6 ay sonra..
"Kara , ateşi var?", dedi Harirem.
"Niye böyle oldu ki dün bir şeyi yoktu?", dedim ne güzel baba oğul Mardin'i gezmiştik.
"Bilmiyorum, iştahı da azaldı. Mamasını bitiren çocuk bugün bitirmedi. Bu ay ek gıdaya geçtik ya çocukta ters etkimi yaptı onu da anlamadım. Seni mi özledi diye düşümdüm çünkü se işe gittikten sonra bugün çok huysuzdu.", dedi Harirem telaşla. Onun böyle telaşlı olması beni daha çok panikletiyordu. Soğuk kanlı kalmaya çalışarak Harireme döndüm.
"Öyle sen sakin olur musun Harirem, senin bu panik halinde çocuğa geçebilir. Anne sakin olacak ki çocukta sakin olsun", dedim gömleğimin kollarını dirseğime kadar katladım. Şirketten acil çıkıp geldiğim zaman karşılaştığım duruma bak.
"Tamam.. sakinim ben.", dedi ha ağladı ha ağlayacak sesiyle. Elimi tersi ile yüzüne baktım. Çok sıcak değildi, aynanın önünde duran derece ölçeri alıp Kaan Kara'nın alnına basarak bekledim. Gördüğüm 36,4 °C ile içim rahatladı. Beşiğin içinde ağlamaya devam eden Kaan Kara'yı kucağıma alarak ona şirinlikler yapmaya başladım.
"Oğlum, anne yanında babada geldi sen niye ağlıyorsun aslanım, neyin var senin?", dedim sarılıp öptüm ama Kaan Kara'da bir şeyler testi. Çocuk elleriyle yüzünü çizerek ağlamaya devam ediyordu.
"Bugün uyumadı da acayip agresif.", dedi Harirem yanımda Kaan Kara'nın elini tutup öptü.
"Yok bu böyle olmayacak bir doktora gidelim baksın.", dedim yanaklarından akan boncuk boncuk göz yaşları ile dayanamıyordum onun bu haline.
Beyaz yanına Kaan Kara'nın bir kaç kıyafetini aldı. Bende kucağımda susmadan çırpınan, huzursuzluklarına devam eden Kaan Kara'yı sakinleştirmeye çalıştım. Azad'ın kapıyı açması ile arabaya bindim, Beyaz'da yan tarafıma binince Azad arabayı çalıştırdı.
Hastaneye gelince durumu özet geçerek anlattık doktora. Doktorun muayenesi sonucu oğlumuzun diş çıkardığını ve bu süreçte bunları yaşamamızın normal şeyler olduğu söyleyerek bizi sakinleştirmişti. Konağa doğru giderken içimiz rahatlamıştı.
"Harirem bu tosun olmuş artık, kollarımın arasına sığıyor artık.", dedim ,Harirem güldü.
"Oğluma gösterdiğin kurbanlık muamelesini bitir lütfen. Her an onu kesip yiyecekmişsin gibi hissettiriyorsun bana", dedi sesli bir kahkaha attım.
"Hislerime tercüman oluyorsun Harirem. Ben bu çocuğu yiyeceğim.", dedim ağzımla göbeğini gıdıkladım küçük ses telleri ile ağızından kıkırtı kaçtı. Doktorun verdiği ağrı kesici şurup biraz olsun sakinleştirmişti.
"Baksan ben yemesem o bizi yiyecek annesi, diş çıkarıyor benim aslanım.", dedim Harirem kafasını yasladığı omuzuma küçük yumruğunu hafifçe vurdu.
"Büyüyor Kara.. Oğlumuz her geçen gün daha da kocaman oluyor. Baksana boyuna uzadı bile, yakında yürüyecek, sonra evlenecek bizi bırakıp gidecek.", dedi burnunu çekerek.
Hariremin iki dakikada yazdığı senaryoya kaşlarımı çattım.
"Hayatım seni duyanda oğlumuz on sekizine basmış sanır. Daha bunun altında boklu bezi var. Hem ereye gidiyormuş öyle anneyi babayı bırakıp. İzin vermiyorum. Ne okuyacaksa okusun sonra tekrar gelip dizlerimizin dibinde oturur, sevdiği ile de evlenir konakta bizim yanımızda yaşar.", dedim Kaan Kara'ya baktım.
"Duyuyor musun beni beyefendi sana diyorum yok öyle uzaklara gitmek. İzin vermiyorum.", dedim Hariremin gazına gelerek altı aylık oğluma ilk yasağını koymuştum.
"Kara galiba biz biraz abartıyoruz sonuçta oğlumuz daha altı aylık. Daha kaç milyon ay var büyümesine. Büyüdüğü zaman karşımıza alıp konuşuruz. Yada oda bizi öyle güzel sever ki bırakıp gidemez.", dedi gelecek günlerin hayalini kurdum.
*******
3 SENE SONRA
"Oğlum koşturma, terleyeceksin?", dedim elimdeki havluya ellerimin ıslaklığını silerek mutfaktan çıktım.
"Annee.", diyerek babası kılıklı söylenmeye başladı.
"Kaan bak oğlum yeter bu kadar oynadığınız hadi sofraya karnını doyuracaksın.", dedim dönüp bana baktı gülerek kaçmaya başladı.
"Kaan koşma düşeceksin ya oğlum.", dedim peşinden bende koşarak onu yakalamaya çalıştım. Onu tuttuğum an sıkarak kollarımın arasına aldım.
"Oooy anası kurban olsun bu oğlana.", dedim öpüp bağrıma bastım. Kucağıma aldığım on beş kilo ile konağın içine girdim.
"Ben babamı bekleyeceğim.", dedi eliyle konağın dış kapısını gösterdi.
"Tamam ama önce banyo sonra temiz kıyafetler sonrada babanı karşılayalım olur mu?", dedim gülerek kafasını salladı.
"Hadi bakalım baba gelmeden hazırlanalım.", diyerek odasına girdik kocaman açtığı gözleri ona çevirdim. Ağzım açık odanın haline baktım.
"Bu ne oğlum, odanda savaş mı çıktı?", dedim her yer her yerdeydi. Bu çocuk bunu hangi enerjisi ile yapıyordu bilmiyorum.
"Babam yaptı anne.", dedi derin bir iç çektim.
"Zaten benim iki tane çocuğum var. Küçükten çok büyük yaramaz. Birde Mardin'in ağası olacak. Neyse hadi gel seni şöyle güzel yıkayım sonra bu odayı beraber toplarız olur mu?", dedim kollarını boynuma sarıp yanağımı sulu sulu öptü.
"Olur ben harirem.", dedi ağzım açık onun son dediği kelimeye güldüm. Ah Kara çocuğun yanında dersen böyle şeyler tabi çocukta der.
"Sen ne dedin bana bakayım ağam?", dedim ağzım kulaklarımda onun güzel yeşil gözlerinde dolandı.
"Harireeeem.", dedi uzatarak yanağından şapur şupur öpmeye başladım.
"Demek 'Harireeen' öyle mi Kaan ağam, tamam siz hak ettiniz bunu.", diyerek onu kucağımdan yere bırakarak yerdeki yastığı alarak poposuna poposuna vurarak yastık savaşı yapmaya başladık. Kaan yüksek seste attığı kahkahalar içinde eline aldığı Asi halasının şiirler peluş oyuncağı ile karşılık vermeye çalışıyordu.
Bakışlarını arkama çevirdi. Gözlerini kocaman açarak sevinçle bağırdı.
"Babaaa!", diyerek kapının ağızında durmuş bizi izleyen aşkıma koştu.
"Babaam.", dedi Kara. Kaan'ı kucağına aldı. Onların arasında ki aşkı izledim.
"Baba yarın beni çiftliğe götüreceksin değil mi?", dedi Kaan. Bir kez unut be çocuk. Kim ona ne söz verirse versin asla unutmuyordu.
"Götüreceğim Babam.", dedi Kara. Kaan sevinçle boynuna sarılıp karanın yüzünden öptü.
"Seni çok seviyorum Baba.", dedi elimdeki yastıkla onlara doğru attım.
"Bölüyorum aranızda ki aşkı ama Kaan Ağamızın banyo yapması lazım.", dedim Kara'ya bakarak. Kara ağızını açtı konuşacağı sıra oğlu ondan önce davrandı.
"Tamam Harirem hemen kızma. Babam beni yıkar.", dedi büyümüşte küçülmüş haliyle. Kara'da benim gibi ağzı açık oğluna döndü.
"Sen annene Harire mi diyorsun oğlum?", dedi Kaan kafasını salladı.
"Eee sende diyorsun Baba. Hem büyüyünce annemle evleneceğim.", dedi Kara ile ikimiz gülmemizi tutmayı bırakıp kahkahalarla gülmeye başladık.
Kara, Kaan'ı da alıp banyoya geçmişti bende küçük ağamızın dağınık odasını topladım. Banyodan gelen kahkaha seslerini ile bende banyoya girdim. Kaan elindeki köpükleri babasının yüzüne sürmüştü. Onların halini kıskanarak bende içeri girerek yanlarına gittim. Kara beklemediğim bir anda arkasını döndü elindeki viskiye ile beni ıslamaya başladı.
"Kara bak yapma. Ama siz görürsünüz.", dedim lavabonun yanına gidip çeşmeyi açtım. Akan suyun altına iki elimi birleştirerek avucuma suyu biriktirdiğim suyu Kara'ya doğru attım.
"Harirem ısla Babamı.", diyerek tezahürat tutan oğlum ile Kara'ya döndüm. Gözlerinde ki tutku ile çeşmeyi kapatarak elimi havaya kaldırdım. Kızaran yanaklarım ile hızlıca konuştum.
"Tamam , pes ettim. Çocuğu üşütmeden yıka üstünü giydirelim ben giyeceği kıyafetleri yatağın üstüne koydum.", dedim arkamı dönüp hızlıca çok sıcak olan banyodan çıkmak için mücadele ettim. Kapattığım banyonun kapısına sırtımı yasladım. Kara'nın içerden kahkahası ile daha çok yanağım kızardı. Terbiyesiz adam, çocuğun yanında gözleriyle konuşuyordu resmen.
Elimle yüzüme hava yaparak odadan çıktım. Salonda çalan ev telefonu ile hızlı hızlı merdivenleri indim.
"Buyurun Kara Ağanın konağı?", diyerek Hacer abla benden önce yetişmişti. Bende salona girdim.
"Ahh hanımım. Onarda yukarı da Kaan ile ilgileniyorlar aşağı indikleri zaman söylerim sizi aramalarını.", dedi merakla Hacer ablaya seslendim.
"Ne oldu abla, arayan kim?", dedim telefonu bana doğru uzattı.
"Nizo hanımım, seni istiyor Beyaz.", dedi kafamı tamam anlamında sallayarak telefonu elinden aldım. Kulağıma dayayarak derin bir nefes aldım.
"Efendim Anne?", dedim Nizo annemin sözlerini dinlemeye başladım. Salona giren Kara ve Kaan ile bakışlarımı onlara çevirdim.
"Hıhı biliyorum.. Tamam anne.. Ne zaman peki..", dedim annemin söyledikleri dinlemeye devam ettim. Tek kaşımı havaya kaldırarak kafamı salladım. Kara göz kırpıp sordu. Elimi bir dakika anlamında havaya kaldırıp Nizo annemin dediklerini dinlemeye devam ettim.
"Bu şart mı peki.. Anladım olmayınca olmuyor.. Yani onların gelmesine ne gerek var ki?.. Çiftlik en uygunu aslında dediğin gibi.. Tamam anne ben tüm işler ile ilgilenirim.. Merak etme anne.. Güven bana.. Allah razı olsun.. Hıhı oda yanımda Kaan ile tren sürüyorlar, söylerim ninesi oda ellerinden öper.. Tamam anne..", diyerek Nizo anneni telefonunu kapatıp derin bir nefes verdim. Telefonu yerine koymamla tekrar çalması bir oldu. Tekrar elime alarak açtım.
"Alo?.. İyi sen abla?.. Sende mi geleceksin?.. Aynen beni de o haber etti.. Çitlikte yapalım dedik, geniş yer orası.. Aynen abla, sen ne zaman geleceksin?.Aaa o zaman yarın yüz yüze konuşalım. Burada kalırsınız, Mirza'yı çok özledim sanki iki ay önce gören ben değilmişim gibi.", dedim kıkırdadım.
"Tamam abla sende Cihangir abiye selam söyle... Kara'nın da size var... Hadi hayırlı akşamlar.", diyerek kapattım. Arkamı dönüp benden bir cevap bekleyen kocama doğru yürüyecekken tekrar telefon çaldı.
Telefonu alıp kulağıma dayadım.
"Alo?", dedim
"Asi hanım siz bu numarayı biliyor muydunuz ya?.. Yukarda odada kaldı telefonum.. Sen de mi geleceksin?.. Ha şimdi anlaşıldı senin niye beni aradığın.. Seni hınzır seni.. Odtülü olduysan ne olmuş bak gene hanımağandan izin almak için beni arıyorsun...Bilmiyorum ya bana vereceğin rüşvete bağlı neler yaparım o zaman söylerim... Abine yönlendire bilirim istersen?..Hahaha...Tamam hadi hadi yaparım ben bir şeyler sen derslerine odaklan...Tamam onunda sana", dedim gülerek telefonu kapattım. Yüzümde ki gülümsemeyi sildiren şey telefonun tekrar çalmasıydı. Sıkıntı ile telefonu açtım.
"Alo?...Pınaar benim hayırsız, vefasız iki numaralı görümcem buyur?...Senide mi çağırdı annem..Hı..Hııı..Hıı..Başka ne?.. Verdiğin rüşvetler güzel ama görümceciğim kusura bakma senden önce tutuldum.. Artık onu da sen düşün...Aleyküm selam, onunda sana.. Tamam hadi görüşürüz.", diyerek telefonu kapattım. Daha arkamı bile dönmeden telefonu yatağına bırakmam ile telefon çaldı. Yav bi bırakın beni kocamla oğlumla vakit geçirmek istiyorum.
"Alo?.. Rezzan mı?.. Kimsiniz çıkaramadım?...", Kara'ya doğru dönüp sordum.
"Hayatım senin Rezzan adında kız kardeşin mi var?", dedim Kara gülerek bana baktı. Telefonda ki Rezzan'ın da söylenmelerini duyunca tekrar telefonu kulağıma tuttum.
"Kocam onayladı olabilir gibi bir şeyler diyor.. Asıl sana aşk olsun... Söyle bakalım hanımağandan ne istemeye aradın?... Annem senide mi çağırdı?.. Maalesef Büyük hanımağayı karşıma alamam görümceciğim... Yaparım, yaptımda... Asi'ye.. Büyüksünüz ama Asi kadar hızlı olamadınız.. Hadi yarın seninle de görüşürüz. Tamam abinin de sana selamı var hadi öptüm.", diyerek telefonu kapattım. Hemen hızlıca telefonun arkasında ki kabloyu çekerek derin bir nefes aldım.
"Ne oluyor annem ne yapıyor çiftlikte de bizim kızlar seni aradı peş peşe. Asi'nin de korkup seni arayacağı kadar önemli şey ne?", dedi kocam dudaklarımı büzdüm.
"Valla anlamadım."
.
.Bölüm sonu.
oy ve yorumlarınızı unutmayın