KARA'DAN..
Çiftliğe geldiğim an arabadan inerek kapının ziline bastım. Cenk kapıyı açtı.
"Gül nerede?", dedim kapıya bakarak konuştu.
"Abi çıktı, akşam geldi sonra gitti konakta karşılaşmadınız mı?", dedi kaşlarımı çatarak bıkkınlıkla konuştum.
"Yok Cenk, karşılaşsak sana niye sorayım demi hani?", dedim bu aralar Cenk aptala bağlamıştı. Gelişen ani olaylar benim devrelerimi tamamen yakmıştı zaten.
"Cenk ben hastaneye geçiyorum, sende adamlardan birine ara görev ver. Acil Gül'ü bulun bana.", dedim kafasını salladı cebinden çıkardığı telefon ile uğraşırken bir kaç adım atıp salon da kanepenin üstünde oturan gıkı çıkmayan Devran'a baktım. Başı yerde yüzünde ki üzüntü hali ile bir şeyler düşündüğü belliydi.
"Ne oldu buna? Gül ne dedi de bu susmuş bülbüle döndü.", dedim Cenk mesaj atma işini bitirip benimle beraber Devran'a baktı.
"Hiç bir şey söylemedi. İsmini bile telaffuz etmedi. Geldi ayakta dikilip sadece anlat dedi. Devran'ın sesi çıkmadı halini görecektin abi, zar zor konuştu Gül'ün karşısında. Sonra konuşmasını bitirince Gül kalkıp gitti bir saat belki durmuştur burada", dedi nefesimi dışarı üfürerek çiftlikten çıktım. Bu kız gece konağa gelmemişti nereye gitmişti.
"Bunun hali yok abi bende geleyim mi?", dedi Cenk. Durup bakışlarımı ona çevirdim.
"Yok senin de kafan aptala bağlamış, bana şu anlık benimki yeter Cenk. Sen şu içerideki şerefsizden gözlerini çekme. Gül'ü bulunduğun an beni ara", dedim arabaya binip hastaneye doğru gittim.
Beni asla affetmeyecekti, biliyordum . Haklıydı da onu da biliyordum. Direksiyonun sapını sinirden sıkarak hastaneye ulaştım. Devrim dışarda ki banka oturmuş sigarasını içiyordu. Onun yanına doğru gittim.
"Amcam nasıl oldu?", dedim bakışlarını bana çevirdi tekrar önüne döndü, daha bitmemiş sigarasını yere atıp söndürdü. Ayağa kalkıp bana bir şey demeden hastaneye doğru yürüdü.
Bir sen kalmıştım trip atmayan sende at tam olsun Devrim! Hastaneden çıkıp Devrim'in yanından geçerek yanıma gelen Mirto ile sorumu ona sordum.
"Amcamın durumu nasıl?", dedim Devrim'in kalktığı banka oturdum.
"İyi abi ya geceyi atlattı ya normal odaya aldılar.", dedi kafamı iyi anlamında salladım.
"Ne oluyor bir şeyler ters mi gidiyor, halin kötü duruyor. Amcama bu kadar üzülmedin herhalde.", dedi bakışlarımı ona çevirip omzuna vurdum.
"Bir şey yok. Kalk içeri girelim.", dedim Mirto ile yana yana hastanenin içine girdik. Gül konağa geçse şuan Mirto ayak üstü on soru sorması gerekiyordu. Demek ki Gül konakta da değildi. Amcamın olduğu kata çıkınca gördüğüm kalabalık ile ağızımın içinde söylendim. Aşiret büyükleri ile tokalaşarak babamın yanına geçerek oturdum.
"Neredesin oğlum sen?", dedi ah bilseydi başımda ki belaları bakmazdı bana öyle.
"İşlerim vardı Baba.", dedim tüm gece konağın bahçesinde oturmak nasıl bir işti bilmiyordum. Amcamın eve çıkmasının da sakınca olmadığını söyleyen doktor ile kalabalık yavaş yavaş dağıldı. Amca'mın arabaya binmeden gözlerimin içine bakarak söylediği kelime ile başımı salladım.
"Aşireti topla onu da getir. Bu yaptığı şeyin hesabını vermek zorunda.", dedi ,babam ve kardeşlerim bana anlamsız bakışlar ile bakarken çalan telefonum ile amcamdan çektiğim bakışları erkana çevirdim. Cenk arıyordu, kafamı sallayarak arabama geçtim.
"Söyle Cenk?", dedim işittiğim kelimeler ile arabayı çalıştırdım.
"Tamam ben geliyorum.", dedim telefonu kapatarak yan koltuğa attım.
Gül akşam niye hastaneye gitmişti. Cenk'in adını söylediği Mardin'in diğer tarafında olan hastaneye doğru arabayı çalıştırdım. O hastane çiftliğe de yakın oluyordu.
Dakikalar sonra geldiğim hastane avlusunda arabayı çekerek indim. Cenk'in Gül'ü bulması konusunda sorumlu ettiği adam yanıma geldi.
"Ağam hoş geldin. Gül hanımımın kullandığı arabayı burada bulduk. İçeri girip sordum, akşam acilden giriş yapmış, Nefes alamıyorum şikayeti ile hava vermişler ilaçları yazmışlar sonra çıkıp gitmiş. Arabayı burada bırakmış.", dedi koruma kafamı salladım, bakışlarım ile etrafa baktım.
"Şuan nerede onu biliyor muyuz?", dedim kendisine bir şey yapmasından korkuyordum. Koruma başını yere eğdi.
"Maalesef ağam.. Bundan sonra nereye gittiği gözükmüyor.", dedi acaba eve mi gitmişti. Eve gitse Beyaz mutlaka bana yazardı. Bu kız neredeydi..
"Neredesin abim ya..", dedim ellerimi belime koyarak etrafa baktım.
"Gül'ü bulun bana yanına bir kaç adam daha al. Mardin'in altını üstüne getrin ne yapıyorsanız yapın ama Gül'ü bulun.", dedim.
*********
GÜL'DEN...
Gözümden akan yaşları silerek cama yasladım. Yaşadıklarımı kabul etmiyordu aklım. Yıllardır boşa mı göz yaşı dökmüştüm ben..
"Kızım bak buradan o dediği adres baya bir yazar. Uçakla yada otobüsle gitsen cebine kar.", dedi yaşlı amca. Burnumu çekerek iç çeke çeke konuştum.
"Ö.. Önemli.. Değil.. Amca.. Sen.. Beni.. Oraya götür olur mu?", dedim
"Eh peki kızım sen bilirsin.", dedi yaşlı amcadan çektiğim bakışları dışarıya çevirdim.. Dışarıda ki zifiri karanlık beni korkutmuyordu. Eskiden ne çok korkardım karanlıktan.. Ağlamaktan gene nefes alamaz oldum. Hemen cebime koyduğum astım ilacını çıkardım. Ucunu ağzıma koydum. Eczanede ki kızın anlattığı gibi derin nefesler çekerek on saniye nefesimi tuttum. Sonra aldığım nefesler ile kafamı arkaya doğru yasladım.
Güneşin doğuşuna baktım benim hiç bir anlam ifade etmiyordu. Radyoda çalan müzik ile bakışlarımı yavaşça radyoya çevirdim. Devran'ın benim için söylediği 'Gül pembe', şarkısı çaldı.. Ağlarken gülmeye başladım. Gül pembe değildi artık Gül'ü hiç bir bir kalıba girip renk alamayacak şekile getirmişti..
"Radyoyu kapatayım mı kızım?", dedi yaşlı adam görüş açım puslu puslu kafamı iki yana salladım.
"Dinleyeceğim.", dedim yanaklarımdan akan sıvı artık benim bir uzvum kadar bana aitti. Yutkunarak çalan şarkıyı dinledim, eski güzel gülen kızı hatırlamaya çalıştım..
Sen gülünce güller açar, gülpembe..
Sözleri ile gözlerimi yumdum. Gözümde biriken yaşlar yanaklarımdan süzüldü.
"Bana dört senedir gülmeyi unutturdun artık ne önemi var..", dedim yumruk yaptığım ellerim ile dizimi sıktım.
Ağlamakla geçen yolculuğum gece yarısı dediğim adresin önünde durdu. Gözlerimi silerek arabadan indim. Kapının yanında duran korumalardan birine yaşlı amcaya parasını ödemesini söyledim. Açtığım kapıdan girdim. Korumaların garip bakışları üstümde gezdi. Merdivenleri çıkıp villanın ziline bastım. Burnumu çekerek dudaklarımı kemirdim.
Açılan kapı ile bakışlarımı kaldırdım.
"Gül bu ne hal!?", dedi dostum.
"Hamza Mahir yaşıyormuş...", dedim ağlayarak ona sarıldım.
"Kim arkadaşım?", dedi burnumu çekerek ağlamaya devam ettim. Şu dünyada ki tek dostumdu Hamza Mahir.
"Kim gelmiş sen koşarak panikle nereye çıktın? Ooo arkadaşın gelmiş demek, valla sizin şu aranızdaki bağı kıskanıyorum", dedi Mine benim perişan halimi görünce şaşkınca bana baktı. Yanımıza gelerek sordu.
"Gül iyi misin sen?", dedi panikle.
"Yaşıyormuş... Bana neden böyle yaptı.. Ben sadece sevmiştim onu oysa.", diyerek ağlamaya devam ettim. Mine'de benimle ağlamaya başladı.
Bölüm sonu..
Yıldıza basmayı unutmayın canlar yorumlarınızı bekliyorum