œil | hyunlix

By faallera

321K 22.8K 37.4K

"eyeliner'ımı çekebilir misin?" "bunu yaparken kucağına oturabilir miyim?" hwang hyunjin & lee felix, düzyazı... More

giriş
bir
iki
üç
dört
bes
altı
yedi
sekiz
dokuz
on[m]
on bir
on iki
on üç
on dört
on bes
on altı
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi bes | final
not

on yedi

8.2K 633 710
By faallera

the neighbourhood - reflections

"sevgilim, bu buraya nasıl, iyi mi sence?"

"iyi bebegim de, şu tarafa, şöyle sola doğru çevir biraz."

felix sevgilisinin dediğine uyarak vazoyu çevirdi.

"evet şimdi daha iyi."

"e bitti o zaman." dedi felix,
vazoyu yerleştirdikten sonra.
hyunjin de o sırada tabloyu asıyordu.
tabloyu astıktan sonra ellerini sanki toz varmışcasına birbirine sürttü.
ardından usulca sevgilisinin yanına adımladı. felix girişte, bir kat yukarıda, duruyordu ve böylece salon daha iyi gözüküyordu.
kolunu sevgilisin beline atıp kendine doğru çekti. ikisi de beraber dekore ettikleri salona dikkatlice göz gezdirdi.
ikisinin de zevklerinin karışık uyumu hakimdi salona, yatak odalarına.
kısacası evin her yerine.

hyunjin'in hiç beklemediği anda felix,
sevgilisinin önüne geçip kucagına tırmandı, ardından bacaklarını hyunjin'e doladı.
burnunu sevgilisin boynuna sürttü, öptü.

"çok yoruldum."

felix'in kalın sesi, yüzü hyunjin'in boynuna gömülü olduğu için daha  kalın ve pürüzlü çıkmıştı.

"kedi gibi"

diye düşündü hyunjin.

ardından ellerimi felix'in kalçasına sabitleyip büyük kahverengi koltuğa kucağında felix ile birlikte oturdu.

"yorulduk, ama değdi sevgilim. baksana."

gözlerini felix'ten çekip salonda gezdirdi tekrardan.

ömrümün sonuna kadar burada sevgilisiyle yaşamak istiyordu.
hatta bazen elinde olsa felix'i kendine hapsetmek istiyordu. düşününce kulağa korkunç geliyordu ama art niyetli değildi sonucta.
kıskanıyordu.
korkuyordu ona bir şey olmasından.
felix,
sanki porselen bir bebek gibiydi.
dikkatle baksan çatlayacak,
herhangi bir rüzgarda kırılacak.
çok da güzeldi.
en güzel şeydi.
hyunjin'in bu kısacık ömründe gördüğü en güzel şey.
ona ait olan, onu seven en güzel varlık.
dışardan bakıldığında ne kadar kırılgan ve naif gözükse de felix,
gördüğü en tutkulu, en özgüvenli  insanlardan biriydi.
elinde olsa tapardı sevgilisine.

"sanırım tanrı gerçekten de var. tanrı var ve felix onun yarattığı bir sanat eseri."

"hayatımın sonuna kadar seninle burada yaşamak istiyorum."

hyunjin sonunda aklındakilerden sıyrılıp konuşmuştu.

sevgilisi böyle konuşup, bu tarz söylediği zamanlar, felix nutkunun tutulduğunu düşünüyordu.
aklından ona ne kadar hayran olduğunu, onun mükemmel bir insan olduğunu, onu çok sevdiği hakkında binbir şey geçiyordu.
ama aklından geçen o kelimeler, o cümleler bir türlü ağzından can bulup çıkamıyordu.

o da dudaklarını kapattı sevgilisinin dudaklarına.
ayrıldıklarında arkasındaki sehpaya uzanıp hyunjin'in hep kullandığı, sabah evi düzenlemeye başladıklarında kırmızı dudaklarına sürüp masaya koyduğu lip balmı aldı.

yavaşca kapağını açtı.
o sırada hyunjin de yüzündeki sırıtışla, dikkatlice sevgilisini izliyordu.
hyunjin'in kucağında sürtünüp biraz daha ileri kaydı felix.
ardından lip balmı dikkatlice sürdü dudaklarına.
sanki dünyadaki en önemli işi yaparcasına.

"çok detaycısın."

"shh, hyunjin konuşma bozuluyor."

"seni seviyorum." dedi bu sefer de hyunjin.

"ben de seni seviyorum."

felix lip balmın kapağını kapatıp. koltuğun herhangi bir yerine koydu.

ardından kollarını hyunjin'in boynuna doladı.
hyunjin de felix'in belindeki ellerini sevgilisin kalçasına indirdi.

felix hyunjin'in hem lip balmadan, gel hem de birkaç dakika önce gerçekleşen öpüşmelerinden dolayı kırmızı olan dudaklarına tekrar kapandı.
yavaş yavaş öpüyordu kiraz dudakları. tadını çıkararak.

ayrıldıklarında hyunjin uzanıp sevgilisinin dudaklarına öpücük kondurdu.

felix sevgilisinin kucağından inip koltukta yanına sokuldu.
ardından felix kafasını havaya kaldırıp "of"ladı.

hyunjin kafasını sevgilisine döndürüp "noldu." dedi.

"bugün, son gün, yayınevine göndermem gerekiyor kitabın çevirisini."

"kaç sayfa kaldı."

"hatırlamıyorum bebeğim ama sanırım 17'ydi."

"geçe kalma sevgilim hadi kalk bakayım." dedi hyunjin.
sevgilisinin ellerini tutup onu kaldırmaya çalışırken.

"şirkete gitmeyecek misin?"

"gitmeyeceğim, dosyaları gönderdi jiwon. bayağı bir üstünde durulması okunması gereken şey var.
hem, gitmeye meraklı olmadığımı biliyorsun."

üst kata çıktıklarında felix bilgisayarını, kitabının ve gerekli birkaç şeyi daha alıp,
odalarındaki küçük balkona geçti.
hyunjin ise evde çalışmak için ayırdıkları odaya.

_______________________________________

felix, kahvesinin son yudumunu içip,
kupasını önündeki masaya koydu.
bacaklarını örttüğü örtüyü toplayıp koltuğun köşesine koydu.
aykalanıp çıktı balkondan.
hyunjin'in oldugu odaya gidip kapıyı çaldı. hyunjin içerden gelmesi hakkında bir şeyler söylediğinde içeriye girdi.

hyunjin kapıya dönüp felix'e baktı.
ardından gözündeki gözlükleri çıkarıp masaya koydu.

"sevgilim ara vermedin mi sen, gözlerin kıpkırmızı olmuş."

hyunjin uzun parmaklarıyla gözlerini ovuşturdu.

"zaman hızlı geçmiş." dedi. omuzlarını silkerek.

"daha çok mu?"

hyunjin mızmızlanarak onayladı sevgilisini.

felix kapıdan konuşmayı bırakarak sevgilisine yürüdü.

hyunjin'in alnına öpücük kondurup omuzlarına masaj yapmaya başladı.

"istediğin bir şey var mı?"

"öpücüğümü verebilirsin."

hyunjin kafasını arkaya eğdi.
felix de çenesini öptü hyunjin'in.

"gidiyorum ben."

hyunjin felix'in bileğini tutup kendine çevirdi, dudağın kenarını öpüp,

"şimdi gidebilirsin,
gitmemeni tercih ederim gerçi ama."

felix güldü.

"sen şurada otur. ben de seni izleye izleye çalışayım hm?"

"çalışabileceğini mi düşünüyorsun."

"denesek?"

"e iyi bakalım kitap okuyayım ben de bari, bekle alıp geliyorum."

felix odasından kitabının ve telefonu alıp hyunjin'in yanına geldi. ardından koltuğa oturup kitabında ayracın oldugu sayfayı açtı.

"hadi hyunjin dön önüne."

"tamam, bak döndüm."

felix kitabını okumaya devam ederken ara sıra hyunjin'e bakıyordu.
birkaç kez göz göze gelmişlerdi.
felix son göz göze gelmelerinde öpücük atmıştı hyunjin'e.

hyunjin gözlüğünü çıkarıp seslice masaya koydu.

felix dalga geçercesine,

"sen bana cidden aşıksın he." dedi.

"öl desen ölürüm, sen ne diyorsun."

shh, şaka yaptım, bak ben çıkıyorum şimdi, akşam yemeğine bir şeyler hazırlayacağım."

"beraber yaparız, bosver."

"sen çalışmana bak"

felix kapıyı kapayıp mutfaga indi.

mutfakta biraz oyalanıp, yemekleri hazırladı. sonlara doğru hyunjin yardıma gelmişti.
çalışmaya başladıklarında saat geç olmuştu zaten.
şimdiye ise hava çoktan kararmıştı.

kurudukları masaya oturup yemeklerini yediler.

"bebegim az yedin?"

"hiç bakma hyunjin çok bile yedim."

"peki, peki"

yemekten sonra sofrayı toplamaya koyuldular. felix aklındaki planın bozulmaması için zorla salona gönderdi onu.

mutfağın salona bakan pencereye benzeyen büyük aralığından içeriye baktı.
hyunjin koltukta oturmuş telefonuyla ilgileniyordu.

felix, dolabın arka tarafına doğru koyduğu pastayı çıkardı dikkatlice.
üzerine mumları dizip dikkatlice içeriye geçti.

uzanıp tek eliyle lambayı kapattı. hyunjin kapanan lambayla o tarafa döndü.

felix'i ve elindeki pastayı gördü. ayağa kalktı.
ardından saatinden tarihe baktı.

doğum günüydü.

felix dogum günü şarkısını söylemeye devam edip hyunjin'in önünde durdu.

hyunjin gözleri dolmuştu.
mumların ışıklarıyla pırıl pırıl parlıyordu küreleri.

başını yana eğip, istemeden dudaklarını büzdü.

"ağlamak yok." diye fısıldadı felix.

"hadi üfle, dileği unutma."

hyunjin gözlerini kapatıp, dilek tuttu.
o sırada bi damla yaş düştü.
mumun ışığında parıldadı.
felix uzanıp tek eliyle sildi hyunjin'in gözyaşını.

hyunjin mumu üfledi. felix pastayı masaya bırakıp, ayaklarını kaldırarak hyunjin'in boynuna atladı.

"iyi ki doğdun sevgilim."

diye fısıldadı hyunjin'in kulağına.

sıkı sıkı sarıldılar, daha sonra pastayı kestiler.

"ilk dilim senin."

"neden?"

"hyunjin ilk dilim dogum günü sahibinindir bilmiyor musun?"

"peki öyleyse."
deyip iki tabağın yerini değiştirdi.

pastaları bitmiş, öylece otururken felix konuştu.

"neden bu kadar şaşırıp duygulandın ki?"

hyunjin bir şey söylemedi.

"unuttum deme."

"unuttum."

"anlamıştım zaten."

"boşver, sen yanımdasın, bak ne güzel kutladın, teşekkür eder bebeğim."

"yarın çocuklarla da kutlayacağız.
sana sürpriz yapacağımı söyleyip rica ettim çocuklardan."

"kutlayalım bebeğim."

_______________________________________

kadehlerin çarpışma sesiyle gülümsedi ikisi de.

sırtlarını yatak başlığına yaslamış, karşılarındaki büyük camdan dışarı bakarken, bir yandan da şaraplarını yudumluyolardı.
saat çoktan gece üç olmuştu.
felix hyunjin'e ısrar edip o uykuya dalana kadar uyumayacağını söylemişti.
hyunjin şarabının son yudumunu alıp kadehini komodinie bıraktı.

ardından felix'in göğsüne koydu başını.
felix de hemen sevgilisinin saçlarıyla oynamaya başladı. uykuya dalabilmesi için.

"yongbok."

boğuk sesiyle konuştu hyunjin.

"efendim bebeğim?"

"şarkı söyler misin?"

"söylerim tabii."

felix aklına gelen ilk şarkıyı söylemeye başladı.

şarkının sonuna geldiğinde hyunjin'in uyuduğunu fark etti.
son kısmı sessizce mırıldandı.

i just really love you,
you're the only reason why,
i really love u.
when i see your smile,
i just can't enough and
i can't live without you.
baby, i just really love you.

ardından kulağına eğilip fısıldadı.

"iyi ki doğdun sevgilim."





















asklarım merhaba🥺🥺🥺
uzun zaman sonra en içime sinen ve en uzun bölümlerden oldu.💗
uzun oldugu için kontrol etmedim gözlerim acıdı artık hatalarım varsa görmezden gelin lütfen 😣😣

dünyanın tüm güzel sıfatlarının toplandığı, hayatımın anlamının dogum günü✨💓💓💖💓💖💓💌💓💘💓💖💓💗💓💗💞💓💗💓💗💓💖💞💗💗💗💞💘💖💖

tam olarak bu😭😣😣🥺😣🥺




Continue Reading

You'll Also Like

112K 6.3K 22
aile kurgusudur klasik bir şey yazıyorum umarım beğenirsiniz
129K 6.4K 37
Hayatta kalmaya çalışan bir Melih ve onun zorbası Arda. Keyifli okumalar dilerim ;) 11.01.23 _ ?
217K 14.9K 35
Üniversite okumak için taşındığım şehirde mahallenin yavşağına aşık olacağımı nerede bilebilirdim...
109K 10.5K 17
Kekojin5848: Naber cigerim Kurabiyecik: Yanlış kişi sanırım Kekojin5848: Doğru kişi gurabiyem -Yan shipler: 2min, minsung, seungbin -Texting -Argo iç...