KOKUNUN İZİ

By ldream1928

20.8K 2.2K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
22.BÖLÜM~Hediye
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

33.BÖLÜM~ Aldattım

421 25 88
By ldream1928

Keyifli okumalar☆

Zaman durdu, ya da ben öyle sandım. Sanki dünya üzerinde ki herşey bir kaç saniyeliğine her şeye ara verip donup kaldı. Yere saçılan tepsiye ve dökülen yemeklere baktım. Acıkmıştım ama ben alacağı olsundu, saçılmıştı her yere. Annemin dağılmış yüzüne baktım. Yüz ifadesini okuyamıyordum sanki dehşete düşmüştü.

Annem yıllar sonra abimle ilk karşılaşmasını yaşıyordu. Biricik evladıyla yıllar sonra bir ekran sayesinde hasret gideriyordu.

Eli usulca ağzına gitti ve şokla birlikte elini ağzına kapatarak usul usul yanaklarına boşalttı yaşlarını. Nasıl tanıyabilmişti onu? Yıllar abimi hiç mi değiştirmemişti?

"Anne." Abimin mırıldanmasını duyduğumda bakışlarım usulca ekrana çevrildi, şimdi bakışlarına büyük bir acı yerleşmişti. Yutkunduğunu gördüm.

"Oğlum." Annem feryat edercesine ağlaması şiddetlenirken birkaç küçük adım atarak dahada yaklaştı laptopuma. İkisinede büyükçe tebessüm ederek ayağa kalktım.

"Ben içerideyim siz konuşun hasret giderin." Ben konuşmuştum ama sanki onlar beni duymamıştı. Hâlâ birbirlerine bakıp duruyorlardı. Usulca odadan çıkarak içeriye geçtim. Kızlar sanki ne olduğunu anlamış gibi bana bakıyorlardı. Onlara babamın olayını anlatmamıştım ama az önce abimle olanları, annemin gelişini duymuş olmalılardı. Bana büyük bir tebessümle bakıyorlardı bende onlara aynı gülümsemeyi gönderip yanlarına oturdum. Kumsal omzuma başını koyarak televizyon izlemeye devam etmiş ardından şu sözcükleri söylemişti

"Abinle kavuştuğunuz için çok mutluyum güzelim. Bak sen ona gitmedin ama hayat yinede onu senin karşına çıkarttı."

"Hı hı."

"Yalnız Masal abin yakışıklıysa bozuşuruz biliyorsun değil mi? Kendime engel olamıyorum tanıyorsun beni."

Açelya'nın dediklerine kahkahalarla gülerken hayır anlamında kafamı salladım.

"Üzgünüm Açi o evliymiş üstelik birde oğlu var."

"Nasıl ya!? Ama banane ben hep en yakın arkadaşımın abisiyle sevgili olmayı ve yakın arkadaşımla görümce olmayı hayal etmiştim. Banane banane haksızlık bu. Söylesek boşanmaz mı?"

"Üzgünüm Açelya başka taliplere yönelmen gerek."

Acelya sinirle kaşlarını çattı ve adeta tepinerek koltuktan kalktı. Ciddi ciddi başka taliplere yönelmeye gidiyordu sanırım.

"Nereye?"

"Diskoya! Allah Allah birde nereye diyor ya. Mutfağa gidicem mutfağa!"

Çirkefçe bağırdığında Kumsalla birbirize bakıp gülmeye devam ettik.

Bir süre etrafta sessizlik yaşanmış ardından içeriye kıpkırmızı gözleriyle annem girmişti. Ayağa kalkarak ona yaklaştım ve ona sarılarak rahatlatmaya çalıştım.

"Özür dilerim anne sana söyleyemedim ama yemin ederim bende daha yeni konuşmaya başladım. Sana biraz süre geçsin öyle söylemek istemiştim."

"Olsun annem. Sen, siz iyi olunda ben her şeye rağzıyım."

Anlaşılan daha olayın şokundan çıkamamıştı bana hiçbir şey sormamasından bunu anlamıştım.

"Hani sen inat etmiştin abinle ilgili konuşturtmuyordun bile beni. Ne değişti şimdi?"

Evet annem kendine gelmişti. Gözlerimi devirerek geri çekildim.

"Konuşasım geldi demek ki Allah Allah ya, konuşsak suç konuşmasak suç."

Annemin yanından sıyrılarak ve tüm sorularından kaçarak mutfağa doğru ilerledim. Mutfaktaki koltukta oturan Açelya'nın yanına kendimi atıp ofladım.

"Ne yapıyorsun?"

"Eren'i Kaan'ı ve Bora'yı stalklıyorum. Sonuçta tamam arkadaş olduk ama
in miler? cin miler? nerelerde büyüdüler? ay bak çok kafiyeli oldu. Ne kadar zenginler? Hangi okullarda okudular? Güvenilirler midir? Hangisi çapkın? Hangisi aile babası olabilir? Aralarında şerefsiz var mı? Bunların hepsini öğrenmem lazım. Sonuç olarak birbirimizin evlerine girip çıkıyoruz ya sapıklarsa? Ay dur çok abarttım şimdi Allah var hiçbir saygısızlıklarını görmedim, hepsi kendi halinde saygılı çocuklar maşallah. E birde yakışıklılar tabii. Ama şimdi yakışıklılık göreceli bir kavram, ben esmer severim sen kumral. Ben kahvrengi göz severim seni mavi. Belli olmaz bu işler yaaaniii. Benim ki yalnızca merak işte biliyorsun. Gerçi atalarımızın çok iyi bir lafı var bazen onu düşünerek kendimi dizginliyorum. Ne demiş atalarımız fazla merak göte ya- "

"Açelya! Ne diyorsun kızım. Bir sus Allah aşkına. Tipe bak ne hale geldi iki dakikada, yok bir imalar, bir bir şeyler falan vallahi elimin tersindesin bir çarparım bir de koltuktan yersin."

"Sus be. Kimse benim hayallerimi gerçekleştirmiyor zaten. Hepimiz sapız ne vardı benim de eniştem olsa. Gerçi bir tane vardı o da şerefsiz çıktı. Ama şimdiki enişte adayım asla ama asla ex enişteme benzemiyor, bir kere adam zengin bir sıfır önde yani. Bir de itiraf et Yiğitten yakışıklı."

"Of Acelya bir sus ya. Senin yüzünden Bora'nın yüzune bakarken dediklerini hatırlayıp sanki o da duyuyormuş gibi utanıyorum. Arkadaşlığımızı zedeliyorsun yapma."

"Ya ama bir kere düşünsen en azından. Bak seni çok iyi anlıyorum yeni bir ilişkiden çıktın yorgunsun bir de üstelik bir intikam işine giriştiniz ve Bora da aldatılan adam olarak hep senin yanında oldu. İkinizde yaralısınız ve ikinizde birbirinizin desteğine ilgisine sevgisine ihtiyaç duyuyorsunuz. Ama  hayatının geri kalanında hep yanlız mı olacaksın? Boraya hiç o gözle bakmadın değil mi? Ama biz baktık ve gördük Masal belki bir şans-"

"Kes artık! İstemiyorum bir daha böyle bir mevzu açmanı. Ya siz bana cidden bunu yakıştırıyor musunuz? İçinde olduğumuz durum sizce normal mi? Ya biz aldatıldığımızı birlikte kendi gözlerimizle gördük. Onun eski sevgilisiyle benim eski sevgilim birlikteymiş Açelya. Sizce bizim Borayla olacak olan ilişkimiz sağlıklı bir ilişki mi olur? Mahvederiz birbirimizi anlamıyor musunuz? Ben onada kendimede daha fazla acı çektiremem üzgünüm. Bu iş bittiğinda Bora benim hayatımda kalmaya devam edecek yalnızca değer verdiğim bir insan olarak... Çünkü bizim onunla ilişkimiz Ceyda ve Yiğitten çıktı artık biz Borayla gerçekten samimi iki arkadaş gibiyiz ve bende tekrar bir erkeğe güvenecek güç yok anladın mı? Şu an ki halimizi bozamam, bizi bir ilişki içine atıp mahvedemem bizi. Sizin bu imalarınız ikimize de bir süre sonra acı verecek yapmayın o yüzden."

Hiçbir şey demeden Açelya'nın yanından kalkıp kendi odama ilerlerken arkamdan bağırdığını duymuştum.

"Her şeyi konrol edebilirsin ama aşkı edemezsin umarım hiçbir şey için geç kalmazsın."

Herkes neden aynı şeyi söylüyordu?

Dediklerini duymazdan gelerek kapıyı kapattım ve telefonumu elime aldım. İnstagramda gezinirken sanki evrenin bana karşı bir garezi varmışçasına önüme çıkan Bora'nın fotoğrafına bakakalmıştım. Bu Eren'in paylaştığı bir resimdi. Yalnızca masmavi okyanus rengi gözleri görünüyordu Eren açıklama olarak "Benim kahverengi gözlerim senin gözlerini gördükçe ağlıyor, yıkıl karşımdan. Fotoğrafının gerisini kırptım çünkü kısmetimi kapatıyorsun. Ayrıca kızlar baştan söylyeyim bu fotoğraf CANIM arkadaşımın ergenliğinde çekilmiş bir fotoğrafi yani 16 17 yaşındaki kardeşlerim LÜTFEN bana şu varlığın hesabını sormayınız kendisi kocaman yaşlı bir adam artık." gibi komik bir yazı yazmıştı.

Bir sonraki storysi ise gülümsememe neden olmuştu. Lip balm marka önerisi istiyordu... Kesinlikle Eren instagramı eğlenmek için kullanıyordu.

Üstten Perinin mesaj attığı yazısını gördüğümde mesaja tıklamıştım.

Peri: Selam güzel fiziği olan seksi bayan nasılsınız acaba?

Kıkırdayarak mesajı okuduğumda hemen mesajına geri yanıt vermiştim.

Siz: İyiler kendileri. Aynanın karşısına geçmiş kendime bakıyordum aman tanrım ne kadarda güzelim diye kendimi övmekle meşguldum.

Peri: Hahahaha afferin sana ben olsam bende kendimi izlerdim. Ama sana güzel bir haberim vaaaarrrr.

Siz: İki tabak sütlaç yerine bir tabak sütlaç mı yedin?

Peri: Ya hayırr hahahha. Tam 5 kilo vermişiimmmm 🎉🎉

Siz: Cidden mi? Hani sen kilona bakmamak için tuturuyordun en son. Neymiş az daha zayıflayayımda öyle bakalımmış. Afferin sana çok az kaldı biliyorsun değil mi? İstediğin kiloya bir an önce ulaşacaksın.

Peri: Tabii ne demessin dört kilocuk (!) daha vermem gerek yalnızca. Ya tartıda zayıflamış olabilirim ama ben kendimi hiç zayıflamış hissetmiyorum.

Siz: Yavaş yavaş verdiğin için bir değişim olmadığını düşünüyorsun ama ben görüyorum değişimini. Peri hâlâ kendini zorla kusturmuyorsun değil mi?

Peri yazıyor...
Peri çevrim içi...
Peri yazıyor...

Peri: Hayır.

Evet. Bana yalan söylüyordu. Bana hâlâ yalan söylüyordu. Nasıl kendine bu eziyeti çektiriyordu.

Siz: Zorla istifra etmekten vaz geçmediğin sürece ben yokum Peri. Beni kaybedersin duydun mu? Kusmayı bırakana kadar yeni bir diyet listesi hazırlamayacağım sana. Bu sürede kilolarını geri alabilirsin bunu unutma. İstifra etmeyi ne kadar çabuk bırakırsan o kadar iyi senin için.

Peri: Abla yapma n'olur. Bak ben denedim ama olmuyor bilerek bile değil artık psikolojik olarak kendimi rahat hissetmiyorum yemek yerken bile rahat değilim sonradan kusmadığım sürece yemek yiyemiyorum.

Siz: Açelyaya söyleyeceğim onunla konuşun o memnuniyetle kabul eder anlatırsın ona durumunu olur mu?

Peri: Olur Masal abla. Özür dilerim emeklerini boşa çıkartmak istemezdim.

Siz: Emeklerimi boşa çıkarttığın falan yok ben emek bile vermiyorum asıl sen kendi emeklerini boşa çıkarıyorsun kendine eziyet çektiriyorsun bana değil. Önce kendinden özür dile Peri benden değil.

Peri: İyi geceler.

Siz: İyi geceler güzelim.

Üzüntüyle mesajlaşma kısmından çıkıp instagrama geri döndüm kendini en güzel hissetmesi gereken yaşlarında kendine bu kadar acı çektirmesi canımı yakıyordu sanki ona iyi gelememişim, iyi bir doktor olamamışım gibi hissediyordum.

Telefonum birden titreyerek çalmaya başladığında arayan ismi görünce kaşlarımın çatılmasına engel olamıyordum. Yiğit arıyordu. Yiğit gecenin bu vakti neden arıyordu?

Telefonu yanıtlayıp kulağıma yasladığımda arkada ki büyük gürültüyle kaşlarımı çatıp telefonu kendimden uzaklaştırdım.

"Ooo Masal hanım telefonumu açtınız, bunu arkadaşlığımıza mı borçluyum. Ne güzel arkadaş olduk değil mi?"

Sarhoştu.
Yine Allah'ın cezası sarhoş olmuş ve beni aramıştı.

"Her kafana estiğinde, her sarhoş olduğunda beni arayamazsın arkadaşım."

"Senin arkadaşlığını sikeyim ben! Duydun mu! Ben seninle arkadaş falan olmak istemiyorum boktan boktan işler. Seni seviyorum diyorum neden anlamıyorsun hâlâ."

Sinirle gözlerimi yumduğumda dediklerini hazmetmeye çalışıyordum.

"Düzgün konuş senin ergenliklerini çekemem ben duydun mu!? Her aklına geldiğinde sarhoş olmaktan vazgeçmelisin, iki gram aklın var o da uçup gidiyor. Bir daha sarhoş olduğunda beni ararsan babana her şeyi anlatırım kendine gel artık."

Telefonu kapatacağım sırada söyledikleriyle duraksamıştım.

"Öldürürüm kendimi. Masal yeter ben dayanamıyorum cidden öldürürüm kendimi. Gel buraya, yanıma. Yoksa geldiğin son yer cenazem olur duydun mu? Konum atıyorum. Bir saat içinde gelmezsen hayatın boyunca bunun vicdan azabını çekersin."

Telefonu sinirle yatağa fırlattığımda nefeslerimi düzene sokmaya çalışıyordum. Sanki duvarlar üstüme üstüme geliyordu nefes alamıyordum, elim boynuma gitti, ovalamaya başladım. Nefes almalıydım, nefes almalıydım. Hızlıca gardırobuma ilerleyip bulduğum ilk şeyleri üstüme geçirdim.

(Şu kotun üstündeki badiyi boğazlı hayal edin hava soğuk kshshdkskak)

Evden hızlıca çıktığımda arkamda kızların ve annemin bağırışlarını işitiyordum. Onları bile duymadan aniden çıkmıştım evden. Taksiye bindiğimde attığı konumu adama söylerken ne haldeydim bilmiyordum ama adamın benden korktuğu açıktı. Taksi bir gece kulübünün önünde durduğumda adımlarımı sağlam basa basa içeriye girdim. Yüksek gürültüden şimdiden kulaklarım uğuldamaya başlamıştı, içimde ki daralma daha da artarken bakışlarımı etrafta gezdirdim. İçerideki şarkıyı duyduğunda şu an ki durumumuzla karşılaştırdığımda kendimi tutamadan büyük bir kahkaha atmıştım.

Ben de piştim.
Hem de geliştim çokça yalan söylemeye
İnandın bana. Yine yandın.
Sandın adam gibi adamdım

Aldattım.
Dün gece gördüğüm dört kızla aynı anda yattım
Haklıydın, senin arkandan çevirilebilecek iş bırakmadım
Bunu yaptım.
Düşünmedim hiç bir kere bile.
Yine de faka basmadım
Kandırdım. Seni sevdiğimi söylerken bile yüzüne bakmadım.

Gece kulübünün bar kısmındaki sandalyelere oturmuş hâlâ zıkkımlanıyordu. 13 dakikam daha vardı. Ona doğru adımlayıp tam yanında durdum. Bakışları bana çevrildiğinde bayık gözleriyle bana bakıyordu. Kolundan sıkıca tutup kalkması için çekiştirdiğimde bakışları önce onu tutan elime sonra tekrar yüzüme çevrilmişti. Yüzünde alaylı bir gülümseme peydah olurken ayağa kalktı ve onu çekiştirmeme izin verdi. Yalpalayarak benim çekiştirmelerimle dışarıya çıktık. Onu kolundan sertçe karşımızdaki duvara iktirdiğimde zaten ayakta duramayacak kadar içtiği için yalpalayarak duvara çarpmıştı.

"Hay amına koyayım ne işi var bu duvarın burada."

"Yeter! Yeter artık! Ne istiyorsun benden daha, hayatımın içine sıçtın ne istiyorsun? İğrenç birisin biliyorsun değil mi? Adi, şerefsiz, piçin tekisin." Artık ikimizde bağırıyorduk içimizde ne varsa tutuğumuz dışımıza çıkarıyorduk.

"Evet! Öyleyim evet! Ama seni seviyorum ben, sen artık beni sevmiyor olabilirsin ama ben seni seviyorum. Senden vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim duydun mu!? Arkadaş falan olamam ben seninle. Tekrar sevgili olacağız."

Histerik bir kahkaha attığımda sesim tüm sokakta yankılanmıştı. Susmadım daha çok güldüm. Ve daha çok. Yiğitin benden korkan bakışlarımı üstümde hissedebiliyordum ama gülmeme de engel olamıyordum.

Kavga ettik seninle, gerildik.
Dedin "O kız kimdi? Söyle."
Dedim "O işti. Ani gelişti. Bilmiyorum ki adını bile."
Diğer üçüyse işinde gücünde. Almadım onları kale
Bana inandın ve de yine yandın. Sandın adam gibi adamdım.

"Biz... sevgili...seninle..." Kahkahalarım arttığında Yiğit yavaşça yanıma yaklaşmıştı.

"İyi misin sen?"

"Değilim! Değilim, Yiğit biz neden ayrıldık seninle?"

"Ben seni aldattım." Yüzümde büyük bir gülümsemeyle ona bakıyordum.

"Sen beni aldattın. Peki sen beni neden aldattın?"

Cevap vermediğinde iki elimde onu göğsünden iktirip bağırmıştım.

"Cevap versene! Sen beni niye aldattın Yiğit? Madem beni bu kadar seviyordun neden aldattın?"

"Sevişmiyordun çünkü benimle! Sana dokunmama bile izin vermiyordun amına koyayım. Namuslu mu oldun böyle yapınca? Kim bilir benden başka kaç kişiye dokundurtuyordun kendini, iş bana gelince namusluyum havaları değil mi Masal? Bu ilişkiyi sen bitirdin sen! Elini tuttuğumda bile ürküyordun Masal. Ben sabrettim çok sabrettim ama sen bana başka seçenek bırakma-"

Elimde büyük bir acı hissettim. Aynı zamanda da bir ses kulaklarıma doldu. Yiğitin başı yan tarafına düşerken ben dehşetle ona bakıyordum. Bizi izleyen dinleyen onlarca insan umrumda bile değildi. Yavaşça kolumu havaya kaldırdım ve bileğimdeki saate baktım.

"1 saatin doldu Yiğit. Şimdi hayatımdan...siktir...git. Artık kendini öldürebilirsin umrumda bile olmaz."

Bakışları benim gözlerimi bulurken hızla arkamı dönerek bizi izleyen onca insanın içinden çıktım ve sokakta yürümeye başladım. Adımlarım hızlı değildi. Adımlarım yavaştı. Bir şeyden kaçmıyordum, kovalanmıyordum. Hiçbir duygu hissetmiyordum. Kalabalık caddenin arasında yürürken yalnızca ileriye bakıyordum. Ölüm...kolay bir kaçış yoluydu. Asıl zor olan bu dünyada kalıp savaşmaktı. Güçlü olmaktı, her şeye rağmen dik durabilmekti, güçlü olmak ağlamaktı, üzülmekti, bağırmaktı, susmamaktı. En azından Bora'nın anlattıkları bunlardı. Ama ben yine sessizliğime bulanmıştım. Nefes almam gerekiyordu. Nefes almalıydım. Sana resmen orospu olduğunu imâ etti. Sus lütfen, sus. Düşünme, düşünme, düşünme. Nefes al, aldım... şimdi nefesini vermen gerek... veremiyordum. Elim boynuma giderken kazağımı boynumdan çekiştirdim. Yoldan geçen bir taksiyi elimle durdurduğumda ne haldeydim bilmiyordum. Ağlamak istiyordum ama nefesimi hırıltı bir şekilde vermekten başka bir işe yaramıyordu. Taksici abi bir şeyler soruyordu bende yanıt veriyordum ama ne diyordum onu bile bilmiyordum. Adımlarım beni nereye götürüyordu onu bile bilmiyordum. Geldiğimiz yere baktığımda gülümsedim. Taksiden inerek deniz havasını derince içime çektim. Hâlâ nefes alamıyordum. Sırf nefes alabilirim diye gelmiştim bu yere, hani insanlar deniz havasının çok iyi geldiğini söylerler ya yalandı o. Gelmemişti.

Nefesim dahada kesilmeye başlarken boğazımda hırıltılarla ciğerlerime tam ulaşamayan havayla yürüdüm. Adımlarım yavaştı, çünkü yorgundum, zarzor sahile atarak kendimi kumların üstüne bıraktım. Sahil bomboş ve serindi, dalgaların sesi kulaklarımda bir uğultu yaratıyordu. Saatte gece yarısını çoktan geçmişti. O soğuğa rağmen kendimle cebelleşerek üstümde ki deri ceketi çıkararak kumlara koydum. Üstüm başım kumdu, üstüm başım perişandı ama umrumda değildi. Boğazım kurumuştu keşke su alsaydım diye düşündüm. Nefeslerimi düzene sokamayacağımı anlayarak ayağa kalktım ve bir hışımla hızlıca ayakkabılarımı ayağımdan çıkartarak çoraplarımıda botun içine koydum. Pantolonumun paçalarını yavaşça sıvıyarak denize doğru ilerledim. Islak kumlara geldiğimde dalgalar usul usul ayaklarıma çarpmaya başladı. Çığlık attım. Dalgalara ulaştı sesim. Hırçın dalgalar benim sesimle, hiddetimle şiddetlenerek daha çok vurdu ayaklarıma. Su bileklerime geliyordu artık, şimdi şu suda boğulsam benim şarkımı yazacak bir sevgilim yoktu. Bir çığlık daha attım. Yine işe yaramadı. Hatta daha da nefesimin kesilmesine neden olduğunda bunu yapmayıda kestim. Geri geri yürüyerek denizden çıktım. Kendimi tekrar kumlara attığımda ani gelen kusma isteğiyle elimle ağzımı kapatmıştım bu gece çok miğdemi bulandırmıştı. Ayaklarım kuruduğunda tekrar çoraplarımı ve botlarımı giyerek saçlarımı tepemde topladım. Salık saçlar beni daha da daraltmıştı. Geçmesini bekliyordum, neden bunca süredir geçmemişti? Boynumda büyük bir acı hissediyordum niyeydi? Ellerime baktım sımsıkı yummuştum ellerimi yavaşça açarak kanayan avuç içlerime baktım. Görüşüm niye bulanıklaşıyordu? Titreyen ellerimi çantama uzatarak telefonumu çıkarttım. Mesajlar vardı. Kimdi bunlar? Bulanık görüyordum. Gözlerimi kırpıştırarak telefonuma odaklandım. Yiğit mesajlar atmıştı. Hızlıca onu geçip diğer mesaja baktım. Boradan gelmişti. İyi geceler dilemişti yalnızca, ne yaptığımın farkında olmadan hızlıca yukarıdan arama tuşuna bastım. Nefes alamamakla birlikte gözlerimde yaşarmıştı bu yüzdendi bulanık görmem. Yaşlar gözlerimi terk etsin istiyordum. Tam dördüncü çalışta telefon açılmıştı.

"Masal, ne oldu bu saatte uyumadın mı hâlâ?" Onun sesi uykulu gelirken benim sesim çıkmıyordu.

"Nefes almazsam ölür müyüm? Ölüm bu kadar kolay olur mu Bo...ra?" Kendi sesimin arasına karışan soluklanma seslerim onu endişelendirmiş olacak ki telaşlı sesini duymuştum.

"Masal sakin ol. N'oluyor? Bak derin bir nefes al tamam mı? Hay sikeyim böyle işi. Güzelim sakin kal n'olur, söyle nerdesin?"

"Sa..hil."

"Bizim birlikte gittiğimiz sahil mi?"

"Hı hı."

"Geliyorum sen sakinleşmeye çalış içinden saymaya başla tamam mı? 15 dakika dolmadan orda olacağım. Hadi kapat gözlerini ve sayı say Masal. Ölümden bahsetmek yok. "

Dediğini yaptım. Saymaya başladım bende, gelecekti, geçen sefer nasıl gelip beni kurtardıysa yine kurtaracaktı. Telefonu kulağımdan çekerek kumların üstüna fırlattım ve derin nefesler almaya çalıştım. 578..579....781.

Yüzüm iki el tarafından tutulurken yavaşça gözlerimi araladım boğazımda sanki bir şey varmışçasına çıkardığım sesler durumumun iyi olmadığını gösteriyordu.

"Ne yaptın sen kendine böyle. Masal bak bana, tamam sakin ol her şey geçti ne olduysa yaşandı ve bitti. Geçmişte kaldı tamam mı? Şu anda kal kimse sana zarar vermeyecek hadi biraz nefes alalım birlikte tamam mı?"

Kafamı tamam anlamında salladığımda ellerini yüzümden çekmeden önümde oturmuş Boraya baktım. Derin bir nefes aldı ben yarım bir nefes almıştım. Sonra verdi o yarım nefesi geri bırakmıştım. Nefesimi çekemiyordum ciğerlerime, sanki dünyada yeterince oksijen kalmamış gibi hissediyordum. Kaçıncı kez birlikte nefes aldığımızı sayamamıştım fakat daha derin bir şekilde nefesler aldığımı gevşeyen vücudumdan anlayabiliyordum. Fakat başım dönmeye midem bulanmaya ve titremeye devam ediyordu vücudum.
Kafamı tutamayarak onun anlına yasladım, gözlerim yavaş yavaş kapanıyordu, ölüyordum sanırım. Gözlerimi kapadım ve bir daha açamadım.

Gözlerimi açtım. Bir daha kapadım.
Yine gözlerimi açtım ve ışığın tam gözümün içine girmesiyle tekrar kapattım, kendime gelemiyordum gözlerim yanıyordu ve etraf çok aydınlıktı. Neresiydi burası? Cennet mi? Cennet o filmlerde anlatıldığı gibi bembeyaz bir yer miydi?

Bir zaman sonra gözlerimi tekrar araladığımda ışık gözlerimi çokta rahatsız etmemişti. Gözlerim odağını kurduğunda birinin elini hissettim.

"Masal? Güzelim uyandın mı iyi misin!?"

Bora'ydı bu. Sesini duymamla endişelerimden sıyrılmış derin bir nefes almıştım. Bir maske takılıydı ağzıma, oradan gelen hava sonunda ciğerlerime ulaşıyordu. Boranın eli saçlarımdaydı. Görüş alanıma bir tek onun yüzü girdiğinde endişeli mavileri gözlerimde dolaştı. Sonra gözlerini kapattı ve derin bir nefes alıp tekrar gözlerini açtı. Nerdeydim? Sandığım gibi cennet miydi burası? İyi de Bora'nın ne iş vardı? Yoksa o da mı ölmüştü?

"Bora sende mi öldün?"

Sorduğum soruyla bakışları değişirken kızgınlıkla konuştu.

"Ne ölmesi?  Masal saçma saçma konuşma. Kim ölmüş, ölemez kimse."

"E biz nerdeyiz o zaman."

"Hastanedesin fıstık üzgünüm cennete gitmek için daha çok gençsin."

Alaylı ifadesine boş bakışlarımı gönderirken doğrulmak için hamle yaparak kalkamaya çalıştım, kendimi iyi hissediyordum yalnızca başım dönüyordu.

"Bekle yardım edeyim." Bora kolumdan bana destek olarak kaldırdığında etrafıma bakındım sahiden de burası bir hastanenin aciliydi. Etrafta bir sürü böyle yatak olmalıydı fakat benim yatağımın önünde ki ve yanlarında ki perdeler çekik olduğu için diğer yatakları göremiyordum. Tüh Masal cennete de gidemedik. Sussana sen.

"İyi misin? Nefes alabiliyorsun değil mi?" Bora'nın korku dolu yüzüne baktığımda kendime kızdım. Ne zaman kötü bir şey olsa onu arıyordum başında sanki hiçbir dert yokmuş gibi birde benimle uğraşıyordu. Bu yaptığım bencillikti.

Havayı elimle tutup çıkaracağım sırada Bora benden önce davranmış elimi tutarak beni durdurmuştu.

"Biraz daha kalsın, fazla nefessiz kalmışsın. Doktorla konuştum Masal, panik atak başlangıcı olabileceğini söyledi."

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktığında kızgınlıkla sordum.
"Ne panik atağı ya iyiyim ben."

Bora bu sefer daha da ciddi bir ifadeye bürünmüş hatta bana kızar gibi bakmaya başlamıştı.

"İyi misin?" Bora elini uzatarak kolumu tuttuğunda bakışlarım eline düştü. Ama...ama nasıl? Kollarım ve ellerim çizik içindeydi kendime zarar verecek kadar nasıl kendimi kaybetmiş olabilirdim?

"Boynunda da aynı izlerden var."

Parmak uçları çizikleri okşarken devam etti.

"Doktor kesin bir şey söylemedi. Bu olay ona göre bir sinir krizi de olabilirmiş. Umrumda değil ne hastalığıysa kriziyse umrumda değil, sen kendine nasıl zarar verirsin? Ne olursa olsun yanındayım biliyorsun değil mi? Seni iyi edene kadar yanından ayrılmam. Bu sefer yapamam bunu. Bir daha kendine zarar vermene izin veremem." Bunları sanki bana değil de kendisine söylüyordu. Onu aramamdan rahatsız olmamıştı aksine daha da yanımda kalabilmek için çabalıyor bu durumda bile aslında benden izin alıyordu.

Ona gülümseyerek elimin üstünde olan elinin üstüne diğer elimi koydum.

"Uyumak istiyorum biraz daha, saat kaç?"

"Altıyı çeyrek geçiyor."

Kaşlarımı çatarak sinirle sordum.
"Sen hiç uyumadın mı?"

"Evde biraz uyumuştum zaten iyiyim ben böyle hadi sen uyu."

"Saçmalama seninde uyuman lazım. Ayrıca sen kaç saattir şu sandalyenin üstünde mi oturuyorsun. Aşk olsun, saçma saçma işler. Hayır zeki bir adamsın da azıcık beynini kullansan keşke."

Yatakta yana kayarak ona yer açtığımda elimle yanıma iki kere vurmuş gelmesini belirtmiştim. Tereddütle bir kaç saniye yüzüme baksada daha sonra ayakkabılarını çıkartarak o da benim gibi yanıma uzanmıştı. Yüzümde ki şu maske aşırı rahatsız etsede çıkartırsam nefes alamamaktan korkuyordum. Üstümdeki beyaz hastanı çarşafını onunda üstüne örterek yan bir şekilde onun yüzünü görürcesine yattım. Borada benim gibi yan yatmış bir kolunu yastığın altına koymuştu. Uyku üstüme çökerken yavaş yavaş gözlerim kapanıyordu. Boranın yüzüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdığını hissetmiştim. Daha sonra ise sesini duymuştum.

"İyi uykular prenses."
"Sanada."

Sonrası ise tamamen derin bir uyku çektiğimdi.

Gözlerimi araladığımda yine aynı yatakta yattığımı fakat Bora'nın yanımda olmadığını farketmiştim. Nefes aldığım o maske çıkarılmıştı. Bora mı çıkartmıştı? O nerdeydi? Bakışlarımı etrafta gezdirmeye başladığımda ilk rastladığım yüz onunkiydi perdenin önün duruyordu kollarını bağlamış yanında ki duvara yaslanarak bana bakıyordu. Uykusuzdu. Neden uyumamıştı ki?

Bakışlarım ondan çekilip diğer yerlerde gezinmeye başladığında kızların yüzüyle karşılaşmıştım. Onlarda endişeli bir şekilde bana bakıyorlardı sanırım bir şeyler diyorlardı ama onları umursamadan gözlerim diğer yerleri taradı Eren ve Kaan da buradaydı. Hepsine gözlerimi devirdiğimde mırıldanarak konuşmuştum.

"Böyle az olmuş bizim komşu Hatice Teyzeyi de çağırsaydınız."

Kimse gülmemişti
Niye esprime kimse gülmemişti? Bence komikti onlara sürü iması yapmıştım anlamamışlar mıydı? Boşver Masal onlar bizim zeka seviyemize ulaşamadıkları için gülmüyorlar.

Oflayarak yatakta doğruldum.

"Bakmayın öyle tamam. Offf vallaha sıkıldım, acıktım da ben. Bana hanginiz yemek almak ister."

Yine ses gelmemişti sinirle Boraya döndüm.

"Kov onları, istemiyorum gelmesinler. Bana yemekte getirememişler hem. Ne işleri var başka, bön bön bana bakıyorlar."

Sonunda insanı bir tepki vererek gülümsemiş yanıma doğru yürümştü.

"Hastaneden çıkabiliriz kahvaltı yemeğe gideriz şimdi hep birlikte?"

"Doktor Bey Amcacığım iyi olduğumu söylüyor hemen inanıyorsunuz ben söylüyorum inanmıyorsunuz. Nasıl arkadaşlarsınız siz böyle?"

"Bana bak ayağımın altına bir alacağım seni artık yeter. Gece yarısı evden çıkmak ne demek Masal! Birde sabah gelip seni bu halde buluyoruz. Bora aramasa.... neler düşündük haberin var mı? Sırf kendini düşünüyorsun, nereye gittiğini bize bile söyleyemeyecek kadar bencilsin. Allah kahretsin, artık bizden sürekli bir şeyler saklıyorsun Masal farkında mısın!?"

Kumsalın ilk defa bu kadar sinirlendiğine şahit olmuştum. İlk defa bu kadar canı yanmış görmüştüm onu. Sanki öfkesinden yerine duramıyordu, gözlerinden birkaç damla yaş aktığında dışarıya çıkmıştı, Açelya arkasından bakmış ardından yalnız kalmak istediğini düşünmüş olacak ki benim yanıma gelmeyi tercih etmişti. Hafifçe elini yanağıma koyarak okşadı ve anlımdan öptü.

"Çok korktuk Allah'ın cezası. En son polisi arıyorduk."

Açelya'nın dediklerine gülerken yüzünde ki yaşları sildim.

"İyiyim ben, sadece biraz birikmişti. Arada bir böyle oluyor işte. Geçti hem iyiyim ben, sizde Allah aşkına cenaze modundan çıkın."

Hepsi güldüklerinde keyfim yerine gelmişti.

"Açi hadi bana su getir. Çok susadım, dün Bora'nın aldığı tüm suyu bitirdim."

"Ben yanından ayrılamamıştım kızlar gelene kadar. Şimdi alıp geleyim." Bora lafa girdiğinde bakışlarım ona dönmüştü. Hayır dercesine kaşlarımı havaya kaldırdım. Açelya'nında çıkıp hava almaya ihtiyacının olduğunu biliyordum şu an kendini sıkıyordu bana bir şey sormamak için. Hafifçe Açelya'nın kulağına yaklaştım.

"Çok ilgilendi benimle mahcup oluyorum artık, sen alıp gelsen." Fısıltılarımı sakinlikle tamam anlamında salladığı başıyla onayladı.

"Ama ben kantin nerde bilmiyorum bilen var mı?"

Eren yaklaşıp önce yanımda durdu ve ardından bana gülümseyip saçlarımı karıştırdı. Anlaşılan o da anlamıştı ne kadar sıkıldığımı ve soru sorulmasını istemediğimi hatta bir an önce bu mevzunun bitmesini istediğimi. Daha sonra da Açelyaya dönmüştü. "Ben biliyorum hadi gel gidelim." Açelya tamam anlamında başını salladığında birlikte gitmişlerdi odada Kaan ben ve Bora kalmıştık.

"İyi misin demeyeceğim, sadece ne olursa olsun yanında olduğumu, olduğumuzu bil tamam mı?" Kaan'ın söyledikleriyle gülümseyerek kafamı tamam anlamında salladım.
"Teşekkür ederim." Kaan bakışlarını Boraya çevirdiğinde sanki aralarında sözsüz bir anlaşma geçmişti.

"Şey ben bir Kumsala baksam mı?"

Kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalkarken Bora'nında benden aşağı kalır yanı yoktu.

"Hastane basıyor beni de. Gideyim en azından ona bakayım." Omuz silkerek ve arkasını dönerek gittiğinde arkasından bakıp gülümseyerek Boraya döndüm. O da yavaşça yürüyerek yanımdaki boşluğa, yatağa oturmuştu.

"Seni neyin o hale getirdiğini anlatmayacak mısın?"

Kafamı hayır anlamında salladım.
"Şu an değil Bora çok yorgunum, gerçekten. Başka bir zaman anlatacağım sana hepsini. Hadi çıkalım artık hastaneden. Eve gitmek istiyorum."

Bora beni onayladığında ben hazırlanırken Erenle Açelya gelmişti daha sonra hepimiz dışarı çıkarak bir bankta oturmuş sohbet eden Kumsalla Kaanı da almıştık. Kumsal  resmen ağlarken kahkahalar atıyordu onları gördüğümüzde. Anlaşılan Kaan iyi gelmişti. Yolda herkesi, kendime zarar verdiğimi anneme söylememeleri için uyarmıştım, onlarda kabul ettiklerinde evde kalabalık yapmamak için erkekler bizden ayrılmıştı. Kahvaltıyı başka bir zaman yapacaktık. Sadece yanımızda Bora vardı o da arabayı sürüyordu alçılı ayakla nasıl böyle alçısızmış gibi yaşıyordu anlamamıştım. Eğer ben böyle olmasaydım bugün alçısı çıkacaktı. Birlikte eve geldiğimizde her ne kadar Boraya gelme diye direttiysemde geleceğim diye daha çok diretmişti.

"Kızlar Allah rızası için gidin şu bakkaldan gevrek alın yeni gelmiştir şimdi sabah sabah. Sıcacıktır yeriz. "

İkisininde karnı aç olacak ki resmen itiraz etmeden gitmişlerdi. Kumsal hâlâ bana soğuk davranıyordu fakat onu anlıyordum. Çok korkmuş olmalılardı. Onların arkasından bakarken bende Boranın koluna girmiş ondan destek alıyordum. Boynumdaki ve kolumdaki çizikleri örtmek adına Açelyadan aldığım montun fermuarını boynuma kadar çektim.

Birlikte merdivenleri tırmanıp zili çaldığımızda kapının açılmaması kaşlarımın çatılmasına neden olmuştu. Kızların elime tutuşturdukları çantalarını açarak anahtarı buldum ve kapı deliğine yerleştirdim. Kimbilir nasıl delirtmiştim yine annemi.

Borayla birlikte içeriye girdiğimizde ceketini alıp portmantoya asmıştım. Sonra bir şey oldu. Bir ses duyuldu, bir tokat sesi. Borayla gözlerimiz endişeyle birbirine tutunduklarında hızla oturma odasının kapısını açtım.

Ben asıl şimdi ölmüştüm...

                                ☆

Selam. Müthiş enerjik harika yazarınız geldi ishshxjxksuaosj

Sanırım ölüyorum grip oldum ve ayağa kalkınca içkili amcalar gibi yalpalayarak yürüyorum. 4 tane hap verildi yakında geberirsem haberiniz olsun jsjsjshsuskmsshdkdms

Bu bölümü nedensizce çok sevdim olaylı, kaoslu ve bol bol üzüntülü bir bölümdü. Siz bölüm hakkında ne düşünüyorsunuz. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen o kadar hasta hasta bölüm yazdım size cık cık cık 😂

Sınavlar 1 ay sonraya ertelendiği için mutluyum şu hastalığı atlatayım bölümlerimiz eski sıklığında gelmeye devam edecek.

Hepinizi çok seviyorum hoşça kalın☆

Continue Reading

You'll Also Like

60.2K 3.6K 16
"Hüzn-ü Baran ne demek? Öyle kaydetmişsin beni." Elimdeki telefonu bırakıp ona döndüm. Telefonunu kaybettiği için onu çaldırmamı istemesi bayağı uzu...
767K 31.9K 43
BERDEL. . . hikayede cinsel ve yetişkin içerik, küfür, dövüş ve bol bol klişe sahneleri vardır. Bunu bilerek okuyun lütfen, sebebsiz linç yemek iste...
EFULİM By s`

Teen Fiction

490 67 6
Karadeniz'in sisli dağlarının ardından doğan güneş misali...
1.2M 68.7K 26
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...