KOKUNUN İZİ

De ldream1928

19.8K 2.1K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... Mai multe

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

44.BÖLÜM

179 20 103
De ldream1928

Upuuuzzuun bir bölümle geldim iyi okumalarr♡

Bir de bu upuzuuun bölümün şerefine bir yıldızınızı alırım☆

Beni bölen kişinin annem olmaması için her şeyimi verebilirdim...

"Masal bir şey söylesene ne demek nişanlanıyoruz!?"

Annem hızlıca yanımıza geldiğinde ben ne yapacağımı bilemeden annemin yüzüne bakakalmıştım.

"A- anne senin ne işin var burada."

Kaşlarım şaşkınlıkla çatıldığında sonunda kekeleyerek de olsa konuşabilmiştim.

"Cevap ver bana! Hani komşuydu bu çocuk?"

"Komşu mu?" Yasemin teyzenin olayı çözmeye çalışan sesi annemi böldüğünde korkarak ona doğru döndüm Erhan Amca ve Yasemin Teyze şaşkınlıkla karşılarındaki görüntüyü izliyorlardı.

"Biz..." Bora konuşmaya kalktığında annem ona bakmadan elini kaldırmış ve onu susturmuştu.

"Anne gel anlatacağım." Annemim koluna girip onu ortamdan uzaklaştırmaya çalıştığımda herkesin aklında bir sürü soru işareti kaldığına emindim. Annem zorlukla da olsa benimle yürüdüğünde sinirle konuşmuştu.

"Ne işler karıştırıyorsun yine Masal?"

"Anne çıkalım şuradan anlatacağım niye birbirine katıyorsun ki ortalığı?"

"Kızımı görmeye geliyorum ve onun nişanlanacağını, hatta komşumuzla
-ki komşumuz olduğuna da artık emin değilim-  nişanlanacağını öğreniyorum. Ne yapmamı bekliyorsun!?" 

Annemi zorla odama soktuğunda bir kaç kere sendelemiş sonra zorlukla koluma tutunmuştu.
Kadının kalbine indireceksin afferin Masal.

"Gel otur buraya." Annemi koltuğa oturttuğumda bir bardak su koyup zorla annemin eline tutuşturmuştum. Bende yanına oturduğumda hâlâ yaşananların şokunu atlatamamıştım. Yasemin Teyze ve Erhan Amca anlamış mıydı? Bora onlara ne demişti? Bora... biz nişanlanacaktık ve benim bundan şimdi mi haberim oluyordu!?

"Anne eve gitmen gerek. Eve değil abimin yanına farketmez işte nereye gitmek istiyorsan oraya ama şu an sırası değil. Burada olayları düzeltip yanına geleceğim. "

"Ne olayı kızım ne diyorsun sen beni delirtme! Daha iki gün önce tanıştığım insanla nişanlanacağını söylüyorsun senin aklın yerinde mi!? Yürü gidiyoruz eve seni burada bırakmayacağım."

Kaşlarım çatılırken bakışlarımı annemin ateş çıkan kızgın gözlerine diktim.

"Saçmalama anne. Ne yaptığımı biliyorum. Hep bildim, saçma sapan bir şey yapmayacağım her şeyin bir nedeni var ve senin şu an burada olmaman gerek."

"Ma-"

"Anne git! Git yoksa her şeyi mahvedeceksin her şey yolunda ben iyiyim. Merak edeceğin bir şey yok."

Annem 'öyle mi' der gibi kaşlarını kaldırdığında gitmesi için yalvaran gözlerle ona bakmıştım. Kafasını tamam anlamında sallayıp ayaklanmış bir daha bana bakmadan odadan çıkmıştı. Derin bir nefes alıp yüzümü ellerime gömdüm. Neden her şey bu kadar karışık olmak zorundaydı?

Hızlıca yerimden kalkıp koridora yöneldiğimde orada kimsenin olmadığını görmek geri dönememe neden olmuştu bu sefer kendi odama girmeden direk odamın yanındaki Bora'nın odasına girmiştim.

"Ya sen ne diyorsun!? Benim niye böyle bir şeyden en son haberim oluyor!?"

Bora'nın karşısına dikildiğimde, oturduğu masasından kalkmış ve masanın etrafından dolanarak karşıma geçmişti. Elleri cebinde gayet sakin bir şekilde bana bakıyor olması sinirlerimi daha çok bozarken cevap isteyen gözlerle ona bakmaya devam ettim.

"Babamı ikna etmek için söylediğim bir şeydi." Yüzündeki ifadesizlik sinirlerimi bozsada gülümseyerek kafamı tamam anlamında salladım.

"Ve bunu bana söyleme gereği duymadın. Belli edebilirdim? Annem zaten belli etti... anladılar mı?"

"Annenin haberi olmadığını, daha söyleyemediğini, bizimde bu kararı yeni verdiğimizi söyledim."

"Tamam." Hiçbir şey söylemeden arkamı döndüğümde sesi beni durdurmuştu.

"Şirkete bugün önemli iş adamları gelecek babam yanına gitmeni istedi. Özel yemek listeleri mi ne varmış, özel bir menü hazırlayacakmışsın saçma sapan kompleksler işte babamdan alırsın dosyayı."

"Olur alırım."

Odadan çıktığımda adımlarım Erhan Amca Beyin odasını bulmuştu. İçeri girmek istemiyordum. O rezil olmamdan sonra karşılaşmasam çok daha iyidi. Oldu o zaman en fazla kovuluruz.

Sinirle elimi kapının kulbuna attığımda kapının birden açılmasıyla geri çekilmiştim. Karşımdaki kişi Ceyda'ydı. Mimiklerim anında donarken ona bu kadar yakın durmak midemi bulandırmıştı. Bora nasıl dayanıyordu?

"Aha! Bende tam senin yanına gelecektim. Daha doğrusu Boracığımın yanına gelecektim ama Erhan Babam bu dosyayı sana getirmemi istedi."

İlk hatamız...
İlk fakat son olmayan hatamız buydu.
Ceyda Bora'nın babasıyla karşılaşmıştı ve ben Ceyda'yı onlara o hastanede çok farklı tanıştırmıştım.

'O deli, Boranın onu sevdiğini düşünüyor...'
Yutkunuşum tüm vücudumda bir depreme neden olduğunda yavaşça Ceyda'nın elindeki dosyayı aldım. Bir dosya daha vardı ama o benim değildi sanırım. Kafamı tamam anlamında salladığımda birkaç saniye ne olduğunu çözmek istercesine yüzüme bakmış ardından yanımdan geçip gitmişti...

Ne yapmalıydım? Derin bir nefes almalısın. Derin bir nefes alıp içeriye girdim.

Erhan Amcanın gözleri bana döndüğünda hafifçe gülümsemiş ve karşısında durmuştum. O gülümsemiyordu.

"Neler olduğunu anlatmak ister misin Masal? Çünkü ben burada neler döndüğünü anlamıyorum."

Yüzümde sahteden sergilediğim mimiklerle kafamı evet anlamında salladım. Başımı hafifçe eğerek utanmış gibi yaptığımda "geç otur." demişti, koltuğu işaret ederek.
Tam karşısına oturduğumda bakışlarımı ellerime diktim.
Derin bir nefes aldım anlatacaklarıma kendimi hazırladım.

"Ben sizden farklıyım..."
Doğruydu.
"Sizin gibi bir hayat geçirmedim. Fakat sizin gibi bir hayatım olsun diye çok çalıştım efendim. Bu hayatta tek güvendiğim şey yaptığım işim ve ailemdir. Aile... benim babam yok."
Bakışlarım şimdi gözlerindeydi. Şaşırmıştı.
"Madem gerçekleri istiyorsunuz anlatıyorum her şeyi...
Benim ailem annem arkadaşlarım ve Boradan ibaret. Benim bu hayatta karşılaştığım en güzel şey Boraydı belki de. Uzatmayacağım, onunla nişanlanmak istiyorum hayatımı güzelleştiren bir insanı kaybetmek istemiyorum. Fakat benim annem bu aralar zor bir dönemden geçiyor. Babam yüzünden."
O benim babam değildi. Bu yalandı.

"O yüzden henüz nişanlanacağımızı söyleyemedim anneme. Bugün yarın öğrenecekti fakat şimdiye nasipmiş."

Gözlerim doldu. Bu da yalandı.

"O kız... Ben o kız yüzünden çok kötü şeyler yaşadım. Ama hiçbir zaman merhametimi kaybetmedim ona karşı. Bunu isteyen bendim."

"Nasıl yani?"

Gözümden akan yaşlar kahkaha atıyordu.

"Bora'dan rica ettim. Bu şirkete girebilmesine yardım etmesi için. Benim adım bildiğiniz üzere Masal fakat bir diğer ismimde Ceyda ve o kız sırf ben olabilmek için kendine Ceyda dedirtiyor. Bunun için mahmede adını bile değiştirtmiş biliyor musunuz? Be- ben artık ne yapacağımı bilemedim. Belki peşimizi bırakır dedim. O yüzden ona yardım etmek istedim. Sizde lütfen bir şey yapmayın kız daha fazla üzülmesin olur mu?"

Ellerimle gözlerimi sildim. Gözyaşlarım parmak uçlarımdaydı, gülümsüyorlardı...

Adamın üzülmüş yüzünü nasıl topladığını izledim sanırım bir meslek avantajıydı.

"Yoldan geçeni şirketimizde çalıştıramayız, böyle bir şey olamaz."

"Aa lütfen merak etmeyin. O kız çok iyi eğitimli yurt dışında okumuş o yönden içiniz rahat olsun."
Bu da doğruydu. Benden daha iyi yerlerde eğitim almıştı.

Adam anladım dercesine başını salladı.

"Lütfen benden bir şey saklamayın bundan sonra. Bunu müdürün olarak söylemiyorum Bora'nın babası olarak söylüyorum. Sende üzülme artık bir caresini buluruz tamam mı?"

Gülümseyerek kafamı tamam anlamında salladım. İnsanlara yalanlar söylüyordum, onları kandırıyordum, duygularıyla oynuyordum. İçim acıyor muydu? Kendimden utanıyor muydum?
Hayır. Artık içimde hiçbir duygu uyanmıyordu. Acımasızlık tüm vücudumu ele geçirmişti.

"Çıkabilirsin misafirlerimiz birazdan gelirler sana bu kadar geç söylediğim için kusura bakma halledebilirsin değil mi?"

"Tabii ki de."

"Güzel."

Derin bir nefes alarak ayağa kalktım ve elimdeki dosyayla derin bir nefes alarak odadan dışarı çıktım. Topuklularımın sesi koridorda yankılanırken başımı dik tuttum. Bir daha kimsenin yanında başımı eğmeyecektim.

Odama girdiğimda bakışlarım boydan boya cam olan ve terasın gözüktüğü duvarıma kaydı. Ceyda manzaradan bakıyordu. Bora yanında değildi, yalnızdı. Merak etmiştim...
Hayatını, neler yaşadığını, ailesini. Böyle bir insan olmasının nedenini. Ne yaşamıştı da bu hâle gelmişti? Her kötü insanın bir nedeni olurdu. O kötülüğü yapması, yaşatması için ne yaşamış olabilirdi?
Beni ilgilendirmiyordu.. her kötü şeyler yaşamış insan kötü olmazdı. Bunu bir neden olarak kullanamazdı. İsteseydi kendisini değiştirebilirdi. Belki de yalnızca şımarıktı.
Kötü şeyler yaşaması, kötü birisi olacağı anlamına gelmiyordu fakat,
Kötü şeyler yaşatmış insan her zaman cezasını çekmeliydi.
Çekmeli ve kendini değiştirmeliydi.

Elimdeki dosyayı açarak içerisine göz attım. Hastalıkları yazıyordu, tabii bir de diyette olduğu. Kendi özel şefini yanında gezdirmeliydi. Bu abuk subuk yemeklerde neydi böyle?

Kalorisi düşük bir menü çıkarttığımda bunu mutfağa bırakmış ardından  odama geri dönmüştüm. Topantı başlamış olmalıydı sunumu Mehmet ve Elif yapacaktı.

Boradan bir mesaj geldiğinde mesajı açmıştım. Ve kaşlarımın çatılmasına engel olamamıştım.

Bora: Babam sana kaç dosya verdi?

Bora: Masal cevap ver çabuk.

Siz: N'oluyor? Bir şey mi oldu? Bir dosya.

Bora: Siktir nasıl! Emin misin!?

Siz: Ceyda verdi bana dosyayı. Ne olduğunu söyleyecek misin!??

Siz: Hey cevap ver.

Siz: Bora cevap versene.

Yukarıda çıkan aramayı hemen yanıtladım.

"N'oluyor?"

"Bir dosya daha varmış. İstedikleri yemekler mi ne. Sen öyle bir dosya almadın mı?"

"Ne! Hayır öyle bir şey yok burada."

"Off abuk subuk konuşuyorlar zaten açık bulmaya yer arıyorlardı mükemmel oldu. Tamam ben halledeceğim sorun değil."

"Nerdesiniz?"

"Ne demek nerdesiniz?"

"Hangi salondasınız?"

"Hayır Masal.."

Telefonu Bora'nın suratına kapatıp ayağa kalktığımda bu şirkette kaç tane toplantı odası olabileceğini hesaplamaya çalışıyordum. İlk katta iki tane ikinci katta üç tane vardı benim bulunduğum kat yani üçüncü katta da 2 tane olduğunu biliyordum. Kendi katımdan başlayarak toplantı salonlarına bakmaya başladım. Bu kattaki odalar boştu fakat bir alt katta ikinci girdiğim odayı doğru tutturmuştum. Bir masaya oturmuş 4 kişinin bakışları beni bulduğunda hafifçe gülümsemiş ve Borayla bakışlarımı kesiştirmemek adına onun oturduğu tarafa hiç bakmamıştım. Adamlar ingilizdi çünkü içeriye girdiğimde Bora'nın aksanlı ingilizcesi odayı doldurmuştu.
Benim ingilizcem mesleğimden dolayı gayet iyiydi fakat biraz ingiliz aksanı üzerine çalışmam gerekiyordu.

Adamların karşısına geçtiğimde önlerindeki yemeklere hiç dokunmadılarını görmüştüm.

"Çok afedersiniz, toplamtınızı böldüğüm için üzgünüm. Sizin gönderdiğiniz listede bir sorun olmuş fakat ben sizler için yeni bir liste çıkarttım. Size istediğiniz yemekleri hazırlatabilirim fakat önlerinizdeki yemekler sizler açısından daha sağlıklı. Şu..."
Diyerek önlerindeki yemeği işaret ettim.
"Sizi çok tok tutacaktır bana güvenin tadı harika. Günde 200 kalori yaktırır."

Kadının gözleri kocaman açılırken tatlı bir yüzünün olduğunu inkar edemezdim. "Lütfen tadına bakın. Ben yine de sizin istediğiniz yemekleri hazırlatacağım."

Kadın yanındaki adama doğru döndüğünda adam omuz silkmiş ardından yemeğinden bir çatal almıştı.
Toplantıyı yemek muhabbetlerinle harika bir hâle getirdin bravo...

Kadın yediği yemeğı ağzında çevirdikten sonra beğendiğini açık eden bir ifadeyle yüzüme bakmıştı.

"Bunun tarifini bana vermelisiniz. Diyet yapmak tatsız tuzsuz şeyler yemekten ibaret değilmiş. Ayrıca daha önce bizimle bu kadar ilgilenen bir şirket olmamıştı çok teşekkür ederiz."

Kadın gülümsediğinde bende genişçe gülümsemiştim. Adamda beğendiğini belli eden bir ifade çıkarttığında diğerleride yemeklerin tadına bakmıştı.

"Rica ederim ben sizin istediğiniz yemekleri hemen göndertiyorum tekrar kusura bakmayın."

Kadın elini kaldırarak beni durdurduğunda "gerek yok." diyerek gülümsemişti. Kafamı hay hay der gibi sallayıp iyi toplantılar dileyerek arkamı döndüm. Borayla göz göze geldiğimizde yüzündeki şaşkın ifadeyle birlikte gülümseyip göz kırpmıştım. Kendi odama döndüğümde telefona gelen mesaj yine Boradandı.

Bora: N'aptın sen?
Bora: Topantı bastın.
Bora: Evet evet cidden toplantıyı bastın.
Bora: Ve o suratsız adamları güldürdün.
Bora: İki saattir gevşek gevşek konuşan adamlar niye sana  gelince süt dökmüş kedi oldu?
Bora: Hayır yani bende mi bir sorun var?
Bora: Ne yaptın ya sen? Ayrıca bu yemekler ne?
Bora: İçine düştüler. Adamlar türk kültürüyle tanıştı inanılmaz.

Siz: Sakin ol.
Siz: Adamlara sadece bir işmiş gibi baktığınız için olabilir mi?
Siz: İnsan onlarda halden anlarlar elbette.
Siz: Ayrıca biraz gülen yüz lütfen. Vallahi iki dakikada ruhum daraldı. Ne o öyle herkes somurtuyordu.

Bora: Onlar yüzünden. Sinir ettiler sabahtan beri. Vallaha zor tuttum kendimi.
Bora: Yemeklerini bitirdiler ben kaçıyorum toplantıya devam edeyim ve şunları bir an önce göndereyim.

Siz: Kolay gelsin.

Telefonumu kapatıp masamın üstüne koyduğumda derin bir nefes aldım. Bir dosya, iki dosya...
Yaptığım bir diğer hataydı.
Bir soruna odaklanıp bana yaklaşan sorunu görememiştim.
Ceyda'nın elindeki ikinci dosyayı göremeyişim gibi.
Her suçlu cezasını çekmeliydi...

Anahtarı kapıdan çıkartıp eve girdiğimde Açelya koşturarak yanıma gelmişti.

"Masal Kumsal delirdi!"
Kaşlarım çatıldığında "N'oldu?"
Diye sormuştum.

"Ne bileyim ben her zamanki gibi uğraşıyordum bununla sonra Kumsal dayanamayıp dışarı çıktı, döndüğünde ruh gibiydi girdi mutfağa yemek yapmaya başladı 3 tane torbayla dönmüş marketten de şu an bir orduyu doyurcak yemeğimiz var ama hâlâ yapmaya devam ediyor."

Yavaşça mutfağa yürüdüğümde Kumsalı, tepesinde topladığı dağınık topuzuyla ve şortlu pijama takımının altına giydiği dizlerine kadar gelen çorapla kek karıştırırken görmüştüm. Alakasız kombinine tuhafça bakarken mutfağa girdim.
"Kuku n'oluyor?"
Cevap vermediğinde bir kez daha seslenmiştim ama o hâlâ hırsla keki çırpıyordu. Omzuna dokunduğumda irkilerek bana döndü.

"Ne oldu?"
"İyi misin sen?"
Kafasını evet anlamında salladığında elindeki kek harcına tuhaf bir şekilde bakmıştı. Ne yaptığının farkında değil miydi?

"Hadi değiştir sen üstünü yiyelim bunları."

"Mahalleyi bizim eve toplasak bitmez bunlar ne diyorsun kızım?" Açelya konuştuğunda Kumsal sakince kek harcını kalıba dökmüştü.

Açelya'ya dönüp çıkalım işareti yaptığımda kafasını tamam anlamında sallamıştı. Kumsal bir şeylere sinirlenmiş olmalıydı sakinleşene kadar bize bir şey anlatmazdı.

Üstümü değiştirdikten sonra salona geçtiğimde Kumsalın bir masayı tamamen doldurmuş yemeklerine gözlerimi büyüterek baktım. Üç kişiydik, sadece üç kişi. Bugün kesinlikle 5 kilo alıp hastanelik olacaktık. Kapı çaldığında yemeklere bakmayı bırakıp silkelendim ve kapıya doğru yürüdüm. Kapının kolunu indirdiğimde karşımda gördüğüm üç adam kaşlarımın havalanmasına neden olmuştu.

"Yemek varmış duyunca hemen geldik." Eren sırıtarak içeri girerken şaşkın şaşkın onlara bakıyordum.

"Kusura bakma bu salak tuttu getirdi bizi. Açelya davet etmişte senin haberin yoktu sanırım?"
Bora konuştuğunda kafamı hayır anlamında salladım.

"Yok gelin yani zaten çok daha iyi olur. Kumsal çok yemek yapmış bitiremeyiz biz onları."

Kafalarını sallayıp içeri girdiklerinde bende kapıyı kapatıp içeri girmiştim. Kumsal masaya bir şeyler daha eklemişti.

"Oha! Bunu biz bile bitiremeyiz."
Eren şaşkınca masaya bakarken diğerlerininde bir farkı yoktu.

Kumsal içeriye içeceklerle girdiğinde gülümseyerek "Hoşgeldiniz." demişti.

"İyi misin sen?" Kaan tereddütle konuştuğunda Kumsal gözlerini devirerek "Neden herkes aynı şeyi soruyor." demişti.

"Hiçbir şey demeyin ve şu sofraya oturun." Açelya gizlice fısıldadığında Bora'nın elindeki içecekleri farketmiştim.

"Alayım mı ben onları?"
Bora şaşkın bir şekilde bana döndüğünde "Unutmuşum." deyip içecekleri uzattı. İki şarap vardı. Bora zengindi tabii. Koskoca avukat adam gidip bimden mevye suyu almayacak herhalde Masal.
Bimin meyve suları çok güzeldi bir kere.

Hepimiz masaya oturduğumuzda Kumsala bakmamaya çalışarak yemeklere dalmıştık. Kesinlikle bir şey olmuştu.

"Aşırı iyi olmuş bunlar eline sağlık." Eren zarzor konuştuğunda Kumsal gülümseyerek "Afiyet olsun." demişti.

Gizlice telefonumu alıp Açelyaya bir mesaj attım.

Siz: Sarhoş edelim.
Siz: Kumsalı.
Siz: Yoksa anlatmayacak bu.

Açelyaya baktığımda tamamen yemeklere gömüldüğünü görmek telefonuna bakmayacağını anlamama neden olmuştu.  Masanın altından ayağımla çaprazımdaki ayağını dürttüğümde birden öksürmeye başlamıştı. Yüzümü elime gömüp kafamı iki yana salladığımda bu gerizekalıya böyle bir şey yapmamam gerektiğini unutmama sinirleniyordum.

"Kim vurdu ayağıma benim?"
"Ben Açi ben yanlışlıkla çarptım."

Kumsala baktığımda önündeki yemekle oynadığını görmüştüm. Bakışlarım Açelyayla kesiştiğinde sadece dudaklarımı oynatarak "Telefonuna bak." demiştim. Açelya telefonunu eline aldığında mesajı okuduğu gibi birden kahkaha atmaya başlamıştı. Gözlerim kocaman açılırken tüm gözler ona döndüğünde 'Allahım ben ne günah işledim' diyerek tavana bakmıştım.

"Ayy pardon pardon ben şey gördüm. Komik video ondan."

"Bana da göstersene." Eren yanında oturan Açelya'ya yaklaştığında Açelya benimle göz göze gelmişti. Göster dercesine gözlerimi kapattığımda telefonu Erene çevirdi. Eren mesajları okumuş ve sonra "Buna mı güldün on saat?"dedi. Açelya gözlerini devirmiş ardından mesaj yazmaya başlamıştı. Erende onun yazdığı mesajı okuduğunda kafasını hayır anlamında sallamıştı.

Açi: Sizce Kumsal sarhoş olur mu? Böyle bir şey mümkün mü?

"Bende bakabilir miyim?"

Bora'nın dibimdeki sesini duyduğumda gülerek kafamı iki yana sallamıştım. Bir şeyi anlayacağız diye girmediğimiz hâl kalmamıştı. Telefonu Boraya doğru çevirdiğimde o da konuşmaya dahil olmuştu. Kumsal bakıyor mu diye kafamı telefondan kaldırdığımla Kaanla bir şey konuştuğunu görmüştüm. Başımı telefona eğerek hızlı hızlı yazmıştım.

Siz: Oyun bulun. Ne bileyim yabancı dizilerde oynarlar ya hani. Ben bilmiyorum en son kızlarla yurtta tombala oynadım ben. Bulun bir şeyler işte.

Bora'nın yanımda gelen gülme sesini işittiğimde kaşlarımı çatarak ona döndüm. Kendini tutamaya çalışıyordu ama gayet başarısızdı. Alnını omzuma yaslayarak yüzünü gizledi ve hâlâ gülmeye devam etti.

"Komik mi? Çok eğlenceli bir kere Allah Allah ya. Ben sizin gibi partiden partiye gezmiyordum Bora bey kusura bakmayın."

Başını kaldırıp benimle göz göze geldiğinde gülmeyi kesip yüzünde kalan hafif gülümsemeyle konuşmuştu. "Bazen nasıl bu kadar masum kalabildiğini sorguluyorum. Hayır cevapta bulamıyorum. Bazen içinden bir canavar çıkıyor onu da tanıyamıyorum. Ama iki hâlinide seviyorum." Gülümsediğimde birkaç saniye süren bakışmamızı Açelya'nın ayağı bozmuştu. İrkilerek telefonuma geri döndüğümde Açelya'nın mesajını görmüştüm.

Açelya: BEN ÇOK YABANCI DİZİ İZLEDİM. O İŞ BENDE.

Açelya: Bakışmanızı bölüyorum ama telefonuna bakarsan bir zahmet bizde yemek yiyeceğiz acıktım.

Siz: Tamam işte hallederiz yiyin yemeklerinizi bende açım.

Telefonu kapatıp yemeklere gömüldüğümde diğerlerininde benden bir farkı yoktu. Afiyetle tüm yemeklerimizi bitirip sofrayı topladığımızda yürüyemeyecek kadar çok yediğimin farkına ancak varıyordum. Hepimiz salonda otururken ara ara bakışlarımız Kumsala düşüyordu. O ise televizyonda öylesine açtığımız bir filmi izliyordu.

Açelya televizyonu birden kapatarak ayağa kalktı.

"Hadi oyun oynuyoruz."

"Açi napıyorsun izliyordum ben!" Kumsal sinirle Açelyaya döndüğünde Açelya onu umursamadan sehpayı ortaya çekmiş ve yere oturmuştu.

"Hadi geçin." Bizde masanın etrafına oturduğumuzda Açelya tekrar kalkarak içkileri getirmiş ardından bardakları masaya dizerek tekrardan oturmuştu.

"Herkes bir soru soruyor. Soruları cevaplayamayan içiyor. Tamam mı?"

"Çakma amerikan dizisi mi çeviriyoruz bune?" Kumsal gözlerini devirerek konuştuğunda Eren "Hadi ya oynayalım n'olcak." diyerek lafa girmişti.

"Hadi ben başlıyorum. En rezil anınız?" Açelya heyecanla konuştuğunda ilk cevap veren Eren olmuştu

"Ben hocaya söverken hocaya yakalanmıştım."

"Ben rezil olmam. Bir şey yaptıysam haklıyımdır." Kumsal cevap verdiğinde gülümseyerek Açelya'ya göz kırpmıştım.

"Haksızlık cevap sayılmaz bu iç."
Açelya doldurduğu bardağı Kumsalın önüne sürdüğünde Kumsal tek dikişte bardağı bitirmişti. Bu kız kesinlikle içkiden etkilenmiyordu.

"Bizim Açelyayla aynı." Utana sıkıla konuştuğumda Açelya hayır dercesine kafasını sallamıştı.

"Biz lisedeyken sınıfta havai fişek patlattık. Sonra içerisi duman altı oldu tabii gerisi de... tahmin edersiniz ki disiplin."

"Oha! Çok iyi fikir ben bunu nasıl düşünememişim." Eren şaşkınlıkla konuştuğunda buna diğer erkeklerde dahil olmuştu.

"Benim yok veya hatırlamıyorum." Kaan konuştuğunda onunda cevabını kabul etmemiş ve zorla içirmiştik.

"Ben..teleferikten düşmüştüm. Kara böyle lap diye sonra beni kurtarmaya gelenlere rezil olmamak için yabancı taklidi yaptım. Bu gerizekalı Eren gelmeseydi bence gayet iyiydim de." Bora utana sıkıla konuşarak Erenin ensesine vurmuştu

Ortamda kahkahaların sesi çınlarken bir sonraki soruya zor geçebilmiştik.

Bir sonraki sonraki soru söylediğiniz en büyük yalan neydi? Hadi bakalım hangi birini seçiceksin. Seç beğen al.

Tabii ki de içtim. Bora da benimle birlikte içti. Mükemmel insanlardık.
Kumsal yalan söylemediğini öne sürerek içerken Kaan da onunla aynı şekilde içmiş ama Açelyayla Eren ne var ne yoksa dökmüşlerdi ortaya.

Gecenin ilerleyen saatlerinde saçma bir şekilde Kumsalı sarhoş etmeye çalışırken biz sarhoş olmuştuk. Kumsalda sarhoştu bu bir başarıydı fakat biz daha sarhoştuk bundan emindim.

"...sonra ayh of adam bana evlenme teklifi etti.." Erenin anlattığı hikayeyi yerde yatarak dinliyordum. Çünkü gülerken düşmüştüm. Bir adam sevgilisi yerine yanlışlıkla Erene evlenme teklifi etmişti.

"Sonra sen de kabul etmiştin gerizekalı." Kaan sırıtarak konuştuğunda kıkırdamaya devam ediyordum.

Açelya çok büyük bir şaşkınlıkla elini ağzına kapattıktan sonra yavaşça Erene  yaklaşıp fısıldamıştı.

"Sen gey misin?"

Bu benim de yerden kalkmam için bir nedendi. Hızlıca yerimden kalkıp bağırdım. Neden bağırdığımı bilmiyordum.

"Oha cidden mi! Benim en büyük fantezim bir gey arkadaşımın olmasıydı ve şu an olmuş mu oldu yani!!"

"Hey hey saçmalamayın gey değilim! Kızlardan hoşlanıyorum ben. Sadece adamın haline acımıştım." Eren tekrar kahkaha attığında üzgünce dudak büzüp Boraya döndüm.

"Gey değilmiş bana gey arkadaş bul."

Bora bir kahkaha attığında aramızda kafası en yerinde olan oydu.

"Tamam yeter! Soru soruyorum."
Açelya ciddileştiğinde sonunda o anın geldiğini anlamıştık bende yerimde dikleşip telefonumdan ses kayıt cihazını gizlice açtım. Çok sarhoştum ve yarın bunları unutmamalıydım.

"Unutamadığınız bir tramvanız veya kötü bir anınız var mı?"

Herkesin bakışları birbirinde dolanırken ilk kim cevap verecek diye herkes birbirine bakıyordu. Sonunda bunu Kaan üstlenmişti.

"Babamın anneme vurması."
Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken Kumsal dışında hepimizin şaşkına uğradığını farketmiştim. Kumsalın eli Kaanın omzunu bulduğunda gözleri dolmuştu. O biliyordu.

"Ben de söyleyeceğim o zaman."
Kumsal tek elini havaya kaldırıp salladığında bu itirafını Kaan bir itiraf gerçekleştirdiği için yaptığını anlamıştım. Kumsal birden gözlerinden yaşlar akıtmaya başladığında şaşkınlıkla ona bakıyorduk.

"Şş tamam anlatmak zorunda değilsin, ağlama."

Kaan şaşkınlıkla konuştuğunda yerde emekleyerek Kumsalın yanına gitmiştim. Bu sefer onun ağlayacak bir omuza ihtiyacı vardı. Kumsalın başını omzuma yatırdığımda yarın bu yaptığımız şeyler yüzünden bize çok kızgın olsada onun iyi olması için bunu yapacaktım.

"N'oldu sana birtanem?"

Kumsal bir çocuk gibi burnunu çekerken ağlamaları yavaşladığında başını omzumdan kaldırmıştı. Kaşları çatılmıştı, bacaklarını kendine çekerek kollarını etrafına sardı.

"Yine oldu. Ben yine gördüm, niye hep ben görüyorum. Neden hep başkalarının acısını paylaşmak zorundayım."

Sırtını hafifçe sıvazlarken çatılan kaşları öfkeli gözleriyle ellerine bakıyordu.

"Masal ben bir çocuğun tacizine şahit oldum."

Nefes alamadığımı hissettim. Bedenimdeki alkol artık bedenimi uyuşturmaya yetmiyordu. Fakat beynim uyuşmuş gibiydi. Tüm algılarım kapanmıştı.

"Yapamadım bir şey. Ben de çocuktum anlamadım Masal. Ben bir bok anlamadım."

Bir hıçkırık koptu boğazından.

"Ne?" Açelyanın şaşkınlık dolu sesi odayı doldururken başka hiçkimseden ses çıkmıyordu.

"Bugün sokakta bir çocuğu zorla çekiştiren bir adam gördüm. Babası sandım çocuğunu eve götürüyor sandım. Ama o çocuk 'yardım edin.' diye bağırınca öyle olmadığını anladım..." Kumsal nefretle başını iki yana sallarken "Bu sefer durmadım. " diyebilmişti.

"Adalet sağlanmayan bir ülkede kendin adaleti sağlamalısın. Ben kendimce adaleti sağladım daha sonra polisleri çağırıp onu başka bir cehenneme gönderdim. Ben o çocuğun bakışlarını unu..unutamıyorum Masal."

Açelya eliyle ağzını kapatarak ayaklandığında kusabildiğine sevinmeliydi ben tüm bu pisliklerle içimde yaşamak zorundaydım. Eren peşinden ayaklanırken Kumsal başını geriye atarak kafasını koltuğa koymuş ve gözlerini kapatmıştı. Sızacaktı ve onun için en iyisi şu an buydu. Dakikalar geçmesine rağmen yerimden kıpırdayamıyor hiçbir şey yapamıyordum. Borayla Kaanında benden bir farkı yoktu.

"Odasına yatıralım mı?" Kaan çenesiyle Kumsalı gösterip konuştuğunda olur dercesine başımı sallayıp ayaklanmıştım. Kaan kumsalı kucağına alıp odadan çıktığında bende Kumsalın odasının kapısını açmış ardından yatağını hazırlamıştım. Yatağın üstündeki örtüyü çektin alt tarafı neyi hazırladın acaba?

Başım dönüyordu ve kesinlikle önümü goremiyordum. Odadan çıkıp içeriye tekrar döndüğümde masanın üstünde kalan son üç bardak içkiyi bitirip kendimi koltuğa atmıştım.

Bora ayağa kalktığında o da birkaç kere sendelemiş ardından gözlerini kırpıştırarak düzgün görmeye çalışmıştı kıkırdadığımda bakışları beni bulmuş ardından o da yanıma gelip oturmuştu.

"Ne kadar mükemmel bir akşamdı değil mi?"

"Her şeye rağmen sizinle bir arada olmayı seviyorum." Gülümseyerek Boraya döndüğümde masmavi gözlerinin şimdi gri renkte olduğunu farketmiştim gözleri renk değiştiriyordu, kesinlikle vampir olmalıydı.

"Bende. Bora ayağa kalkar mısın?"

"Neden?"

"Kalk sen."

Bora ayağa kalktığında kıkırdayıp koltuğa yatmıştım.
"Uykum geldi."

"Beni uykun geldiği icin mi kaldırdin?" Bora şaşkınlıkla konuştuğunda başımı evet anlamında sallamıştım.

Sonra aklıma gelen şeyle gözlerim dolarken koltuktan kalktım. Gözyaşları şimdi bir bir benim yanağımı ıslatıyordu.

"N'oldu şimdi? Sen niye ağlıyorsun?"

"Dünyada o kadar çocuk, o kadar insan varki böyle iğrençlikler yaşayan onlar için ağlıyorum."

Dudağımı büzerek elimin tersiyle gözlerimi sildiğimde beni daha fazla ağlarken gormemesi için yanından geçip odama ilerledim. Sürekli karşısında ağlıyordum.

Odama girdiğimde yatağıma yatmış ve sırtımı kapıya vererek yüzümü duvara dönmüştüm. Uyumalıydım.
Fakat yatağımda hissettiğim kıpırdanma gözlerimi açmama neden olmuştu.

"Benimde uykum var. Uyuyabilir miyim?" Kısık bir sesle konuştuğunda arkamı dönerek onunla yüzyüze gelmek istemiştim. Fakat bunu yapmayarak "uyu" demekle yetindim. Ağlamış suratımı görmesine gerek yoktu.

"İyi geceler prenses."
"İyi geceler ıımmm ağlatıcı insan."

Gülüşünü enseme vuran nefesinden hissetsemde bir şey dememişti. Bence o da ne kadar sarhoş olduğumun farkındaydı. Sarhoş mu? Kim sarhoş, biz mi? Hiçte bile...

Aşırı derecede mükemmel bir uyanış olan yere düşmeyle güne başladığımda kendimi tutamamış yerde uyumaya devam etmiştim. Fakat gözüme giren ışık buna engel oluyordu.

"Güneş be bir git başımdan."
Gitmemişti.
Sinirle oflayıp ayağa kalktığımda odaya göz gezdirmiş ve Boranın odada olmadığını farketmiştim. Yavaşça lavaboya yürüdüm gözlerimi bile açamıyordum. Elimi yüzümü yıkayıp oturma odasına girdiğimde Eren'in ve Kaan'ın dip dibe uyuduğunu ve Eren'in Kaan'ın elini tuttuğunu görmuştüm. Bedenimi saran şaşkınlık dalgasının ardından aklıma gelen gecenin görüntüleri gözlerimin kocaman açılmasına neden olmuştu. Ben yine Borayla uyumuştum. Ne zamandan beri bir erkekle aynı yatakta yatmayı normal karşılıyordum? Bu benim için fazlaydı, bu gerçekten fazlaydı. Bir daha bunu yapmamalıydım.
İkinizde sarhoştunuz.
Yani?
Yani düzgün düşünemediniz rahatla.

Ellerimle yüzümü sıvazlayıp daha çok Eren ve Kaana bakıp gülmek istediğim için odadan çıktım. Dün Erene gey misin bile demiştim. Çok utanıyordum.

Bugün cumartesiydi ve aslında daha uyusam olurdu fakat uyandıktan sonra bir daha uyuma gibi bir alışkanlığım yoktu.
Mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya başladığımda dün gece olanları düşünüyordum. Kumsal'ı...

"Günaydın." Bora gözlerini ovuşturarak mutfağa girdiğinde. Benim yerdeki uykumu görmemiş olmasını dildim. Saçma sapan bir şekilde arada yere düşüp duruyordum.

"Günaydın." Kahvaltılıkları çıkartmaya devam ederken Borada yanıma gelmiş ve bana yardım etmeye baslamiştı.

"Biz gidelim artık dün çok içince gidemedik de. Kusura bakma."

"Ne kusuru ya kahvaltı yapın gidersiniz."

"Birde ben...gelip yattım yanına falan özür dilerim yani... benim kafam yerinde değildi."

"Önemli değil benimde öyle." Bora'ya bakmadan verdiğim cevapla onun ne düşündüğünü anlayamamıştım.

Bora'yı zorla ikna ettikten sonra diğerlerini uyandırmış ve sofraya çağırmıştım fakat dün gecenin yorgunluğu bedenlerimizi şimdi ele geçirdiği için hepimiz zombi gibiydik.

"Beynimde düğünde kendinden geçerek davul çalan amca var." Eren parmaklarıyla şakaklarını ovalarken konuştuğunda gülümsemiştim. Benimde öyleydi.

Kahvaltılarımızı yapmış ardından sofrayı toplamıştık. "Biz gidelim artık." Kaan montunu giyerken Borada ona ayak uydurmuş giyinmeye başlamıştı.
"Eline sağlık dünkü yemekler mükemmeldi." Eren Kumsalla konuşurken Kaanda zorla ona montunu giydirmeye çalışıyordu.

"Afiyet olsun." Kumsal gülümseyerek konuştuğunda biraz mesafeli durması ona dün gece içirdiğimiz icin olmalıydı. Normalde onu durdurabilirdik ama biz durdurmamayı seçmiştik. Yoksa bize anlatmayacaktı.

Erkekler evden gittiğinde ben temizlik yapmaya koyulmuştum annemle konuşmam gerekiyordu. Annemin yanına gitmem gerekiyordu ama ben temizlik yapıyordum. Bence stres attırıcı farklı bir tarafı da vardı.

Akşam olduğunda kızlarla salonda toplaşmüştık ve kimseden çıt çıkmadığı için karşımızdaki televizyonu izliyorduk. Kumsalla konuşmak istiyordum fakat buna cesaretim yoktu. Belkide bunu yapmak istemiyordum. Çalan kapıyla kaşlarım çatılırken kimin geldiğini merak ederek ayağa kalktım.

"Kim bu şimdi?" Arkamdan Açelya'nın sesini hissederken kapıyı açtığımda kapının önündeki kutudan başka hiçbir şey görememiştim.

                                ☆

Maktajını yap
Tırnaklarını  yaptır
Daha fazla koş
Zayıflığını koru
Böylece seni beğensinler
Seni beğeniyorlar mı?

Seksi ol
Utangaç olma kızım
Çıkar üstündekileri
Ait olmak istediğin şey bu
Böylece seni beğensinler
Kendini beğeniyor musun?

Bu kadar çok denemek zorunda değilsin.
Her şeyini vermek zorunda değilsin.
Sadece kalkmalısın.
Tek bir şeyini bile değiştirmek zorunda değilsin.

Denemek zorunda değilsin.

Bu şarkının anlamı o kadar güzel kii buraya koymazsam olmazdı.

Eeee nasılsınız?
Bayramınız nasıl geçiyorr??

Peki bölümü nasıl buldunuz?

Gizemli kutu sizce kimden?

Masalla Bora aynı yatakta uyudu ve bunu kesinlikle ben planlamamıştım...
Yazarken şok geçiriyordum parmaklarım siz neler yazıyorsunuz öylee 😏😶

Canlarım aslında size söylemek istediğim birkaç bir şey var sizden birazcık izin istemek zorundayım geçtiğimiz günlerde dedem vefat etti ve ben koşturmada bu kadar üzüntünün arasında gerçekten kendi işlerime bile zor yetebiliyorum ve yazı yazmak için şu an kafamı toplayabildiğim söylenemez bu bölümüm hazırdaydı ve sizi bekletmeden atmak istedim ama bir sonraki bölüm biraz geç gelebilir bu tabii ki çok uzun bir süre değil ben elimden geldiğince en hızlı şekilde bölümleri yazıp paylaşacağım şimdiden anlayışınız için teşekkür ederim❤

Ramazan bayramınız mübarek olsun herkese iyi bayramlar diliyorum hoşça kalın bitanelerim♡

Continuă lectura

O să-ți placă și

91.8K 6K 16
Eğlencesine yazılan kısa hikaye (SADEM isimli kitabın devam kitabıdır. Kurgular birbirine bağımsız ama ilk kitabı okursanız daha iyi anlarsınız.) İk...
3.4M 169K 67
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
1M 55.9K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
15.3M 615K 54
"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu...