KOKUNUN İZİ

By ldream1928

19.8K 2.1K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

43.BÖLÜM~ Düğüm

197 23 86
By ldream1928

Oy ve yorumlarınızı bekliyorumm
Hatta şu an o oy yıldızına bastınız değil miii?
O zaman keyifli okumalar diliyorumm♡

Abimdi...
Abim değildi...
Yüzler değişiyordu. Gözlerimi açtım orada kimse yoktu. Tekrar  kapattım ve tekrar açtım. Gördüğüm beden irkilememe neden oldu.
"Şşşt benim sakin ol."
Derin derin soluklar alırken abim benim hizama çökmüştü.
"Annem kıyafetlerini almamı rica etmişti bana verdi anahtarı. İyisin değil mi?" Kafamı evet anlamında sallayıp koltukta dikleştim. Diğer herkes hâlâ uyuyordu. Abimin bakışları diğerlerine döndüğünde kaşları çatılmıştı.

"Bunlar kim ve niye gece gece buradalar?"

Soluklarımı yeni yeni düzene sokuyordum. Kaşlarım havalanırken ona bir açıklama yapmak zorunda olmadığımı belli edercesine gözlerine bakmıştım. Derin bir nefes alıp tekrar ayağa kalltığında "Sen annemin kıyafetlerini hazırlar mısın ben karıştırmayayım odayı." demişti.

Kafamı tamam anlamında sallayıp ayağa kalktım ve annemin odasına ilerledim. Annemin kıyafetlerini topladıktan sonra oturma odasına geri döndüğümde herkes uyanmış hatta erkekler ayaklanmış montlarını giyiyordu. Ne ara uyanmışlardı?
Bora'nın bakışları gözlerimi bulduğunda gecenin karanlığında parlayan mavi gözleri odadaki tek canlı şeydi. Fakat o da ayakta uyuyor gibiydi.
"Biz gidelim artık." Mahçup bir sesle  konuştuğunda kaşlarım çatılmıştı. Abime döndüm ve çantayı ona uzattım.

"Siz neden uyandınız, uyusaydınız."
"Ben gideyim." Abim arkasını dönüp kapıya ilerlemeye başladığında Açelya'nın homurdanmaları odayı doldurmuştu.

"Uyandırdı bizi kendisi kaçıyor ya. Gitti güzelim uyku."

Mızmızlanarak odasına ilerlediğinde şaşkınlıktan ne yapacağımı şaşırmıştım. Onları niye uyandırmıştı? Evin kapısının kapandığını duyduğumda bu soruyu ona sormak için geç kaldığımı anlamıştım.

"Masal..ben özür dilerim bu gece için benim yüzümden sizde gerildiniz."
Kaan mahçup bir şekilde konuştuğunda gözlerimi devirmiştim

"Saçmalama olur böyle şeyler siz bizim dertlerimize ortak oluyorsunuz, biz niye olmayalım? Arkadaşız biz, aksine mutlu eder böyle şeyler bizi."

Kaan gülümseyip Kumsala döndüğünde "Biraz gelebilir misin?" diyerek işaret parmağıyla mutfağı göstermişti. Kumsal kafasını tamam anlamında sallayıp mutfağa ilerlediğinde Kaan da onu takip etmişti. Onların arkasından şaşkınca bakarken birkaç saniye sonra omuz silkip Boraya dönmüştüm. Bora dağılmış saçlarını düzeltme gereği duymamış ve açamadığı gözlerini ovalamaya başlamıştı, resmen ayakta uyuyordu.

"Kusura bakma bende uyuyakalmışım, onun sesine uyandım. Sizi uyandırmak istemezdim."

Bora gözlerini açmadan kafasını sağ omzuna yatırdığında karşımdaki tatlı görüntüsü gülmeme neden olmuştu.

"Önemli değil hem biz gidelim artık geç olmuş...çok çok..geç. Oho uyku vakti gelmiş."

Mırıldanarak konuştuğunda  gülmem genişlemişti. Bakışlarım koltuğa düştüğünde tekrar geri uyumuş Ereni gördüğümde ise istemsizce kıkırdamıştım. Kaan tekrar odaya döndüğünde ikisinede kızmış ardından onları uyandırıp zorla evden çıkartmıştı. Gecenin kalanında kızlarla dayanamayarak hepimiz odalara dağılmış ve uyumuştuk. Uyumuştum ve kabus görmemiştim belki yarın görecektim ama bugün görmemiştim benim için önemli olanda bugün ve şu andı.

Tüm bedenime işleyen soğuk, havanın kızıl ışıklarıyla biraz azalmaya başlamıştı. Evden erken saatlerde çıkarak bir kahveciye uğramış ve bomboş sokaklarda dolaşmaya başlamıştım. Sokaklar ıssızken ve güneş henüz doğmamışken başıboş bir şekilde dolaşmak çok huzurluydu. Kadıkoy sahilindeydim. Tek başımaydım. Benim gibi yalnız olan bu sokak aralarında çocukluğumu arıyor, belki de buluyordum. Ama kaybettiğim çocukluğum hiçbir zaman geri gelmeyecekti ve belkide kaybetmekte olduğum gençliğim. Zaman geçiyordu ve zamanın intiharına uğrayan hayallerimin külleri parmak uçlarıma düşüyordu. Rüzgarla birlikte bu sokaklarda başka benliklere karışıyordu.

Şirkete girdiğimde içerisinin bembeyaz aydınlık bir yer olmasına tezat, benim içim kararmıştı. Hızlı adımlarım kimseye rastlamadan ve duraksamadan odamı bulduğunda derin bir nefes alarak masama oturdum ve laptopumu açtım. Bir an önce bitmeliydi, buraya daha fazla gelmek istemiyordum.
Hani korkularının üstüne gidiyordun? Yine kaçıyorsun Masal.
Burası çok boğucu.
Buraya ilk geldiğin gün öyle demiyordun.
Buraya ilk geldiğim gün böyle olacağını düşünmüyordum.
Kendine gel pes etmeyeceğini söylüyorsun ve ertesi gün duygularına yenik düşüyorsun.
Tamam öyle yapacağım yeter ki sus.

Kendi iç sesime gözlerimi devirip kendime neşeli bir şarkı açıp listeyi hazırlamaya başlamıştım. Bir yönden dans ediyor saçma sapan bir şekilde şarkıya eşlik ediyordum aniden duygularım değişiyordu fakat bu şekilde kendimi bir nebzede olsa iyi hissedebiliyordum.

Yine ben aşık oldum
Darmadağın yağmur oldum
Kadıköy sahilinde esti ruhum rüzgar oldum.
(Aydilge-Yine Ben Aşık Oldum)

Hazırladığım liste bittiğinde şarkıyı durdurmuş ardından telefonumu cebime koyarak yavaşça odamdan çıkmıştım. Merdivenleri yavaş yavaş inerek mutfağa ulaştığımda herkesin gözleri bana dönmüştü. Elif genişçe gülümseyip koşturarak yanıma gelmiş ardından birden bana sarılarak yüksek sesle konuşmaya başlamıştı. "Nerelerdesin sen ya! Özledik seni."
Onun sarılışına karşılık verirken mutfaktan bir ses  daha yükselmişti.
"Anaa geliverdi ya bizim gız. Gözümüz yollarda galdı."
Mehmet bana doğru yaklaşırken arkasından da Nursena abla yanıma gelmişti.

Onları uzun zamandır görmüyordum çünkü listeyi onların burada olmadığı saatlerde bırakıp odama çıkıyordum hep. Nursena abla kaşlarını çatıp ellerini beline yerleştirdiğinde korkarak ona bakmaya devam etmiştim.

"Nerdesin sen?"

"Ben yukarıdaydım yani orada oda var, benimmiş o, ondan yani."

Anladım dercesine başını salladı.

"Hani yemek yapmayı öğrenecektin sen? Ne oldu o hırsına?"

"Ben yani buraya..zaten beni burada istemiyordunuz ben yukarıda daha iyiyim yani o yüzden buraya inmiyorum."

"Beceremiyorum demiyorsun da, kim demiş seni istemediğimizi?"

"Siz böyle aynı bu şekil davranınca beni sevdiğinizi düşünmek aptalca olmaz mıydı sizce de?"

Yüzü ifadesi dumura uğradığında ellerini belinden indirip arkasını dönmüştü.

"Yardıma ihtiyacım var yemekler yetişmeyecek giy şuradan bir önlük."

Bu sefer dumura uğrayan bendim.

"Evet evet hadi." Elif çekiştirerek bana bir önlük ve bone verdiğinde kendimi oradan oraya sürüklenirken bulmuştum. Kocaman tenceredeki yemeği karıştırırken ağrıyan kolumla yüzümü buruşturarak kaşığı bıraktım. Bunaltıcı sıcak ve sessizlikten canım sıkılmıştı. Aklıma gelen fikir her ne kadar eğlenceli olsada geri dönen tepkiler ne kadar eğlenceli olurdu bilmiyordum. Ama ben müziksiz iş yapamazdım.

Telefonumu cebimden çıkartıp diğerlerine kısa bir bakış attıktan sonra birden şarkıyı başlatıp telefonu tezgahın üstüne koydum. Kimseye bakmadan yemeği karıştırırken bir yandan dans etmeye başlamıştım. Tabii ki bu dans değildi sadece ritme ayak uyduruyordum.

Hey deli denizde her gece.
Çıktık mehtaba aşk var diye.
Kalmamış kalamışda bile.
Ne bir huzur, ne bir neşe.

Elif birden şarkıya eşlik etmeye başladığında gülümseyerek arkamı döndüm. O benden daha da deliydi saçma sapan hareketler yapıyor fakat çok tatlı duruyordu. Mehmet ise gülümseyerek onu izliyordu.

"Delirmiş bunlar." Nursena abla belli etmemeye çalışsada bıyık altından gülümsüyor hatta farkında olmadan ayağıyla ritim tutuyordu.

Yüreğimi yaktım ben bu gece.
Bir deniz feneri ile.
Sahile vurdum ben bu gece.
Dalga gibi delice.

Bu sefer Mehmette dahil olduğunda üçümüz resmen mutfakta bağırarak şarkı söylemeye başlamıştık. Burası bir iş yeriydi, peki bunun bir önemi var mıydı? Evet. Kesinlikle hayır.
Ben patronun oğlunun sevgilisiydim. Erhan Amca Beyciğim bana torpil geçebilirdi.

Kendimi aşırı enerjik hissederken birinin mutfaktan başını uzattığını görmüştüm fakat o gelen kişi her kimse bizden ürkmüş olmalı ki bir şey demeden kaçmıştı. Şarkı bitip başka bir şarkıya geçtiğinde herkes bir yönden yemek yapıyor bir yönden şarkıyı söylüyordu.

İçinden geleni söyle
Kalırsa yazık olur
Hayata küsüverirsin
Hüzünler seni bulur
(Pinhani-Hele Bir Gel)

Sesim mutfakta çınlarken bu saatte bu koridorda çok insanın olmaması işime geliyordu. Aynı şekilde diğerlerini de caydırdığım için onlarda bunu umursamıyordu.

Bi şeyler yapabilirsem.
Güzel gözlerin için.
Başından geçeni anlat.
Masaldır benim için.

Gülümseyerek Elife bakmak için yan tarafa döndüğümde o gözleri görmüştüm. Masmavi gözlerin sahibi mutfağın girişinde elleri cebinde gülümseyerek bana bakıyordu.

"Aa Bora!"

Donup kaldığımda benimle birlikte iki ses daha duyulmuştu.

"Allah Bora Bey!"

Elif koşturarak tezgahtaki telefonumdan müziği kapatmış tereddütle Boraya dönmüştü.

"Bora Bey biz biraz müzik açtık lütfen kusura bakmayın bir daha ol-"

"Yoo olur." Elifin lafını kestiğimde şaşkınlıkla ve korkuyla birden bana dönmüştü.

"Sorun değil çok eğleniyordunuz.. hatta baya eğleniyordunuz sadece merak ettiğim için bir bakayım dedim."

"Bora takılmaz öyle şeylere sakin olun ya." Gülümseyerek Boraya göz kırptığımda sırıtarak kafasını iki yana sallamıştı.

"Bora mı? Kızım ölüm fermanın yayımlanacak online olarak az sonra. Sussan mı biraz?" Elif dişlerinin arasından kısık sesle konuştuğunda Boraya dönmüştüm. Kaşlarımı kaldırarak "Takılır mısın?" dedim. Bora başını tekrar hayır anlamında salladığında Elife dönmüştüm.
"Bak takılmazmış. Aç müziğin sesi- Bir dakika ya senin odan bu katta değil nerden duydun da geldin buraya?"

Boraya meraklı bir şekilde bakarken "Bazı ispitçi kuşlar haber uçurdu diyelim." demişti. O gelen kadın... kesin o şikayet etmişti. Gözlerimi devirirken Boraya arkamı döndüm.

"Seni tavlamak için başka taktikler denemeli bune böyle taş devrinde mi yaşıyor bu kadın. Yıl olmuş kaç hâlâ aynı taktikler biraz geliştirin kendinizi ya."

"Eminim beni tavlamak için değilde patronla arasını iyi tutmak için söylemiştir Masal."

"Kendi cinsiyetimi bana öğretme lütfen. Patronuyla gereksiz samimiyet kurmak isteyen kişinin iki amacı vardır. Ya patronu tavlamak ya da zam almak. Kadını şirkette daha önce görmüştüm mevkisi fazlasıyla yüksek bu da geriye tek bir ihtimal bırakıyor. Patrona yürümek böylelikle bir taşla iki kuş vurur. Hem para hem geleceğini garantiye almak. Çok banal bu taktikler, eskidi artık. Hayır yani siz salak erkeklerde hemen kanıyorsunuz açın gözünüzü biraz."

Sanane Masal sen niye yükseldin ki şimdi?
Kadına sinir oldum çünkü. Bak bak bak benim üstümden Borayı tavlayacak oldu canım başka?
Sanane.
Saman ye gerizekalı. Sana soran olmadı.

"Durup dururken salakta oldum."

Yemeği karıştırmayı bırakıp arkama döndüm tekrar Borayla göz göze geldiğimizde sessizce birkaç saniye birbirimize bakmıştık.

"Allah yemekler!" Nursena ablayı bile şoka soktun ya helal olsun. Kırk yıllık aşçı yemeği yakıyordu senin yüzünden.

Herkes tekrar yemeklere koşturuken ben kendi hazırladığım çorbadan bir kaşık alıp elimi kaşığın altında akmasın diye tutarak Boraya ilerlemiştim.

"Tadına baksana şunun bi'."
Çorbaya üfleyip biraz soğuttuktan sonra Bora'ya uzatmıştım. Bora çorbayı içip sanki bir  gurmeymiş gibi çorbanın tadına varmaya çalışırken on saniyenin sonunda dayanamayarak konuşmuştum.

"Ee nasıl olmuş?"

"Güzel."

Güzel mi?

"Allah razı olsun çok yardımcı oldun baya açıklayıcı oldu. Ya Bora ben onu mu diyorum. Tadı, tuzu nasıl yerinde mi her şeyi?"

"Tuzsuz zaten ama bunu insanlar kendi inisiyatifine göre eklemeli yani başarılı beğendim."

Gülümseyerek kaşığı tezgaha koyduğumda bir daha Boraya yemek sormama gerektiğini aklıma kazımıştım. Ne dediğini bile anlamamıştım.

Hele bi gel
Uzaklar sana gelir
Sen hele bi gel
Bütün dertler bitiverir

"Tamam sen hadi git artık. Biz müzik açıp dans edeceğiz ve şarkı söyleyeceğiz. Sen patronun oğlusun bunu senim yanında yapamayız. Etik değil bir kere."

Bora ufak bir kahkaha attığımda parmaklarıyla burnumun ucunu sıkmıştı. "Şu an bunu söylemen baya etik oldu prenses. Neyse o zaman ben gideyim de siz de rahat rahat eğlenin"

Elimi güle güle der gibi sallayıp "Bay." dedikten sonra işime geri dönmüştüm. Yemekler yanacaktı şu an onunla konuşamazdım. Bora gittikten sonra üstümdeki bakışlara dayanamayarak diğerlerine dönmüştüm.

Hep seni bulur
Uzun zor sıkıcı günler
Yazık olur
Hadi gel kurtar bizi

"Bora benim arkadaşım şaşırmayın lütfen o kadar."

Hepsinin merak dolu gözleri yanıtını bulunce rahatlamıştı onlara gülümseyip şarkıya eşlik etmeye bir yandan da yemekleri pişirmeye devam etmiştim.

Her şey hazırdı ve kesinlikle terapi gibi geçen sürenin sonuna gelmiştik. Mutfaktan çıkacağım sırada arkamdan birisinin seslenmesiyle durdum. Bu seslenen kişi Yiğit olmasaydı sevinebilirdim.

"Masal, canım beni bekle."
Yiğit yanıma yaklaştığında gözlerimi devirmemek icin kendimi zor tutmuştum.
"Nasılsın, n'apıyorsun?"
"İyiyim odama gidiyorum sen?"
"Bende iyiyim. Özledim seni bugün sana bir süprizim var."
Kaşlarım neymiş o dercesine havalandığında yanıma bir bedenin daha gelmesiyle o tarafa dönmüştüm. Bora kesinlikle olmaması gereken yerde gözlerini Yiğite dikmiş bir biçimde her an kavga etmeye hazırlıklı bir şekilde duruyordu. Gözlerim şokla irileşirken ortama aniden sahip olan gerginlik yutkunmama neden olmuştu. Yiğit'e dik dik bakmaya devam ederken bana bakmadan elindeki dosyayı kaldırıp bana uzattı.

"Bunları imzalaman gerek."
"Tamam imzalarım." Fakat Bora dosyayı bırakmıyordu. Zorla dosyayı Bora'nın elinden aldığımda bakışları sonunda beni bulmuştu. Yiğit aynı sakinlikle ve umursamazlıkla Boraya bakmaya devam ederken ben gözlerimle sakin olmasi için Borayı uyarmaya çalışıyordum.

"Çıkışta seni alırım, sürprizime bayılacaksın güzelim. Görüşürüz."

Yiğit yanımızdan geçip gittiğinde Bora'nın dişlerini sıktığını belirginleşen çene kaslarından anlayabilmiştim. Sinirli bir şekilde sırıttığında öbür tarafa doğru dönmüş ve "Senin çenenin bağını..." diyerek başlayan cümlesini bitirmeden bana dönmüştü.

"Nereye gidiyorsun?"

"Vallahi billahi bilmiyorum bana da az önce dedi işte sürpriz yapacağım diye nerden bilebilirim ki ben?"

Bora birkaç saniye gülümseyerek suratıma bakmıştı ardından "Şimdi nereye gidiyorsun?" demişti.

"Odama."
"Yemek?"
"Atıştırdım bir şeyler." Bora gözlerini devirip kolumdan hafifçe tutarak yemekhaneye beni sürüklemeye başlamıştı.
"Dur dur kolumu bırak bari. Zaten dedikodu çıkarmaya hazır bir şirketiniz var."

Bora yüzüme bakmadan kolumu bıraktığında yemekhaneye girmiş ardından kendimize oturacak bir yer bulmuştuk. Yemekler ben yaptım diye söylemiyordum müthişti.

Gören hepsini sen yaptın sanacak. Altı üstü iki tencere karıştırdın.

Birden Bora'nın yanındaki sandalyenin çekilme sesini duyduğumda bakışlarımı yemeğimden çekerek karşımda oturan Bora'nın yanına çevirdim. Gördüğüm görüntü tüm yemekleri kursağıma dizmişti.

"Selam. Bebeğim nasılsın özlemişim seni." Ceyda Bora'nın yanağından öptüğünde tüm vücudumu bir ürperti kaplamıştı. Koltuk, şirket oda, o adam, Ceyda ve Bora, Otel, Yiğit ve Ceyda, yatak, yatak odası...

Bir insanın bende çağrıştırabileceği en iğrenç şeylerin tümü ondaydı. Bora'nın yüzündeki mimikler bir bir gerilirken yüzüne sahte bir gülümseme kondurmuştu.

"Hoşgeldin."

"Hoşbuldum hoşbuldum. Dedim bunlar yemek yiyor bari yalnız bırakmayayım. Bu samimiyetiniz beni şaşırtıyor."

Benim yüzümde de sahte bir gülümseme belirdiğinde yemeğimi çabukcak bitirip buradan kalkmak istiyordum.

"Üzgünüm seninle samimi olamam ahlaki anlayışıma ters. Sende üzme kendini başka zamana artık." Gayet sakinlikle verdiğim cevap yüzünün düşmesine neden olurken ben sakinlikle çorbamdan içiyordum. Bora'nın şaşkın ve delici bakışlarını üstümde hissederken çorbamdan bir kaşık aldım.

"Tabii başka zamana...da benimle ahlaki anlayışın ters düşüyorsa Bora'yla da düşmesi gerekmez mi canım benim? Sonuçta sevgilinin aldattığı kişinin biricik sevgilisi... yani benden uzak duruyorsan ondan da uzak durman gerekir diye düşünüyorum. Tabii senin namus seviyene ulaşmamız mümkün değil. Ah pardon bu kelime başına çok iş açmıştı değil mi?"

"Yeter." Bora'nın kızgın bakışları Ceyda'ya dönerken onu umursamadan Ceyda'ya bakmaya devam ettim.

Gülümsemem genişlerken işaret parmağımı ona doğru uzattım. "Edebiyat falan mı okudun sen? O cümleyi kurabilmene hayret ettim, ah üzgünüm benim hatam. Sonuçta bu kadar sığ görüşlü ve namus kelimesini ağzına alamayacak bir insan olarak bunları söylemek için iyi yalanlar uydurman ve iyi konuşman gerek, gerek ki inandırıcılığın olsun. Gerçi bak bu konuda pek iyi değilsin inandırıcılık üzerinde biraz çalış sizin işiniz tiyatro çevirmek değil mi? İşini düzgün yap lütfen." Ceyda'ya göz kırpıp sırıtarak ayağa kalktığımda tepsimdeki küçük tuz paketini Bora'nın tepsisine koymuştum.

"Tuzsuz sevmiyorsun ya, kendine tuz almayı unutmuşsun benimkini kullan."

Daha sonra bakışlarım Ceydaya dönmüştü. "Benimkini derken Yiğit'ten bahsetmiyorum benim artıklarımı kullanan sensin işte Bora'yla senin farkın bu. O temiz şeyleri sever sen ise kirli umarım bu farkı edebiyat hocan öğretmiştir...Bay canım."

Tepsimi bırakıp yemekhaneden çıktığımde üstümdeki sakinliğe anlam veremiyordum bu kadar sakin olmam böyle durumlarda sakinliğimi koruyabilmem en sevdiğim özelliğim haline gelmişti. Verdiğim hasar önemli değildi ben hasarsızdım.

Odamda geçirdiğim sürenin ardından  içtiğim sade sert kahve biraz açılmamı sağlamıştı, aksi takdirde uyuyup kalacaktım.

Kapım çaldığında boynumu ovuşturarak 'gel' demiştim. Bora yavaşça içeriye girmiş ardından üç tane dosyayı önüme koyarak odadaki koltuğa oturmuştu. O da yorgun görünüyordu.

"Şunları sisteme kaydeder misin?"

"Olur kaydederim de, sen iyi misin?"

Eliyle  başını ovaladığında yan tarafımdaki beyaz sürgülü çekmeceyi açarak içinden bir ağrı kesici çıkartmıştım. Bir bardak suyu alarak koltuğa ilerlediğimde Bora'nın bakışları üstümdeydi. Yanına oturup suyu ve ilacı ona uzattım.
"Teşekkür ederim."
"Çok mu yoruldun? Sana patronun oğlu torpili geçmiyorlar mı?"
Gülüp ilacı içtiğinda bardağı masanın üstüne bırakıp kafasını hayır anlamında sallamıştı.

"Aksine babam beni eğittiğini düşünüp daha çok iş göndertiyor bana. Üç davaya birden bakıyorum sorun o da değil gelip bir de çocukmuşum gibi beni denetliyor. Ne yapsam yaranamıyorum anlayacağın."

Üzüntüyle yüzüm düşerken anladım dercesine başımı sallamıştım.

"Baban biraz... işkolik mi sanki?"

Sırıtıp "Biraz mı?" dediğinde bende gülmüştüm.

Aklıma gelen fikirle gülümsemem artarken ayağa kalktım. Bakışları beni takip ederken onu omuzlarından tutup koltuğa doğru iktirdim ve yatmasını sağladım. O beni uyutmuştu, dinlenme sırası ondaydı.

Ne yaptığımı anlamış olacak ki itiraz edercesine kaşlarını havaya kaldırmış ve kalkmaya çalışmıştı. "Çok dosya var Masal benim onları yetişirmem lazım."
İnatla onu geniş ve kaslı omuzlarından iktirerek koltuğa yatırmış, kaşlarımı çatmıştım.

"Yarın yaparsın, sevgili babacığın bir gün beklesin dinlenmen gerek."

Kendi montumu da alıp onun üstüne serdiğimde gülümsemiştim. Üstündeki incecik beyaz gömlekle
-ve üstelik kolları kıvrılmış önündeki birkaç düğmesi açılmıştı- üşürdü bende  bu yüzden üstünü örtmüştüm.

"Hadi hadi kapat gözlerini."
"Ama-"
"Ama yok hadi hadi."

Bora ısrarlarıma dayanamayarak gecenin tonlarında gözlerini kapatmıştı. Bende tekrar masama döndüğümde mırıldandığı şeyler yüzümde bir gülümsemeye  neden olmuştu.

"Bana bir şarkı açar mısın? Senin sevdiğin..."

Hiçbir şey söylemeden bir şarkı açtığımda dosyaları sisteme kaydetmeye başlamıştım.

Gece benim olsun,
Tüm yıldızlar senin...
Ve dünyalar sizin olsun,
Tüm yağmurlar benim...
Çünkü sen hissettiğim en güzel anti'deprasansın...

Bu huzurlu hava hiç dağılmasın istemiştim. Bu odada kalayım ve hayatımı burada geçireyim istiyordum.

Şerefe sevgilim,
ben bugün sek içtim sevgini...
Gözlerin uyuşturur hep,
ses tellerimi...

İşim bitmişti ve hatta iş çıkış saati gelmişti fakat Borayı uyandırmak istemiyordum, dinlenmeliydi.

Sana seni nasıl anlatsam bilmiyorum ay..
Daha seni nerelere yazsam,
Hangi yanıma katsam?

Odamın kapısı çaldığında tereddütle Boraya baktım. Uyanmasını istemiyordum. Yavaşça ayağa kalktım ve  kapıyı hafifçe aralayarak gelene baktım. Yiğit! Tabii ya sürpriz...

"Masal hadi çıkalım."
"Ben...tamam bekle geliyorum."

Yiğit anlamasada tamam anlamında başını sallamıştı. İçeriye girip kapıyı kapattığımda montumu giyerek bir not kağıdına Bora için yazı yazıp bırakmıştım.

"Yiğit geldi çıkmam gerek. Seni uyandırmak istemedim dinlenmelisin. İyi uykular."

Kağıdı Bora'nın yanına bırakıp odanın ısısını biraz yükselttim, montumu aldığım için üşüyebilirdi daha sonra yavaşça odadan çıktım. Yiğitle birlikte şirketten çıktığımızda merakla ona döndüm.

"Nereye gidiyoruz?"

"Adı üstünde sürpriz, sabretsen n'olur?"

"Sürprizlerden hoşlanmıyorum."

"Biliyorum."

"Ve hâlâ söylemiyorsun."

Yiğit oflayıp bana döndüğünde birkaç saniye anlam veremediğim duygu yüklü gözleriyle yüzüme bakmış ardından birden beni kendisine çekerek sarılmıştı. Başımın üstünde hissettiğim öpücüğü tüm vücudumun gerilmesine neden olurken kendimi sıkmamaya çalışıyordum.

"Kokunu özlemişim."

Onun kokusunu özlememiştim. O benim kalbimde kokusunun izini bırakmıştı. Yıllarca silinmeyecek bir iz. Kötü hatıralar barındıran bir iz

Benden ayrıldığınde eliyle elimi tutmuş ardından beni arabaya doğru götürmüştü.

"Sinemaya gideceğiz. Uzun zaman oldu seninle film izlemeyeli."

Sinema...
Bir zamanlar onunla gitmeyi en sevdiğim yer...
Daha önce yaptığı teklifini reddetmişim fakat o inatla buraya gelmekte ısrarcı görünüyordu.

Arabaya bindiğimde geçmişteki anılar beynimi meşgul ediyordu. Onunla bir daha sinemaya gitmek istemiyordum.
Zorundasın.
Zorundaydım.

Araba bir AVM'nin önünde durduğunda derin bir nefes alıp emniyet kemerimi çözdüm. Yapabilirdim. Yalnızca 2 saat Yiğit'e katlanabilirdim. Yiğit telrar elini elime kenetlediğinde kendimden tiksinmiştim içimdeki tarifsiz rahatsızlık hissini yok etmeye çalışıyordum. Birlikte sinemanın önüne geldiğimizde seçtiği romantik film için mısır almış ardından içeri girmiştik. Karanlıkta yerimizi bulduktan sonra film başlamıştı o yoktu, bu salonda yalnızca ben vardım ve yalnız başıma film izliyordum. Kolunu omzuma attığında rahatsızca yerimde kıpırdandım sinirlerime hakim olmam gerekiyordu. Filme odaklanamıyordum filmde ne oluyordu? Karanlıktı, bunalmıştım nefes alıyor muydum? Ellerimle oyalanmalıydım dikkatimi dağıtmalıydım. Karanlık beni içine çekiyordu. Kulağımın dibinde hissettiğim nefes kimindi. Nefes alamıyordum. Yiğitin elini yanağımda hissettim. Bana dokunmamalıydı.

"Güzelim sevdin mi filmi?"
"Evet."

Yanağımdaki eli başımı ona doğru çevirdiğinde yakınlığımız midemi bulandırmıştı. Hızlıca geriye çekilip aramıza biraz mesafe açtım. Sinemada birinin telefonu çalıyordu, insanlar ona kızıyordu. Telefonunu açmalıydı.

"Masal telefonun çalıyor."

Telefon benimdi.
Derin bir nefes alıp bakışlarımı çantama çevirdiğimde Yiğitin yanağımdaki eli boşluğa düşmüştü. Çantamdan zorlukla çıkarttığım telefonumun hemen sesini kısarken arayan kişinin abim olduğunu yeni farkediyordum.

"Ben açayım..dışarıda."
"Tamam." Yiğit filme döndüğünde hızlıca yerimden kalkıp çıkışa yönelmiştim. Hissetmiş miydi? Kurtarmıştı.

Aydınlığa çıktığımda vücudumu kaplayan rahatlama derin bir nefes almamı sağlamıştı. Telefonu açıp kulağıma yasladım.

"Ufaklık nasılsın?"

"İyiyim, sen?"

"Bende iyiyim...daha doğrusu değilim. Ben....seninle konuşmak istiyorum böyle olmayalım istiyorum Masal. Biliyorum sen istemiyorsun ama bir kere olsun oturup konuşalım n'olur."

"Olur."

Olur?
Buradan kurtulabilirdim. Abimle yaşayacağım bir konuşma burada Yiğitle oturmaktan daha kötü olamazdı.

"Olur?...mu? Ne? He şey ben o zaman seni alayım mı?"

"Konum at sen, ben gelirim."

"Tamam görüşürüz o zaman."

"Görüşürüz."

Telefonu kapattığımda bir daha içeriye girmeye cesaret edemediğim için Yiğite  gitmem gerektiğine dair bir mesaj atmış ve Avm'den çıkmıştım. Abimin attığı konuma taksiyle birlikte vardığımda buranın o uçaktan indikikten sonra onu getirdiğimiz kafe olduğunu gördüm. Derin bir nefes alıp kafeden içeriye girdiğimde ne konuşacağımızı daha doğrusu konuşacak bir şeyimizin kalıp kalmadığını bilmiyordum.

Bir masada gergin bir şekilde oturan abimi gördüğümde adımlarım oraya ilerledi. Bakışları beni bulduğunda yerinde dikleşmiş kaygılı gözlerle bana bakmaya başlamıştı. Geçip karşısına oturduğumda hafifçe tebessüm etmiş ardından "Hoşgeldin." demişti.

"Ne konuşacağız?"
"Ben...yani.."
"Dur tahmin edeyim annem benimle konuşman için zorladı değil mi?"

Abimin kaşları havalanırken nasıl anladığımı düşündüğüne emindim.

"Evet öyle oldu biraz. Ama ben annemin zoruyla konuşmuyorum seninle gerçekten istediğim için konuşuyorum annemin ki sadece bir tavsiyeydi gerçekten."

Kafamı tamam anlamında salladığımda birden masanın üstündeki gergin duran ellerini benim ellerimin üstüne uzatmıştı.

"Geçmişi değiştiremem elimden hiçbir şey gelmiyor Masal. Ben o ufaklığın yanında olamadım çok geç kaldım ama dayanamadım, ben o evde kalmaya dayanamadım Masal. Çocuktum düşünemedim, bu yaşımda olsam bile vermekten korkacağım bir kararı hiç düşünmeden o yaşımda verdim. Seni de benim peşimden sürükleyemezdim, seni de benimle birlikte sokaklarda sefil edemezdim. Belki kızacaksın ama yine olsa yine seni ardımda bırakırdım ufaklık. Çünkü yaşadığım şeyleri seninde yaşamana katlanamazdım."

Dümdüz surat ifademi koruyarak suratına bakıyordum. Yutkunuşum vücudumda deprem etkisi yaratırken ellerimin üstündeki ellerini düşünmemeye çalıştım. O abi şevkatini düşünmemeye çalıştım.

"Sen beni yanına alsaydın eğer, benim yaşadığım şeylerden ağır şeyler yaşamayacağıma eminim."
Ona doğru eğilerek tüm nefretimle devam ettim.
"Sen beni bu dünyadaki en iğrenç insanla yalnız bıraktın. Evet annem vardı ama annemin kendine iyiliği dokunmuyorken küçücük bir çocuğa nasıl baksındı? Emin ol sokaklar o evden daha güvenilirdi."

Kafasını hayır anlamında salladığında gözlerinin dolması şaşkınlığımın artmasını sağlamıştı. Ellerini ellerimin üstünden çektiğinde ellerimdeki boşluk yine yanlızlığımı hatırlatmıştı. Sweatshirtünün kolunu sıvadığında kolundaki çizikler ve izlerlerle karşılaşmak gözlerimim irice açılmasına neden olmuştu. Bir çiziği işaret etti... gülümsüyordu.

"Sokaktaki ilk düşüşüm. Zabıtalardan kaçıyordum."

Başka bir yarayı işaret etti.

"Dilendiğim bölgedeki çocukların bir daha oraya gelmemem için -orası onların yeriymiş ve ben bunu bu ceza sayesinde öğrendim- bıraktıkaları iz."

Bileğindeki kesik izi...
Orayı atlamıştı.

Diğer kolunu açtığında başka bir yarayı gösterdi.

"Yetimhanedeki ilk kavgam...aynısından karnımda da var."

Alnındaki yarayı işaret ettiğinde "Sokaklarda kaldığım zamanlarda her türlü insanla karşılaştım. Bu da içkili bir adamın onun yerinde uyuyorum diye başımda şişe patlatmasıyla olmuştu." dedi gülüşünü genişleterek.

Gözlerim ne ara dolmuştu? Bakışları tekrar gözlerimi bulduğunda kaşlarını çattı.
"Ağla diye anlatmadım ki. Tamam birazcık beni affet diye anlatmış olabilirim ama ağlama."

Ağlarken güldüğümde onunda yüzünde bir gülümseme peydah olmuştu.
"Peki bu?"
Bileğindeki kesiği işaret ettiğimde yutkunmuş ardından sweatinin kollarını indirmişti.

"Hiçbir zaman hayatımdan vazgeçmedim öyle bir şey düşünme. Bu yanlışlıkla olan bir şeydi."

Anladım dercesine başımı salladım.
"Bir şey yemek ister misin? Sipariş verelim."

"Olur. Kahve olabilir."

Abimle kahvelerimizi içerken ilk defa yabancı biriymiş gibi değilde tanıdığım biriymiş gibi hissetmiştim. Belki bir gün aramızdaki tüm buzlar çözülürdü...

Topuklu ayakkabılarımın sesi mermer zeminde çınlarken büyük terasa çıkıp Bora'nın odasının camdan kapısını tıklattım. Başını dosyalardan kaldırıp gözlerini benimle buluşurduğunda hafifçe tebessüm etmiş ve masasından kalkarak sürgülü kapıyı açmıştı.

"Hoşgeldin."
"Hoşbuldum da n'oldu?"
"Babama söyleyeceğiz şu davet işini, izin vermesi için senin de yanımda olman gerek."
Kaşlarım çatıldığında "Niye ki?" diye sormuştum.
"Birazdan anlarsın."

Birden parmaklarını parmaklarıma kenetlediğinde bakışlarım iç içe geçmiş ellerimize düşmüştü.

Odanın çıkışına ilerlediğimizde kenetlenmiş ellerimiz sayesinde beni de çekiştiriyordu.

"Bora... n'apıyorsun?" Nutkum tutulmuştu, kekelemediğime şükrediyordum çünkü kalbim birden atmaması gereken kadar hızlı atmaya başlamıştı

Odadan dışarıya çıktığımızda hızla etrafı taramıştım, görünürde kimse yoktu.

Birden koridorda gözüken Erhan Amca ve Yasemin Teyze Bora'nın neden elimi tuttuğunu anlamamı sağlamıştı.

"Aa Masal kızım nasılsın?"
Yasemin teyze beni gördüğüne gayet sevinmiş tatlı ifadesiyle konuştuğunda gülümseyerek yanıtlamıştım.

"Çok iyiyim siz nasılsınız?"
"Bende iyiyim kızım."
"Bende iyiyim anne."
Bora konuştuğunda annesi gülüp Bora'nın yanaklarını sevmişti.

"Dosyaları inceledin mi?"
İşkolik Erhan Amca Bey konuştuğunda Bora'nın gerildiğini hissetmiştim.

"İnceledim. Benim size söylemem gereken bir şey var."

Niye çok önemli bir şey açıklayacakmış gibi?
Gergin de ondan.

"Şirket adına bir bağış etkinliği düzenlemek istiyoruz. Şirketteki herkes davet edilecek. Bağışta toplanan paralar ise bir yetimhaneye bağışlanacak. Hem şirketin adına bir reklam olur."

Böyle bir şey olacağını bilmiyordum.
Bakışlarım şaşkınlıkla Bora'ya döndüğünde Erhan Amcanın sesi duyulmuştu.

"Ne gerek var fazladan bütçe harcaması olur."

"Aa niye öyle diyorsun ki canım. Çocuklar güzel düşünmüş."
Yasemin teyze tatlı bir şekilde konuştuğunda Bora'nın farkında olmadan elimi sıktığını hissetmiştim. Baş parmağımla hafifçe elinin üstünü okşayıp onu rahatlatmaya çaliştığımda eli gevşemişti.

"Bilmiyorum düşünürüz."

"Düşünmeyiz. Bu davet olacak. Olmak zorunda...çünkü biz nişanlanıyoruz. Patronun oğlunun nişanı ancak böyle bir davetle kutlanmalı."

Gözlerim kocaman açıldığında  bakışlarım hızlıca Boraya dönmüştü.

"Ne?" Dudaklarımdan benden habersiz dökülen sözcükleri başka bir ses bölmüştü. Bir şeyin kırılma sesi tüm koridorda yankı yaparken şokla irileşen gözlerimi sesin geldiği yöne  çevirmiştim.

"Siz..siz....nişanlanıyor musunuz!? Masal ne demek bu!? Çabuk bana neler olduğunu anlat!"

Beni bölen kişinin annem olmaması için her şeyimi verebilirdim...

                                 ☆

KAOSS

Şimdi ne yapacaklar her şey birbirine girdi değil mi?
Herkese o kadar farklı yalanlar söylediler ki şimdi o yalanlar birbirine karıştı.

Umuyorum ki bölümü sevmişsinizdir. Bölümleri hızlı hızlı yazıp atmaya çalışıyorum çünkü hem sizi bekletmek istemiyorum hem de arayı açarak kitabın eski bölümlerinin unutulmasına neden olmak istemiyorum. Kitabın finalini kafamda oluşturmaya başladım kitaba en uygun sonu bulacağımdan şüpheniz olmasın ♡

Böyle deyince finale çok yakınız gibi oldu ama değil bir süre daha buradayım benden kurtulamazsınız jshdhskskkks

Hoşça kalın mutlu bir gün olsunn❤

Continue Reading

You'll Also Like

288K 18.4K 47
Ölen bir lider ve koltuğuna geçen varisi... En iyiler: #1 - b×b #1- gay #1- boyslove #2 - lgbt #2 - mpreg #2 - interseks #6 - bl #5- eşcinsel
1.5K 889 14
Her Pazartesi yeni bölüm atılmaktadır. 🥰 Başa, en başa dönmek mümkün olsaydı; tekrarlanırmıydı tüm hatalar? Yoksa, yinelenirmiydi bile isteye? Her s...
1M 55.7K 42
Evin ise yediği tokatın şiddetiyle yere düşmüştü. Dudağının kenarı yeni bir darbe alırkende Kazım Ağa saçlarından koparırcasına tutup Evin'i kaldırmı...
GELECEK By VeraHare

General Fiction

138K 7.1K 17
Tüp bebek merkezinde tüplerin karışması sonucu kocası yerine hiç tanımadığı bir adamdan hamile kalmıştı Mahru. #1İhanet/24.5.2024 #1Mahru/24.5.2024 #...