œil | hyunlix

By faallera

321K 22.8K 37.4K

"eyeliner'ımı çekebilir misin?" "bunu yaparken kucağına oturabilir miyim?" hwang hyunjin & lee felix, düzyazı... More

giriş
bir
iki
üç
dört
bes
yedi
sekiz
dokuz
on[m]
on bir
on iki
on üç
on dört
on bes
on altı
on yedi
on sekiz
on dokuz
yirmi
yirmi bir
yirmi iki
yirmi üç
yirmi dört
yirmi bes | final
not

altı

14.5K 1.1K 5.2K
By faallera

felix, okuldan çıktıktan evine gelip,
çiçeklerine su verdi.

bazen onlarla konuşurdu bile, duyduklarına, onu dinlediklerine inanıyordu.

sabah toplamadığı yatağını topladı.

kitaplığındaki yeri değişen kitapların tozlarını alıp, eski yerine koydu.

okuyup çevirmesi gereken, fransızca bir kitap vardı.

bir kısmını bitirdikten sonra gözlüğünü çıkarıp, küçük elleriyle ovuşturdu gözlerini.

ardından saatin bayağı bir ilerlediğini fark etti.

masanın köşesinde ışığı yanan telefonuna baktı, sessizde unutmuştu yine.

hyunjin arıyordu.

-efendim hyun?

+alo felix, yardım lazım. bana gelir misin? lütfen~

-tamam, tamam gelirim de noldu?

+ya sen gel işte.

-iyi tamam hazırlanıp çıkıyorum şimdi.

+tamam hızlı ol ama bak.

-ay oğlum tamam dedik ya. sokma iki ayağımızı bir pabuca.

üstünü değişip hazırlandı.

hyunjin'in evi çok uzak değildi ona zaten.

arabasına bindi. ve ezbere bildiği yolu gitmeye başladı.

~

geldiğinde kapıyı çaldı.

açmamıştı hyunjin kapıyı.

bir kez daha çaldı.

kapı açıldığında kafasını yerden kaldırırken konuştu.

"nihayet hyunjin nereden geliyorsun acaba kapıyı açma-"

karşısında üstü çıplak altında sadece havlu olan,

saçları ıslak hyunjin tabii ki beklemiyordu.

klişeler felix'i bulamazdı.

ama bu sefer bulmuştu.

"sen ne zaman yaptın bu vücudu ya."

"e yaptık bir ara güzel ama dimi" dedi böbürlenirken

"iki övmeye gelmiyorsun hyunjin."

"sen onu bunu geç" dedi felix hyunjin'i ittirip içeri geçerken.

"ya gelen ben olmasaydım. o gelene de mı kapıyı böyle açacaktın." dedi felix.

"sen beni cidden kıskanıyorsun ha"
diye kıkırdadı hyunjin.

"ne kıskanacağım seni, insanlar senin çıplak vücudunu görmek zorunda değil. "

"felix."

"efendim? "

"saçmaladığının farkındasın değil mi?"

"öyle oldu dimi ya?"
"neyse dağıtma konuyu, neden çağırdın beni?"

"bak, gel." dedi hyunjin, felix'in elinden tutup yukarı kattaki odasına çıkarken.

"ellerimiz çok yakışıyor" dedi felix sessizce.

"efendim?"

"ha? yok bir şey."

az daha duyuyordu.

hyunjin'in odasına gelip,

kıyafet dolabının önünde durdular.

"toplantıya birkaç saat kaldı ve ben hala ne giyeceğimi bilmiyorum dedi."

mızmızlı ses tonuyla.

"o bugün müydü ya?"

"evet" dedi hyunjin. dolaba bakınmaya devam ederken.

"bakalım, neler var?" dedi felix dolabın önünde dururken.

"resmi bir şeyler lazım" dedi gözleri kravatlara kayarken.

"felix hayır, lütfen kravat falan istemiyorum,
boğuluyor gibi hissediyorum onu takınca."

"abartma hyunjin." dedi felix inanamayrak.

"ben ciddiyim."

"tamam, ağlama hemen" dedi felix gülücüklerin arasından.

boğazlı siyah bir kazak aldı eline.

askıda bulunan biraz açığa kaçan kahverengi ceketi ve yan tarafında katlı olan aynı renk kumaş pantolonu aldı.

"şunları giysene bir bakayım."

hyunjin'in eki belindeki havluyla gitmişti.

"hyunjin napıyorsun, burada değil banyoya falan git?" diye cırladı, felix.

kahkaha attı hyunjin.

"iyi tamam iç çamaşırlarımı ver şuradan." dedi çekmeceyi gösterirken.

"al." dedi elindekileri uzatırken felix.

hyunjin banyonun kapısını kapatırken, felix seslendi.

"çabuk ol, o olmazsa başka bir şey deneceyeksin."

"tamam~" diye bağrımıştı hyunjin de içerden.

felix de o sırada saat, ayakkabı falan seçiyordu.

banyo kapısının sesi gelince o tarafa döndü.

"resmi kıyafetler tam bu adama göre."

diye düşündü felix o anda.

"nasıl?"

"çok yakıştı," dedi büyülenmiş gibi.

"yani güzel hani." dedi felix, hyunjin'e doğru yürürken.

hyunjin'in sol bileğini kaldırıp saati taktı.

alyansa benzeyen bir yüzüğü de yüzük parmağına taktı.

bilerek yapmıştı bunu felix.

kıskanıyordu içten içtene hyunjin'i.

adı kadar emindi ki orada hyunjin'e sulananalar olacaktı.

belki yüzüğü görünce, evli, nişanlı falan sanıp vazgeçebilirlerdi bu düşüncelerinden.

"son dokunuşlar" deyip kemerini düzeltti, kazağının boğaz kısmını düzeltti,

sanki ceketin üstünde toz varmışcasına silkeledi omuzlarını.

"tamamdır. şimdi geç saçlarını yapalım."

masanın önüne gitmeden önce boy aynasından kendine baktı hyunjin.

"afilli olmuşum he." dedi.

"hm hm afilli oldun. geç kalırsan daha da bir afili olacaksın." dedi felix de göğsünde kavuşturduğu elleriyle.

"tamam  geldim patron kızma."

sesi felix'in önündeki tek kişilik koltuga otururken.

hyunjin'in sarı uzun saçlarına güzelce şekil verdi felix.

işi bittiğinde konuştu.

"bu da tamam, bitti sanırım artık?"

"biraz makyaj da yapmak istiyorum." dedi hyunjin aynadan felix'in gözlerine bakarken.

"kendin yapabilirsin değil mi? lavaboya gitmem gerekiyor." dedi felix.

"öyle çok bir şey yapmayacağım halledebilirim sanırım."

"tamam hemen gelirim ben sen başla."

felix lavaboya gitti, hyunjin de o sırada makyajına başladı.

felix geldiğinde,

hyunjin'ini masada değilde yatağa oturmuş,
önüne yuvarlak bir ayna almış eyeliner çekmeye çalışırken buldu.

hyunjin'inin önünde durup konuştu.

"ne yapmaya çalışıyorsun?"

"şunu yapmaya çalışıyorum ama pek oluyor gibi gözükmüyor."

"felix eyeliner'ımı çekebilir misin?"

felix o sırada düşünememişti ve aklına ilk geleni söylemişti.

"bunu yaparken kucağına oturabilir miyim?"

kafasını kaldırdı hyunjin.

göz göze geldiler. felix hala ne dediğinin farkında değildi,

utanırdı yoksa.

oysa şu an hyunjin'inin gözlerine çok cüretkar bir şekilde bakıyordu.

hyunjin'de bunu fırsata çevirmeye karar verdi.

felix'i kolundan yakalayıp kucağına çekti.

elindeki eyelinerı ona verdi.

felix'in kulagına fısıldadı.

"böyle olması gerekiyorsa,
böyle yaparız değil mi bebeğim?"

felix olayları yavaş yavaş idrak etmeye başlamıştı.

kucağındayım, kucağındayım, kucağındayım.

ellerini titretmemeye çalışarak hyunjin'inin göz kapaklarına sürmüştü siyah fırçayı.

olmuştu.

hyunjin'inin kucağında oldugu için yukardan bakıyordu ona.

hyunjin gözlerini açtığında,
felix'in küreleriyle kenetledi kendi kürelerini.

ardından felix'in şekilli dudaklarına indirdi gözlerini.

öpmek istiyordu. kanayana kadar öpmek istiyordu o kalıp gibi dudakları.

felix için aynı şeyler geçerliydi.

en sevdiği yerdi yüzünde, hyunjin'in dudakları.

en çokta alt dudağı.

hyunjin tam felix'e doğru uzanacakken aşağıdan korna sesi geldi.

büyük ihtimalle hyunjin'in babası şoför göndermişti.

yavaşca kucağından kaldırdı felix'i.

alnını öptü ve konuştu.

"yemekten sonra sana geleceğim, konuşmamız gerekiyor bence."

dedi.

ardından kapıdan çıkmadan önce ekledi.

"ha bu arada, bence de ellerimiz çok yakışıyor."

dedi ve göz kırpıp aşağı indi.

felix ne olduğunu şaşırmıştı.

kendi adını bile unuttuğunu düşünüyordu.

bebeğim, dedi.

bana bebeğim dedi.

kucağındaydım az önce
hyunjin'inin kucağındaydım.

felix kendi kendine konuşurken odada volta atıyordu.

inanamıyordu olanlara.

nihayet sakinleştiğinde -ki bu biraz uzun sürmüştü-
hyunjin'in evinden çıkıp kendi evine gitti.

salondaki koltuguna oturdu ve duvardaki büyük saate baktı ve düşündü.

"en fazla üç saat."

"üç saat sonra burada olacak."


bu adamın derdi ne allah aşkına

şaka gibi ama değil

                      

                      bölüm sonu <33





Continue Reading

You'll Also Like

1.8K 330 13
Sürekli idolünün dmine içini döken Jeongin yine cevap almayacağını bilerek aylardır birikmiş dertlerini anlatır, fakat bu sefer cevap gelir.. başlan...
129K 6.4K 37
Hayatta kalmaya çalışan bir Melih ve onun zorbası Arda. Keyifli okumalar dilerim ;) 11.01.23 _ ?
4.7K 390 5
Hyunjin, sevgilisi jeongin'den ayrılır angst
146K 5.5K 44
Ceylan Su Taşkın, öğretmenlik görevini yapmak için Şırnak'a atanan genç bir kadındır. Sırf görevini yapmak için geldiği bu yerde hiç beklemediği gari...