KOKUNUN İZİ

By ldream1928

19.8K 2.1K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

53.BÖLÜM~Güzel Kadın

145 12 55
By ldream1928

Oy verip yorum yapmayı unutmayın olur muu?
Keyifli okumalarr

Ona ne diyecektim?

"Sen...n'apıyorsun burada?" Bora kaşlarını çatmış, bana bakarken bende ona söyleyebileceklerimi düşünüyordum. Ne söylesem inanırdı?

Avukat bir adamı kandırmaya mı çalışacaksın cidden?

Heyecandan dolayı tam kalbimin üstüne denk gelen kolyem kalbimin hızlı atışıyla bir yükseliyor bir iniyordu. Soğuk metal şu anda bana tek huzur veren şeydi.

"Ben...odamda kalan birkaç eşyam vardı da onları almaya gelmiştim."

"Buranın senin odan olduğunu düşünmüyorum?" Bunu daha çok 'ne saçmalıyorsun' tarzında sormuştu.
Bakışları sadece yüzüme sabitliydi arkamsa duran babasına hiç bakmıyordu.

"Bendeki dosyaları buraya bırakmamı istedi Erhan Bey."

Harika!

Bora'nın kaşları alnında bir kavis oluşturup havalanırken arkamda duran Erhan Beyin öfkeli bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum.
"Sen ne için gelmiştin?" Dikkatleri üstümden çekmek için iyi bir yöntem olduğunu düşünüyordum.

Bir elini kot pantolunun cebine soktuğunda merakla onu izliyordum. Bakışlarını benden ayırarak eline çevirdi ve cebinden çıkarttığı araba anahtarıyla kredi kartları dikkatimi çekerken Bora hiç düşünmeden onlar kapının girişinde bulunan duvarı boydan boya kapsayan siyah konsolun üstüne koydu. Artık o da babasından vazgeçmişti...

"Şirketin arabası ve senin bana verdiğin kartlar. Diğer her şeyim bana ait kendi paramla aldığım şeyler."

Bakışları beni bulduğunda gözlerime toplanan üzüntü bunun yine benim suçum olduğunu haykırıyordu. Eğer ben o gün Bora'yı böyle bir plan için ikna etmeseydim, şimdi Bora'nın babasıyla arası bu kadar kötü olmayacaktı.

Fakat pişman değildim en çokta bu yakıyordu canımı, bencildim.. Bencildim çünkü bu bencillik bana onu getirmişti. Bir daha hayatım boyunca tadamayacağım eşsiz duygular tattırmıştı bu adam bana. Gözlerime bakarken elini uzattı ve boşlukta duran elimi tutarak parmaklarımızı birbirine kenetledi. Buna ihtiyacı olduğunu biliyordum. Gözlerindeki üzüntüyü saklamak için benden yardım aldığını biliyordum....bir adamın üzgün olduğunda, sinirli olduğunda, mutlu olduğunda bana sığınması benim yanımda dinlenmesi... hayatımda hissettiğim en güzel duygu olabilirdi.

Arkasını dönerek benden bakışlarını kopardı ama ellerimiz hâlâ birbirine kenetliydi. Beni odadan çıkarmak için arkasından sürükleyeceği sırada arkamızdan duyulan ses adımlarının duraksamasına neden olmuştu.

"Ne o? Saçmalama al şunları Bora."

Bora'nın vücudundan yayılan gerginliği hissederken yerinden çıkacakmış gibi atan kalbimi susturmaya çalışıyordum. Bora hiçbir şey söylemedi aksine ardını bile dönmeden dışarıya doğru bir adım attı.

"Bunlar olmadan ne kadar yaşayabilirsin! Hata yapıyorsun."

Bora onu dinlemedi beni odadan çıkardı ve hızlı adımlarla hiçbir şey söylemeden şirketten dışarıya çıktık. Dışarıya çıktığımız ilk an elimi bırakırken elimde hissettiğim soğukluk üşümeme neden olmuştu.
"Buraya bir daha gelme."
Ellerini cebine sokarak ilerlemeye başladığında bende hızlı adımlarla peşinden onu takip etmiştim.
"Gelmem."
Şirketin girişinde duran arabasına ilerlerken ben onunla gidip gitmemek arasında tereddüt yaşıyordum. Bora arabasının kapısını açarken benim adımlarım yavaşlamış hatta durmuştu.
"Arabaya bin." Sesi keskin bir mızraktan farksızdı gözleri gözlerime değmeden arabaya binmiş ve kapısını kapatmıştı. Birkaç saniye orada dursasam da sonunda bunun saçma bir davranış olduğunu farkedip, adımlarımı arabaya doğru atıp, araca binmiştim. Onu en son bu şirkette gördüğümde iyi şeyler yaşanmamıştı ama şimdi tamamen yıkılmaz soğuk buz gibi bir ifadesi vardı. Arabada hüküm süren sessizlikle birlikte yola çıktığımızda ne konuşmam, elimi kolumu nereye koymam gerektiğini bile şaşırmış durumdaydım. Bir şey söylemem gerekiyor muydu? Bana aşık olduğunu itiraf edişinin üstünden günler geçmişti ama ben ne zaman onunla konuşsam ne zaman onun yanında olsam o sözcükler zihnimde yankı yapıp benim soğuk terler akıtmama neden oluyordu. Ben ona onu sevdiğimi itiraf etmiştim.

Benim bakışlarım arada onu bulsa da o hiç bana bakmıyordu. Gidince dayanamayacak kadar özler miydim? Kokusunu, bakışını, bana dokunuşunu...
Sahiden eskiden bir erkekle temas etmenin beni mutlu edeceğini söyleselerdi onlara gülerdim. Hem de öyle bir gülerdim ki hayatımda hiç gülmediğim kadar gülerdim. Ama şimdi...onun bir elimi tutuşu, saçlarımı okşayışı yetiyordu. Adeta eriyip yok oluyordum. Her ayrıntısını hafızama kazımak ister gibi baktım. Çokta dolgun sayılmayan ama ince de olmayan pembe dudaklar....dümdüz benimkinden bile güzel olan bir burun...masmavi bazen bir okyanus, bazen bir gece, bazense bulutlu bir gökyüzünü barındıran gözleri...gözlerinin güzelliğini ortaya çıkartan kirpikleri. Kumral rengindeki çoğu zaman eliyle dağıttığı saçları. Onu unutmam mümkün değildi.

Araba evimin önünde durduğunda onu izleyen gözlerimle buluşturdu gözlerini. Ani gelen utanma duygusuyla ona yakalandığımı anlamıştım fakat yine de çekemedim gözlerimi gözlerinden. Derin bir nefes doldurdu içine bende aynı nefesi ciğerlerime çektim. Sonunda konuşmayacağını anladığımda kabullenerek buna razı geldim. İkimiz için de ne iyisi buydu.

"Hoşça kal." dedi dudaklarım elimi kapının kulpuna uzatırken. Yutkundu acı yüklüydü bu, gözlerindeki uçurumdan attı kendini aşağı.

"Sensiz kalamam."

Böyle söylememeliydi ağlardım. Gözlerimin dalmaması için verdiğim mücadelenin sonunda hızlıca kendimi arabadan atarak göz temasımızı kestim. Eve girdiğimde akmak için direnen gözlerimi serbest bıraktım ve ağladım. Her şeye karşı güçlü olsamda o benim güçsüz yanımdı.

Sabah uyandığımda yorgun ruh halim yüzünden yataktan kalkamamış neredeyse saat öğlen ikiye kadar yatakta dönüp durmuştum. En sonunda uyuyamayacağımı anladığım için elime telefonumu aldığımda gördüğüm mesaj kalbimin acıyla kasılmasına neden olmuştu.

Abim: Uçak biletlerinizi dört gün sonraya aldım. Hazırlanmaya başlayın.

Siz: Tamam teşekkürler.

Kısaca yanıtlayıp telefonu yatağa geri bıraktığımda ellerimle gözlerimi kapattım ve ne yapacağımın planlamasını kafamda yapmaya çalıştım. Olmuyordu, her zaman aynı sonuç çıkıyordu. Hiçbir olayı çözememek ve buradan kaçmak en mantıklı olaydı.

Borayla öpüştüğümüz an -aslında tam bir öpüşme sayılmazdı fakat bu bile kalbimin yerinden fırlamasına neden olmuştu- aklımdan çıkmıyordu. O an tam olarak kendimde olmasam da dudaklarının sıcaklığı beni bir sarhoşluktan kurtarıp başka bir sarhoşluğun kucağına bırakmıştı. Boynumda banyoda dahi çıkartamadığım zümrüdüanka kolyem ondan bana kalan en güzel hediyelerden biri olacaktı. Aslında onunla anı biriktirmiş olmanın, onu hatırlatacak şeylerin yanı başımda olmasının benim için ileride bir işgenceye dönüşeceğini biliyordum. Yaklaşık bir haftadır Bora'nın bana verdiği atkı ve beresiyle uyuyordum. Kendimi sırılsıklam aşık ve saçma hareketler yapan liseli aşıklar gibi hissetsem de onun kokusunu solumak daha rahat uyku uyumama neden oluyordu. Havalar iyice sıcaklamıştı ve ben gece boyu yün bir bere ve atkıyla yatıyordum. Sıcak beni bunaltsa da onun kokusunu solumak için buna katlanmam gerekiyordu. Gerçi gün geçtikçe beredeki ve atkıdaki koku da uçmaya başlamıştı. Onu görememek acı veriyordu fakat bana öfkeli olduğunun da farkındaydım. O kapılarını bana açmış, tüm yaralarımı sarmaya hazır bir ilaç gibi beni evrenine davet etmişti, fakat ben birden o kapıları onun suratına kapatmıştım. Onu anlayabiliyordum... Fakat anlamış olmak canımın yanmasına engel olmuyordu. Parmaklarımı kolyenin üstünde gezdirdim, bir çok kolyeye göre daha büyük ve gösterişliydi fakat rahatsız eden bir ağırlığı olmadığından dolayı onu kıyafetlerimin içinde saklıyor zümrüdüankayı tam kalbimin üstüne yerleştiriyordum. Ondan gelen onun gibi kalbimdeydi...

Bora'dan

Aklımı kaybetmemek için her şeyi deniyordum.

Aklımda binlerce düşünce dönüyor, onlarca sorunla bir arada baş etmeye çalışıyordum fakat hiçbiri bunun kadar acıtmıyordu. Hiçbiri Masal'ın beni istememesi kadar acıtmıyordu.

Ben bu yola çıkarken bunların olabileceğine ihtimal dahi vermemiştim fakat o gün bana sorsalar, tekrar o anları yaşamak ister misin diye sorsalar tereddüt etmeden kabul ederdim. Çünkü ben Ceyda'ya aşık değilmişim, çünkü ben onun bana olan sevgisini, hoşlantısını veya iğrenç cinsel aruzusundan hoşlanmamıştım. Ben onun bana olan ilgisini sevmiştim. Babası tarafından sevilmeyen bir çocuğun sevgi eksikliğini kapatmasını sevmiştim. Fakat Masal öyle değildi o benim kalbim olmuştu sanki. Tek bir nefes, tek bir beden, tek bir ruh gibi görünmez bir iple dikilmiştik birbirimize. Ben onun sevgisini bile hissetmeden aşık olmuştum ona. Bir gülüşüne, bir bakışına, o anlayışına, acılarına, içindeki kalbi kırık çocuğa.

Ben ilk defa nefes alabildiğimi hissetmiştim şu hayatta onun kokusuyla.

Şimdi o benim nefesimi kesmek istiyordu. Beni onsuz bırakarak mutlu olacağımı düşünüyordu...ne komik bir düşünceydi ama.

Her şeyimin elimden alınması beni üzmeli miydi, benim her şeyim Masal olmuşken? O para, mal, mülk, soyad...
Büyürken bir gün bunun olacağını biliyordum çünkü ben o adamın parasıyla hayatımı geçirmek istemiyordum. Hırslarına kapılmış gençlik yıllarını ofislerde tüketmiş karısına ve çocuklarına bir ilgi bile göstermeye aciz biri olmak istemiyordum. Ben babam gibi olmak istemiyordum. Bu yüzden bu yola çıkarken bu umrumda bile olmamıştı. Şimdi kaybetmekten korktuğum tek bir şey vardı....o da kollarımdan kayıp gidecekti. Belki de bensiz daha mutlu olacağını kabullenmeliydim. Böylelikle ondan ayrılması kolay olurdu.

Kimi kandırıyordum ki, siktir kalbim çok acıyordu.

Odamda oturmuş liseli aşıklar gibi onu öptüğüm anı düşünüyordum. Doğum günümde çekildiğimiz fotoğraflar ellerimdeydi. Keşke dedim içimden, keşke onunla çok daha fazla fotoğraf çekilseydik. Onu öptüğüm gün ondan daha fazla şok içinde olduğumun farkındaydım. O an ne yapacağımı şaşırmış onun nefes alması için elimden gelebilecek her şeyi düşünmeye başlamıştım. O an internette yaptığım birkaç araştırma geldi aklıma. Panik atak veya anksiyete krizi geçiriyor olabilirdi ve böyle durumlarda hastanın nefesinin düzene girmesi için onun sakinleştirilmesi ve dikkatinin dağıtılması gerekiyordu. Bende dikkatini dağıtmak için en saçma fakat en güzel yolu seçmiştim. Kalbimdeki karar beynime ulaşamadan dudaklarımı dudaklarına bastırmıştım. Ah, bu anı ne kadar zamandır beklediğimi dudaklarım dudaklarıyla kavuşunca anlamıştım. İçten içe daha önceleri de bunu yapmak istediğimi biliyordum ve bu isteklerim onun saf ve masum yüzünü kızartabileceğine emindim. Nasıl da utanmış kızarmıştı o gün. Zorlukla ayırmıştım dudaklarından dudaklarımı, öpememiştim doya doya. Şimdi tenim tenine bir kere değmişken bir daha ona dokunamayacak olmak kalbimin acıyla yerinde debinmesine neden oluyordu.

Kapımın aniden açılmasıyla bakışlarımı fotoğraftan ayırıp gelen kişiye baktım.

"Aşkım üzme ama bu kadar kendini. Ben sana benim maketlerden veririm bir araba."

Eren zevzeği içeriye girdiğinde gözlerimi devirerek elimdeki fotoğrafı yastığımın altına saklamıştım. Cidden iyice liseli aşıklara dönmüştüm.

Fotoğrafı sakladığımı gören Eren sırıtarak odaya girmiş ardından kapıyı kapatarak kendini odadaki kanepeye atmıştı.

"Ne o ayıplı resim mi bakıyordun yoksa? Bebeğim böyle şeylere gerek yok, hepimizden yakışıklısın dışarı çıksan üç kızdan ikisi dönüp sana bakıyor zaten."

"Saçma sapan konuşma zevzek herif. Ne geldin sen gitsene."

"Hıı gideyim de sen burada aşk acısından kendini öldür. Oğlum iki gündür odandan çıkmıyorsun lan öldün sandık."

"Eren seninle uğraşacak halim yok, hiç espri havamda değilim hadi kardeşim çık. Çık uyuyacağım ben."

"Öfkelisin anlıyoruz. Kızgınsın her şeye, herkese ama onun dışındaki her şeye. Ona kızamamana da sinirleniyorsun hatta değil mi? Bana kendini anlatma kardeşim götündeki boku biliyorum ben senin. Kız gitmek istemiyor belli değil mi? Niye ikinize de acı çektiriyorsun ki. Biraz zamanın iyi geleceğini düşünüyorsa senin de buna saygı duyman gerekir ona küsüp onunla konuşmayarak son dakikalarınızı günlerinizi mahvediyorsun. Ona geri dönmesi için bir sebep ver. Onsuz yaşayamayacağını ona göster. İkna et onu, o da gitse bile duramasın oralarda. Bak hayatımda ilk defa bu kadar ciddi konuşuyorum ben bile şoklardayım ama sen beni dinle. Böyle odaya kapanmakla bir bok yapamazsın."

Ellerimi sinirle saçlarımdan geçirdim duramıyordum sanki yerimde, bu odada. Duvarlar üstüme üstüme geliyordu. Masal'ın isteği gitmekti bende ona saygı duymuş bir şey diyememiştim fakat onu ikna etmeye çalışmayışımın bir sebebi vardı. Ne isterse onu yapsın ilk kez kendini düşünsün istiyordum. Onu ikna edersem eğer.....ve benimle mutlu olamazsa bu benim ölümüm olurdu. Onun mutluluğunu çalmak onu bana mahkum etmek bana bir daha nefes aldırmazdı. Fakat beni onsuzluğa mahkum ettiği içinde sinirliydim, ona değil onun dışındaki herkese. Onu bir kere görürsem ikna etmeye çalışacağımı biliyordum. Bu yüzden onu son kez şirketten evine bıraktığımda çok konuşmamaya çalışmıştım. Çünkü dudaklarım aralanırsa 'gitme' derdim. Ve o gitmezse ben dünyanın en mutlu adamı olurdum. Fakat o orada mutlu olacağını düşünüyorsa onsuzluğa bile rağzıydım. Yeter ki mutlu olsundu.

"Yarın kızlar son kez dışarı çıkacakmış Masal'ın henüz haberi yok. Oraya gel ve bir şey yap. Yap ki daha sonra çok pişman olma."

Bilmiyordum. Bir bok bilmiyordum.
Konuyu değiştirmeliydim yoksa kalbim bu konuya daha fazla dayanamayacaktı.

"Açelya mı davet etti." Gözlerini kaçırarak başını evet anlamında salladı.

"Açılmadın mı lan daha kıza?"

Sorduğum soru yüzünde bir şok etkisi yaratmış gözleri kocaman olmuştu. Hızlıca başını bana çevirdi.

"A...se- ama....ne?"

İçimdeki kahkahayı zor tutarak devam ettim konuşmama.

"Oğlum basbaya hoşlanıyorsun işte. Git bir yerlere davet et bari. Hiç yalnız kalamıyorsunuz."

Kaşları çatılmış 'nasıl ya' dercesine suratıma bakıyordu.
"Ben.....sen, nasıl....neyse gideyim ben." Hızlıca koltuktan fırladığında sırıtarak arkasından bakmıştım. Kapıyı bir hışım açmış ve kapıyı çarparak kapatmıştı. Henüz bir iki saniye geçmemişti ki kapı geri açılmış sadece aralık yerden kafasını uzatmıştı.

"Çok adisin."
"Biliyorum canım." Gülümseyerek kafamı evet anlamında salladığımda sinirle soluklanmış ve kapıyı tekrar geri kapatmıştı.

Onu kaçırmanın bu kadar kolay olduğunu bilseydim en başından bu taktiği denerdim...

Fotoğrafı tekrar yastığımın altından çıkarttım ve gülümseyen yüzünü seyre daldım.

"Gitme diyemiyorum ama gitmesen olmaz mı prenses? Güzelim.., meleğim....beni nefessiz bırakma olur mu?"

Masal'dan

"İstemiyorum diyorum niye anlamıyorsunuz? Evde kutlayın neyi kutlayacaksanız." Sinirle konuştuğumda Açelya ve Kumsal oflamıştı. Dışarı çıkmak istiyorlardı fakat ben hiç havamda değildim.

"Ya bir şeyi kutlamayacağız gerizekalı seninle son kez dışarı çıkmak istiyoruz hadi lütfen." Açelya ısrarını sürdürdüğünde Kumsal da evet anlamında başını salladı.

"Hadi hadi lütfen."

"Abuk subuk bir yere gidersek gelmem."

"Bak mükemmel bir mekan buldum. Karaoke bar gibi, şarkı söyleyip eğleneceğiz lütfen gideliimmm."

Son kez....
Onları ne kadar özleyeceğim aklıma geldikçe delirecek gibi oluyordum, ben hiç onlardan bu kadar ayrı kalmamıştım ki. Şimdi nasıl onlarsız dayanacaktım?

"Olur gidelim." Dedim içime çöken hüzünle birlikte.

"Oh şükür ben erkekleri de çağırdım zaten harika bir gece olacak."

Duyduğum şeyle birlikte hızlıca bakışlarımı Açelya'ya çevirdim o sırada Kumsal kendi kendine konuşmuştu.
"Yemin ederim bu kız gerizekalı."

"Erkekleri de çağırdım derken?"
"Imm ben hazırlanayım."

Açelya odadan koşar adımlarla çıktığında Kumsal ayağıyla poposuna  tekme atmıştı.

"O...gelir mi?"
"Bilmiyorum güzelim. Gelmesini ister misin?" Kumsal sakince anlayışlı bir şekilde konuştuğunda başımı evet anlamında sallamıştım.

"Onu özledim Kuku." Dolan gözlerime engel olamadığımda Kumsal üzgün bir şekilde dudak bükmüş ve kollarını iki yana açarak bana sarılmıştı
"Ya birtanem yapma böyle."

"Ben ondan ayrı kalmak istemiyorum ama çok yorgunum....ben yeni bir ilişki yaşayamam Kumsal buna hazır değilim üzerim onu. Önce yerle bir olan güvenimi toplamam lazım benim, insanlara karşı güvenim tamamen yıkılmışken onu güven problemimle üzemem."

"Şşt tamam geçecek biraz zaman lazım sadece." Saçlarımı okşayarak konuştuğunda Bora'nın saçlarımı okşayışı geldi aklıma. Kimse beni böyle güzel sevmemişti ki daha önce. Ona aşık olmamak mümkün müydü.

"Hadi bu gece çok güzel olalım ve mükemmel seslerimizle herkesi kendimize hayran bırakalım."

"Ya ya ne demessin mükemmel ses..."

"Sesin çok kötü değil en azından. Hem eğlenmemiz önemli olan, hadi gidelim ve insanların kulaklarını kanatalım."

Kıkırdayıp ondan ayrıldım ve dolabımın önüne giderek siyah düz bir elbise çıkarıp giydim gösterişsiz sade bundan daha fazlasına mecalim yoktu.


Kızlarla mekanın önüne geldiğimizde onu görecek olmanın verdiği heyecan çoktan damarlarımda dolaşmaya başlamıştı. Mekandan dışarıya yükselen müzik sesleri şimdiden başımı ağrıtırken mekanın içine girdik. Bir sahne ve etrafında masaların bulunduğu çokta büyük olmayan bir mekandı, sağ tarafta bir bar tezgahı bulunuyor karanlık mekanı sahnenin rengarenk ışıkları aydınlatıyordu.

Dalgın bir şekilde etrafı incelerken kızları takip ediyordum, onlar durduğunda bende durmak zorunda kalmıştım ve bakışlarımı sahnedeki kendini yırtarak şarkı söyleyen kızdan ayırarak geldiğimiz masaya baktım. Eren ve Kaan bizi gördükleri gibi ayağa kalkmışlardı. Fakat o yoktu...neden gelmemişti?

"Hoşgeldiniz."
Kızlardan hoşbulduk nidaları dökülürken ben kalbimin acısından onları çokta dinleyememiştim. Herkes masaya yerleştiğinde bende oturmuştum fakat sönen umutlarım beraberinde heycanımı da götürmüştü.

"Burası çok güzelmiş." Eren etrafına bakınırken Kumsal lafa atlayarak hızlıca Erene cevap vermişti.

"Açelya buldu."
Açelya'nın başı hızlıca Kumsala dönerken dudaklarından bir hayret mırıltısı dökülmüştü. Kumsal pis pis sırıtırken Eren'in başını anladım dercesine usul usul salladığını ve bakışlarını utançla ellerine çevirdiğini görmüştüm. Masaya yaklaşan yirmili yaşlarındaki garson ne istediğimizi sorduğunda herkes bira istemiş ve bakışlar bana  dönmüştü.

"En ağır ne var?" Garsona sorduğum soruyla masada bir sessizlik oluşmuştu. Çocuk bu soruyu beklemiyor olacak ki ilk başta biraz afallasa da sonradan konuşmuştu.

"Yani vodka, cin veya tekila shot önerebilirim."

"Karışık var mı?"

"Masal ne diyorsun kızım." Kumsal'ın yanımdan beni dürtmesiyle omuz silktim. Sarhoş olmak istiyordum ve kimse buna karışamazdı.

"Arkadaşın biraz kafası karışmış sen ona da bira getir." Açelya şirin bir şekilde konuştuğunda sertçe lafını bölmüştüm.

"Şaka yapmıyorum. Cin istiyorum."

"Masal saçmalama çok fena çarpar zaten çok sık içen bir insan değilsin bir de sek istiyorsun, kusarsın." Eren itiraz edercesine konuştuğunda kaşlarımı çatarak kızgınca onlara döndüm.

"Ya sizene, siz ne karışıyorsunuz?"
"Tamam bırakın ne istiyorsa onu içsin buz ve limon koyun içine." Kaan bir abi edasıyla beni korurken garsona buz ve limon eklemesini daha rahat içebilmem için söylediğini anlamıştım.

Garson yanımızdan ayrıldığında kızların öfkeli ve endişeli olduklarını biliyordum fakat ben artık 25 yaşında yetişkin biriydim ne istersem onu yapacaktım.

İçkiler masaya dağıtıldığında kimseye bakmadan hızlıca bardağı almış ve tek dikişte kafama dikmiştim. Boğazımı yakan sıvı bir gazoza benzese de etksinin kesinlikle gazozla bir olmadığı belliydi zira şu an içim yanıyordu.

"Oha oha çüş." Açelya zorla bardağı ağzımdan çektiğinde ben çoktan bardağı bitirmiştim. Elimin tersiyle ağzımı sildim ve gözlerimi etrafta gezdirerek garsonla göz göze geldim. Elimi kaldırıp gel işareti yaptığımda Kumsalın kızgın sesi kulaklarımı doldurmuştu.

"Masal yeter dedim."
"Ne var ya eğleneceğiz demediniz mi eğleniyorum işte."

Garson tekrar başımızda dikildiğinde
"Tekila shot alayım." demiştim. Garson şaşırsa da başını tamam anlamında sallamış ve uzaklaşmıştı ve cin kesinlikle bende kafa yapmaya başlamıştı. Sahneye çıkan insanlar şarkılarını söylüyor ardından herkes onu alkışlıyor ve başka biri onun yerine geçiyordu. Tekila shot limon ve tuzla birlikte önüme bırakıldığında bunun hangi sırayla yapıldığını bilmediğim için diğerlerine bulaşmayarak bardağı shot atmıştım.

"Allah kahretsin beni. Ben buraya gelelim diyen aklıma sıçayım." Açelya sinirle konuştuğunda Eren lafa girmişti.

"Tamam istediği kadar içsin bırakın, biz varız yanında. Bir şey olmaz."

Kanıma karışan alkol, seslerin tam beynimin içinde yankılanmasına neden oluyordu. Müzikle birlikte yerimde sallanmaya başlamıştım ve dudaklarımı esir alan gülümseme kesinlikle kontrol edebildiğim bir şey değildi. Bir kıkırtı döküldü dudaklarımdan sonra yanımda olan Kumsala döndü bakışlarım ve bana sinirle baktığını görünce gülümsemem silindi.

"Bakma bana öyle. Bakmaaa ben zaten seni özleyeceğim, üzme beni. Bak ağlarım, ağlayayım mı?" Gözlerim dolduğunda "Saçmalama." diyerek beni bölmüştü.
Açelya'ya döndüm.

"Seni de özleyeceğim. Açi ben seni çok seviyorum kiii." Gözümden bir damla yaş aktığında boğazımdan bir hıçkırık kopmuştu.

"Hey ağlama bende seni seviyorum." Açelya şaşkınca gözyaşlarımı silerken Eren ve Kaana döndüm.

"Sizi de özleyeceğim. Siz benim abim, kardeşim gibi oldunuz. Hiiii ama benim abim var ahahaha doğru ona söylemeyin tamam mı kıskanır."

Şimdide kahkahamı durduramıyordum. Kaan ve Eren gülümserken gözlerimi sildim ve yerimden kalktım.

"Ben şarkı söyleyeceğim."

"Masal dur."
"Hayır hayır otur."

Kızlar telaşla konuştuğunda kaşlarımı çatmıştım.

"Şarkı söyleyeceğim işte. Hem.....o da gelmedi. Neden gelmedi? Beni istemiyor mu artık? O gitsin kendi, bir başına, yalnız kalsın ben şarkı söyleyeceğim." Sahneye ilerlediğimde şarkısını bitiren kız mikrafonu bırakmış ve alkışlar eşliğinde yerine geçmişti. Sahneye çıktım ve mikrofonu elime alarak seçtiğim şarkıyı bu işten sorumlu adama söyledim.

Gözlerime vuran ışıktan dolayı çok rahatsız olmuştum fakat kendimi hiç olmadığım kadar enerjik hissediyordum. Bakışlarım bizim masayı buldu fakat orada yoklardı, sonra sahnenin önüne baktım beni dinleyenlerine arasında olduklarını gördüğümde gülümseyerek el salladım. Onlarda gülümsemiş ve el sallamama karşılık vermişti. Şarkının ritmi başladı ve ben yerimde sallanarak salık saçlarımı düzeltmiş ardından şarkının sözlerini söylemeye başlamıştım.

Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık, aldatıldık sevda böyle değil

Kalabalıktan bana eşlik eden sesler yükseldiğinde çokta güzel olmamasına rağmen idare eden sesimle büyük bir özgüvenle devam ettim.

Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil

Ufalana ufalana kaç kuşak, eridik bu yollarda
Kimimiz yerle yeksan, kimimiz zor ayakta

Sonra bir şey oldu ve benim kalbim heyecanla sarsıldı. Neler oluyordu?
Bizimkilere baktım bana değil başka bir yöne bakıyordu. Bakışlarım onları takip etti ve mekanın girişinde duran ve beni izleyen kalbimin sahibiyle göz göze geldim. Kalbim durdu adeta. Gecenin rengi gözler....gözlerinin maviliğinde kaybolduğum adam.

Kolu kanadı kırık kuşlar gibiyiz ayrı diyarlarda
Bize saadet nasip şimdi, uçuk rüyalarda

Bize neler neler öğrettiler sevdalar üstüne
Aldatıldık, aldatıldık sevda böyle değil
Ne masallar ninniler söylediler dünya üstüne
Aldatıldık, aldatıldık dünya böyle değil

Şarkı bittiğinde gözlerimi ondan koparamadan mikrafonu yerine yerleştirdim ve yalpalayan adımlarla ona doğru yürümeye başladım. Kalabalığın alkışlama sesleri kulaklarımdaydı fakat bu umrumda değildi. Onun dağılmış, göz altları uykusuzluktan morarmış ayrı kaldığımız zamanlarda adeta yaşlanmış yüzü umrumdaydı.

Tam önünde durdum şimdi kokusu burnumdaydı ne de çok özlemiştim kokusunu. Birden doladım kollarımı boynuna tutamadım kendimi. Gövdelerimiz sertçe birbirine çarpmış başım boynuna, kokusunun en derin olduğu kısma yerleşmişti. Derin bir nefes çektim içime.

"Sen niye gelmiyorsun ki. Beni deli etmeye çalışıyorsun degil mii? Gıcıksın gıcık. Gıcık adam. Nefret ediyorum senden..... Niye uzak duruyorsun ki benden. Ben seni çok özledim. Ben seni zaten özleyeceğim şimdiden neden özletiritiyor ay.. özelettiriyor.....özlettirsiy.... offff neden konuşamıyorum ben!"

Sinirle ayağımı yere vurduğumda Bora'nın elleri belime sıkıca dolanmış başını saçlarımın arasına gömmüştü. Ağırlığım onun üstündeydi o olmasaydı her an düşebilirdim.

"O kadar içersen olacağı bu. Hem....sen ne güzel şarkı söylüyordun öyle. Sıra bende, şimdi de sen beni dinle olur mu?"

"Aaaa Bora sende mi şarkı söyleyeceksin? Benim için miiii?"

"Hıhım. Senin için."

"Tamam hadi söyle." Geriye çekildiğimde belimdeki ellerini benden ayırmıştı. Belim ağlıyordu.

Bora sahneye ilerlediğinde diğerleri de yanıma gelmişti kızlar koluma girerek bana destek oluyorlardı.

Bora birden karaoke alanına değil de onun gerisinde kalan müzik aletlerinin bulunduğu kısma ilerlemiş ve bir akustik gitarı eline alarak sandaleyelerden bir tanesine oturmuştu. Büyük bir alkış ve ıslık sesleri Bora için yükselirken ben şaşkınlıkla Kaan ve Erene dönmüştüm.

"Gitar mı çalıyor?"
"Öf ağlatır." Eren parmaklarını birleştirip dudaklarına götürdükten sonra onları öpmüş ve mükemmel işareti yapmıştı.

Bakışlarım tekrar onu buldu, onun gözleride benim üstümdeydi.
O güzel ince uzun parmaklarını tellerin üzerine yerleştirdi ve karizmasına karizma katan bir şekilde gitarı eşsiz bir melodiyle çalmaya başladı. Batuhan Kordel...
Şarkının sözleri dudaklarından döküldü anında gözlerim doldu.

Sen bana aşkın en güzel halini yaşatan kadın.

Bir daha böyle sever miyim bilemem aklımda adın.

Gözlerime böyle bakmaya devam ederse nasıl dayanırdım. Nasıl giderdim...

Son defa seni sevdiğimi söylesem ağlar mısın?

Es kaza olur da karşılık verirsen başlar mıyız?

Normalde şarkının bu kısmında sonda 'tekrardan' kelimesi vardı. Fakat biz hiç başlayamamıştık ki...Bora da o sözcüğü şarkıdan çıkarmıştı.

Yok istemiyor kalbim istemiyor fikrim
Başkasıyla gülmek
Yok zaten beceremem sensiz direnemem
Çok zor böyle gitmek

Şarkı bitti. Gitar sesi sustu etrafımızdaki herkes yok oldu ve ben onun gözlerinde kayboldum.
Ben ondan nasıl ayrılacaktım..?

Çok güzel seviyorsunuz Bora Beyciğim ağlayacağım şimdi az kaldı.

Peki şarkının güzelliği...

Pekiii bir sonraki bölümün güzelliği ;) Biraz da Masal'ın sarhoşluğunu okuyalım değil mi?

Dün gece saat üçe kadar bölüm yazdım sabah uyandığımda bir gözüm kanlanmış ayrıca şişmişti tüm gün öyle dolaştım gözlerime bir Fatiha alabilirsem sevinirim gslsjdolsjslskdps

Ee bölümü nasıl buldunuz?

Masal'ın gitmesine az kaldı...sizce gidebilecek mi? Giderse eğer gitmeden önce neler yaşanacak? Bölümlerimizin çoğunu yazdım hatta size şunu söyleyeyim finalden önceki son bölümü yazmaya başlayacağım yakında...
Ama daha yolumuz var merak etmeyin. O kadar kolay kurtulamayacaksınız bu iki aşıktan.

O zamann hoşça kalıın♡

Continue Reading

You'll Also Like

1M 55.9K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
ZEMHERİ By yudumsucan

General Fiction

122K 5.6K 14
Zemheri babası tarafından zorla evlendirilen bir kızdı. Akay ona yıllarca aşık bir adamdı. Zemheri Akay'ı sevecek mi?
1.5K 889 14
Her Pazartesi yeni bölüm atılmaktadır. 🥰 Başa, en başa dönmek mümkün olsaydı; tekrarlanırmıydı tüm hatalar? Yoksa, yinelenirmiydi bile isteye? Her s...
251K 11.7K 17
Van'da ailesi ile beraber yaşayan Üsteğmen Kartal Kara... Hacettepe Tıp Fakültesinden mezun olan, Muğlada ailesi ile birlikte yaşayan Yağmur Yaman. İ...