldurduğunda aniden gözlerimi açarak başımı boynundan kaldırdım.

"Annem. Hiii Bora annem evde. Görmesin beni bu halde."

"Şş sessiz ol. Görmeyecek, saat çok geç ışıklar açık değil uyumuştur." Başımı tedirgin bir şekilde tamam anlamında salladığımda Bora evin içine girmişti gerçekten de ışıklar yanmıyordu. Çok yavaşça kapıyı kapattı ve adımlarını benim odama çevirdi. O kadar sessizce ilerliyorduk ki nefesimi bile tutmuştum. Odama girdiğimizde tuttuğum nefesi bıraktım ve rahatlayarak tekrar gözlerimi kapattım.
Sırtım yumuşak yatakla buluştuğunda gerçekten de ne kadar uyumak istediğimi anlamıştım. Bora beni yatağa bıraktı ayakkabılarımı çıkarttı ve yorganımı üstüme örttü. Gözlerimi hafifçe araladım ve yüzüne baktım.
"Gidiyor musun?"
Evet anlamında başını salladı.
"Hadi kapat gözlerini."
Yüzümü beş yaşında mızıkçı bir çocuk gibi buruşturdum. Ve normal zamanda kendimi öldürmeme neden olacak o cümleleri söyledim.
"Bu gece...benimle kal. Benimle uyu."

Gözlerinden geçen bariz şaşkınlığı umursamadım damarlarımda gezinen alkol bana daha fazla cesaret aşılarken yarın bu suçu alkole atacağımı biliyordum. Fakat hayır. Sarhoş olduğum için yapmıyordum. Yalnızca....onunla uyumak istemiştim işte.

"Masal ben...gideyim." Sözcükler dudaklarından o kadar istemeyerek dökülmüştü ki neredeyse gülecektim. Yorganı açtım ve elini tutarak onu yatağa doğru çektim. "Lütfen."
Bora tereddütle birkaç saniye ne yapacağını düşünmüş, ardından başını iki yana sallayıp dizini yatağa koymuştu.

"Sana hayır diyemiyorum ki anasını satayım. Yarın sabah kesin beni öldüreceksin."
Yanıma uzandığında yorganımı onun da üstüne örttüm, gülümseyerek yan döndüm ve yüzünü seyre daldım. O da benim gibi yatakta yan yatarak beni izlemeye başlamıştı. Yüzlerimiz fazlasıyla yakındı dolayısıyla kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu. Onun kalbinin durumunu merak ettim. Onunki de benim ki kadar hızlı mıydı? Elini kaldırdı ve atkuyruğumdan çıkıp yüzüme düşen bir tutam saçı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Anlık bir cesaretle elimi kaldırdım ve elimi yanağına yerleştirdim. Elimin altında kasılan çene kasını hissetmek onun da heycanlandığını anlamamı sağlamıştı. Baş parmağımla usulca yanağını okşadım. Yüzünü keşfe dalmıştım sanki, parmağımla yüzünün her tarafını okşadım. Kaşlarını, uykusuz gözaltlarını, burnunu. Parmağım dudaklarına değdiğinde yutkundum. Bakışlarım da dudaklarındaydı. İşaret parmağımla dudaklarının çizgilerinin üstünden geçtim. Parmağım hâlâ dudaklarına değerken başını hafifçe yataktan kaldırdı ve bana yaklaştı. Tekrar yastığa değen başı artık tam dibimdeydi. Burunlarımı birbirine değiyordu ve dudaklarımızın arasındaki elim bir barikat görevi görüyordu. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı.
"Eğer şimdi beni durdurmazsan ve seni öpersem....bu gece yanında uyuyamam." Fısıltısı kulaklarımı doldurduğunda kapanamamak için direnen gözlerimle onu izlemeyi sürdürdüm. "Neden?"
Sanki çok anormal bir şey söylemişim gibi gözlerini açarak kaşlarını havalandırdı. "Konu sen olunca....o kadar dirayetli bir adam değilim."
Yanaklarıma hücum eden kırmızılıklar anında utanç duygusunun bedenimi esir almasına neden olmuştu. Ah! O...ben tabii ki yani sonuç olarak o bir erkekti ve ben kendimde olmadığımdan dolayı ona daha yakın davranıyordum yani...
Sus artık.

Gözlerim kocaman açılmıştı, kıpkırmızı kesilmiştim ve ne diyeceğimi bilemiyordum. Bu halime güldü ardından bir elini başımın altından geçirerek "Gel buraya." dedi. Başım tam kalbinin üstüne yaslandığında o da kafasını benim başımın üstüne koymuştu. Derin bir nefes doldurdum içime. Kalbi....çok hızlıydı. Kalplerimiz birbirimiz için deli oluyordu.

"İyi geceler." dedi dudaklarım huzurlu bir uykuya kendini bırakmadan önce.
"Bu gece iyi." dedi dudakları kolları beni sımsıkı sarmadan önce.

Ben hayatımın en huzurlu uykusunu o gece sevdiğim adamın yanındayken uyudum. Hiç bitmemesi gereken bir rüya gibi...

Açelya'dan

"Bunlar baya abayı yakmışlar!" Şok içinde mekandan çıkan Masal ve Bora'ya bakıyordum. Masal.....onu daha önce hiç böyle görmemiştik o...kesinlikle aşk sarhoşu olmuştu.

"Masal çok üzülüyor." Kumsal elindeki bardağıyla oynarken söylendiğinde evet anlamında başımı salladım gerçekten çok üzülüyordu ama elimizden bir şey gelmiyordu ki.

"Gitmese her şey çözülecek aslında. Ama onu da anlıyorum biraz uzaklaşmak istiyor." Eren konuştuğunda Kumsaldaki bakışlarım ona çevrilmişti. Ve onunla göz göze gelmek içimde bir şeyleri kırıp dökmüştü. Olayı çözmüştüm evet evet emindim. Eren sadece sürekli birlikte olduğumuzdan dolayı kendine bir eğlence bulmuş ve benimle flört etmeye başlamıştı. Buydu. Yalnızca bu. Bazı insanlar böyleydi, çapkın. Eren'in çok iyi bir adam olduğunu biliyordum, hiçbir yanlış amacının olmadığını da. Fakat benimle flörtleşip daha sonra hiçbir şey olmamış gibi davranmasına göz yumamazdım. Oyun mu istiyordu? Ben varım. O ne kadar çapkın ve umursamaz olursa olsun bende Açelya Kaya'ysam ona nasıl flört edilirmiş gösterecektim. Karaoke saati bitmiş yerini bar kısmından yükselen müziğe bırakmıştı. Dans eden bedenlere baktığımda Masal'ın şuracıkta çiftleşen arizona kertenkelelelerini görse nasıl yüzünü buruşturacağını düşününce az kalsın gülecektim.

"Dans mı etsek ya?" Bakışlarım direk Erene odaklıydı. Diğer iki sıkıcı insancıkların kabul etmeyeceğini biliyordum.

"Hayatta, işim olmaz." Kumsal telefonuna bakarken konuştuğunda gözlerimi devirdim.

"Biliyorum canım." Kaana döndüm.
"Senin de işin olmaz değil mi?" Tam tahmin ettiğim gibi evet anlamında başını salladığında Erene döndüm. Aslında planım buydu. Canım biraz onunla uğraşmak istiyordu. Fakat... bu Kaan ve Kumsalla da uğraşmayacağım anlamına gelmiyordu.

"Yalnız kalmaya yer arıyorsunuz tabii. Neyse Eren biz kalkalım bari de gençler konuşup öpüşüp anlaşsınlar."

Ne var?
Best shiplerimdi. Bence çok yakışıyorlardı ve aralarındaki elektrik hissedilebilir boyuttaydı.

Masada oluşan sessizlik içimden kıkırdamama sebep olurken Eren'inde çaktırmadan güldüğünü görmüştüm. Tam o anda ayağıma yediğim güçlü tekmeyle dudaklarımdan bir inleme kopmuştu. Gözlerimi acıyla kapatarak elimi bacağıma uzatıp ovaladım.

"Ne vuruyorsun gerizekalı! Doğruları söylemekte suç olmuş. Hâle bak. Gidiyorum ya ben sen de geleceksen gel." Sinirle ayağa kalktığımda Kaan'ın bardağına bakan ve sanırım biraz utanmış bakışlarına anlamsızca bakıp dans edenlerin arasına ilerledim. Burası daha yeni yeni canlanıyordu ve herkes kafayı bulduğundan dolayı şimdiden sapıtmışlardı. Hafifçe yerimde sallana sallana kalabalığın arasında ilerlediğimde birden bileğime dolanan bir elle yerimden sıçrayarak arkamı dönmüştüm.
"Kaybolmanız istemeyiz değil mi?" Eren yukarıdan bana bakarken bende boyun fıtığı olmayı göze alarak başımı ona doğru kaldırmıştım. Sırıttım.
"Bazen kaybolman gerekir. Yoksa nasıl eğleneceğiz değil mi?"

Bileğimi elinden sıyırarak dans etmeye başladım. Dans etmek en sevdiğim şeylerden biriydi. Küçükken bir süre baleyle uğraşmıştım. Çokta seviyordum fakat sonra durumumuz çok iyi olmadığından dolayı aileme yalan söylemiş baleyi sevmediğimi bırakmak istediğimi söylemiştim. Onlar da bunu belli etmese de içten içe sevindiklerini biliyordum.
Onların da bir hayatı vardı ve ben bu hayatı mutlu yaşayacağım diye onlarınkini görmezden gelemezdim. Eren sadece yerinde sallanıyor ve elindeki içeceği yudumluyordu. Gözlerinin kenetlenmiş bir şekilde üstümde olduğunu biliyordum fakat ben kendimi şarkının ritmine kaptırmış etrafımdaki herkesi unutmuştum. Sanırım sarhoş olmuştum ama bu umrumda değildi eğleniyordum önemli olan buydu. Canım biraz daha içmek istiyordu ama bara kadar yürümeye üşenmiştim. Elindeki bardağı gözüme kestirdiğimde hiç sorgulamadan elimi parmaklarının üstüne sararak bardağı dudaklarıma yaklaştırdım. Bu bizimkilerden farklıydı, sanırım sonradan bir tane daha almıştı. Yüzümü buruşturarak boğazımı yakan sıvıyı içtim.

"Açelya çok ağır o." Bardağı zorla dudaklarımdan ayırdığında yüzümü buruşturdum ve kızgınca kaşlarımı çattım.

"Ya bir şey olmaz çocuk muyum ben? Ne o erkek adam içer de kadın içemez mi? Viski çok ağır diye erkek içkisi mi oluyor? Ben anlamıyorum sizin zihniyetiniz niye böyle? Sarhoş olsam n'olucak? Yetişkin bir insanım ben, istediğimi yaparım ben sana şunu içme çok ağır bunu içme sarhoş olursun diyor muyum?"

"Öyle demek istemed-"
"Neyse git kimle flörtleşeceksen flörtleş, bak bir sürü kız var burada, hatta tam çaprazımızda iki kız seni kesiyor. Git bir sor bakalım arkadaş olmak istiyorlar mıymış. Bende..."
Etrafıma bakındım ve bir saattir bana bakan adamı buldum. Geldiğimizden beri resmen bakışlarıyla taciz etmişti pislik herif. Adama bir gülümseme gönderip Erene dönmüştüm. Eren de gözlerinde yeşeren öfke tohumlarıyla adama bakıyordu.
"Bende onunla dans edeceğim. Heyecan olur." İki kere omzuna pat pat vurdum.
"Kolay gelsin. Bana da." Göz kırparak yanından geçip gittiğimde şok içinde bana bakan bakışlarıyla karşılaşmıştım. Sarhoş olduğum için mümkün ihtimal saçmalıyordum ama olsundu. Kolay gelsin inşallah gelmezdi. Bunu söylerken kalbim acımıştı. O kızlarla flörtleşmeye çalışan dili tutulurdu inşallah.

Bana bakıp duran adamın önüne geldiğimde yüzüme teminkinin aksine yalandan bir gülümseme kondurdum. Adamda çapkın olduğunu düşündüğü fakat fazlasıyla iriti edici bir gülümsemeyle bana bakıyordu. Eren'in aksine sarışındı ve ondan birkaç santim kısaydı. Ama bana bir şey değişmiyordu her türlü kısa olduğumdan dolayı boynum tutuluyordu. Bir dakika bu adamı neden Erenle karşılaştırıyordum ki? O kimdi? Hiçkimse.

"Selam." döküldü dudaklarımdan. Gülümsemesi genişledi.
"Selam. Güzel danstı."
"Sağol." Adamın yanındaki sandalyeye otururken devam ettim.
"Dans etmeyi sever misin?"
"Genellikle izlemeyi severim. Böylesi bir güzellik dans ederken ben niye dans edeyim ki?"
Iy sanırım kusacaktım. Bakışlarım Erene düştüğünde cidden o kızların yanına gittiğini hatta onlarla konuştuğumu görmek sinirlerimi bozmuştu. Bunu diyordum işte. Böylesine flörtöz bir insanın benim onu terslememe sinirleneceğini düşünmemeliydim zaten. Gülümseyerek yanındaki kızın ona söylediklerini dinlerken birden hissetmiş gibi bakışlarını kaldırdı ve benimle göz göze geldi. Yüzündeki gülümseme silinmedi bardağını hafifçe kaldırdı ve sanki benimle bardağını tokuşturuyomuş gibi yaptıktan sonra bardağını fondipledi. Yakıcı sıvı boğazından akarken yanındaki kızın yutkunarak onu izlediğini görmüştüm. Damarlarımda kol gezen öfkeyle bakışlarımı onlardan ayırdım. Yanımdaki adam benim için bir içki sipariş etmişti onu aldım.

"Ozan bu arada ben."
"Açelya." Diyerek kısaca tanıttım kendimi.  İçkimden içmedim. Ya ilaç attıysa? O kadar salak mı görünüyordum ben?

"Dans etmek ister misin Açelya? Belki bana nasıl dans edileceğini öğretirsin. Bu işte baya berbatım."

Omuz silkerek sandalyeden ayaklandım. Eren kızlarla dans ediyordu. Ben neden etmeyeyim ki?

Dans edenlerin arasına karıştığımızda tekrar yerimde sallanmaya başlamıştım. Ozan cidden dans edemiyordu kıkırdayarak nasıl yapması gerektiğini gösterdiğimde çaktırmadan Erene bakmıştım. Fakat kızların yanında yoktu. Kızlar başka erkeklerle dans ediyordu. Eren neredeydi? Ozan'ın arkama geçtiğini hissettim nefesi boynuma değiyordu. İyice yaklaştı ve kendini bana yasladı.
"Evimde bir şeyler içmeye devam edebiliriz. Ne dersin?"
Hızlıca öne doğru birkaç adım atarak bedenimi onunkinden ayırdım. Bu kadarı fazlaydı.

"Olur gidelim." Arkamı dönerek bizim masaya doğru ilerlemeye başladığımda bu kadar çabuk kabul etmeme şaşırmış gibi duruyordu. Arkamdan beni takip etti ve ben masaya vardığımda herkesin gözleri bizi buldu. Eren buradaydı ve yeni bir şişe içki açtırmış onu içiyordu. Bakışları bizimle bulaştığında alayla güldü fakat bu gülüş öfke yüklüydü.

"Biz gidiyoruz." Kumsal gözlerini kocaman açarak bana döndüğünde onu umursamadan çantamı aldım ve Ozana doğru döndüm. Elimdeki çantayı kesinlikle yanlışlıkla(!) yere düşürdüğümda eğiliyormuş gibi yaptım fakat Ozan benden önce davranarak eğildi ve çantamı eline aldı. Bir iki adım geri gittim ve masanın üstündeki Kumsalın hâlâ dolu olan bardağını elime aldım. Ozan doğrulamadan bardağı ters çevirdim ve içki Ozan'ın tüm başından aşağı döküldü.

"Git böyle devam et evinde pezevenk herif!"

Etrafımızdaki insanların dönüp bize baktığını hatta yan masamızdaki kızın "Helal be." dediğini duymuştum. Ozan doğruldu suratıma öfkeyle baktı ve gözlerini silerek üzerime yürüdü ve bana bağırdı. Bana bağırdı. Evet evet bağırdı.

"N'apıyorsun lan sen. Sürtük, sen geldin yanıma."

"Hakettiğini yaptı piç herif. Hadi ikile." Kumsal ayaklanarak adamın üstüne yürürken Kumsal'ın bu ani çıkışına herkes şaşırmış hatta ürkmüşlerdi. Ozan'ın birden kolumdan tutmasıyla irkilerek bakışlarımı koluma çevirdim. Ağzımı açtım...fakat cevap veremedim. Sert bir sandalyenin çekilme sesi mekanı doldururken bize yaklaşan Eren'in aniden yumruğunu adamın suratına geçirmesiyle şokla gözlerim irileşmişti. Müzik susmuş insanlar şokla olayı izlemeye başlamıştı.

"Sikerim gelmişini geçmişini." Eren Ozan'ın kolundan -kesinlikle Ozan'ın benim kolumu tuttuğundan daha sıkı bir şekilde- tuttuktan sonra onu mekanın dışına sürüklemişti. Kaan hızlıca yerinden kalkarken Eren'in öfkesi şu an korktuğum bir şeydi.
Biz de Kumsalla birlikte mekandan çıkmıştık ve karşılaştığımız manzaraysa kaşından ve dudağından kan akan adamın yere düşmüş hâli ve Ereni tutan bir Kaandı. Ozan beni gördüğü gibi gülerek konuşmuştu.

"Sana harika bir akşam yaşatacaktım diğerlerinden çok daha iyi olacaktı ama şu arkadaş beni engelledi bir dahaki sefere artık."

"E ama hakettin." Kaan birden Ereni serbest bıraktığında Eren Ozana bir yurmuk daha atmıştı fakat bu sefer burnundan gelen o 'çıtırt' sesi fazlaca büyüktü. Elimi şokla ağzıma kapattım. Durması gerekiyordu. Ozan'ın bağırması tüm sokağı inletmişti. Hızlıca yürüyerek Eren'in kolunu tuttum fakat o bana bakmadan sinirle silkelemişti kolunu. Beni Kaan sanmış olmalıydı.
"Eren yeter gidelim." Sesim bir tık korkmuş çıkmıştı çünkü polis gelebilirdi ve eğer polis gelirse Eren ilk vurduğu için suçlu olabilirdi.
Sesimle birlikte bana döndü gözlerindeki öfke fazlaydı. Çok fazla. Tekrar tuttum tek elimle kolundan ve onu geriye doğru çektim.

"Gidelim." Bir yerdeki adama bir de bana baktıktan sonra kolunu tutmadığım elini saçlarından geçirmiş başını tamam anlamında sallamıştı. Ereni geriye doğru
-kendime doğru- çekerken içeriden koşturarak gelen genç bir garson bizim önümüzde durmuştu. Daha çok 18 19 yaşlarında duruyordu

"Hesap, hesabı ödemediniz?"
Utançla dudağımı ısırırken bir yönden Eren'in bileğindeki elimle onu sakinleştirmeye çalışıyordum.

"Doğru ya! Çok pardon bir saniye."
Kumsal çantasını açarken Kaan da cebinden cüzdanını çıkartmıştı. Hayır hayır yeni bir kavga izleyecektik şimdi.
Kaan kredi kartını garsona uzatırken aynı anda Kumsal da kartı çocuğa uzatmıştı. Birbirlerine baktılar.
"Ben ödeyeceğim."
"Kumsal hayır. Bir şey içmediniz bile."
"Olabilir. Ben ödeyeceğim içtiyseniz afiyet olsun biz de içtik."
"Hayır dedim. Al abicim sen şunu."
"Alma! Kaan, Masal mekanın yarısını sömürdü çeker misin şu kartını geri."

Çocuk onların tartışmasına saçma bir şekilde bakarken Eren olanları umursamadan hâlâ kızgın bir boğa gibi yerdeki adamı izliyordu.

"Hangisini alayım?"
"Benimkini!"
"Benimkini!"

Çocuk onlara baktı, baktı, baktı ve şu cümleleri kurdu.

"Abi siz sevgili misiniz?"

Kumsal ve Kaan aynı anda susarken ben gülmemek için kendimi zor tutuyordum.

"Ya bizi bir salın ya! Yeter be!"

Kumsal hesabı bile unutarak sinirle arkasını dönerek arabaya yürüdüğünde Kaan arkasından bakarak sırıtmış ardından ödemeyi yapmıştı.

"Bari Masalın içtiklerini ödeseydik." Ben çekinerek konuştuğumda Kaan başını hayır anlamında sallamıştı.
"Borayla kavga etmek istemiyorum. O parayı bize yedirir."
Gülerek tamam anlamında salladım başımı ve bir dahaki sefere bizim ödeyeceğimizin sözünü verdirttim.
Bir dahaki sefere....Masal'ım olmayacaktı ki. Acaba şimdi ne yapıyordu iyi miydi? Uyuyor olmalıydı ararsam açmazdı, biliyordum.

Kaan arabaya ilerleyerek Kumsal gibi içeriye girdiğinde Erene döndüm.
"Hadi gidelim biz de."
Bir süre yüzüme baktı, baktı, baktı...
"Beni sinirlendirmekten zevk alıyorsun değil mi?" Sırıtarak başımı evet anlamında salladım.
"Çooook."

Kafasını iki yana sallayıp gülüşüme baktıktan sonra bu sefer o benim bileğimden tutarak arabaya sürüklemişti. Yorucu bir geceydi ve olaylı bir gece... zaten olaysız bir gecemiz var mıydı ki?

Masal'dan

Gözlerimi asla açmak istemediğim huzurlu bir rüyanın içindeydim. Bora'nın kokusunu soluyordum, etraf karanlıktı fakat zaten bu da benim için yeteri kadar hoş bir rüyaydı. Huzurun kokusu...

Yüzümde hafif dokunuşlar hissediyor, huylanıyordum. Gözlerim bu huzurlu kokunun kaynağını bulmak için aralandığında masmavi bir deniz beni karşılaşmıştı. Hafif rüzgar esiyor bana onun kokusunu taşıyordu. Demiştim size huzurlu bir rüyaydı.

Bir dakika. Rüya değildi.

Gözlerimi şaşkın bir şekilde hızlı hızlı kırparak yüzüne baktım. Pardon benim tam dibimdeki, burunlarımızı birbirine değdiği, nefeslerimizin birbirine karıştığı yüzüne baktım. Dün...ben....o....içki..şarkı...ona benimle uyu değişim.....hayır hayır.

"Korkuyorum şu an....Özür dilerim burada uyumamalıydım."

"Hı" Yutkundum. Bana bu kadar yakın durmamalıydı. Boğazını temizledim ve dudaklarım araladım.
"Sen...ne zaman uyandın?"
"Uyumadım."

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken olduğumuz durumun farkına vararak yatakta doğruldum ve elimle yüzümü sıvazladıktan sonra hafifçe şakaklarımı sıktım. Hava henüz karanlık sayılırdı yani çok erken bir saat olmalıydı. Başım çatlıyordu.

"İyi misin? Dün çok içtin..içmişsin."
Utançla başımı salladım.
"Ben bir elimi yüzümü yıkayayım." Olur anlamında başını salladı. Yanımda yatmasına bir şey dememiştim diyemezdim ben zorlamıştım. Yataktan inerek odamdan çıktım hâlâ dünkü kıyafetlerimle duruyordum. Leş gibiydim resmen, bir de bu halde Bora'yla aynı yatakta yatmıştım. Sessizce hareket edip kimseyi uyandırmamam gerekiyordu. Banyoya girip elimi yüzümü iyice yıkayıp dişlerini fırçaladıktan sonra odaya geri dönmüştüm Bora gittikten sonra duş alacaktım. Odaya girdiğimde Bora yatağı düzeltmiş üstünde oturuyordu. Bakışları beni bulduğunda gözlerindeki özlemin aynısı benim gözlerimde de vardı. İlerledim ve yatakta onun önüne oturdum. O masmavi gecenin rengi gözler bugün bulutlu bir gökyüzü gibi gri renkteydi. Oradayken onun gözlerinin bugün hangi renk olduğunu nereden bilecektim. Gözlerinin tonunu nereden bilecektim? Yatağın üstünde duran ellerini ellerimin arasına aldım ve kucağıma koydum. Ellerinizi izleyecek ve öyle konuşacaktım. Yoksa konuşamazdım.

"Bu beni son görüşün olsun. Üç gün sonra gidiyoruz. Ve ben senin beni uğurlamanı istemiyorum bırakamam Bora. Ben bıraksam da beni böyle giderken hatırlamanı istemiyorum. O otel odasında da hatırlama. Gözlerimle yatağı işaret ettim. Burada hatırla bizi. Ya da doğum günü gecende yıldızları izlerken. Biz çok güzel bir hikayeydik ama o hikaye bi-"

Birden beni göğsüne çekmesiyle sustum.
"Sakın. Sakın o cümleyi tamamlama. Sakın bana veda konuşması yapma. Geri dönmeyecekmiş gibi konuşma benimle Masal." Kolları etrafıma sarılıyken kollarımı ona dolamamak için zor durdum. Sadece derin bir nefes çektim içime.

"Biz bir hikayenin içindeysek eğer ben o hikayenin mutlu sonla bitmesi için elimden gelen her şeyi yapacağım Masal."

"Git. Şu üç günde çıkma karşıma. Bana acı çektirmek istemiyorsan yapma Bora."

"Sana acı çektirmemek için kendi ölümüme razı oluyorum. Nasıl bir şeysin sen böyle?"

Cevap vermedim o da derin bir nefes aldı ve daha sonra başımın üstüne bir öpücük kondurdu.
"Buradayım tam kalbinde. Kalbimi kalbine bırakıyorum, beni yaşatmak senin elinde Masal. Mutlu ol güzelim, mutlu ol ve gelip beni de mutlu et. Bu hikaye mutsuz bir sonu haketmiyor."

Daha fazla konuşursa şuracıkta, kucağında bir bebek gibi ağlayacaktım. Tamam anlamında başımı salladım. Ayrıldı benden. Nefes alamadım. Nefesim gidiyordu. Son kez baktı gözlerime boğazım düğüm düğüm oldu. Sonra ayırdı gözlerini benden. Kış ayında buz gibi bir rüzgar sardı sanki etrafımı. Hava soğuktu. Güneş çıktı. Beni ısıttı. Şimdi o güneş gidiyordu. Peki ya ben güneşsiz ne kadar dayanabilirdim bu soğuk havada..?

                 ☆☆☆☆☆☆☆☆☆

Güneşin ufka değdiği yer
Oraya git ama yine gel
Döneceksin diye söz ver

Böylesi hepsinden güzel
Git özlet kendini yine gel
Döneceksin diye söz ver

Dinle uzaktan
Çalan şarkı hicazdan
Yaktık seninle biz
Bir yangını yeni baştan

Dinle uzaktan
Küllerin arasından
Madem her şey biter
Yine başlar yeni baştan

Bana ne olur ellerini ver
Gideceksin ama yine gel
Döneceksin diye söz ver

Ee şu birlikte uyudukları sahneden sonra toparlanabilen var mı?

Ben elendim...

Açelya...
N'apıyorsun yavrum?
Bu bölüm diğerlerine de yer verdim. Onların da ayrı ayrı hikayelerini okuyoruz aslında.

Uzatmadan kaçıyorum hoşça kalııın♡

Continue Reading

You'll Also Like

5.4K 1.9K 57
Gözlerinde gördüğüm ifade esaretim.
4.7K 1.3K 26
"Benim tek suçum seni sevmekti ya ,sadece sevmek ama sen ne yaptın benim sana olan sevgimi kullandın eski sevgilini kıskandırmak için benimle oynadın...
764K 31.8K 43
BERDEL. . . hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...
1.2K 91 9
Çocukluktan beri en büyük arzum bir Din Kültürü öğretmeni olabilmekti. Allah'ın izniyle de bunu başardım ve Bavulum ile düştüm yollara. Yeni hayatımı...