EĞER PEŞİNDEN GELİRSEM

By emregul_

630K 28.3K 66.7K

"Eğer peşinden gelirsem geri dönemeyeceğimi söylemiştin bana," dediğinde sesi titriyordu. "O gün seni dinleme... More

GİRİŞ
1.Bölüm: ORTAK HESAP
2.Bölüm: YANGIN MERDİVENİ
3.Bölüm: YOL ARKADAŞI
4.Bölüm: KAFES KUŞU
5.Bölüm: HARİTA
6.Bölüm: KISKANMAK
7.Bölüm: KARAR
8.Bölüm: YANLIŞ HAMLE
9.Bölüm: TESLİM OLMAK
10. Bölüm: KÂBUS
12.Bölüm: GEÇMİŞİN GÖLGESİ, GELECEĞİN ÜZERİNDE
13.Bölüm: İHANETİN ALÇAK SURETİ
14.Bölüm: YENİDEN BAŞLARKEN ÖLMEK
15.Bölüm: VEDA
16.Bölüm: GEÇMİŞTEN GELEN MİSAFİR
17.Bölüm: ATIŞ TALİMİ
18.Bölüm: BENİMLE YENİDEN TANIŞ
19.Bölüm: GEÇMİŞİN KIYAMETİ
20.Bölüm: BİR UMUT
21.Bölüm: YAKINDA DÜZELİRİZ
22.Bölüm: AĞACIN ALTINDA
23.Bölüm: MOTOR YARIŞI
24.Bölüm: YÜZLEŞME

11.Bölüm: YOLUN SONU

16.5K 1.2K 2.9K
By emregul_

Hikayemize devam etmeden önce yıldızları yakmayı unutmayalım 🌟

Oy ve yorumlarınızın, özellikle paragraf yorumlarının ne kadar motive ettiğini söylemek ve onları bol bol görmek isterim 😌

Keyifli okumalar!

*

Yolun sonu

*

"Kahvaltı ettikten sonra yola çıksak daha iyi olmaz mıydı?" diye sordum karnımın guruldamasına kayıtsız kalamadığım için.

"Yolda yeriz," diye seslendi diğer odaların birinden. Saruhan'dan aldığım cevaba herhangi bir karşılık vermeden çantamı toplamaya devam ettim. Son yarım saattir Sinan'ı bulup paramı alacağımızı söylediği andan beri kalbim hem gerginlikten hem de heyecandan deli gibi çarpıyordu. Melisa olayında da çok gerilmiş ve heyecanlanmıştım fakat şimdi kendi olayım için yola çıkacaktım ve üzerimde ayrıyeten bir baskı oluşmuştu ister istemez.

Kafamın içinde binlerce soru haykırırken Saruhan odaya girince bir anlığına hepsi sessizliğe gömüldü. Kanepenin üzerindeki çantama geriye kalan son tişörtümü de tepiştirdikten sonra doğrulup Saruhan'dan tarafa döndüm.

"Eymen'le İpek ne zaman gelecek?" diye sorduktan sonra çantamın yanına, koltukta boş kalan yere kendimi attım.

"Gelirler birazdan," diyerek tekli koltuğa yerleştikten sonra ayak bileğini dizine yaslayarak yayvan bir şekilde oturmaya devam etti. "Hazır mısın sen?" Gözleri benden yanımdaki çantaya döndü. Sorusunun cevabını gözleriyle görmüş olmasına rağmen cevap vermemi istercesine bakışları yeniden beni buldu.

"Evet," dediğinde başını geriye atıp gözlerini kapatmıştı çoktan. "Her şeyini yanına aldığından emin ol."

Saruhan'ın bu gergin tavrı ve yağdırdığı talimatlar hiç hoşuma gitmiyordu. İçimi huzursuz eden bir durum vardı fakat bunun adını bir türlü koyamıyordum. Özellikle Saruhan'ın geceden sabaha olan bu ani değişimi iyice tedirgin olmamı sağlıyordu.

Aklıma gelen ihtimal iyice keyfimi kaçırırken olumlu anlamda başımı salladım usulca. "Merak etme, her şeyi çantama koydum." Saruhan'dan bakışlarımı kaçırıp çantamdan tarafa döndüğümde hala aynı ihtimal zihnimi meşgul etmeye devam ediyordu. Daha birkaç gün önce Saruhan, en kısa zamanda paramı Sinan'dan alıp benden kurtulacağını ima ediyordu. Şimdi ise tüm eşyalarımı topladığımdan emin olmak istiyordu çünkü buraya geri dönemeyecektim. Bu nedenle Sinan'la işimiz bittikten sonra benimle de işleri bitmiş olacaktı ve geride herhangi bir eşyamın kalmasını istemiyordu. Melisa olayının üstünden bir gün geçmeden yola koyulmasının da tek açıklaması; bir an önce benden kurtulmak istiyor oluşuydu.

Hayal kırıklığıyla burkulan kalbimin sızladığını hissettiğimde bambaşka şeyler düşünerek kendimi oyalamaya çalışsam da pek başarılı olamamıştım. Daha dün, onlara çok alıştığımı ve onlarla birlikte olmak istediğime karar verirken bugünün muhtemelen son günüm olduğuna inanamıyordum.

Bir yanım acabalarla uğraşmak yerine zihnimi meşgul eden bu konuyu doğrudan Saruhan'a sorup içimi rahatlatmam gerektiğini söylerken diğer yanım bunun gurur kırıcı olduğunu ve asla böyle bir şey yapmamam gerektiğini söylüyordu.

"Bir şey sorabilir miyim?" Sessizliği bozmamdan hoşlanmamış gibi bir dakikaya yakın bir süre boyunca ne başını kaldırıp bana baktı ne de herhangi bir şey söyledi. Benim ardımdan sağladığı sessizliğin ortasında gözleri kapalı bir şekilde kendini dinlemeye devam ederken öfkeyle kaşlarımı çattım.

İntikamımı almak ister gibi saniyeler içinde çalmaya başlayan telefonun sesiyle oflayarak başını kaldırdığında ohlayarak elimi göğsüme sürüp çocuklar gibi karşımdakini sinirlendirmek istemiştim.

Sıkıntılı bir şekilde iç çekerek telefonu onayladıktan sonra kulağına götürüp karşı tarafın konuşmasını bekledi.

"Tamam, iniyoruz şimdi. Bekleyin."

Tek cümle kurduktan sonra telefonu kapatıp oturduğu yerden kalktı ve tam karşımda durdu. Onun gibi ayağa kalkana kadar yüzüme bakmaya devam etse de bir süre daha çattığım kaşlarımın altından öfkeli bakışlarla Saruhan'a bakmaktan kendimi alamadım.

"Kalk, gidiyoruz." Başını hafifçe yana yatırarak salonun çıkışını işaret ettiğinde göz devirerek çantamın kulplarından tutup ayağa kalktım. Bir şey sormama gerek kalmamıştı çünkü emindim artık. Sinan'la işi biter bitmez benden de kurtulacaktı. Aramıza geceden sabaha koyduğu bu mesafenin sebebi de buydu. Kendimi onların hayatına, yanına ait hissetmemi istemiyordu besbelli.

"Mutlu musun?" diyerek çantamı sırtlandıktan sonra "Yakında benden kurtulacaksın!" dedim ve karşılık vermesini beklemeden salondan ayrıldım. Uyandığımızdan beri ılımlı yaklaşmaya çalışıyordum sabırla fakat gittikçe soğuyan tavrı karşısında sinirlenmemek elimde değildi.

"Hem de nasıl!" diye inatlaştı benimle peşimden gelirken. "Senin kadar olmasa da..."

Benim de paramı kurtardıktan sonra ondan kurtulmak istediğimi mi sanıyordu gerçekten?

Tabi ki öyle sanıyordu çünkü kendi ağzımla söylemiştim kurtulmak istediğimi, başka ne düşünebilirdi ki?

"Umarım bir an önce paramı kurtarabilirim ve yoluma giderim," dediğim geldi aklıma. O an kalbimin üzerine bir yük oturdu ve bu yükten nasıl kurtulacağımı düşünmeye başladım çünkü ya tükürdüğümü geri yalayacak ya da söylediklerimin arkasında durmaya devam edecektim. Saruhan böyle soğuk davranırken; kalmak istediğimi söylersem gururumu ayaklar altına almış gibi hissederdim. Yapamazdım bunu...

"Aman ne güzel!" diye söylenmeye devam ederek ayakkabılarımı bağlamak üzere yere eğildim. "Kına da yakarsın!"

"Neden olmasın." Karşılık vermekte gecikmedi.

Kalbimi kırdığından haberi var mıydı acaba? Ya da olsa böyle konuşmaya devam eder miydi? Bilerek kalbimi kırıyordu belki de... Onlardan ayrılmak isteyeyim diye kendinden soğutmaya çalışıyor olabilirdi.

Tam bunu düşündüğüm sırada Saruhan'ın her zaman böyle bir insan olduğu ve ilk günden beri şimdikinin aksi bir tavırla yaklaşmadığı aklıma gelince iyice allak bullak oldum. Burak'tan kurtardıktan sonra ve dün gece kâbus gördükten sonra tanıdığım Saruhan'la hayat boyu yan yana kalabilirdim. Şimdi karşımda durmuş huysuz bir tavırla yerde ayağıyla ritim tutan Saruhan'a ise birkaç saniye bile tahammül edebileceğimi sanmıyordum.

İplerimi bağladıktan sonra çantamın diğer kulpunu da omzuma takıp evden ayrıldım. Her ne kadar Saruhan'ı beklemeden merdivenleri inip apartmandan ayrılmak istesem de o kadar da ters davranmak istemediğim için kapının birkaç adım ilerisinde Saruhan'ın da çıkmasını bekledim.

Ceketinin yakasını düzelterek kapıdan çıktıktan sonra avcunun içinde tuttuğu anahtarla kapıya yöneldi. Saruhan kapıyı birkaç kez kilitlemekle meşgulken; zamanımı omzunun üstünden yüzünü incelemekle geçiriyordum. İki insanın tanışıp birbirine samimiyet hissedecek kadar zaman geçirip günleri peşimizde bıraktığımıza inanıyordum. Yaşadığımız şeyler ise normal iki insanın yaşayamayacağı kadar bizi birbirimize itecek şeylerdi. Peki tüm bunlara rağmen aramızdaki bu uçurumun sebebi neydi?

Saruhan hakkında merak ettiğim çok şey olmasına rağmen hep aynı şeyi düşünüyordum aslında. Saruhan ve mesafeleri... Buna cevap bulduğum da Saruhan'la tanışacağımı hissediyordum.

Anahtarı aldıktan sonra doğrulup yüzünü bana döndüğünde bir şey söylemek ister gibi aralanmıştı dudakları. Birkaç saniye öylece yüzüme baktığında sabırsızlıkla konuşmasını bekledim fakat hiçbir şey söylemeden merdivenlere yöneldi. "Gidelim," dediğinde sıkıntılı bir şekilde yanaklarımı şişirerek peşine düştüm ve Saruhan'la birlikte merdivenleri inmeye başladım.

Apartmanın kapısının önüne geldiğinde dışarı çıkmadan önce durup bana baktı. Birkaç adım gerisinde durduktan sonra ne olduğunu sorgularcasına yüzüne baktım. "Anahtar?" dedi elini bana doğru uzatarak.

"Anahtar bende değil ki," dediğimde öfkeli bir şekilde kısıldı gözleri. "Sende değil miydi?"

Sabır dilenircesine başını hafifçe yana yatırıp kısa süreliğine gözlerini kapattıktan sonra yeniden başını benden tarafa çevirdi. "Sana vermiştim." Sesindeki gerginlik, ebeveynlerinden azar işiten küçük bir çocukmuşum gibi hissettirdiğinde dudağımın kenarını dişledim.

"Şey... Ben onu vestiyerde bıraktım!" Suçluluktan kekeleyerek konuşmuş ve ne tepki vereceğini görebilmek için bakışlarımı kaçırmamıştım.

"Sana her şeyini yanına aldığından emin olmanı söylemiştim. Sen gidip koskoca arabayı vestiyerde mi unuttun?" diye söylenerek cebindeki anahtarı çıkardı ve merdivenleri çıkmak üzere arkasını dönüp gitti.

"Anahtar hiç de koskoca değil bir kere!" diye arkasından seslensem de seri adımlarla çoktan görüş alanımdan kaybolmuştu bile. "Niye kızıyorsun ki..." diye mırıldanarak başımı yere eğdim. Bir süre boş boş apartmanın giriş koridorundaki taş motiflerini izledikten sonra üzüntüyle dudaklarımı birbirine bastırarak kapıyı açtım ve apartmanın dışına çıktım. Uyandığımız andan beri Saruhan ve asabi davranışları yüzünden fazlasıyla içim sıkıldığı için biraz nefes almaya ihtiyacımın olduğunu hissetmiştim.

Kapı daha arkamdan kapanmadan arabamın yanında duran Eymen ve İpek'i görünce sevinçten çığlık atmak istemiştim. Saruhan'ın yanında o kadar gerilmiştim ki, yanında gülüp mutlu olabileceğim insanların varlığına ne kadar ihtiyacım olduğunu; Eymen'in beni fark ettikten sonra ki kocaman gülümsemesiyle anlamıştım.

"Kuzucuğum, günaydın!" diye seslendikten sonra elini havada sallayarak yanlarına çağırdı.

Belli belirsiz bir gülümsemeyle karşılık verirken son birkaç apartman basamağını da inmeye başladım.

"Sen ve büyükannem gibi konuşmaların..." dedi İpek alaycı bir tavırla gülerken.

"Bu sayede herkes beni sever ve ben dilediğim her şeyi kolaylıkla çalabilirim!" derken daha da sevimli olmasına çabaladığı bir ifadeyle kollarını iki yana açarak omuz silkti.

"Günaydın!" Sırayla önce İpek'e sonra Eymen'e baktım kısaca. Benim aksime keyifleri oldukça yerinde görünüyordu. Ki apartmanın kapısından ilk çıktığım an aralarında bir şeyler konuşup gülüştüklerini görmüştüm.

"Ne var ne yok?" diye sordu İpek elini omzuma koyarak. "Dünden beri nasıl hissediyorsun kendini?"

"Kabuslar biraz peşimi bırakmadı gibi ama genel olarak iyiydi," diye cevaplarken Saruhan'ın dizlerinde derin bir uykuya daldığım aklıma geldi. "Bir ara rüyamda Burak'ı görüp korkuyla sıçrayarak uyandım ve uykum kaçtı. Geri uyumak da istemedim ama ne olduysa bir ara deliksiz uyumuşum..." İpek'in sorusuna samimiyetle cevap verip geceyi olduğu gibi anlatmıştım. Sadece bazı detaylara değinmeden anlatmıştım, hepsi o kadar.

"Çok sevindim. Ödüm kopuyordu travma yaşayacaksın diye..." Omzumun üzerindeki eli usulca sıvazladığında minnettar olduğumu belirtircesine gülümsedim. "Başımıza bir bela almadan kurtulmamıza da ayrıca seviniyorum."

"Ben orda olsaydım tersten sikerdim o Burak itini!" diye yükseldi birden Eymen. "Yani... Şey... Pardon kızlar, ağzımdan kaçtı. İğne yapardım diyelim."

"Burak, ifadesinde Melisa'nın birlikte olmak için kendisini zorladığını ama Burak birlikte olmak istemeyince intihar ettiğini söylemiş..."

"Buyur işte! Gel de sikme..." Eymen öfkeyle İpek'in lafını kestiğinde kaşlarım çatıldı. İpek'in anlattıklarına inanamıyordum resmen. "Böyle kansızları duydukça kafayı yiyorum abi!"

"Hak ettiği cezaya çarptırılır umarım..." diye mırıldandım öfkeyle sıktığım dişlerimin arasından. "Böyle insanlarla aynı dünyada yaşadığım için bile tiksiniyorum."

"Sorma..." İpek hayal kırıklığıyla başını iki yana salladı. "Bu kez kaçamayacaklar neyse ki. Bu yüzden içim bir nebze olsun rahat. En azından Melisa'nın daha huzurlu uyuyacağını biliyoruz artık."

Son söylediğiyle birlikte zafer gülüşü dudaklarımızdaki yerini aldığında herhangi bir şey söylemeye kalmadan kapı sesi araya girdi. Apartmanın demir kapısı gürültüyle açıldıktan saniyeler sonra Saruhan dışarı çıktı ve seri adımlarla merdivenleri inmeye başladı.

Eymen ve İpek, her şeyden habersiz Saruhan'a gülümserken sabahtan beri yaşattıkları yüzünden suratım asık bir ifadeyle beklemeye koyuldum.

"Atlayın," dedikten sonra yanımdan geçerken ters bakışları yüzümden ayrılmadı epey süre. Hemen sonra şoför tarafının kapısını açıp koltuğa yerleşir yerleşmez kapıyı kapattı. Saruhan'ın üzerindeki gerginliği fark eden tek ben değildim neyse ki. Diğerlerinin yüzüne baktığımda şaşkın ifadeleri Saruhan'ın bana attığı ters bakışlar yüzünden oluşmuştu.

"Hadi, binelim." İpek'in söylemesiyle birlikte Eymen arabanın arkasından dolaşıp sağ taraftaki arka koltuğa binmek üzere harekete geçti. Onunla aynı anda harekete geçip arabanın ön tarafından dolaşarak Saruhan'ın yanındaki koltuğa yerleştim.

Yolculuklarda arka koltukta otururken midem bulanmıyor olsa hiçbir kuvvet beni Saruhan'ın yanına oturtamazdı. Yanına oturduğum ilk birkaç dakika yüzüme baktığını bildiğim için yüzüme abartılı bir öfke ifadesi yerleştirerek kollarımı göğsümün altında birleştirdim.

"Kemerini tak," dedi tükürür gibi.

"Emrin olur!" diye terslenerek hışımla döndüm ve kemerin tokasını hızlıca çekip diğer ucuna yerleştirdikten sonra geriye yaslandım. "Dengesiz..."

"Seni duyuyorum!" diye homurdandı dişlerinin arasından.

"Tüh! Bilseydim küfrederdim." Ölümcül bakışlarla yüzünü incelerken çenesindeki kaslar hareketlendiğinde yutkundum. Onunla bu halde olmamak için ekstra çabalarken neden şu an saçma sapan, hiçbir sebep yokken tartışıyorduk?

"Sen çok şımardın!" Tehditkâr tavrına karşı alaycı bir tavır takınsam da öfkeyle kuşanan gözlerim Saruhan'ın yeşillerinden ayrılmamakta ısrarcıydı.

"Çocuklar, çocuklar..." Eymen arka koltukta oturduğu yerden doğrulup Saruhan'la benim koltuğumun arasından başını uzattı. "Hayırdır, ne oluyor size?"

"Bazılarımızın pede ihtiyacı olabilir Eymenciğim!" dediğimde öfkeyle ağzımdan kaçan ima ettiğim şeyi anlamamasını umarak göz ucuyla Saruhan'a baktım.

"İşin bitti!" diye fısıldadı Eymen. "Saruhan bunun bedelini ağır ödetir."

"Gaza getirme ortalığı!" İpek, Eymen'in omzuna sağlam bir yumruk indirdiğinde Eymen acıyla yüzünü buruşturarak ters bakışlarla arkasına döndü ve dik dik İpek'e baktı.

"Seni benim elimden kim kurtaracak İpek böceği?" dediğinde kolunu İpek'in omzuna attı ve hesap sorar gibi sert bir ifade takındı.

Eymen'in omzundaki kolunu hışımla iterken "Iy... Sana kaç defa bir daha bana böcek demeyeceksin demedim mi ben?" dediğinde yüzünü iğrenir gibi bir tavırla buruşturdu.

"Sert yapma güzellik," derken yanağından makas aldı. İşaret ve orta parmağının üstünü öptükten sonra "Dolaylı yoldan kelebeğim, diyorum sana işte!" diye konuşmaya devam etti.

"Salak!" Eymen'in son yaptığı açıklamayla birlikte şımarık bir tavırla gülerken ensesine sağlam bir tokat indirdi.

Kırmızı beresi başından düşerken "Bak!" diye bağırdı Eymen öfkeyle. "Bir daha iznim olmadan benimle temas etmeye cüret edersen çok sinirlenirim!"

İpek kıkırdarken Eymen'i sakinleştirmek ister gibi uzaktan öpücük atarak geriye yaslandı.

Eymen kucağına düşen kırmızı beresini başına takıp dışarıda kalan, kulağının üzerine kadar gelen saçlarını geriye tararken "Dua et bayansın ve memelerin var diye tek öpücüğe tav oldum, yoksa burnunu kırardım!" dedikten sonra geriye yaslandı.

Tüm bunlar yaşanırken Saruhan'ın dikiz aynasından, hiç tepki vermeden arka tarafı izlediğini gördüm. Kendi arkadaşlarına, kardeşim dediği insanlara karşı bile duvarları mı vardı sahiden?

Saruhan Kalaycı olmak Saruhan'ı ne kadar yoruyordu acaba? Empati yapıp kendimi Saruhan'ın yerinde düşününce bile bir hafta aralıksız uyumak istiyordum.

"Anlatın bakalım, derdiniz ne?" diye sordu Eymen yedi sekiz dakikalık sessizliğin ardından. "Daha sabah hiçbir şeyiniz yoktu?"

"Sabah mı?" diye sorarak arkamı döndüm merakla. "Ne sabahı? Neden bahsediyorsun?" Meraklı bakışlarım Eymen'i incelerken ifadesiz yüzü saniyeler içinde şeytani bir gülüş tarafından kuşatıldı.

"Gece işemeye kalktığımda salonun ışığını açık görüp yanınıza geldim. Bir de ne göreyim, birbirinizi kaşıklıyorsunuz!" Eymen'in coşkulu sesi ve imalı gülüşü karşısında pek de iyi bir şeyden bahsetmediğini anlasam da kaşıklamaktan kastının ne olduğunu anlayamamıştım. "Şok oldum, şok!"

"Kaşıklamak?" diye sorduğumda Saruhan'ın bakışlarından anladığım kadarıyla pek de hoşuna giden bir durum olduğu söylenemezdi.

"Eymen!" dedi ikaz eder gibi çıkan bir ses tonuyla. "Çok konuşuyorsun."

"Bir dakika ya... Ne bu bakışlar, tepkiler? Birbirinize sarılıp uyuduğunuzdan haberiniz yok gibi davranıp beni çıldırtmak mı istiyorsunuz?" Eymen'in sarf ettiği her kelimeyle şaşkınlık bedenimi uyuştururken kontrol edemediğim dudaklarım biraz daha aralanıyordu.

"Öyle bir şey olmadı ki!" diye itiraz ettim. Gerçekten de olmamıştı. Belki de Saruhan'ın dizlerinde uyuduğumu görmüştü ve ondan bahsediyordu. Eymen'i tam anlamıyla tanımadığım için olaylara karşı nasıl tepki veriyor emin değildim. Ara sıra verdiği tepkilerden yola çıkacak olursam da abartmayı ve uçuk tepkiler vermeyi seviyor gibi görünüyordu.

"Ya nasıl olmadı? Bak şimdi, bir ara ışığı görünce uyandım. Gelip baktığımda Saruhan oturduğu yerde uyuyordu. Sen de dizlerine yatmıştın. Sonra ses etmeden bir bardak su içip uyumaya gittim." Dikkatle Eymen'i dinliyor, abartıp abartmadığını anlamaya çalışıyordum fakat buraya kadar anlattıkları arasında hiçbir abartı olmadığı için devamını heyecanla bekliyordum. "Sonrasında ne zaman bilmem, yine uyandım. Çişim gelmişti..."

"Tüm detayları anlat ama..." diye söylenen İpek'i duymazdan gelerek anlatmaya devam etti.

"Gittim tuvalete. Üç dört dakika boyunca bir güzel şakır şukur işedikten sonra ellerimi yıkayıp tuvaletten çıktım." İpek'e inat olsun diye tüm detaylarıyla anlattığı sabahın ardından göz ucuyla İpek'e bakarken alay ettiğini belirten bir ifade takındı. "Neyse işte... Ne haldesiniz diye merak edip yine geldim yanınıza. Amanın, bir de ne göreyim?"

"Fazla şey biliyorsun Eymen... Hatırlat da İstanbul'a varır varmaz o dilini sökeyim!" Saruhan'ın kızaran yanaklarını gördüğümde Eymen'in gerçekleri anlattığını ve hala anlatacak çok fazla şeyinin olduğunu anlamıştım. Saruhan'ı utandıracak ve yüzünü kızartacak şeyleri öğrenmezsem merakımdan ölüverirdim.

"En azından sökeyim dedi..." Eymen'le göz göze geldiğimizde alt dudağını dişleyerek başını iki yana salladı.

"Sonra?" diye sorduğumda Saruhan'ın bana baktığını görüp sustum.

Eymen konuşmaya başlamadan önce "Sonrası yok işte, uyandık sabah oldu!" diyerek baştan savma bir cevapla konuyu kapatmak istedi. Dikiz aynasından Eymen'e doğru bakarken "Değil mi Eymen?" diye sorduğunda sesindeki tehditkâr tınıyı rahatlıkla duyabilmiştim.

Kıkırdayarak önüme döndüğümde ise Saruhan yeniden öfkeyle kararan yeşillerini üzerime dikti. Göz ucuyla ona bakarken elimi yumruk yaparak dudaklarıma bastırıp usulca öksürdüm fakat gülme isteğimden bir türlü kurtulamamıştım.

"Gülme." Saruhan'ın homurdanmasıyla ciddi bir tavırla usulca öksürüp başımı sağa çevirdim ve yolu izleyerek vakit geçirmeye devam ettim.

On dakikaya yakın süre sonra arabanın içinde sessizlik oluşmuş, Saruhan tüm dikkatini yola vermişti. Aklımda hala Eymen'in sabah yaşanıldığını iddia ettiği şeylerle meşguldü. Herkes başka şeylerle ilgileniyorken fırsattan istifade Eymen'in "birbirinizi kaşıklıyorsunuz" derken neyi kastettiğini öğrenmem gerekiyordu.

Saruhan'ın bana bakmadığından emin olmak için göz ucuyla onu kontrol ederken bir yandan da sağ cebimden telefonumu çıkardım usulca. Tüm dikkatiyle yola bakmaya devam ediyor olmasına duyduğum minnetle telefonumun tuş kilidini açtım. Telefonu açar açmaz yaptığım ilk şey ekran parlaklığını düşürmek oldu. Tam olarak Eymen'in söylediklerinin ne demek olduğunu ve internette nasıl aratmam gerektiğini bilmediğim için ekranımı kimsenin görmemesi gerekiyordu.

Parlaklığı sonuna kadar düşürmeden hemen önce saatin kaç olduğuna baktım. Erken sandığım saatin 15.40 olmasına şaşkınlıkla baktıktan sonra arama motoruna girdim ve bir süre boş boş ekrana bakarken ne yazmam gerektiğini düşündüm.

Kadın ve erkek kaşık...

Çıkan sonuçlara kaşlarımı çatarak baktım. Kadın ve erkeklerde kasık ağrısı gibi sonuçlar çıkmıştı. Oflayarak bir kez daha Saruhan'a baktığımda yakalanma korkusuyla mideme giren ağrılar kendilerini belli edince yutkundum.

Arama motorundaki yazıyı sildikten sonra dakikalarca nasıl bir şey yazmam gerektiğini düşündüm fakat bir türlü aklıma düzgün bir şey gelmeyince direkt Eymen'in söylediği gibi yazıp aratmayı düşünerek klavyeye yöneldim.

Birbirini kaşıklama...

Karşıma çıkan sonuçlar yüzünden gözlerim yuvalarından fırlayacakmış gibi açıldığında panikle etrafıma bakındım. Saruhan ya da bir başkası bunları görürse hiçbir şekilde açıklayamazdım. Bu yüzden de yakalanırsam kapıyı açıp kendimi hızla giden arabadan aşağı atmak zorunda kalabilirdim.

Utançtan kıpkırmızı olup alev alan yanaklarıma aldırmadan telefonu yüzüme yaklaştırıp dikkatle sonuçları okumaya başladım. Okuduğum kadarıyla bir pozisyon olan bu kaşık pozisyonu, bazı sitelerde uyuma pozisyonu olarak geçtiği kadar birkaç sitede de seks pozisyonu olarak geçiyordu. Evet, seks pozisyonu!

Uyuma pozisyonu olarak baktığım görsellerde erkek, kadına arkadan sarılmış şekilde olan bir pozisyondu. Bunu biliyor olmama rağmen pozisyonun adını bilmediğim için şu an yeni bir bilgi edinmiş oldum ve tam o an gülmek istedim. Saruhan ve ben... Buldukları her fırsatta birbiriyle didişen, muhtemelen ölesiye nefret eden iki insanı... Bizi bu pozisyonda hayal etmeye çalıştığımda beynimin yandığını hissettim. Böyle bir şey mümkün olamazdı.

Mümkün müydü?

Saruhan'ın yüzünün kızarması, Eymen'i tersleyerek susturmaya çalışması... Sanırım mümkündü. Saruhan gerçekten gece bana sarılıp mı uyumuştu?

Ve benim bundan haberim bile yoktu öyle mi?

Saruhan kendi ağzıyla itiraf etmezse eğer ömrümün sonuna kadar bunun gerçekten yaşanıp yaşanmadığını düşünerek en kısa sürede kafayı yeme potansiyelimin olduğuna emindim. Eymen'e ilk fırsatta gördüklerini defalarca kez anlattıracak olmama rağmen hep bir soru işaretiyle yaşayacak ve acaba mı, diyecektim.

Saruhan muhtemelen Sinan'dan sonra beni hayatından nasıl def edeceğinin planlarını kuruyorken; benim, sarılarak uyuma ihtimali yüzünden kendimi oyalayıp heyecanlanmam tamamen aptallıktı. Beni önemsemeyen bir insan neden sarılarak uyumak isterdi ki?

"Saruhan ya..." Eymen her konuşmak istediğinde yaptığı gibi yine iki koltuk arasından başını uzatarak öne doğru eğildi. O an öyle bir korkmuştum ki neredeyse camdan dışarıya telefonumu fırlatıp kurtulmak istemiştim. Ekranı görmesine imkân olmamasına rağmen yaşadığım panik yüzünden kendimi ele vermiştim. "Armin?" Kaşlarını kaldırarak yüzüme baktığında yüzümün kireç gibi olduğunu düşünüyordum.

"Efendim?" dedim kekeleyerek.

"Bir şey mi oldu?" Meraklı bakışları yüzümde dolaşmaya devam ederken başımı iki yana sallayarak gülümsemeye çalıştım.

"Sessizlikte dalıp gitmiştim. Birden eğilip seslenince irkildim..." Geçerli olabilecek yalanlarım sayesinde pek fazla üstelemeden başıyla onaylayan Eymen gözlerini üzerimden çektiğinde tuttuğum nefesimi bırakarak geriye yaslandım.

"Söyle?" Saruhan, Eymen'in bakışlarına karşılık vererek konuşmasını istediğinde merakla Eymen'in karşılık vermesini bekledim.

"İpek'le sabahın köründe evden çıktık ya... O kadar sağa sola koşturduğumuz için çok su içtim ve şimdi de işemem gerek!" Ellerini bacaklarının arasına koyduktan sonra yüzündeki acılı ifadeyle acil tuvalet ihtiyacının olduğunu belirtmeye çalıştı.

"Daha bir saat olmadı!" diye söylendiğinde dikiz aynasından bakışlarını Eymen'in gözlerine dikmeyi ihmal etmedi.

"Ne yapayım yahu, çocuk mu ki bu yat deyince yatsın, kalk deyince kalksın? Gelince geliyor işte, laftan anlamaz!" Eymen'in saçma açıklamasına karşı omzumun üstünden baktığımda İpek'le göz göze geldik ve ikimiz de aynı anda yüzümüzü buruşturarak Eymen'e döndük.

"Daha saçma bir açıklama duyana kadar en saçması bu Eymenciğim!" İpek'in söyledikleriyle birlikte gülmeye başladığımız da bir an Saruhan'da tebessüm eder gibi oldu fakat kendisine baktığımı hissettiği an kaşlarını çattı. Domuz!

"İyi... İlk petrolde dururuz."

Saruhan'ın onayıyla birlikte sevinçle kıpırdanan Eymen "Yaşa... Adamsın!" dedikten sonra Saruhan'ın omuzlarına masaj yapmakla oyalandı birkaç dakika. Dişlerini göstererek, keyifle güldüğünü gördüğüm sayılı anlardan biri olduğu için kaçırmak istemedim ve yönümü tamamen Saruhan'a dönerek gülüşünü izledim. Eymen'le birlikte içinde bulundukları bu tablo ister istemez gülmeme neden olurken bunu yaşayan tek ben olmadığım için mutluydum. İpek'te benim gibi onlara bakarken gülümsüyordu çünkü.

On dakikaya yakın bir süre daha yolculuğumuz devam ettikten sonra yolun sağ tarafında bir dinlenme tesisi tabelası görünce dikkatinden kaçıp kaçmadığını görmek için Saruhan'a baktım. Arabanın hızını yavaşlatmaya başladığında bu tesiste duracağımı anladım.

"Hadi... Hadi... Küçük Eymen sabırsızlanıyor!" diye mırıldandığında Eymen'in bu söylediği boşluğuma geldi ve tam kahkaha atacakken ellerimi sıkıca ağzıma kapatıp kıkırdamakla yetindim.

"Pislik herif!" diyerek müsait bir yerde durduğu anda Eymen arka kapıyı açıp arabadan fırladı.

Tam tuvaletlerin olduğu tarafa koşturmaya başladığında aklına bir şey gelmiş olmalı ki aynı şekilde koşarak arabaya geri döndü.

"Ne oldu?" diye sordu İpek hepimizden önce davranarak.

Eymen açık pencereden içeriye kafasını uzattıktan sonra "Karnım çok aç ya... Ben işerken, marketten hayrınıza birkaç lokma bir şey alsanıza?" dedi telaşlı telaşlı. Yan aynadan yüzünü görebildiğim kadarıyla İpek'e kendini acındıracak bir tavırla konuşuyordu.

"Çok masraflısın Eymen!" diye söylendi İpek.

"Saruhan! Saruhan, lan!"

Eymen'in çığlıklarını duyduğumda korkuyla irkilerek arkamı döndüm. Ne olduğunu anlamaya çalışırken Eymen'in çığlıkları daha da yükseldi.

"Saruhan! Oğlum, ne yapıyorsun?" Bakışlarım, yavaş yavaş kapanan camın arasında sıkışıp kalan Eymen'in korkulu yüzünden Saruhan'a ve sol taraftaki düğmelerle camı kontrol eden eline kaydı.

"Bir daha seni ilgilendirmeyen meseleler hakkında bu kadar konuşma!" derken gözlerindeki alaycı tavra rağmen yüzü son derece ciddi bir ifadeye bürünmüştü. "Ve her şeyi görme!"

Şaşkınlık dolu bakışlarım Saruhan'ın yüzünde dolaşırken son söylediğiyle kulaklarım uğuldamıştı resmen. Şu an resmen Eymen'e görmemesi gereken bir şeyi gördüğü için kızıyordu. Yani... Bana sarılarak uyuduğu doğruydu!

Saniyeler içinde beynim, Saruhan'la sarılırken uyuyan Armin'i gözlerimin önüne serdiğinde avuç içlerimin terlediğini hissettim. Bunu düşünmek bile nabzımın yükselmesine neden oluyorken... Bunu gerçekten yaşadığımıza inanamıyordum. Benden nefret ettiğine inandığım Saruhan Kalaycı'nın benimle sarılıp uyumuş olmasına inanamıyordum!

"Tamam, tamam... Bak sıkıştırıyorsun, altıma işeyeceğim! Aç şunu..." Eymen'in tepkilerine hepimiz gülerken Saruhan yavaşça camı açtı ve Eymen hiçbir şey söylemeden, can havliyle tuvaletlerin olduğu tarafa koşturmaya başladı.

"Size de alıyorum bir şeyler?" İpek'in sesiyle omzumun üstünden arkaya baktıktan kısa bir süre sonra olumlu anlamda başımı salladım. Yeniden önüme döndüğümde Saruhan'ın da dikiz aynasından İpek'e bakıp onay verdiğini gördüm.

Birkaç dakika sonra cüzdanıyla birlikte arabadan ayrılan İpek'in arkasından markete girene kadar bakmıştım. Bir şekilde sakinleşmeye ve Saruhan'la sarılarak uyuduğumuz gerçeğine odaklanmamaya çalışıyordum çünkü.

Saruhan'la yalnız kalmanın verdiği gerginlik boğazıma bir yumru gibi çökerken alıp verdiğim nefesler bile hırıltılı çıkmaya başlamıştı sanki. Gözlerimi dışarıdan ayırmıyor, başımı olabildiğince Saruhan'ın olmadığı taraflara dönük tutmaya çalışıyordum.

Dakikalar birbirinin peşi sıra dizilirken derin bir nefes alarak önüme döndüm önce. Hemen ardından göz ucuyla Saruhan'a döndüğümde düşünceli ifadesi cesaretimi toplamamda yardımcı oldu ve dudaklarımı araladım. Konuşmadan hemen önce alt dudağımı yaladıktan sonra usulca öksürerek Saruhan'ın dikkatini çekmeyi başardım.

"Bir şey sorabilir miyim?" diye sorduğumda kalbimin üzerinde gözlerini açan cesaretimin aksine oldukça çıkan bir sesle konuşmuştum. Saruhan gözlerimin içine bakarken olumlu anlamda başını salladığında konuşmaya devam ettim. "Hatırlıyor musun? Artık sizden biri olduğumu söylemiştin..."

"Hatırlıyorum," diyerek sözümü kestiğinde gülümsedim. Çünkü söylediği şey işimi kolaylaştıracak ve mutlu olmamı sağlayacak bir kelimeydi.

"Peki öyleyse... Neden benden kurtulmak istiyorsun?" diye sordum lafı evirip çevirme gereği duymadan. "Sinan olayını çözdükten sonra arkanı dönüp gidecekmişsin gibi hissediyorum sabahtan beri."

"Neden böyle düşündün?" diye sordu tok sesiyle.

"Sabahtan beri bana karşı tavırlarından... Davranışlarından..." Yanağımda hissettiğim bir tutam saçtan rahatsızlık duyunca kulağımın arkasına doğru taradım. "Benden nefret ettiğini düşünüyorum."

"Davranışlar..." diye mırıldanarak önüne döndü. "Bir an önce parasını kurtarıp benden kurtulmak istediğini söyleyen sendin, şimdi geçmiş karşıma beni mi suçluyorsun kafes kuşu?"

"Ben..." Söyleyecek bir şey bulamayınca susmak zorunda kaldım çünkü haklıydı. Saruhan bir şey söylememişti ve o şekilde çıkışarak ters davranan bendim. "Bana çok fazla ters davrandığın için öyle söylemiştim. Sinir etmek için..."

"On yaşında mısın sen?" diye terslediğinde kaşları çatıldı.

"Asıl sen kendine bak. Bir gülüyorsun bir sövüyorsun, kafamı allak bullak ettin!" diye çıkıştığımda gülerek önüne döndü. "Gülme!"

"Bana emir veremeyeceğini söylemiştim," diyerek kaşlarını çattı. "Canın cezalandırılmak istiyorsa, söyle!"

"Gitmemi istiyor musun?" diye mırıldanırken çekingen bakışlarım Saruhan'ın yüzüne döndü. Kalbim göğüs kafesimi yumruklarken heyecanla dudaklarından dökülecek cevabı bekliyordum. Bir şeyler söylemek zor geliyordu dudaklarına. Gözleri, şüpheci bir tavırla yüzümü incelerken saniyeler zehirli bir sarmaşık gibi boğazıma dolanıyordu. Sorduğum sorunun cevabını gözlerimde arıyor gibi bakıyordu.

"İstemiyorum." Saruhan'ın sesi kulağıma ulaştığında bir anlığına yanlış duyduğumu düşünüp gözlerimi kapattım. Kalbim ilk birkaç saniye üzüntü ve öfkeyle, hemen ardından mutlulukla çarparken Saruhan konuşmaya devam etti. "Bizimlesin ve bu her zaman böyle olacak."

"Bunu duyduğuma sevindim," derken sesim mutlulukla titrese de umursamadım. Saruhan gibi ketum bir insanın böyle bir şey söylemesi çok büyük bir adım olduğu için duygularımı ifşa etmek rahatsız olacağım bir durum değildi.

Onlara alıştığımı ve bundan sonraki hayatımda onlarla birlikte olmak isteyeceğimi söyleyecekken Eymen ve İpek'in arabanın kapısını açmasıyla araladığım dudaklarımı kapatmak zorunda kaldım. Yalnız kalamadığımız ve konuşmamızı tamamlayamadığımız için üzüntüyle dudaklarımı birbirine bastırarak geriye yaslandım.

"Hazırız!" dedi Eymen neşeli bir sesle. "Gidebiliriz."

"Hallettiniz mi?" diye sordu Saruhan arabayı çalıştırırken. O an laf olsun diye sorduğunu belli eden bakışları gözlerime dikildiğinde dudaklarının kenarlarına dokunan gülüşü uzanıp benimkilere de dokunmuştu sanki, gülümsedim.

"Hallettik, hallettik..." dedi Eymen koltuğa yerleşirken. "Küçük Eymen sana minnettar Saruş!"

"Senin kafanı ezerim, bir daha Saruş dersen!" Saruhan'a Saruş deme fikri içimi gıdıklarken çatık kaşlarının altındaki öfkeli gözlerinin dikiz aynasından Eymen'e dikildiğini görünce bu düşünceden vazgeçtim.

Yolun kalanında İpek'in aldığı sandviçleri ve içecekleri içtikten sonra bir süre boyunca yolu izleyerek vakit geçirdim. Dikiz aynasından arkaya baktığımda Eymen'in çoktan uyuduğunu gördüm. İpek ise benim gibi yolu izleyerek oyalanıyordu.

Saruhan, direksiyonu tutan parmaklarıyla ağır bir ritim tutturmuş olarak tüm dikkatini yola vermiş araba sürüyordu. Birkaç dakika süren izlememin sonunda dudaklarımın istemeden keyifle kıvrıldığını fark ettim. Saruhan çoğunlukla aksi ve ters davranıyor olsa da bundan sonra onun iyi yönlerine tutunarak devam etmeye karar vermiştim. Böylesi hepimiz için daha iyi olacaktı çünkü.

Saruhan'dan ayrılan gözlerim yarım saate yakın bir süre daha yolu izlemek üzere yola döndüğünde kısa bir zaman sonra göz kapaklarım ağırlaştı ve bedenim yavaş yavaş uykunun kucağına teslim oldu.

***

"Sinan'ın adresini bilmiyoruz değil mi?" Saruhan'ın sesini duyduğumda çoktan dağılan uykumdan gözlerimi açarak uyandım çünkü sorduğu soru fazlasıyla dikkatimi çekecek bir konuydu.

Uykulu gözlerimi elimin tersiyle silerken Eymen her zamanki gibi arka koltuktan uzanıp "Hiç bilmiyorum," dedi usulca. "Yıllardır haberim yok o şerefsizden. Ne yapıyor ne ediyor hiç bilmiyorum."

"Ben biliyorum," derken doğruldum ve Saruhan'a baktım. "Ataşehir'de yaşıyor."

Saruhan başıyla onayladıktan sonra adresi tarif ettikten sonra hızını arttırarak kısa sürede adrese ulaşmamızı sağladı. Sinan'ın mesajlardaki adresiyle konumdaki yerimizin aynı olduğunu gördükten sonra müsait bir yere arabayı park edip indik ve yolun kalanını yürüyerek devam ettik.

"Burası olduğuna emin misin?" diye sordu Saruhan ellerini ceplerine koyarken.

"Bilmiyorum ki..." Yanında yürürken verdiğim cevapla Saruhan olduğu yerde durdu ve hemen sonra hepimiz durmak zorunda kaldık. "Daha önce hiç gelmedim."

"Bu adres nereden çıktı o zaman?" Saruhan'ın merakla kaşları yukarıya kalktığında tedirginliğim artmaya başladı.

"İlk zamanlar mesajlaşırken laf arasında söylemişti adresini. Ailesiyle yaşadığını biliyorum sadece ama hiç evine gitmedim," diye açıkladığımda Saruhan öfkeyle başını sallarken Eymen'in güldüğünü duydum. Saruhan hışımla telefonu elimden çekip aldıktan sonra yürümeye devam etti.

"Sen gerçekten safsın..." dedi Eymen yanımda yürürken. "İki senelik ilişkin olduğunu söylüyorsun. Bu zamanda bir erkek, sevgilisini eve atıp, sevişmeye çalışmıyorsa ya dolandırıcı puştun tekidir ya da ismi Armin'dir."

Eymen'in kahkahalarına karşılık öfkeyle kaşlarım çatılırken dirseğimle koluna sağlam bir darbe indirdim.

"Alay etme!" diye homurdanırken sesimin alçak çıkmasına dikkat ettim Saruhan duymasın diye.

"Pasajın üstündeki bina sanırım," dedikten birkaç dakika sonra bir binanın önünde durup yukarıya baktı Saruhan. "Burası."

"Emin misin?" İpek'in sorusuna olumlu anlamda başını sallayarak cevap verdikten sonra sol taraftaki açık kapıdan içeriye girdi. Vakit kaybetmeden Saruhan'ın peşinden apartmana girdikten sonra ağır ağır merdivenleri çıkmaya başladık.

"Dördüncü katta oturuyordu yanlış hatırlamıyorsam..." diye fısıldadım.

"Madem hiç gelmedin, adresiyle ilgili bu kadar detayı nereden biliyorsun?" İpek öyle mantıklı bir soru sormuştu ki, cevabını geciktirmedim. Hiç gelmediğim bir adrese bu kadar hâkim olmam saçmaydı çünkü.

"İlk tanıştığımız zamanlar ailesiyle yaşadığını söyleyip daha her şey çok yeniyken beni davet etmiş, açık adresini göndermişti direkt. Ben ağırdan almak için istemedim o zamanlar. Sonrasında da hiç davet etmedi."

"Alenen dolandırıcıyım diye haykırmış." Saruhan'ın söylendiğini duyunca kendimi iyice aptal hissettim.

"Bizimkinin de ruhu bile duymamış!" diye devam etti Eymen.

Yerin dibine girip yok olma isteğim anbean yükselirken dördüncü kata ulaştığımızda dehşete düşmüştüm. Bulunduğumuz apartman bir iş hanı gibiydi. Her katta başka bir iş yeri varken bulunduğumuz kat ve daire...

"Bu ne lan?" diye mırıldandı Eymen şaşkınlıkla. "Herif seni harbi harbi keklemiş abi!"

Hepimiz aynı noktaya bakakalmıştık. Önünde durduğumuz daire bir iş yerine aitti ve bu iş yeri... Bir erotik shopun önünde duruyorduk!

"Çok manidar bir adresle keklenmişsin, geçmiş olsun..." Eymen'e bakarken utançtan ağlamamak için kendimi zor tutuyordum. "Her açıdan dolandırılmışsın."

"Üstüne gitme kızın!" İpek'in fısıldamasıyla gözlerimi kapattım. Öyle sinirliydim ki, tam şu an Sinan'ı yumruklamak istiyordum.

"Yolun sonunda karşımıza çıkana bakın ya... Şaka gibi!" İpek'le göz göze geldiğimizde elini omzuma koyarak sakinleşmemi ister gibi başını salladı.

"Bunun olacağını biliyordum." dedikten sonra yüzüme bakmadan yanımdan geçip merdivenlere yöneldi Saruhan. "Hazırlanın, dönüyoruz."

"Eve?" Şaşkınlıkla çatılan kaşlarımın altındaki gözlerim önce İpek'e hemen sonra Eymen'e döndü. "Eskişehir'e geri mi dönüyoruz?" diye sordum hayretle.

Eymen alt dudağını büzerek omuz silktiğinde yine sadece cevabını Saruhan'ın bildiği bir soru işaretinin peşinde koşturarak üçümüzde merdivenleri inmeye başladık.

Arabanın yanına ulaşana kadar kimse konuşmasa da arabanın önündeyken Saruhan'ın eli bileğimi kavradı.

"Sinan'ın paketlenip, paranın sana gelmesini istiyorsun değil mi?" diye sorduğunda yüzündeki ciddiyeti istemsizce kaşlarımın çatılmasına neden oldu.

Hiç beklemeden "Hayır," cevabıyla sorusuna karşılık verdiğimde kaşları beklemediği bu cevap karşısında yukarıya kaydı.

"Nasıl?" diye sordu Eymen de merakla.

"Para umurumda değil. Sinan'ın suratına sağlam bir yumruk indirmek ve yaptıklarının bedelini kendi ellerimle ödetmek istiyorum. Benden uzakta, benim intikamımı almasın kimse!"

Söylediklerimin altında yatan cesaret ve intikam hırsıyla kendi kendimi bile korkuturken bu durum Saruhan'ın hoşuna gitmiş gibi görünüyordu. Karanlığa rağmen yeşillerinin parladığını görmemle dudaklarının kenarlarına gururlu bir gülüşün yerleşmesi bir oldu.

"Tamam o halde," dedikten sonra bileğimi tutan parmakları gevşedi. "Atlayın, evimize geri dönüyoruz."

Bir adım geriye çıktıktan sonra arabanın şoför tarafına doğru yürümeye devam ettiğinde meraklı gözlerim önce İpek sonra Eymen'in yüzüyle buluştu.

"Eve diyor... Eskişehir'e dönüyoruz işte!" dediğimde herhangi bir karşılık vermeden birbirlerine baktılar hayretle. Şaşkınlıklarının sebebini anlamazken Saruhan'a seslendim aynı sorunun cevabını alabilmek için. "Eskişehir'e mi dönüyoruz?" diye bağırdım. Bir gün içinde bu kadar yolculuk yapmak istemiyordum çünkü, yorulmuştum.

Şoför koltuğunun kapısını açtıktan sonra kapının kenarına tutundu ve omzunun üstünden gözleri gözlerimle buluştu. Biraz önce silinen gülüşü yeniden yüzünde belirdiğinde "Hayır," dedi çenesini dikleştirerek. "Asıl evimize dönüyoruz."

*

Bölüm sonu.

Arkadaşlaaaaaar... Eğer Peşinden Gelirsem'de yolumuz o kadar uzun ki... Bu zamana kadar bir şeyler yaşanda da çoğunlukla karakterleri tanıdık ama nabız da bundan sonra yükselmeye başlayacak, hazır olun 🤩🤩

Çok fazla konuşmadan birkaç minik soruyla veda etmek ve yorumlarınıza koşmak istiyorum çünkü çok merak ediyorum artık yorumlarınız nasıl olacak diye :,)

Bölümü nasıl buldunuz?

Saruhan'la Armin gerçekten sarılarak mı uyudu? akskdkfkglh

Parodileri de bugün düzenleyip açmayı düşünüyorum bu arada. Yakında tanışırsınız 🕊

Hadi madem sizi çoooook seven eg, kaçar <3

instagram: _emregul
twitter: emregull

Continue Reading

You'll Also Like

5.7M 188K 98
Karan Haznedaroğlu. 27 yıldır her istediğini elde eden, sadece adıyla bile bütün kapıları açabilecek bir adam. Şimdi her şeyden çok istediği bir şey...
207K 5.3K 17
Psikoloji, bilinçaltı, empati, düşünce, doğru yola erişim, arkadaşlık, dostluk, sevgili ve aile ilişkileri, tespitler, tavsiyeler, öneriler, sorgulam...
1.5M 81.3K 46
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
801K 64.9K 54
Elisa Yıldırım, erkek arkadaşı ve dostlarıyla çıkacağı tatilin heyecanı içindedir. Birkaç gün teknolojiden uzaklaşmanın, telefonun çekmediği ve inter...