TUTSAK

By Estellaes

1M 33.2K 18.4K

"Benden seni özgür bırakıp gitmeni isteyeceksin ama bu mümkün değil" "Neden? Polise ihbar etmeyeceğim benden... More

1-✴Siyah Gökyüzü✴
2-✴KARANLIK SOKAK✴
3-✴TUTSAK✴
4-✴HAYAL✴
5-✴Mavi ve Gri✴
7- ✴HUZUR✴
8-✴ACI✴
9-✴KORKU✴
10-✴OYUN✴
11-✴SOĞUK✴
12-✴KURTAR BENİ✴
13-✴İYİ GÜN✴
14-✴KALP KIRIKLIĞI✴
15-✴TANIŞMA✴
16-✴KAPALI KAPI✴
17-✴ÖLÜM✴
18-✴RÜYA✴
19-✴Yeni Ev✴
20-✴KISKANÇLIK✴
21-✴ÖPÜCÜK✴
22-✴YENİ ARKADAŞ✴
23-✴AŞK✴
24-✴Beklenmedik Soru✴
25-✴Seni Seviyorum✴
26-✴KİLİTLİ KAPI✴
27✴AVCI✴
28-✴GURUR✴
29-✴ÖZLEM✴
30-✴BİR UMUT✴
31-✴OKUL ÖZLEMİ✴
32-✴BASKIN✴
33-✴Okul Alışverişi✴
34-✴ENDİŞE✴
35-✴OKUL✴
36-✴ŞÜPHE✴
37-✴Kulak Misafiri✴
38-✴GEÇMİŞ✴
39-✴İHANET✴
40-✴HATA✴
41-✴YOKLUK✴
42-✴UYANIŞ✴
43-✴Efsun'lu Gece✴
44-✴SÜRPRİZ TEKLİF✴
45-✴KARAR✴
46-✴YÜZLEŞME✴
47-✴Mutlu bir gün✴
48-✴DÖVMECİ✴
49-✴Yeni Başlangıç✴
50-✴Final✴
51-Özel Bölüm Part-1 🦋Kaybetmek🦋
52-Özel Bölüm Part- 2 🦋-Özgürlük-🦋
53-Özel Bölüm Part-3🦋Masumiyet🦋
54-Özel Bölüm Part-4 🦋Solan Çiçek🦋
55-Özel Bölüm Part-5 🦋 Belirliliğin belirsizliği 🦋
💮Yeni kitap duyurusu💮

6-✴MAVİ GÖKYÜZÜ✴

34.2K 1K 756
By Estellaes

"Huzur gökyüzünde.
             Gök, gözlerinde"

____________________💦

Sabahın ısrarcı ışıklarına karşı gözlerimi açmamak için inatlaşıyordum. Usulca gözlerimi açtığımda odanın içindeki gün ışığı içimi huzurla doldurmuştu.

Yatakta doğrulup içime derin bir nefes çekip geri üfledim. Bugün işimin ilk günüydü. Saate baktığımda 7'yi çeyrek geçiyordu. Erken uyanmış olmalıyım ki kimseden ses çıkmıyordu.

Yataktan kalkıp banyoya girdim. Aynadan kendime baktığımda göz altım uykusuzluktan hafif şişmiş, yüzüm ise solgun duruyordu. Daha fazla bu halime bakmak istemedim. Elimi yüzümü yıkayıp havlu yardımıyla kurutup odaya geçtim. Yatağın kenarına bıraktığım valizime ilerleyip içinden kısa kollu, yarım kazağımı ve siyah pantolonumu cıkardım. Üstümdeki geceliğimi çıkarıp hazırladıklarımı giydim.

Aynanın karşısına geçip göz altlarımı kapatmak için hafiften kapatıcı sürüp, düz saçlarımı da salık bıraktım. Tekrar valizimin yanına gidip içindeki eşyalarımı çıkartıp yerleştirdim. Son olarak makyajlarım kalmıştı. Onlarıda masanın üzerine dizip bitirmiştim. Artık aşağı inebilirdim. Kapıya ulaşıp çıktım.

Merdivenlere ilerleyip aşağı indiğimde etrafta kimsecikler yoktu. Mutfaktan gelen su sesleri ile adımlarımı mutfağa yönelttim. Tuğçe'yi beyaz, vücudunu saran mini eteğin içine sıkıştırdığı kırmızı tişörtüyle, kahvaltı için hazırlık yaparken buldum.

"Günaydın Tuğçe."

Arkasını dönüp gülümsedi.

"Günaydın."

"Yapabileceğim bi şey var mı?"

"Evet var sebzeleri doğrayabilir misin? Ben de o sırada omlet yapacağım."

"Peki."

Tezgahın üzerindeki sebzeleri beyaz bir kaba koyup iyice duruladım. Tezgahın köşesinde duran kesme tahtasını alıp çeri domatesleri ortadan ikiye bölüyordum.

"Efsun, ben gidip sofrayı kurup geliyorum."

"Tamam."

Önüme döndüm. Domatesleri bitirip salatalığı elime almıştım ki ensemde
Bir nefes hissettim. Başımı arkama çevirdiğimde Ali dibimde durmuştu.

"Günaydın Efsun."

Nefesini dudaklarımda hissettim.

"Günaydın."

"Aaa, Ali bey! uyanmışsınız. birazdan kahvaltı hazır olur."

Bakışlarım Tuğçe'yi bulduğunda Ali'nin gözlerinden gözlerini ayırmıyor, adeta kıskacına almış gibiydi. Yönümü Ali'ye çevirdiğim de irkildim. Gözlerim az önce maviliklerinde takılı kaldığından üst kısmının çıplak olduğunu farketmemiştim.

"Ben üstümü giyip geliyorum. Her şey hazır olsun. Şirkete gitmeliyim."

Tuğçe "Tabi efendim." diyerek gülümsedi. Ali Tuğçe'yi umursamamıştı ve gitmeden önce bakışları beni bulmuş ardından mutfaktan çıkmıştı. Ben ise elimde salatalıkla kalakalmıştım. Tuğçe ise;

"Hadi Efsun. Hızlanır mısın? Çok yavaşsın." diyip bana göz devirip masanın üstündeki suyu alıp çıktı.

"Noluyo bu kıza, neye atarlandı ki şimdi?" diye mırıldanırken önüme dönüp sebzeleri hemen doğrayıp tabaklara koydum. Tabakları alıp masaya götürmek için mutfaktan çıktım.

Masa da Ali ve Yavuz oturuyordu.
Yanlarına yaklaştığım da ikisinin bakışları da bana çevrildi. Buna karşılık gözlerimi tabaklara dikip her birini yanlarına bırakıp mutfağa yürüdüm.

Mutfağa girdiğimde derin bir nefes aldım. Bu ikisinin bakışlarından bile bu kadar tırsarken nasıl burada çalışacaktım?

Tuğçe'nin seslenmesiyle arkamı döndüm.

"Efsun, biz burada masa da kahvaltı yapacağız. Hadi sofrayı kuralım."

Başımı sallayıp tezgahta kalan sebzeleri masaya bıraktım. kısa bir arayıştan sonra bardakları da masaya bıraktım. Geri kalanını da Tuğçe bırakmıştı. Masada karşılıklı yerimizi alıp oturduk.

Çatalımı peynirin bir dilimine batırıp yedim.

"Efsun?"

"Hım?"

"Ali bey, seni niye bi anda işe aldı?"

"Anlatsamıydım acaba? patronun nasıl biri olduğunu biliyormuydu ki."

"Anlatmasam, bende kalsa?"

"Ama çok merak ediyorum. Ali bey, buraya kimseyi getirmezdi."

"Görmemem gereken bir şeyi gördüm. Bu yüzden beni buraya getirmek zorunda kaldı."

"Neden kapalı anlatıyosun? Aç şunu. ne gördün?"

"Tuğçe, seni ilgilendirmeyen şeylere burnunu sokma."

Aniden Ali'nin sesini duyduğumda irkildim. Bakışlarım mutfak kapısına çevrilmişti. Ali kapıya yaslanmış, bizi izliyordu.

"Bugünlerde canımı sıkıyosun Tuğçe, hareketlerine dikkat et."

Tuğçe endişeli bakışlarını Ali'ye dikmişti.

"Özür dilerim efendim. Daha dikkatli olurum."

"Ben şirkete geçiyorum. İyi geçinin."

Yaslandığı kapıdan doğrulup mutfaktan çıktı. Gözlerim Tuğçe'yi bulduğunda bana sinirli bakışlarla bakıyordu.

"Senin yüzünden Ali'den azar işittim."

"Sana anlatmak istemediğimi söylemiştim."

"Off uğraşamam senle. Yap kahvaltını."

Ne yapmıştım ki ben? Kendisi
hem dinlemiyor hem de üstüme geliyordu. Az önce Ali'nin iyi geçinin sözleri, bir kulağından girmiş diğerinden çıkmış olmalıydı.

Bunun için daha fazla kafamı yormak istemedim. Kahvaltıma devam ettim. Şimdi ise Kahvaltımızı yapmış, el birliğiyle masayı toplamıştık. Şimdi ise Tuğçe bana evi gezdiriyordu.

Salonun koltukları muazzam orman manzarasıyla eşsiz bir görüntü oluşturuyordu. Duvarlar siyah renkteyeydi. Camdan olan çatıdan dışarıyı rahatlıkla görebiliyordum.

Ahşap, kahverengi merdivenlerden yukarı çıktığımızda siyah renkli ve kasvetli bir havası olan koridora girmiştik. Evin dışındaki yeşil rengin aksine evin her duvarı siyah renginde, odaların bir çoğu camlarla kaplıydı.


Evi gezip bahçeye çıkmıştık. Yirmiye yakın koruma bahçede ve giriş kısmında etrafı gözlüyordu. Evin arka kısmında büyük bir havuz vardı. Etrafında bir kaç beyaz şezlong bulunuyordu.

Tuğçe ileride ki yeşil oturma gurubuna yürüyünce ben de peşinden ilerledim. Koltuğa oturduğumuzda gözlerim etraftaydı. Ev ormanın içinde harika görünüyor, huzurlu hissettiriyordu.
Korumaların gözleri bazen üzerimizde dolanıyor, tekrar bakışlarını başka tarafa dikiyorlardı.

Tuğçenin sesiyle ona döndüm.

"Sana evi gezdirmekten yoruldum. Umarım zorlanmazsın."

"Hayır, zorlanmam. Hala aklımdalar."

"İyi bari. Söylediğim ev işlerinde de zorlanmazsın. dediklerimi unutma küçük bir yanlışlıkta bile Ali Bey sinirleniyor. Dikkatli olmalısın."

"Olurum."

"Pekala. Ben gidip biraz uyuyacağım. Sende o sırada istediğini yapabilirsin."

Yavaşça başımı salladım. Tuğçe kalkıp eve doğru ilerledi.

Ev işlerinin beni pek yoracağını sanmıyorum. Yapmam gereken her sabah Ali'nin odasını toparlamak, ortalığı düzenlemek, yemek hazırladığımızda da Tuğçe'ye yardım etmekti. Geri kalanını kendisi halledermiş.

Bu iş benim için bir nevi bir şanstı da çünkü Bar da çalışırken sabahtan akşama kadar az bi dinlenmeyle sürekli ayakta kalır, defalarca elimde tepsiyle oradan oraya gider, yorgunluktan mahvolurdum. Bi yanım bu işi, bu yüzden kabul etmemekte itiraz etmemişti. Zorlanmayacaktım.

Kendi kendime gözlerimi ormana dikmiş düşünüyorken yanımda ayak sesleri duydum. Yan tarafıma baktığımda Yavuz koltuğun arasından geçip karşımdaki koltuğa oturdu. Yaslandığım yerden doğruldum.

Yavuz cebinden sigara ve çakmak çıkardı. Bir dal yakıp masaya bıraktı. Geriye yaslanıp bir ayağını diğer ayağının üzerine koyup gözlerini bana dikti.

Kalkıp gitmek ya da gitmememek arasında kalmıştım.

"Evi beğendin mi?"

Başımı sallamakla yetindim.
Sigaradan bir nefes çekip tekrar soru sordu.

"Sesini mi kaybettin? Nerde o hırçın kız?"

"Sesim gayet yerinde ve evet beğendim."

"İyi, şimdi git bana kahve getir. Hadi!"

"Neden getireyim ki? Sen patronum değilsin!"

"Ben de 'Nereye kayboldu bu hırçın kız?' diyordum. Patronun kardeşi olarak emir verdim. Kalk ve kahve getir. Atarlanarak sinirlendirme beni!"

"Uyuz herif."

Daha fazla muhattap olmak istemedim. Kalkıp yüzüne bile bakmadan eve yürüdüm. delici bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum.

Mutfağa gelmiş, kısa bir aramadan sonra kahve ve fincanları bulmuş, cezvenin başında köpürmesini bekliyordum. Hadi Ali'yle uğraşırımda bu Yavuz'la uğraşmak sinirlerimi bozuyordu.

Düşüncelere dalmak üzereyken, köpüğün döküleceğini anladığımda hemen kaldırdım. Aslında köpüksüz götürmek vardı. Ama bu kez de
'Bir kahve yapmayı bile beceremedin.' diyerek sinirlerimi bozacaktı.

Köpüğü fincana koyup kahveyi doldurdum. Tezgahtaki küçük tepsiyi alırken, kahveyi üzerine koydum. Tepsiyi alıp mutfaktan dışarı çıktım.

Bahçeye yürürken Tuğçe'nin merdivenlerden indiğini gördüm ama durmadım.

"Efsun, kime o kahve?"

"Yavuz'a."

Heycanla parıldayan gözleri Yavuz dememle sönmüştü.

"İyi, kahveyi verdikten sonra gidip dinlenebilirsin. Ben bakarım."

"Tamam." diyerek yoluma devam ettim.

Bahçeye çıktığımda Yavuz'u bir elinde sigara diğer elinde ise telefonuyla uğraşırken gördüm. Yanına vardığımda dikkatlice getirdiğim kahveyi masaya koydum.

Ona göz ucuyla baktığımda gözleri telefondan umarsızca kalkmış, bana bakıyordu. Gözleri kahveyi bulup bana döndüğünde

"Nerede bunun köpüğü?"

Şu an ağzına çakasım gelmişti. Köpüklüydü ya zaten. ahh, delireceğim!

"Köpüklü işte."

"Buna köpüklü mü diyorsun sen? Yarısı yok bunun."

Ahh! Sakin ol Efsun, sakin.

"Gelirken biraz sönmüş olmalı. Kusuruma bakkmma" bastıra bastıra söyledim ki çenesini kapatsın.

"Normalde böyle bir şeyi asla kabul etmem ama bugün ilk iş günün olduğu için görmezden geliyorum. Gidebilirsin"

"Ahh, çok teşekkür ederim görmezden geldiğiniz için. Afiyet olsun."

"Zehir, zıkkım olsun."

Yüzüme zoraki olduğunu belirtircesine bir gülümseme yerleştirdim. Maviliklerinden gözlerimi ayırarak. Arkamı dönüp eve girdim.

Merdivenleri hızlı adımlarla çıkıp odama girdim. Banyoya girdiğimde yüzüme bir su döküp çıkmıştım. Yatağa yaklaşırken içimden Yavuz'a sövüyordum. Hayır, yani bir insan nasıl bu kadar uyuz olabilir? Zevk mi alıyordu beni sinirlendirmekten?

Yatağıma oturup ayaklarımdan beyaz, spor ayakkabılarımı çıkardım.
Örtünün altına girip biraz olsun sakinleşmek için derin bir nefes aldım. Ardından uyumak için gözlerimi kapadım. Uyumadan önce dudaklarımdan şu cümle çıkmıştı.

"Uyuz herif."


Ben Estella

Oy verenlerin parmakları dert görmesin❣

Bir sonraki bölüm için altaki yıldıza basmayı unutmayın. Takip ve yorum yaparak bana destek olabilirsiniz sağlıcakla kalın💎


Efsun Kılaç🌟


Ali Altınsoy⭐


Yavuz Altınsoy⭐


Tuğçe Sezer🌟

Continue Reading

You'll Also Like

756 170 15
"yapma... Yanacaksın" "Belki yanmak istiyorumdur" ... Yanağını yanağıma değdirince ürperdim. Nefesini kulağım ve boynumun arasında hissetmem ile zor...
1.1M 44K 63
"Oo küçük hanım iki gündür sizin peşinizdeyiz." "Siz de kimsiniz niye peşimdesiniz ne istiyorsunuz?" " sakin küçük kız" "Kimsiniz dedim" " babanın öd...
1.1K 448 32
Beklenmeyen bir ölüm... Acımasız, koyu yeşil gözleriyle zeki bir katil... Bir anlaşma... Ve felaketler... Abisinin esrarengiz ölümünden sonra yaşadığ...
491K 20.4K 21
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır...