KIZIL TAHTLAR 1: Salgın (GxG)

By RQMorrigan

26.7K 3.8K 2.2K

🏳️🌈Wattys 2022 Fantastik Kazananı (20.11.2022)🏅 🏳️🌈 Wattys 2022 Yarı Finalisti 🏆 🔥 Wattpad Fantasy TR... More

ᚺᚢᚷᛁᚾᚾ•ᛟᚷ•ᛗᚢᚾᛁᚾᚾ
Giriş
Bölüm 1: İsyan (Kısım I)
İsyan (Kısım II)
İsyan (Kısım III)
Bölüm 2: İlk Yükseliş (Kısım I)
İlk Yükseliş (Kısım II)
Bölüm 3: Dünya (Kısım I)
Dünya (Kısım II)
Dünya (Kısım III)
Dünya (Kısım IV)
Bölüm 4: M.S. 1346-1350 Yunanistan
M.S. 1346-1350 Yunanistan (Kısım II)
M.S. 1346-1350 Yunanistan (Kısım III)
M.S. 1346-1350 Yunanistan (Kısım IV)
Bölüm 5: Türkiye
Bölüm 6: Akılda Kalan Bir İsim
Bölüm 7: Tanıdık Yüz (Kısım I)
Tanıdık Yüz (Kısım II)
Bölüm 8: Kıyamete İlk Adım (Kısım I)
Kıyamete İlk Adım (Kısım II)
Kıyamete İlk Adım (Kısım III)
Bölüm 9: Son Anda Alınan Karar (Kısım I)
Son Anda Alınan Karar (Kısım II)
Bölüm 10: Ay'ın Etrafındaki Kızıllık (Kısım I)
Ay'ın Etrafındaki Kızıllık (Kısım II)
Ay'ın Etrafındaki Kızıllık (Kısım III)
Bölüm 11: Biraz Cehennem Biraz Cennet (Kısım I)
Biraz Cehennem Biraz Cennet (Kısım II)
Biraz Cehennem Biraz Cennet (Kısım III)
Biraz Cehennem Biraz Cennet (Kısım IV)
Biraz Cehennem Biraz Cennet (Kısım V)
Biraz Cehennem Biraz Cennet (Kısım VI)
Bölüm 12: Davetsiz Misafir (Kısım I)
Davetsiz Misafir (Kısım II)
Davetsiz Misafir (Kısım III)
Davetsiz Misafir (Kısım IV)
Davetsiz Misafir (Kısım V)
Davetsiz Misafir (Kısım VI)
Davetsiz Misafir (Kısım VII)
Bölüm 13: İlk Sürgün (Kısım I)
İlk Sürgün (Kısım II)
İlk Sürgün (Kısım III)
İlk Sürgün (Kısım IV)
İlk Sürgün (Kısım VI)
İlk sürgün (Kısım VII)
Bölüm 14: Önlenebilir Kader (Kısım I)
Önlenebilir Kader (Kısım II)
Önlenebilir Kader (Kısım III)
Önlenebilir Kader (Kısım IV)
Önlenebilir Kader (Kısım V)
Önlenebilir Kader (Kısım VI)
Önlenebilir Kader (Kısım VII FİNAL)

İlk Sürgün (Kısım V)

242 57 40
By RQMorrigan

Casey ve Diana hazine odasının koridorundan çıktıklarında, üstleri tamamen toz ve taş kırıntılarıyla kaplıydı. Bir saniye daha geç kalsalar kat tamamen üstlerine çökecekti. Hâlâ tam anlamıyla yerini bulamamış olan büyük taş parçalarının yerleşme çabaları zemini titretiyor, etrafa yayılan ufak toz bulutları yaratıyordu.

         Casey, sırtını duvara yaslamış kıyafetlerini temizlerken gözleri moloz yığınını taradı. Toz bulutunun ardından görünen ince parlaklığı fark edince ne olduğunu anlamaya çalıştı. Parlaklık bulanık tabakayı yararak hızla ilerlerken, ardı ardına çakan yıldırım sesleri duyuldu. Yanında toparlanmaya çalışan Diana'yı hızla itti ve kendini de sağa doğru attı. Yıldırım kısa sürede ortalarına düştü ve toz kokusu yanık kokusuyla birleşti. Çöken kat yerini bir üst kata, salonun tabına bırakmıştı. Casey hızla toparlandı ve Diana'ya merdivenleri işaret etti. Bu sırada hâlâ üzerine gelen yıldırımlardan kurtulmaya çalışıyordu. Her yıldırım çarptığı yerde yanık izi oluşturuyor, ufak taş kırıntılarını zemine döküyordu. Birkaç yıldırım sesinden sonra toz bulutu iyice duruldu ve tepede, yüzündeki kindar gülümsemeyle Fraude belirdi. Hemen yanında da olan biteni keyifle izleyen Gabriel duruyordu.

         "Senin için uğraşıp özenle hazırladığım şovu kaçırdın," diye konuşmaya başladı Fraude. Ses tonunda eğlendiğini belli eden bir tını vardı. Küçük yıldırımların ardı ardına çaktığı avuç içlerini havaya kaldırdı ve büyük yıldırımlar tepeden hızla Casey'nin üzerine indi. "Sevgilini kurtarmak yerine, burada Lara Croft*'çılık oynuyorsun."
---------------------------------------------------------
*Bkz: Tomb Raider
---------------------------------------------------------

            Casey, durmadan koştu ve bir adım gerisinde olan yıldırımlardan hasar almadan kurtulmaya çalıştı. Fraude'nin son cümlesi dikkatini dağıttı; burnuna gelen yanık kokusu toz kokusuyla karıştı, sol bacağında soğuk bir sızı hissetti. Tökezlese de dengesini çabuk toparladı ve yıldırımlar son bulunca adımları yavaşladı. Attığı her adımda bacağının gergin derisi çatladı, akan kanı hissetti; pantolonunu bacağına yapıştıran ıslaklığı böyle yorumladı.

            "Çok suskunsun, İz Sürücü."dedi Fraude ansızın.

             Casey'nin tek eli sürüyen bacağını tutarken, ölüm saçan bakışları Fraude'yi buldu.

            "Sevgilini merak etmiyor musun?"

           "Yalan söylediğini biliyorum!" diye bağırdı Casey. Sesi moloz yığınına ve duvarlara çarpıp yankılandı.

            "Yalan mı?" diye kıkırdadı Fraude. "Ben Hile Tanrıçasıyım, İz Sürücü. Hilelerime zemin oluşturmak için yalan söylerim. Yaptıktan sonra değil."

            Casey, sol bacağını sürüyerek yürümeye devam ederken kulakları Diana'ya kilitlenmişti. Bir üst kata ulaşmayı başaran Diana'yı dışarı çıkartana kadar, Fraude'yi oyalamaya karar verdi. Ve acilen ardına saklanacağı bir bariyer bulması gerektiğinin farkındaydı.

            Fraude birkaç saniye süren sessizlikten sonra, "Sevgilinin Kanada'da olduğunu bildiğim de yalandır sana göre o zaman." dedi.

           Casey'nin gözleri büyüdü, nefesi yarıda kesildi.

          "İkinci karşılaşmamızda olanları hatırlıyor musun?"

           Casey cevap vermedi: İrileşmiş gözleri ve titreyen çenesiyle Fraude'ye bakıyordu.

          "Sana sapladığım hançer peki? Hah! Evet, kendi hançerin."

          Casey, yine cevap vermedi.

         "O hançeri anlaşmaya ihanet ettiğin ilk gün buldum, büyüledim ve doğru zamanı bekledim. Bana kendi ayağınla geleceğini biliyordum," Fraude'nin gülümsemesi iğrenç bir hâl aldı. "Bir nevi izleme tasmasıydı o hançer. Sen de hilemin sana düşen kısmını başarıyla tamamladın ve bana saklandığınız ini, elimle koymuş gibi bulmamda yardım ettin, İz Sürücü."

           Casey, yumruklarını ve dişlerini sıktı. Bakışları daha korkutucu bir hâl alıp yeteneğine odaklanırken, Fraude keyifle bir kahkaha patlattı.

          "Boşuna lanetini kullanmaya çalışma. Fark etmişsindir ki, pekte işe yaramıyor artık. Diana'nın yıllar önce bulduğu büyü formülünü birazcık taklit etmiş olabilirim."

            Casey, merdiven tarafından aşağı inen iblislere anlık olarak baktı.

          "Sahi," dedi Fraude, elini bel yanlarına koyarak. "O, nerede?" Göz irisleri yok oldu, göz bebekleri ufak birer aynaya dönüştü. "Enerji gizlemesi... Akıllıca. Fakat seni de bulacağım, Ay Tanrıçası! Athena ile aynı kaderi paylaşacaksın!" Bakışları üst katlarda gezindi. "Sanat eserimi gördün, değil mi? Hepinizin hak ettiğini verdim, vermeye devam edeceğim!"

             Casey, belinden çıkarttığı iki hançeri Fraude'ye hızla fırlatsa da keskin metaller hedeflerine ulaşamadı; iki yıldırımla çarpıştı ve zemine çarpıp çınladılar. Salona koşturarak gelen Zeus ve diğerlerinin adım sesleri duyuldu hemen ardından.

              Fraude, Gabriel'e döndü. "Diana'yı bulun ve bana getirin. Casey'ye dokunmayın, o tamamen benim." Kollarını kaldırdı ve sarayın tavanına dönük avuç içlerinde yıldırımlar parıldadı. Ardı ardına inen yıldırımların hedefi yine Casey'di.

            Casey, üzerine gelen yıldırımlardan kurtulmaya çalıştı. Duvarda yan koşup birkaç yıldırımı atlatsa da sonuncu yıldırım sol kolunu sıyırarak geçti. Bacağındaki kadar derin olmayan yara yıldırımdan değil, keskin bir kılıçtan oluşmuş gibiydi. Yanık et ve kan kokusu tekrar burnuna ulaşırken vücudu yarım olarak döndü ve duvardan düşerken dengesini korumaya çalıştı. Botlarının tabanı zeminle buluştuğu an çömeldi ve vücudunu gerip üçüncü kata çıkmaya çalışan Diana'ya doğru zıpladı. Bacağından yayılan sancı dişlerini sıkmasına yetecek kadardı. Dengesiz de olsa, korkuluklara tutunmayı başardı. Ardından hızla inen şimşekten, vücudunu korkulukların arkasına atarak kurtuldu. Derken iblisler Diana'nın yerini öğrendi.

          "Oyalayabildiğim kadar oyalayacağım; dışarı çık ve şatoya ulaş!" diye konuşmaya çalıştı Casey, sıktığı dişleri arasından.

           Diana, Casey'nin kolunu kavradı "Sen olmadan oraya geri dönmem!"

         "Git! Aymira daha önemli! Her şey ona bağlı, bana değil."

        "Burada ölürsün, Cassandra! Seni burada,"

          Casey, kolunu Diana'nın parmakları arasından sıyırıp kalkınca sözünü de yarıda kesmiş oldu. Kararını çoktan vermişti. İki iblisi seri hareketlerle etkisiz hale getirse de daha büyük bir ordu üzerine geliyordu. Diana'nın kolunu sıkıca kavradı ve sol bacağını sürüyerek birkaç adım attı. "Burayı tutabilecek kadar güçlü olsaydın, bir saniye düşünmeden seni burada bırakır kendim geri dönerdim." Hedefin şu an kendisi olduğunu, saraydan çıkmaya yeltense de yaratıkların peşini bırakmayacağını biliyordu. "Size zaman kazandırmaya çalışacağım. Git hemen!"

          Diana, elini Casey'nin bacağına koydu ve aceleyle ufak bir iyileştirme büyüsü yaptı. Merdivenlere doğru koşarken son kez arkasına baktı; Casey tüm hünerleriyle iblisleri biçiyor, geriye, sağa ve sola gözle takip edilemeyecek kadar hızlı adımlar atıyordu. Yaptığı büyü şimdilik etkili olsa da birkaç dakika sonra işe yaramayacaktı. Başka ne yapabileceğini düşünürken, Casey omuzunun üzerinden arkaya baktı ve göz göze geldiler.

        "İki dakika bekle ve buraya geldiğimiz kapıyı tekrar aç. Beni göremezsen beklemeden kapat ve Corben'e," ellerinde kılıç benzeri tırtıklı, iki kesici alet taşıyan iblisin gırtlağını parmaklarıyla söktü, "Corben'e söyle: Hepinizi güvenli bir yere götürsün."

          Diana üzerine atılan kesici aletlerden zırhını açığa çıkartarak korundu. Hız kesmeden üst kata ulaştı, tam kapı kolunu kavramıştı ki büyük bir ışık yayıldı. Ardından gümbürtü koptu ve sol tarafında duran koridor çöktü. Fraude, savurduğu son yıldırımla destekçisi olan iblislerin büyük bir bölümünü etkisiz hale getirmiş, Casey'nin işini kolaylaştırmıştı. Diana, merdivenlere doğru dönüp baktığında Casey'nin kanla kaplı yüzünü tekrar gördü. Kapıyı aralayıp Casey'yi bekledi ve çıkar çıkmaz kapattı. Elini kapıya uzatıp kilit mührü oluşturdu. Az da olsa zaman kazandırırdı bu ikisine.

Sarı çiçekli karahindiba, eğreltiotu ve başka türlerden uzun otların kapladığı düzlüğü geçip, eğimli orman arazisinde hızla ilerlediler. Zeus'un sarayı gözden kaybolurken orman iblislerin, yozlaşmış tanrıça-tanrıların ve Fraude'nin sesine eşlik ediyor, toprağa kök salmış her bitki ve ağaç hışırtılar çıkartarak inliyordu. 

         Olymps'a ayak bastıkları bölgeye ulaştıklarında Diana aksayarak yürüyen Casey'nin koluna girmiş destek olmaya çalışıyordu. Gözleri, Casey'nin pantolonunun paçasından postalına akan kan damlalarındaydı. Yaptığı sihir etkisini tam anlamıyla gösteremeden kaybolmuştu çünkü Fraude'nin savurduğu yıldırımlar da büyülüydü. Casey'nin kolunu bıraktı ve geçidi açacak mührü titreyen parmaklarıyla havaya çizmeye çalıştı. Karma karışık semboller parıldayarak boşlukta dans ederken, Casey arkalarından gelen hışırtı seslerine odaklanmıştı. Geniş eğrelti otlarının aralarında beliren simalar, Casey'nin fırlattığı hançerlerle kısa yakarışların ardından gözden kayboldular. Geçit tamamlandı ve şatonun salonunda Eivor'un tanıdık siması belirdi.

             "Cassandra, çabuk," Eivor sözünü tamamlayamadan, adımlarıyla zemini titreten iblis ordusu göründü.

             Casey ufak bir lanet okudu, Eivor elindeki baltayı, kafası biçimsiz kısa dikenlerle kaplı, siyah deri kanatlı safkan bir iblisin kırmızı irisli iki gözünün ortasına fırlattı. Diana geri geri adımlar atıp Casey'nin kolunu çekiştiriyordu.

          "Git!" diye bağırdı, yürüyemediğini fark edince Casey. Kolunu Diana'nın parmakları arasından hızla çekip, "Aymira'yı koruyun." diye ekledi titreyen sesiyle. Diana denileni yaparken, kendisi de iblislere doğru bacağını sürüyerek ilerliyordu. Diana geçitten geçti ve dönüp arkasına baktı. Corben ve Eivor, Casey'ye destek olmak için hareketlenirken, kolunu kaldırıp ikisini de durdurdu Casey. Derken şato kapısından büyük bir gümbürtü duyuldu. Hemen ardından Fraude'nin sesi, Casey'nin baktığı taraftan geldi ve silueti belirdi. Casey geçide yaklaşık iki metre kadar uzaktaydı.

          Fraude önünde duran iblis kalabalığına geçidi işaret edip, "Uyuyanı bana getirin!" emri verdi.

         "Geçidi kapat!"diye anında bağırdı Casey. Ceketinin içinden silahını çekip ateşlerken, önünde duran iblis cesedinden Eivor'un baltasını çekip çıkarttı. Koşarak en önde ilerleyen iblisin alnına hedeflediği balta boğaz yanını sıyırıp geçti. Hissettiği acı ve Aymira'ya bir şey olması düşüncesinden büyüyen korkusu vücudunu titretiyordu. İblis yavaşladı fakat durmadı. Cızırtılar çıkartarak kapanan geçidin ardından iblis ve diğer boyut varlıklarından oluşan kalabalığın karşısında kalakaldı Casey.

            Yakınında olan birkaç yaratığı etkisiz hale getirirken hızla yaklaşan görünmez, tuhaf bir enerji hissetti. Hemen ardından gelen sesle göz ucuyla omuzunun üzerinden baktı ve oluşmaya başlayan kapıyı gördü. Başını çevirmeye fırsat bulamadı; Fraude'nin yarattığı enerji orman zeminini dalgalandırdı, toprak uzun otların altından kabardı, kat kat iz oluşturdu ve buna neden olan enerji, Casey'nin bedenini arkasında oluşan yeni bir geçitten içeri yolladı. 

            Acıyı iliklerine kadar hissetti Casey. Sırt üstü birkaç metre kadar sürtündü ve durdu. Gözlerini aralayıp siyah sisle kararmış gök yüzünü gördü. Vücudunu doğrultamadı; denedi, acıyla titredi ve tekrar uzandı. Başını sola çevirince Athena'nın zincirlerle iki sütun arasına asılmış cesedini tam karşısında gördü. Güçlükle sol omuzunun üzerine döndü ve avuçlarını kurumuş kanın tırtıklar oluşturduğu zemine dayadı. Titreyen kollarıyla doğruldu, ağzında biriken kanı tükürdü. Ağzından akan kan, dudağından zemine kadar ip gibi uzadı ve düştü. Algılayabildiği kadarıyla neredeyse tüm kaburgaları kırılmıştı. Hissettiği acı buna eşdeğerdi. Sağ dizini yere, dirseğini de dizine dayayıp az da olsa doğruldu. Başını kaldırıp karşısından gelen adım seslerinin sahibine baktı.

          "Kalkmana yardımcı olayım, eski dostum," dedi Gabriel sırıtarak. Casey'nin başını kavradı ve burnuna sert bir diz darbesi geçirdi. Casey genzinde hissettiği ağrılı soğuk sancıyla tekrar yeri boylarken, Gabriel'in sırıtışı daha da büyüdü. "Anlaşmayı bozduğun günden beri, hep bunu yapmak istemişimdir."

           Casey, tekrar toparlandı ve dizlerinin üzerinde durdu. Burun deliklerinden hızla akan kan ağzındaki kanla birleşti ve önce deri ceketine sonra da zemine damlamaya devam etti. "Seni en son gördüğümde," diye konuşmaya başladı. Ağzında biriken kanı tekrar tükürdü ve koluyla çenesini sildi. "Orospu çocuğuydun Gaby. Hâlâ öylesin." Yüzüne alaycı bir gülümseme yerleşirken Gabriel'in dizi ikinci kez burnuyla buluştu.

         "Gabriel!" diye bağırdı Fraude, açtığı başka bir geçitten meclis alanına adım atarken. Hemen yanında yürüyen, elinde Eivor'un baltasını taşıyan Zeus'a Casey'yi işaret etti. "Kollarını bağlayın." kollarını havaya kaldırdı ve sarman şeklinde birbirine hizalı havada duran iki ip yarattı. Hileyle yaratılmış ipler havada süzülüp Zeus'a kadar ilerledi.

          Zeus, aldığı emri yerine için üzere adımlarını hızlandırdı. Dirseklerinin üzerinde sırt üstü duran Casey'yi kolundan kavradı ve öne doğru fırlattı. Casey çenesine aldığı darbeyle kıvranırken, kollarını arkasında birleştirip Fraude'nin verdiği büyülü ipleri vücuduna ve kollarına doladı.

           Casey ellerinin ısısını yükseltse de iplerden kurtulamadı. Saf ateş ısısına ulaşan sıcaklığı iplere etki etmiyordu. Vaz geçti ve çabasını donuk bir ifade ile izleyen -Gabriel ve diğerleri keyifle izliyordu- Fraude'nin adımlarını izledi.

           "Sana yaşama şansı vermiştim, İz Sürücü," diye konuşmaya başladı Fraude donuk bir sesle. "Asırlar önce yaptığın katliamı hatırlıyor musun?"

              Casey dişlerini sıktı, cevap vermedi.

           "Tabii ki hatırlıyorsun... Ne gündü ama." Fraude'nin yüzünde histerik gülüşünün titreşimleri yayıldı ve kayboldu. "Tek bir Elf için, yüzlerce uyuyanı biçtin."

            "Nis," diye fısıldadı Casey, "Onun adı NisAer'di; Son Elf Prensesi."

            Fraude başını salladı. "Lanet olası uyuyanların öldürdüğü son safkan Elf. Biliyorum." Kısılan gözlerle Casey'yi süzdü ve ekledi: "Yaratmaya çalıştığım yeni düzenle, şu anki düzenin arasında olacak farkı anlıyor musun, İz Sürücü? İstediğim değişimi, hedefimi anlayabiliyor musun?"

            Casey derin bir nefes aldı ve yutkundu. Metalik tadı olan kan pıhtısı genzinden geçerken canı yandı. Fakat canını en çok yakan asıl şey tamamen düşünceleriydi. NisAer'i anmayalı uzun zaman olmuştu. Kendini bu kayıptan tamamen soyutladığını düşünüyordu. Ta ki şu ana kadar.

            "Seni bu yüzden hayatta tuttum, İz Sürücü. İlk ihanetinde öldürmeye yeminler etmiştim." Anlam anlayan gözleri, Casey'nin kurumuş ve ıslak kanla kaplı keskin yüz hatlarında gezindi. "Değişen ne oldu, merak ediyor musun?"

           Casey, sadece sustu ve cam mavisi gözlerin içine sinirle baktı.

          "Sen de uyuyanların yaşamayı hak etmediğini biliyorsun. Bencil olduklarını, kendilerinden olmayanlara yaşama hakkı vermediklerini, koskoca evrenin kendilerine ait olduğunu sanacak kadar kör ve aptal olduklarının farkındasın, İz Sürücü. Buna rağmen hâlâ bana katılmıyor,"

            Fraude konuşmaya devam ederken, iki çift kanattan gelen sesi fark etti Casey. Başını kaldırıp gök yüzüne, sislerle kaplı güneşe doğru baktı. Kıpkırmızı gözleri olan kömür karası iki kuzgun, tam tepesinde birbirlerinin peşi sıra daireler çiziyordu. Boyutları normal kuzgunlardan oldukça farklıydı; kanatları açıkken kartal boyutuna ulaşıyor hatta geçiyorlardı. İşin garip kısmı ise: Casey'den başka kimsenin haberi yok gibiydi, görülmemesi imkânsız olan iki kuzgundan.

          "...Ve birini daha kaybetmek istemiyorsun, biliyorum." diye devam etti Fraude. "Fakat bilmen gereken bir şey var İz Sürücü: Önemli kayıplar, büyük zaferleri tetikler."

            Casey gözlerini kuzgunlardan indirip Fraude'ye baktı. Küfür edip, tükürmek için dudakları aralanırken zihninden bazı görüntüler geçmeye başladı. Kendini ilk tepesinde uçan kuzgunların gözünden gördü. Kırmızı sisli diyarda tuhaf bir yaratıkla konuşurken izledi kendini daha sonra. Yüzünü göremediği kahverengi saçlı kadının kurda dönüşüp yaratıkla arasına girdiğini, ellerindeki mızrak ve kalkanları sıkıca kavramış gözcüleri ve en sonunda Ciara'nın başında bir taçla, kolçakları akrep kuyruğu motiflerle oyulmuş, kızıl bir tahtta oturduğunu gördü. Hemen yanındaki yılan motifli kolçakları olan, başka bir kızıl tahtta da kendisi oturuyordu. Görüntüler aniden ortaya çıktığı gibi aniden de kayboldu. Gözlerini kırpıştırıp bulanık görüşünü düzeltmeye çalışırken Fraude'nin boğuk sesi netlik kazanmaya başladı.

          "Sonuçta iki kadının aşkı mı, Dünya'nın kaderini belirleyecek?" diye sordu Fraude, küçümser bir ses tonuyla ve devam etti. "Sana son bir şans daha veriyorum. Bana katıl. Uyuyanlara ve düzeni yozlaştıranlara, buna müdahale etmeyenlere hak ettiklerini verelim, Casey."

          Casey, yapılan küçümseme ve isminin kısaltılarak -üstelik Fraude tarafından kısaltılarak- söylenmesi üzerine gözlerini dikti. Çatık kaşlarının altında görünen ölüm saçan gözleri derinleşti ve Fraude'nin bile az da olsa içini titretti. "Cassandra," diye fısıldadı. Sıktığı dişlerinin ardından gelen sesi de gözlerine yerleşen karanlık bakışları kadar ürkütücü ve tehditkârdı. Siniri arttıkça içine yayılan sıcaklık en ince kılcal damarına kadar ilerledi, damarlarında kan yerine lav akıyor gibi hissetti.

         Fraude, diz üstü duran Casey'ye doğru çömeldi. Koyu kehribar irislerin çevrelediği siyah göz bebekleri karanlıkla sarınmış dipsiz uçurumlar kadar derinleşmiş gibi duran gözlere, gözlerini sabitledi. "Pekâlâ, Cassandra. Cevabın nedir?"

           Casey'nin gergin yüzüne, dudaklarından yayılan şeytani bir gülümseme yerleşti. Fraude'ye biraz daha yaklaştı. Umut ve beklentiyle bakan gözlerin içinden, gözlerini çekmedi bir süre. Gülümsemesi büyüdü ve başını geriye atıp tüm hızıyla ileri çekti. Fraude'nin burnuna geçirdiği kafa darbesi kendi şakağını da acıtmıştı. Yüzünde ki gülümsemeyi iyice abartarak sırt üstü yere yapışan Fraude'yi izledi. Keyifle izleme sırası kendindeydi şimdi. Derken, başının arkasında derin bir sancı hissetti. Gözleri yerinden çıkacak gibi oldu ve görüşü kararmaya başladı. Saç diplerinden akan sıvı boynundan aşağı ilerlerken, sağ omuzunun üzerine düştü. İki saniye süren karanlık tekrar aydınlanırken Fraude'nin bulanık görüntüsünü seçebildi, hızla aldığı nefesleri beyninden yayılan çınlamanın eşliğinde duydu. Karanlık tekrar bastırdı ve iki saniye sonra aydınlık gelmedi.

           Fraude ellerini burnuna bastırırken gri kanı parmaklarının arasından akıyordu. Sol elinin parmaklarıyla burun direğini tuttu ve kıtırdama sesleri ardından küfürlü lanetler döküldü dudaklarından. Yerden kalkıp ikinci darbeyi indirmeye hazırlanan Zeus'a doğru aceleyle kolunu kaldırdı. "Hemen dur!" Yakası gri kana bulanmış siyah elbisesini sinirle çekiştirdi.  "Sana bunu yapmanı emrettim mi, aptal!" diye bağırdı. Sesi Olympos'un eski meclis meydanını titretti.

       "Sana zarar verdi, yaşama hakkını kabul et-"

        "Aptal!" diye kükredi tekrar Fraude.

        Zeus elindeki baltayı yere bırakınca metal çınlamaları duyuldu.

        "O baltayı nereden buldun?" diye sordu Fraude, Casey'nin başından akan kanı kontrol ederken. Balta da Casey'ye zarar verebilen sayılı nesnelerdendi. Dikkatinden kaçmadı.

         "Diana'nın açtığı geçitten," başıyla Casey'yi işaret etti Zeus, "arkadaşı fırlattı. Kuzeyli gibi bir tipi vardı."

         Fraude, Casey'yi sırt üstü çevirdi. "Hiçbirine zarar vermeyeceksiniz. Hepsini dönüştüreceğim ve orduma katacağım." diye ekledi buz gibi ses tonuyla.

        "Bunu öyle kolay mı sanıyorsun?  Kulüpte Casey'yi kurtaranı hatırlamıyor musun, Fraude? Sana boyun eğmezler. Yeterince desteğin ve koca bir ordun var zaten." diye çıkıştı Gabriel.

         Fraude, göz açıp kapatıncaya kadar doğruldu ve Gabriel'in boğazına parmaklarını sardı. "Emirlerime karşı mı geliyorsun?" Gabriel yutkununca parmaklarının arasındaki titreşimi hissetti. "Hiçbirine, özellikle de Casey'ye dokunulmayacak," gözlerini Zeus'a çevirdi, "anlaşıldı mı?" Gabriel ve Zeus başlarıyla onaylarken, parmaklarını çözdü. Gözlerini yerde ufak bir kan gölü ortasında yatan Casey'ye çevirdi. "Bia'yı buraya çağır. İz Sürücü'yü üçünüz, Lilith'in diyarına götürün. Kutsal Ruh'a ulaşmamda ne kadar az engel olursa o kadar iyi."

          Gabriel buruşturduğu yüzünü önüne çevirirken, Fraude yeni takıntısının yerde sürüklenişini izliyordu. Casey, artık yeni takıntısı, yeni oyunuydu. Bulduğu her fırsatta onu öldürmeyi değil, onunla oynamayı seçecekti. Hastalıklı saplantısı ne zaman sıkılmaya dönüşürse işte o zaman Casey'yi öldürmek yeni takıntısı olacaktı. En azından kendini, işin sonunda onu öldürmeye şartlanmıştı. Fakat işin sonu henüz çok uzakta gibiydi. Derin bir nefes aldı ve elinin üstüyle, burnundan akan kanı sildi. Bütün kozlar elindeydi artık. En azından kendince böyleydi. Hesaba katmadığı, varlığından haberdar olmadığı şeyler her zaman vardı, var olmaya da devam edeceklerdi.

Bölümü beğendiyseniz oy verip yorum yaparak ve kurguyu önererek destek olabilirsiniz. RQs Discord sunucusu davet linki ve Spotify/YouTube linkleri profil biomda mevcut. Herkese iyi okumalar dilerim.

Continue Reading

You'll Also Like

1.5M 105K 200
Başlangıç Tarihi: 05.06.2018 Yarı Texting -,- Arkadaşlar sevişme çok (belki hiç) yok bu hikayede... Anonim: Ben bir ayyaşım
Sekiz çizer ayaklarım 
Ö...
167K 11.9K 41
Her şey uçurumdan atlamak gibiydi. Fazla hızlı, sonu belli ve durdurmak için çabalarım yetersiz. Aşık oluyordum. 27.10.2020 - 28.05.2021
200K 13.1K 61
Kitap en baştan düzenleniyordur bu yüzden bölümlerde karışıklık olabilir. Bu yüzden düzenlenmeyen bölümlerin olunmaması önerilir !!! Dünya baştan koy...
8.6K 1.3K 9
Sarsılmaz ve Rena'nın ortak kitabıdır ikisini de okumazsanız hiçbir şey anlamazsınız, özet bu kadar