called me | taekook

By vantaeclub

1.5M 117K 94.1K

Kim Taehyung, duştan sonra arkadaşını görüntülü aradığında karşısına abisinin çıkacağından habersizdi. More

1
2
3
4
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
merhaba?
25
26
27
28
29
30
31
32
33
34
35 - Final
duygusal bir topum
100k özel bölüm 🥺
200k özel bölüm 😭

5

65.8K 4.8K 3.6K
By vantaeclub

"Jin hyung." dedim tekrar umutsuz bir şekilde elimdeki senaryoya bakarken. "Bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Bu çok duygusal bir rol ve bunun için yeterli olduğumu sanmıyorum."

Tiyatro kulübünün toplantı noktasında birkaç kişi olarak buluşmuş ve senaryoyu incelemeye başlamıştık. Jin hyung başrolü oynamam için sürekli ısrar ediyor ve bunu benden başkasının yapamayacağını söyleyip duruyordu. Ben ise bu konuda pek emin değildim. Sadece bir kere sahneye çıkmıştım ve onda da çok ön planda olmayan bir rolüm olsa da bir şekilde dikkat çekmeyi başarmıştım.

Bu konuda çok fazla yetenekli olduğumu düşünmüyordum ama yapmaktan zevk aldığım için devam ediyordum. Ayrıca izleyen kişilerinde beğeniyor olması benim için yeterliydi çünkü gelecekte bu alanda çalışmayı düşünmüyordum bile.

Şimdi ise oturduğum sandalyenin önünde diz çökmüş ve alttan alttan yüzüme bakarak beni ikna etmeye çalışan Jin hyunga bakıyordum. "Saçmalama Tae bu işin altından başarıyla kalkabileceğine eminim. Sadece kabul et ve senaryoya iyi bir şekilde çalışarak seçmeleri kazan! Sana güveniyorum."

Daha fazla bakmaya dayanamadığım gözlerine bakmayı ve gözlerimi kaçırarak etrafta gezdirmeye başladım. Kabul etmezsem pişman olur muyum diye düşünüyordum çünkü Jin hyung haklı olabilirdi. Belki de yapabilirdim bunu.

Kararsızlık içinde tuttuğum nefesimi dışarı bıraktım. "Pekala, yapacağım. Deneyeceğim en azından."

"Ah, sonunda!" diye bağırarak ayağa kalktığında mutlu bir şekilde el çırpıyordu. "Bir an kabul etmeyeceksin diye çok korktum." dediğinde bende gülmüştüm.

"Seni hayal kırıklığıma uğratmamaya çalışacağım hyung." dediğimde elini saçlarıma geçirerek geriye doğru taramıştı. Bu hayatta zaten hayal kırıklığına uğrattığım biri kişi vardı ve daha fazlasını da kaldıramazdım. Çünkü zaman geçtikçe bu bende büyük bir korku haline gelmiş ve bazı konularda kendimi çok zorlamama sebep olmuştu.

"Sen beni asla hayal kırıklığına uğratmazsın Taehyung." Bu cümle bana çok güvenilir hissetirmişti. Sonra birden kaşları çatıldı. Onunla beraber benimki de çatılırken "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Çünkü aniden değişen yüz ifadesine bir anlam verememiştim.

Tedirgin bir şekilde güldüğünde elini de saçlarımdan çekmişti. Aslında keşke çekmeseydi çünkü birinin saçlarımla oynamasından deli gibi haz alıyordum. Şimdi ise bir boşluk hissetmiştim saçlarımın arasında. Hoşlanmıyordum bundan.

"Bu rol için hazırlanan biri daha var."

Omuz silkerken "Ee," demiştim. "Olabilir, ne var bunda?"

"O kişi hiç hoşlanmayacağın biri ama." dediğinde kaşlarım çatılmış ve dudaklarım hafif büzülürken kim olabileceğini düşünmeye başlamıştım. Yavaş yavaş zihnimde birleşen harfler sayesinde bakışlarım hyunguma dönerken "hayır" demiştim. O ise kafasını sallayarak "evet" demişti.

İçimde yeşeren gerginlik ile gözlerimi sıkıca yumarak kafamı oturduğum koltuğun sırtına yaslamıştım. "Hyung..." diye sızlanmaya başladığım sırada eli omuzlarıma tutunmuş ve beni kaldırmaya çalışmıştı.

"Hayır hayır hayır! Hiçbir sorun olmayacak, merak etme."

Gözlerimi açıp yüzüne baktığımda o ise telaşla yüzüme bakarak dudaklarını dişliyordu. "O çocukla yeniden uğraşmak istemiyorum. Egoistin teki ve yüzünü yumruklamak istiyorum."

"Hayır istemiyorsun, sen şiddet yanlısı biri değilsin."

Pes ederek omuzlarımı düşürdükten sonra elimle yüzümü ovuşturmuştum. Doğru öyle biri değildim ama o çocuğun bana özel bir garezi vardı ve bende ona katlanamıyordum.

Ayağa kalkarak oradan çıkmak için ilerlerken konuşmuştum. "Benimle denk gelmediği sürece sıkıntı yok."

Çıkmadan önce ise Jin hyungun bağırışların duymuş ve gülerek oradan uzaklaşmıştım.

"Tamam merak etme, o iş bende! Sen sadece rolüne çalış!"

-

Rastgele oturduğum otobüs koltuğunda elimde tuttuğum senaryoya göz atıyor ve bazı notlar tutuyordum aklımdan. Rol gerçekten iyiydi ve nedense bana kendimi hatırlatmıştı. Kafamı kaldırarak dışarıya baktığım anda Jimin'in evinin durağına geldiğimi fark ederek ayaklanmış ve düğmeye basmıştım. Duran otobüsten inerek eve doğru yürürken senaryoyu da kolumun altında tutuyordum.

Bu tiyatro olaylarından aşırı zevk alıyordum ama yine de gerilmeden edemiyordum işte. Oyun sonrasında insanların yanıma gelerek iyi iş çıkardığımı söyleyerek beni övmesi hoşuma gidiyordu çünkü şu yaşıma kadar ailemden herhangi bir övgü içeren cümle duymamıştım. Annem bazen güzel olduğumu söylese bile sonrasında bir erkeğin güzel olamayacağından bahsediyor ve beni yine hayal kırıklığına uğratmayı başarıyordu. Zaten babamdan bahsetmek bile istemiyordum. Her şey çok kötüydü ve bu hayatın bana kattığı en iyi şey Jimin'di.

Şimdide evin önünde durmuş ve zile basmıştım. Çok heyecanlıydım ve biliyordum ki Jimin'de benim kadar heyecanlıydı. Bu işlerden o da en az benim kadar zevk alıyordu ama asla sahneye çıkmıyordu.

Kapı açıldığında karşımda bana gülümseyerek bakan Jungkook'a bende gülümsemiştim.

"Hoşgeldin Taehyung."

İçeri girerken "Hoşbuldum." diye mırıldanmış ve üzerimdeki ceketi çıkartmıştım. "Jimin nerede?" diye heyecanla ona döndüğümde "Salonda, Yoongi'nin yanında." demişti.

Dediği şeye gülerken onu arkamda bırakarak hızla salona ilerlemiştim. Bir an önce Jimin ile konuşmak istiyordum. Daha beraber söveceğimiz biri vardı.

"Jimin!" diye bağırarak salona girdiğimde bakışları bana dönmüş ve hızla ayaklanarak yanıma gelmişti.

"Ne oldu, kaptın mı rolü?"

Gözüm kapı pervazına yaslanarak ellerini göğsünde bağlamış bize bakan Jungkook'a kaydığında bir an yutkunamadığımı hissetmiştim çünkü tanrım... en iyi eserin karşımda duruyordu. Dilini ağzının içinden yanağına değdirdiği sırada göz göze gelmiştik ve o benim bu halime bakarak güldükten sonra içeri adımlamıştı.

"Evet Taehyung, kaptın mı rolü?" diye sorduğu sırada boğazımı temizleyerek bende bir koltuğa oturmuş ve Jimin'i yanıma çekiştirmiştim.

"Henüz değil, seçmeler var daha." dediğimde kafasını sallamış ve "Sana güveniyoruz!" demişti. Kare gülümsemem anında yzümde belirirekn ona teşekkür etmiştim ve o da Yoongi ile konuşmaya dönmüştü.

Jimin'in kolunu ittirerek göz göze geldikten sonra odasını işaret etmiştim. Kafasını iki yana sallayarak Yoongi'yi işaret ettiğinde kaşlarımı çatmış ve bir kez daha ittirmiştim kolunu. Biz koltukta tepinirken aniden yanmaya başlayan kulağım ile Jimin'in saçını bırakarak ayaklanmıştım.

Bayan Jeon ikimizin de kulağını tutarak bizi kaldırırken aramızda durmuş ve sinirle bize bakıyordu. Jimin çığlık atmaya başladığı sırada bende kulağımı kurtarmaya çalışıyordum.

"Anne canım acıyor!" diye çığırdığında Bayan Jeon gülmüş ve "Bende bunu amaçlıyordum zaten." demişti. İkimiz de acıdan kıvrandığımız sırada göz göze gelmiş ve birbirimize en kötü bakışlarımızı yollamıştık.

"Size kaç kere daha salonda tepinmeyin diyeceğim! Her yeri dağıtıyorsunuz!"

Acıdan dolmayan başlayan gözlerimi umursamamaya çalıştığım sırada uzaktan gelen gülme seslerini duymuştum. Kafamı o tarafa çevirdiğimde Yoongi ve Jungkook'un keyifle bizi izlediğini gördüm. Al işte yine rezil olmuştuk. Gerçekten en rezil ikiliydik ve nasıl yan yana gelmiştik anlamıyordum.

"T-tamam Bayan Jeon özür dileriz, lütfen bırakın çok acıyor."

İkimizi de ittirir bir şekilde kulaklarımızı bıraktığında ikimizde yerdeki yerimizi almıştık bile. Cansız bedenler gibi yerde kımıldamadan yatarken Yoongi'nin sesini duymuştuk.

"Tanrım, bebek gibiler. Gizlice ağlıyor olabilirler mi?"

Ardından Jungkook'un kıkırtısı kulağıma ulaşmış ve yüzümde bir gülümseme oluşmasına neden olmuştu.

Jimin koluma vurduğunda hırsla ona dönerek bende ona vurmuştum. "Gerizekalı, bir şey anlatacaktım sana. Şimdi nah anlatırım." dediğimde kımıldanmış ve kendini üzerime atmıştı. "Ahh, çok ağırsın hayvan. Kalk üstümden, seni cani!"

"Anlat bana hemen her şeyi!" diye bağırırken duyduğumuz ayak sesleri ile ikimizde kımıldamayı bırakmıştık. Çünkü eğer gelen Bayan Jeon ise ikimizde ikinci bir faciaya hazır değildik.

Tam önümüzde duran adım seslerinin sahibine kafayı çevirdiğimde tepemde bana sırıtan bir Jungkook görmüştüm. Bizimle dalga geçtikleri için ona kötü kötü bakarken o ise gülümsemesini yüzünden silmeyip bana elini uzatmıştı.

Ritimleri hızlanmaya başlayan kalbim ile elim göğsüme giderken sertçe yutkunmuştum. Jungkook'un gözleri göğsümdeki elime giderken sırıtması büyümüştü. Bir şeyler anlamaması için hızlıca elimi ona uzatarak beni kaldırmasını sağlamıştım. Birbirimize hızla çarpan bedenlerimiz bir o kadarda hızla ayrılırken bundan bile etkilenmeme lanet okumak istemiştim.

Hala yerde olan Jimin önünden geçen Yoongi'ye elini uzattığında Yoongi ona taraf bile bakmadan geçip gitmişti. Onun bu haline gülerken önüne geçmiş ve sırıtıp "Yine bana kaldın." demiştim.

"Sende fena parça değilsin." diyip bana göz kırptığı sırada onu çekip kaldırmıştım. İkimizde anlaşmış gibi lavaboya doğru yürürken "Ne anlatacaktın bana?" demişti.

"Park Bogum var ya" dediğimde hızla bana dönmüş kocaman gözleriyle "Sakın onunda oyunda olduğunu söyleme!" demişti. Lavaboya girip ellerimi yıkarken kafamı aşağı yukarı sallamıştım.

"Maalesef, o da oyunda. Hatta aynı rol için hazırlanıyoruz." dedikten sonra yüzümü de yıkamıştım. Yüzümü Jimin'in havlusuna sildiğim sırada o da ellerini yıkıyordu.

"Düşünsene seni sabote etmeye çalışıyormuş." dediğinde abartılı bir şekilde gözlerimi büyüterek ona bakmıştım.

"Birde bayıl istersen!" dediğimde kahkaha atmış ve beraber lavabodan çıkmıştık.

Mutfağa ilerleyip yemek masasına oturduğumuzda Bayan Jeon ikimizi de baştan aşağıya süzmüş ve "Aferin." demişti. "Böyle akıllı çocuklar olun canımı yiyin."

Jimin göz devirirken ben ise herhangi bir tepki vermemiş ve önümdeki yemeğe çevirmiştim bakışlarımı. Tabaktaki spaghetti bana dün gece olanları hatırlatırken Jimin'de sanki anlamış gibi alttan alttan ayağımı dürtüyordu. Derin bir nefes verip kafamı kaldırdığımda Göz göze geldiğim Jungkook ise bana hiç yardımcı olmuyordu.

Tekrar önüme dönerek yemeye başladığım sırada Jimin abartılı tepkiler vererek yemeğe bayıldığından bahsediyordu.

"Jimin, evet yemek çok güzel ama sence de biraz abartmıyor musun?" diyen Yoongi'ye dönen Jimin "Sen anlamazsın hyung." diyerek önüne dönmüştü. "Evet, anlamıyorum." diye mırıldanan Yoongi'ye kıkırdamış ve yemeye devam etmiştim. Jimin'i bu hayatta benden daha iyi kimse anlayamazdı!

"Annen nasıl Taehyung?" diyen Bayan Jeon ile çubuklarımı bırakarak ona çevirmiştim bakışlarımı. Gülümseyerek konuşacağım sırada Jimin benden önce davranarak araya girmişti.

"Her zaman ki gibi işte anne. Sürekli şu soruyu sormaktan sıkılmıyor musun? Tae hoşlanmıyor." dediğinde onun bu sert çıkışını hiç kimse beklemediği için şok içinde Jimin'e bakıyordu.

Kafamı eğerek ellerim ile oynamaya başladığım sırada bu ana sebep olduğum için kendimden nefret etmiştim. Jimin bu konudan en az benim kadar hoşlanmıyordu ve bu konuda konuşanlara sert tepkiler vermekten de çekinmiyordu. Çünkü biliyordu yaşadıklarımı ve haklı olarak daha fazla üzülmemi istemiyordu.

Alttan Jimin'in ayağını dürttükten sonra kafamı kaldırarak şok içinde kalan Bayan Jeon'a bakarak tekrar gülümsemiştim. "İyi Bayan Jeon, ilginiz için teşekkür ederim." O ise sadece beni kafasıyla onaylayarak önüne dönmüştü.

Jimin ayaklanıp bana elini uzattığında "Biz odama geçiyoruz." demişti hala sert olan sesiyle. Derin bir nefes vererek uzattığı eline bakmış ve tekrar Bayan Jeon'a dönmüştüm. "Elinize sağlık efendim." dedikten sonra uzatılan eli tutmuş ve sırtımızda hissettiğimiz bakışları umursamayarak Jimin'in odasına geçmiştik.

Jimin kendisini yatağa attığı sırada bende hemen yanındaki yerimi almıştım. "Ona bu konuyu defalarca kez açmamasını söylemiştim, hak etti." diye mırıldandığında sıkıntılı bir nefes vermiştim. beni koruması güzeldi ama bunun için annesini kırmamalıydı.

"Jimin annem ve annen yakın arkadaşlardı biliyorsun, merak etmesi çok normal." dediğimde sinirle bana dönmüştü.

"Merak ediyorsa yanına gitsin! Korkusundan evinizin yakınından bile geçemiyor ama sen her gün o evdesin!" Tekrar kafasını yastığa koyduğunda ikimizde tavanı izliyorduk. Birden bana döndü. "Bize taşın! Hatta beraber eve çıkalım."

Tepkilerine kafamı iki yana sallayarak gülerken gözümden akıp aşağıya kayan bir damla yaşı silmiştim. "Saçmalama Jimin, annemi bırakamam. Sanki bilmiyorsun."

"Oofff, keşke seni içime sokup orada yaşatabilsem!" diyerek kollarını bedenime doladığında itiraz etmeden kolları arasında ki yerimi almıştım. Her ne kadar arsız ve umursamaz biri gibi olsa da beni çok umursuyordu. İkimizde birbirimizin kırmızı çizgisiydik ve her gece Jimin'e sahip olduğum için şükretmeliydim.

Aradan geçen sessiz birkaç saniyenin sonunda çalan kapı ile ikimizde kımıldamamıştık. Birkaç saniye sonra kapı açılmış ve Jungkook'un sesi duyulmuştu. "Jimin, uyuyor musunuz?"

"Hayır hyung, gelebilirsin." dediğinde içeri giren Jungkook'un yanında Yoongi'de vardı. Jimin ile kısa bir an göz göze geldiğimizde bana göz kırpması ile sırıtmıştım.

"Neden hep sarmaş dolaşsınız siz?" diyen Yoongi ile Jimin ona yanaşarak "Sana da sırnaşabilirim hyung." demişti.

Hala hiçbir şeyden haberi olmayan Jungkook ise onlara bakarak güldükten sonra bana dönmüştü. Ona gülümsediğimde elini saçlarıma daldırmasını hiç beklemiyordum. Ani hareketi ile hareketsiz kalan bedenime güzelce sövmüştüm.

"Çok yumuşak görünüyorlardı, dokunmak istediğim." dediğinde bende gülmüş ve hemen dizine yatırmıştım kafamı. Ne var? Bu fırsatı kaçıramazdım ya!

"Madem öyle biraz oyna saçımla." dediğimde bu sefer şaşıran taraf oydu. Eli havada kalmış bir şekilde açılmış kocaman gözleri ile bana bakarken bileğinde tutarak elini saçlarıma yöneltmiştim.

Az ilerimizde Jimin ve Yoongi birbirleri ile boğuşurken ben burada dizine yattığım adamın yanında en huzurlu zamanımı geçiriyordum.

Saç tutamlarımın arasında yavaşça dolaşan parmakları gözlerimi açık tutmamı zorlaştırırken bir o kadar da bana iyi hissettiriyordu. Mayışmışlığın getirdiği hisle derin bir nefes almış ve ağzımı birkaç kez şapırdatmıştım.

Hemen yukarımdan beni izleyen Jungkook'un kıkırtısı kulaklarıma ulaşmıştı. "Uykun mu geldi?"

Kafamı onaylar anlamda sallarken konuşmuştum. "Biri saçlarımla oynayınca hep böyle oluyor."

Yavaş bir şekilde gezen elleri birden hızlanıp tüm saçımı karıştırınca kafamı dizinde kaçırmaya çalışarak geri çekilmiştim. "Ya, Jungkook!" diyerek ellerini ittirdiğimde o geri çekilmiş ve yarattığı şaheserine bakarak kahkaha atmıştı. Somurtarak ona bakarken söylenmeyi de ihmal etmiyordum tabi.

"Mızıldanma, yakıştı yakıştı." dediğinde gülümsemiştim.

Bazen korkuyordum daha birkaç gündür tanıdığım ve bana şimdiden iyi hissettiren bu çocuğun hayatıma girdiği hızla çıkacağından korkuyordum. Ancak şu an bunu umursamayarak kocaman gözlerine bakarak ben onun üzerine atlamıştım. Anı yaşamalıydım ve şu an oldukça güzeldi.

02.04.21
Beş bölüm yeterli bugünlük ksflsldlsdl

Continue Reading

You'll Also Like

245K 20K 65
Taegguk • Yoonmin • Namjin • Yugseok Kim Seok Jin sadece, 3 oğlu ile Seul'de yaşama kararı almıştı. 2 oğluyla yaşayan Kim Namjoon ile kapı komşusu o...
216K 8.9K 38
ʜᴇʀ şᴇʏ ꜱᴀʟᴀᴋ ᴋᴀʀᴅᴇşɪᴍɪɴ ʏᴀʟᴀɴıʏʟᴀ ʙᴀşʟᴀᴅı... ꜱɪᴢ: ᴅᴇʟɪᴋᴀɴʟıʏꜱᴀɴ ᴋᴏɴᴜᴍ ᴀᴛᴀʀꜱıɴ!
424K 34.7K 27
Melez Kaplan Taehyung, Melez Tavşan Jungkook ile sevgili olmak istiyordu Ha birde onu altında inletmeyi... [texting+düz yazı] #3 - taekook [13.08.202...
375K 37.8K 32
Park Jimin ülkenin en iyi hackerlarından oluşan prestijli bir çetenin üyesiydi.