Leucémie ~seongsang~ ✓

By RedamancyHeaven

3.9K 499 566

-tamamlandı- Bu fic kendime ve @ateezquality'e ithaf edilmiştir. Ona aşıktım. Evet bu doğru ama bunu daha... More

Tanıtım
Bir
Üç
Dört
Beş
Altı
Yedi
Sekiz
Dokuz
On
On bir
On iki
On üç
On dört
Final -angst-
Final

İki

227 38 50
By RedamancyHeaven




İyi okumalar ask tanelerim bol ağlayın

Yeosang

Yurdun mutfağına girip kendime bir şeyler hazırlamak için buzdolabına ilerledim. Dolaptan bir şey bulamayınca kenardaki çikolatayı ve çekmeceden bir kaşık alıp salona ilerledim.

Çocukların hepsi oturmuş gülüşerek bir şeyler konuşuyordu. Yanlarına geldiğimi farkedince hepsinin suratı düşmüştü.

Ben anlamadan onlara bir şey mi yapıyordum? Neden bana bu kadar kırıcı davranıyorlardı ki?

"Geldiğin iyi oldu Yeosang, bizde seninle bir şey konuşacaktık..." Joong hyung konuştuğunda başımı sallayıp ikili koltukta oturan Yunho hyungun yanına oturmak için yeltendim ama o kolumu tutup durdurdu.

"Hiç oturma, gidicisin çünkü.." "anlamadım hyung?" Gözlerini devirip omuz silkti. Bakışlarım Joong hyunga çıktığında bana iğrenerek baktı.

"Bir karar aldık. Sadece şirket değil bizde öyle istiyoruz... artık eskisi gibi güzel dans edemiyorsun ve sesini ayarlayamıyorsun. Ve fanlarda seni pek görmek istemiyor..."

Duyduklarım karşısında gözlerim dolarken nefes almak istedim. Derin bir nefes. Ama sanki göğüsüme bir şey oturmuştu.

Başımı hızla iki yana salladım. "Bu ne demek oluyor hyung?" San oturduğu yerden hızla kalktı.
"Ne demek olacak? Artık seni istemiyoruz.. şu etrafına bak... Wooyoung bile artık seni sevmiyor."

Ağlamamak için kendimi sıkarken Wooyoung'a baktım. "D...doğru mu bu?" Wooyoung çiğnediği sakız ile başını salladı. "Evet... artık gitsen iyi olur. Şirkette senin çıkışını verdi, artık yalnız başınasın. Yalnız başına bir çocuk."


Hızla yataktan doğrulurken gördüğüm kabusun etkisinden çıkmaya çalışıyordum. Beni istemiyorlar mıydı? Yetersiz miydim ben? Her şeyi yapmaya çalışıyordum oysaki...

"Yeosang! Kendine gel ve bağırmayı kes!"
Vücudumun sarsılması ile baktığım noktadan bakışlarımı çekip etrafa bakındım.

Karşımda bana bakan 7 çift endişeli gözleri görünce istemsizce gerilmiştim. Rüyamdaki gibiydi... hepsi karşımdaydı.

"Ne oldu bana?" Mırıltı halinde konuşurken dibimdeki Seonghwa hyung derin bir nefes alıp kollarını bana sardı.

"Kabus gördün... şimdi iyi misin?" Seonghwa hyungtan kollarımı çekip başımı salladım.
"Ben üzgünüm sizi de uyandırdım.."

"Önemli değil, iyi ol yeter ki..."

Hepsi iyi olduğumdan emin olduktan sonra odadan çıkarken Yunho ve ben kalmıştık. Rüyamda dedikleri tekrar gözümde canlanırken yatağa yatıp yorganı üstüme çektim.

Hiç oturma gidicisin çünkü...

Gitmeli miydim? Sahi beni artık atiny bile sevmiyor muydu? O kadar mı kötü dans ediyordum... o kadar mı kötü şarkı söylüyordum?

"Yeosang bebeğim bana bakar mısın bi?" Yunho'nun yumuşak sesini duyunca yorganı başımdan aşağıya çekip Yunho'ya baktım.

"Efendim hyung?"
Yanıma oturup elini saçlarıma koymuş ve okşamaya başlamıştı. "Ne gördün bebeğim anlat bana..."

Başımı hızla iki yana salladım. "Hayır hatırlamak dahi istemiyorum..." "Peki... her ne gördüysen o şey asla gerçekleşmeyecek bebeğim.. o sadece berbat bir kabus... uyandın geçti, korkma."
Başımı onaylar anlamda sallarken güvenli elleri gözlerimin kapanmasına sebep olmuştu.

Bir kaç dakika içersinde tekrar uykuya dalmıştım.


Bir hafta sonra

"Yeosang yanlış yapıyorsun!" Joong hyung sinirle bağırdığında dudağımı sarkıtmamak için dişledim. "Üzgünüm bi an sesimi ayarlayamadım.."

Göz devirip sinirle yanımdan ayrılırken ağlamamk için tavana baktım. Abartma Yeosang, bunlar çok normal şeyler.

Herkes pratik odasına gelirken oturduğum köşeden ayağa kalkıp hırkamın önünü kapattım.

"Zaten pratik yapıp terleyeceğiz ne diye giyiyorsun onu?" Joong hyung bana konuştuğunda dudağımı sarkıttım. "Üşüdüm de hyung..." sadece kilo verdiğimi anlayıp benimle daha fazla alay etmenizi istemiyorum. Başını sallayıp onaylarken hepimiz yerlerimize geçmiştik.

Koreografi de Hwa hyung dizime oturup şarkı söylüyordu. İlk hareketleri yapmak için yan yana geldiğimizde derin bir nefes aldım. Güzel hyungum benim.

Dizimin üstüne oturduğunda gülümsedim ve ona baktım. Bir saniye içinde müzik durmuş ve San bana dönmüştü. "Yeosang! Hyunga bakmayı kesip dansa odaklanır mısın?!"

Utancımdan yüzüm kızarırken başımı eğip çocukların dediklerini yapmaya başladım.

Sonunda pratik bittiğinde çantamı sırtıma alıp stüdyonun çıkışa doğru adımladım. "Yeosang nereye? Yemeğe gidecektik hep beraber?"

"Şey ben eve geçeceğim size iyi akşamlar."
"Beraber gidelim işte uzun zamandır yemek yemiyorsun bizimle?" San konuştuğunda derin bir nefes alıp başımı salladım.

Kapıyı kapatıp soyunma odasına giderken duşta olanları beklemek için duvara yaslandım. Wooyoung yanıma gelince gerilsemde belli etmek istemedim.

"İyi misin? Kabus gördüğünden beri pek konuşmuyorsun?"

Başımı sallayıp boşalan kabine girerken iyi olduğuma dair mırıldandım. Kapıyı kilitleyip çantamı kapının arkasına astım. Burda giyinmeliydim. Onların yanında giyinmezdim.

Yani normal zamanda giyinirdim ama, şu an zayıfladığımı anlamalarını istemiyordum. Ha birde vücudumdaki anlamsız morlukları.

Duşun sıcaklığını ayarlarken üstümdekileri çıkartıp askılığa astım ve sıcak suyun altına girdim. Elimi karnımdaki morluğun üzerine koydum, hafifçe ovuşturduğumda dudağımdan acı bir inleme kaçmıştı. Hızla elimi çekip bacağımdaki morluklara baktım. Sanırım bir yere vurmuştum. Gözlermi kapayıp suyun yorgunluğumu almasını diledim.

Tanrım tam şu an beni yanına almaya ne dersin?

"Yeosang! İyi misin?!" Kapının hızla vurulması ile kendime geldim. Su hala başımdan akıyordu tek sıkıntı yere düşmemdi.

"Yeosang ses vermezsen kapıyı kıracağım!" Yunho hyungun endişeli sesi kulaklarıma dolduğunda hızla kendime geldim. "İ..iyiyim sakin ol."

"Tanrım... niye 1 saattir çıkmıyorsun?!" "Çıkıyorum şimdi hyung."

Suyu kapatıp havlumu vücuduma sardım. Güzelce kurulandıktan sonra eşofman takımımı giyip şapkasını kapattım ve eşyalarımı alıp duştan çıktım.

Y.n duşu giyinme kabini ile birlikte düşünün

Yunho bana hızla sarılırken kollarımı belime sarmaması için engel oldum. "Şey hyung ıslağım ya sarılma istersen..."

Yunho kollarını benden çekerken Woo uzanmıştı ama aradan sıyrılıp dolaba ilerledim. Telefonumu elime alıp çıkışa doğru ilerledim. "Ben sizi dışarıda bekliyorum."

Hızla dışarıya çıkarken arkamdan seslenmelerinş umursamadım. Şu an tek düşüncem nasıl yemek yiyeceğimdi.

Uzun süredir sadece atıştırmalıklar ile yetiniyordum ve haliyle midem aşırı küçülmüştü. İstesemde bir şeyler yiyemiyordum. Doktora gitmeyi düşündüm ama sonra gerek olmadığına emin oldum.

Ne diyecektim midem yemek almıyor mu? Götüyle gülerdi herhalde.

"Yeosang bak buraya!" Duyduğum sert ses ile o tarafa dönmüştüm. Yunho hyung bana kaşları çatık bakarken onu kızdırcak ne yapmış olabilirim diye düşünmedim değil. O her zaman pozitif sürekli güler yüzlü birisiydi.

"Efendim hyung?" Yanıma gelirken ellerini yüzüme yaklaştırdı. Yüzümü avuçlarken göz altılarımda baş parmağını gezdirdi. "Sen zayıfladın mı?"

Gözlerimi kaçırıp başımı iki yana salladım. "Hayır hyung hatta tam tersi kilo aldım belli olmuyor mu?"
Başını iki yana sallarken çocukların geldiğini görünce Yunho'nun ellerinden sıyrıldım.

Zorla gülümseyip onlara bakarken hepsinin endişe ile bana baktığını görmüştüm. Göz devirirken çantamın kolunu düzelttim. "İyiyim, merak etmeyin sadece bi an başım dönmüş... gece biraz uyuyamadım şu kabus yüzünden."

Joong hyung kolunun altına beni çekerken, "İstersen bir psikoloğa gidelim?" "Ah saçmalama hyung geçer bir kaç güne etkisi.. hadi gidelim yemeğe çok yorgunum eve gitmek istiyorum."

Hepsi beni onaylarken yakınlarda bir yere geçmiştik. Yemekler gelene kadar nasıl oldu bilmiyorum ama Woo yanıma gelmiş ve benimle muhabbet etmeye başlamıştı. Sanırım bir yıl sonra doğru düzgün ilk defa konuşuyorduk.

Teşekkürler Tanrım.





Nasıl gidiyor?
Gitmiyor

Teşekkürler bu kadar boş yaptım gidiyim diğer ficlere yazayım öptüm

Continue Reading

You'll Also Like

2.6K 171 17
Jeffbarcode Kimchay Mini story
1K 177 9
beomgyu: ya ben bir askerin koluna dikiş atıyordum bu başladı bana saydırmaya tutturmus bir de mesleğini yakıcamm yani bir saygısızlık yapmamışım...
18.7K 2.4K 15
Mark, her zamanki gibi evde tek başına doğum gününü kutluyordu. Sessizliği, çalan zilin sesiyle bozuldu. Kapıyı açması ise her şeyin başlangıcıydı. ...