KOKUNUN İZİ

By ldream1928

19.8K 2.1K 6.1K

İki beden, iki kalp. Birinin kalbinde ihanetin çürüttüğü damarlar. Ötekisinde ise intikamın küflendirdiği bir... More

1.BÖLÜM~Aşkın Acizliği
2.BÖLÜM~Sevgilim
3.BÖLÜM~Evrenden Mesaj
4.BÖLÜM~Umut
5.BÖLÜM~Gizemli Kız
6.BÖLÜM~Plan
7.BÖLÜM~Taş
8.BÖLÜM~Yolculuk
9.BÖLÜM~Unutmak
10.BÖLÜM~Hırsızlık
11.BÖLÜM~Yalnızlığın içindeki yalnızlık
12.BÖLÜM~Alışveriş
13.BÖLÜM~Sahne
14.BÖLÜM~Enkaz
15.BÖLÜM~İz
16.BÖLÜM~Hayatı Sıfırlamak
17.BÖLÜM~Yanlış Anlaşılma
18.BÖLÜM~Yeniden Başlamak
19.BÖLÜM~Planın İlk Adımları
20.BÖLÜM~Yeni İş
21.BÖLÜM~ Elinin İzi
23.BÖLÜM~Kötü Bir Şey
24.BÖLÜM~Kaza
25.BÖLÜM~İlk Defa
26.BÖLÜM~Davetsiz Misafir
27.BÖLÜM~ Özlemek
28.BÖLÜM~Geçmiş
29.BÖLÜM~Rüya
30.BÖLÜM~Yağmur
31.BÖLÜM~Canavar
32.BÖLÜM~Kabus
33.BÖLÜM~ Aldattım
34.BÖLÜM~Buzdan Şato
35.BÖLÜM~ Ölümü Dilemek
36.BÖLÜM~ Günahkar
37.BÖLÜM~ Yüzleşme
38.BÖLÜM~Buzun Sıcaklığı
39.BÖLÜM~Hayata
40.BÖLÜM~Duruşma
41.BÖLÜM~Hastane
42.BÖLÜM~ Mekan
43.BÖLÜM~ Düğüm
44.BÖLÜM
45.BÖLÜM~Telefon
46.BÖLÜM~Papatya
47.BÖLÜM~İstek
48.BÖLÜM~Yakınlık
49-Bölüm~Gece
50.BÖLÜM~Aşkın Şimşeği
51.BÖLÜM~Deniz
52.BÖLÜM~Konuşma
53.BÖLÜM~Güzel Kadın
54.BÖLÜM~Aşk Sarhoşu
55.BÖLÜM~Mezar
56.BÖLÜM~Gidiyor musun?
57.BÖLÜM~Evet
58.BÖLÜM~Telefon
59.BÖLÜM~Zamanın İhaneti
60.BÖLÜM~Benim İklimim
Final
Özel Bölüm-1
Özel Bölüm-2
Özel Bölüm-3
!!!
Yeni Kitap Duyurusu

22.BÖLÜM~Hediye

258 32 148
By ldream1928

Keyifli okumalar...

"Gel burası."

Borayla birlikte iş çıkışında çarşıya gitmiştik. Onu kolundan tutup kuyumcuya sürükleyerek içeriye soktum. Şirkette Bora'yla Yiğit'in o karşılaşması anlık bir kalp krizi geçirmeme neden olmuştu, bir ara kulaklarımda sanki bir saatin yelkovan ve akrebinin o tik tak sesini duymuştum, zaman geçmek bilmemiş o an da kalmıştık sanki. Yiğit şoku atlattığında "Merhaba." diyerek Bora'ya elini uzatmıştı ancak Bora onun eline bakıp gözlerini devirmiş ve sadece alaylı bir şekilde gülüp yanından çekip gitmişti.

Yiğit çıkışta peşimden ayrılmayıp beni evime bırakmayı teklif etse de ona işimin olduğunu söylemiş içim kan ağlaya ağlaya, kendimden tiksinircesine, başka bir zaman bırakabileceğini söylemiştim. Gözlerinde, yüzünde gördüğüm sevinç mimiklerinin bir gün mahvolması için sabrediyordum.

Kuyumcudan içeriye girdiğimizde cebimden o değerli kolyeyi çıkarıp kır saçlı amcanın önüne koydum.

"Evlilik falan yakın sanırım. Onun için mi bozuyorsunuz bunu kızım. Yanlış anlamayın lütfen karışmak haddime değil bende ki bir merak sadece. Yüzüklerinizin olmadığını görerek bunları söylüyorum kızım."

Ah! Ne kadar tatlı bir amcaydı. Ben Bora'yı çekiştirirken onun koluma girmiştim ve hâlâ da onun kolunda olduğum için bizi bir çift zannetmiş olabilirdi.

"Yok şey... amca biz arkadaşız."

Bora durumu toparlamaya çalışırken ufak bir tebessüm edip amcayı yanıtladım.

"Biz arkaşız amcacığım. Bu kolyenin kötü bir anısı var ve biz o anıyı güzelleştireceğiz."

"Anladım çocuklar ne olur kusuruma bakmayın. Ben sizi çok yakıştırdım da çift zannettim."

Evet biraz utanmıştım...

Sürekli sevgili sanılıyorduk ve bize böyle imalarda bulunuyorlardı. Amca kolyeyi incelerken Bora'ya iyice yaklaşıp kulağına fısıldadım.

"Emin misin satmak istediğinden? Ben seni buraya getirdim aklıma çok güzel bir fikir geldi fakat istemiyorsan yapmak zorunda değilsin."

O da amca duymasın diye kulağıma eğilip fısıldadı. Kol kola olmamız yetmiyormuş gibi bir de dip dibeydik. Kalbime ne oluyordu böyle? Susar mısın?

"Ben o kolyeyi görmeye katlanamıyorum zaten. Ne istersen onu yapabiliriz. Aklında ki düşünceleri merak ediyorum. Yine nasıl planlar yaptın acaba?"

Ona göz ucuyla baktığımda o da bana bakıp geri çekildi. Dediği şeylere daha sonra cevap verecektim bende omuz silktim. Kuyumcudan çıktığımzda kolyenin bu kadar ettiğine hâlâ şaşkındım.

"Bora doğru söyle. Kaç ay yemedin içmedin bu kolyeyi alabilmek için para biriktirdin.

Bana gülerek önüne döndü ve ilerlemeye başladı.

"Eee şimdi ne yapıyoruz."

"Alışveriş! Bak ben düşündüm ki sen bu kolyeyi görmek istemiyorsun üstelik çöpe atıyorsun kolyeyi. Bu kadar paranın boşa gitmesini istemedim ve onu en iyi şekilde çocuklara hediyeler alarak kullanacabileceğimizi düşündüm. Belki onları biraz mutlu edebiliriz."

Bora bakışlarını bana çevirip birkaç saniye duraksamanın ardından gülümsemiş kafasını sallamıştı.

"Çok çok güzel düşünmüşsün. Peki nerede ki çocuklara vereceğiz ki bu hediyeleri?"

"Şey ben bizim evin arka sokağında olan yetimhaneye vermeye düşündüm. O sokaktan birkaç kere geçtim, onlar bahçe de oynarken onları izledim. Aslında bizim hiçbir derdimiz yok Bora. Hayatın tüm dertlerini onlar üstlenmiş, gözleri o kadar yorgun bakıyor ki onlara yardım edememek., onları mutlu etmek için elimden hiçbir şeyin gelmemesi beni deli ediyor. Çok canım acıyor onların yaşadıklarını düşündükçe kim bilir nasıl zorluklarla karşılaşıyorlar, hangi şartlar altında büyüyorlar? Onlara bizim derdimizi anlatsak bize gülerlerdi emin ol."

Bora bana buruk tebessümüyle yüzümü inceleyip bakıp kafasını evet anlamında salladı. Hâlâ kolundan çıkmamıştım böylelikle onu istediğim yere sürüklüyordum. O da rahatsız oluyormuş gibi durmadığı için çekingem yoktu. İleride gördüğüm bir giyim mağazasıyla orayı işaret edip onu çekiştirmeye başladım. Birlikte içeriye girdiğimizde etrafımıza bakındık.

"Sen erkek kıyafetlerine bak bende kızlara alayım. Her yaştan birkaç bir şey al tamam mı? Bu para çok fazla zaten artar bile üstüyle de oyuncak alırız onlara olur mu?"

"Olur gü- ha şey olur ben şey yapayım. Gideyim ben."

Bora aniden yanımdan uçup gittiğinde kaşlarımı çatarak arkasından baktım.

"Çorapta al üşümesin ayakları. Aaa Bora bir de şey bu-"

Bora geri dönüp beni kızlar reyonuna iktirmeye başladı.

"Hadi gü- aaaa ama sıçacağım şimdi niye böyle oluyor. Şey yani ben gü derken güzel şeyler alacağım git sen hadi."

Bana arkasına dönüp gittiğinde şaşırarak önüme döndüm. Bazen çok tuhaf davranıyordu.

Evet elime aldığım sepete çok güzel elbiseler doldurmaya başlamıştım. Bir sürü tatlış şeyler vardı ileride bir gün kızım olursa ona rengarenk elbiseler alacaktım. Çoraplar rengarenk tokalar taçlar etekler tişörtler bir sürü şey almıştım ve Bora'nın yanına ilerlediğimde onunda çok güzel şeyler aldığını gördüm. Birlikte kasaya ilerlediğimizde kasiyer bizi görünce birden korkmuş haliyle gözlerini kocaman büyütmüştü. Birlikte mağazadan elimizle bir sürü torbayla çıkmıştık ve daha çok paramız arttığı için mutluydum. Birlikte bir oyuncakçıya girdiğimizde bu rengarenk şeyler o kadar ilgimi çekmişti ki keşke birisi de benim için bunlardan alsaydı diye geçirdim içimden. Küçükken benim bir tane bez bebeğim vardı bir arkadaşımda görüp çok istemiştim bir bebeğimin olmasını, annemde benim için bir bebek örmüştü nasıl sevmiştim onu. O evi terkedene kadar en iyi dostumdu o benim ama o gün onu orada bırakmak zorunda kalmıştım.

"Masal?"

Başımı daldığım bebekten kaldırıp Bora'ya baktım.

"Hımm."

"İyi misin?"

"Evet evet aldın mı bir şeyler?"

"Aldım bunlar nasıl?"

Sepete attığı oyuncakları gösterdiğinde gülümsedim bunlar çok tatlı şeylerdi. Birden kafama taktığı taçla bakışlarımı sepetten yukarıya kaldırdım. Elim taca gittiğinde bunun bir prenses tacı olduğunu farkettim gülümseyerek Boraya baktım o da bana bakıyordu.

"Yakıştı mı?"

"Hıhı tam bir prenses oldun. Dur bekle sana göstereyim. Artık sana dediğim gibi bir buzlar kraliçesisin."

Telefonunu çekip benim bir fotoğrafımı çektiğinde hafifçe tebessüm edip kameraya baktım. O beni çektikten sonra rafta gördüğüm kral tacını alıp onun başına taktım.

"Şimdi oldu krallığımızın başına geçmeliyiz."

Dedim gülümserken o da bana gülüp telefonu kaldırmış bir selfi çekmişti. Kahverengi hafif dalgalı saçlarımı düzeltip tacı çıkracakken Bora ellerimden tutmuş tacı geri takmıştı.

"Kalsın alalım bunları da."

"Bora böyle mi dolaşacağız dışarıda?"

"Evet neden olmasın? Çok tatlı oldun kalsın. Olduk!... Olduk dedim yani tatlı olduk bence kalsın alalım yani. Hem çocuklari bizi böyle görsün diye şey dedim severler."

Boranın bu hallerine kıkırdarken o da konuşmayı kesmiş bana bakmıştı. Dediklerinden tek bir kelime bile anlamamıştım.

"Ya üf Masal alalım işte."

"Tamam tamam hadi alalım çıkalım. Hava karardı neredeyse."

Birlikte yine elimizde bir sürü torbayla oyuncakçıdan çıkıp yetimhaneye ilerlemeye başlamıştık. Çok az bir para kalmıştı ve Bora yol üstünden bize dondurma almış olsa da elimizdeki torbalar yüzünden dondurmalar erimiş her yerimize bulaşmıştı. Bora ilerlerken beni birden durdurduğunda onun baktığı yöne bakmış kalbimin acıyla kasılmasına izin vermiştim. Mendil satan bir çocuk vardı. Bora benden parayı almıştı evet benden almıştı çünkü sürekli ben paraları düşürürüm sende kalsın diyerek paraları bana vermişti. İlerleyip ufaklıktan bütün peçeteleri almış birde ona aldığımız oyuncaklardan ve kıyafetlerden vermişti. Yüzünde gördüğümüz gülümseme ise bize tüm dertlerimizi sıkıntılarımızı unutturmuştu. Bora kolunu bana uzattı.

"Buyrun prenses o krallığı feth etmeye gidiyoruz bu yolda  bana eşlik edin lütfen."

Onun koluna memnuniyetle girip gülümsemiş ve " Hay hay." Diyerek ilerlemeye devam etmiştik.

Yetimhaneye geldiğimizde müdür hanımdan izin alıp çocukların yanına inmiştik ve ikimizin aklına arkadaşlarımızı da çağırmak geldiğinde onları da aramış ve buraya çağırmıştık onlarla birlikte çocuklarla oynayabilirdik. Onlarda memnuniyetle kabul etmişlerdi.

"Eee abi siz takmışsınız taçları bize yok mu? Sizin krallığınızda ki köleler gibiyiz şu an."

Eren dudak bükerek konuştuğunda Açelya da onu onaylayarak çirkef bir şekilde konuşmuştu.

"Evet ya banane benim prenses tacım nerde?"

"Bize ne, gidin alın kendinize."

Bora da ikisine bakarak konuştuğunda Kumsalla Kaan aynı anda oflayınca şaşkın bakışlarımız onlara düştü. Senkronize mi olmuştu onlar?

"Ne boş yaptınız ya? Gidiyorum ben."

Kumsal reis atar yapıp yanımızdan gittiğinde Kaan da onu destekleyip arkasından ilerledi.

"Aman ağır abiler sizi. İki dakika eğlenmeyin sakın canınız falan çıkar mazallah."

Açelya onların arkasından bağırırken bizde Kumsalla Kaana katılıp çocukların yanına ilerledik. Saat altı civarıydı onların uyku saati gelene kadar yanlarında kalabilecektik. Hepimiz dağılıp onlara hediyelerimizi verirken o mutlulukları içimizi ısıtmıştı. Daha sonra ise herkesle birlikte bahçeye çıkmıştık, şimdi ise yakantop oynuyorduk. Ben ve Kumsal  ayrı takımlardaydık ve kaleciydik Bora ile Kaan bir takımda Açelyayla Eren ise diğer takımdaydı ben Açelyaların topçusuydum ve Borayı vurmaya çalışıyordum. O ise sürekli ayaklarının etrafında dolaşan çocukları ezmemek için zorla kaçıyordu. Kumsal topu Erene doğru atınca Eren birden çığlık atıp yanındaki Açelyayı kollarından tutmuş kendi önüne çekmişti ve böylelikle Eren değil Açelya vurulmuştu.

"Ya ama banane haksızlık abi banane ya! Eren seni bir döverim oğlum varya, bak nerden geldiğini şaşırırsın seni top niyetine kullanır yerde sektiririm oğlum."

Açelya çıldırmış gibi Erene saydırırken biz ise onları kahkahalarla izliyorduk. Çocukların hepsi bizimle birlikte onlara gülerken bir kız çocuğu yere düşen topu farketmiş ve birden o topu alıp Borayı vurmuştu. Bora ilk an şaşırsada sonra elini kalbine koyup ölme taklidi yapmış ve kendini yere atmıştı. Kahkahalarla ilerleyip o kız çocuğuna iki elimi uzatmıştım o da ellerini kaldırıp bana vurmuş el çırpmıştık.

"Sen harika bir çocuksun."

"Biliyorum Masal ablacığım sende öylesin. Prensini vurduğum için üzülmedin değil mi?"

"Prensin elden gidiyor Masal."

Açelya imayla konuştuğunda ona ciddi misin bakışlarımı yollamıştım. O da hemen ağzına görünmez bir fermuar çekmişti.

"Yoo ne üzülecek mişim üzülmedim."

Dedim küçük biciriğe.

"Peki şey o zaman o abi benim prensim olabilir mi?"

Şaşkınlıkla kaşlarımı kaldırdım.

Kucağımdan inip yerde oturan Bora'nın yanına ilerledi ve ona o küçük elini uzatıp.
"Gel seni kaldırayım prensim." dedi. Onlara gülümserken Bora da bana dönüp, " Artık prensesimi buldum sana ihtiyacım kalmadı. Tacı hemen bu hanımefendiye ver." deyip göz kırpınca kıkırdadım. Gece boyu eğlenmiş oyunlar oynamıştık bu ufaklıklar bizi epey yormuştu. Bakışlarım Kaan'a düştüğünde çocuklarla oynarken neşeli gözükse de bugün ki ruh hali yine iyi değildi moodu düşüktü ve çok az konuşuyordu onun yanına ilerleyerek ona baktım. Küçük bir erkek çocuğu onun yüzünü boyuyordu. Onlar için sağlıklı yüz boyaları almıştık ve bu küçük çocuk Kaanın yüzüne uğur böceği çiziyordu onlara gülümseyerek baktım.

"Kaan?"

Bakışları bana düştü.

"Masal?"

"Şey sen iyi misin?"

"Evet ne oldu? Bir sorun mu var?"

"Yok hayır, sadece biraz üzgün gibisin, bunun o gün barda fotoğrafına baktığın kızla bir ilgisi varmış gibi geldi de. Benim haddime değil anlatmak zorunda değilsin tabii ki de ama seni merak ettim yani sen bizim için neler yaptın."

Kaan bana şevkatle gülümseyip bakışlarını çocuğa çevirdi.

"Evet onunla alakalı. Yani şey me- mesefa ilişkisi istemiyormuşta. Neyse ney ya ben düşünmek istemiyorum artık, düşünmekten delireceğim çünkü."

Anladım dercesine elimi omzuna koydum.

"Her ne olursa olsun ben, biz yanındayız tamam mı? Bak ben, Açelya, Kumsal belki çok tanışalı olmadı ama bize güvenebilirsin tamam mı? Hep dinleriz seni."

Kafasını sallayıp bana gülümsediğinde elimi omzundan çekip çocuklarla oynamaya devam ettim. Gecenin geri kalanında hepimiz yüz boyası yapmış çocukların yüzlerine istedikleri şeyleri çizmiş en sonda da onların bizi boyamasına izin vermiştik. Çocukların yatma saati geldiğinde de onlara veda etmiş oradan ayrılmıştık. Bizim evin sokağına doğru giderken erkekler bizi bırakıp öyle gideceklerini söylemişlerdi tam bizim sokağa girdiğimizde Kumsal aniden duraksamış bizlere bakmıştı.

"Bir şey diyeceğim. Şu Ahmet ustanın yanına gidip bir çorba içsek ya. Ben acıktım."

"Offf evet Allah aşkına gidelim canım çekti."

Açelya da onu desteklediğinde bende kabul etmiştim ve erkeklere de sormuş onlar da içmek istediklerini söylediklerinde beraber Ahmet ustanın çorbacısına gitmiştik. Zaten bizim sokağın hemen başındaydı onun için çokta uzak sayılmazdı. Birlikte gidip çorbalarımızı içerken Kumsal aklına takılmış gibi bir şey sormuştu.

"Ya ben bir şey diyeceğim, siz o kadar hediyeyi hangi parayla aldınız? Masal kanka bizim bilmediğimiz bir piyango falan mı çıktı sana ne bu zenginlik?"

Bakışlarım Bora'ya daha sonra ise yaralanmış sargılı eline düştü. O ise bana bakıyordu bu konunun tekrar konuşulmasının onu üzeceğini düşünerek Kumsalı ben yanıtladım.

"Önemi var mı? Bir yerden bulduk işte çorbalar sizden bu arada."

Elimle Kumsal Açelya Eren ve Kaanı gösterdiğimde dördü birden bize göz devirmiş tamam dercesine kafalarını sallamıştı. Hâlâ Boranın ve benim başımda taç vardı bir de hepimizin yüzleri boyalıydı. Ahmet abi ilk başta hepimize tuhaf tuhaf baksada sonrasında bizi tanımış 'Deli kızlar.' Demişti o da alışmıştı bizim deliliklerimizde. Bir keresinde hepimiz hayvanlı tulumlarımızdayken gece yarısı evden çıkmış ve o halde buraya gelmiştik. Ahmet amca bizim bu hallerimize o yüzden alışıktı.

"Bir şey diyeyim mi çorba harika."

Kaan çorbasını yerken konuşmaya çalıştığı için bir kaç damla çorba üzerine dökülmüştü.

Islak mendile uzanıp ondan bir tane çıkardım ve hemen karşımda olan Kumsala uzattım.

"Şunu Kaana versene." Fısıldayarak konuştuğumda bakışları bana dönmüştü.

Kumsal elime bakıp " Niye?" diye sordu arada kıllığı tutuyordu.

"Önüne döktü versene kızım silsin."

"Banane abi kendi alsın."

"Niye lan alsana şunu."

"Kolum yorulur uğraşamam."

"Kumsal deli etme beni al sil şu çocuğun üstünü."

"Ah! Oldu başka bir de ben sileyim. Çocuk mu o be koca adam."

Biz fısıltılar halinde tartışırken Kaan birden konuşmuştu.

"Bu kadar fısır fısır ne hakkında konuştuğunuzu o kadar merak ettim ki."

Kumsal yanında oturan Kaana dönüp omuz silkti.

Daha sonra elimden ıslak mendili alıp ona bakmadan Kaan'a uzattı.

"Sil önünü bebek misin sen?"

Daha sonra çorbasını içmeye devam etti.

Öküz.

Kütük kütük.

Yabani.

Kaan utanarak Kumsal'ın elinden ıslak mendili alıp önünü sildi. Kumsalın bu yabaniliklerine alışmalılardı. Birlikte çorbalarımızı içip kalktık gün bitmişti ve bizde bitmiştik.

Tam evin önüne gelmiştik ki Açelya çantasını kurcalayarak bir şeyler söylendi.

"Bir sorun mu var?"

Eren şüpheyle sorduğunda Açelya kafasını oflayarak çantasından kaldırdı.

"Cüzdanım yok. Ahmet amcanın orada mı kaldı acaba?"

"Gel bakalım."

Eren'in dedikleriyle etrafta bir sessizlik oluştu ve Boranın ağır çekimde bakışlarını Erene çevirdiğini gördüm.

Açelya tekrar çantasını kurcalarken yine bulamayınca oflayıp çantasını yere atmıştı bazen kafası atıyordu ve ani tepkiler verebiliyordu. O anlar dışında tatlı bir kızdı yani en azından bir tek tersi pisti Kumsal'ın genel modu hep tersti.

"Gidelim gidelim içinde ergenlik fotoğrafım var vallaha birisi görecek rezil olacağim."

Eren ona gülümsemiş ve kafasıyla hadi işareti yapmıştı, birlikte ilerlemeye basladılar onlar gözden kaybolduğunda Bora'ya döndüm.

"Bugün için teşekkür ederim yani bana güvenip o parayı doğru şekilde harcadığın için."

"Asıl ben teşekkür ederim. Bana yardım ettiğin, o kolyeyi çöpe atmak yerine o güzel kalpleri çiceklendirmeme yardım ettiğin için."

Ona gülümseyip Kaan'a döndüm ve canını sıkmaması için birkaç bir şey söyledim. Kumsal da Kaan'la ve Bora'yla vedalaştıktan sonra tam içeriye girecektik ki sokaktan gelen Erenle Açelya'yı görünce duraksadık ve onları bekledik. Açelya suratını asmış kollarını göğsünde kavuşturmuştu ve Eren katıla katıla gülüyordu. Yanımıza vardıklarında onlara tuhaf tuhaf baktık en son dayanamayarak.

"Siz iyi misiniz? Çorba kafa yaptı heralde?" dedim.

Eren nefessizlikten ölmeden önce söylediği şeyle hepimizde bir ölüm sessizliği yaşandı.

"Açelya senin bıyıkların varmış ağağağağağağa."

                                 

(Medyada ki şarkının türkçe çevirisi)

Buna başlamak ve söylemek istiyorum.
İçimi dökmeliyim.
Ne öfkem ne de garezim var.
Sadece biraz pişmanım.
Bunları sana kimse söylemeyecek
Bu yüzden sana söylemem gereken bazı şeyler var.

Hayır, sen düşündüğünün yarısı kadar bile bir adam değilsin.
Ve içinde ki boşluğu para, uyuşturucu ve arabalarla dolduramazsın
İyi ki senden bir çocuğum olmadı
Çünkü sen bir menfaatin olmadıkça hiçbir şeyi sevemiyorsun.

Bana bir daha asla dokunamayacaksın.
Timsah göz yaşlarını görmeyeceğim, çünkü yeterince gördüm onları...

Halsey aşkım nasıl bu kadar anlamlı ve haklı şarkılar çıkartıyorsun sen...

Bölümü umarım beğenmişsinizdir ben yüzümde büyük bir gülümsemeyle yazdım bu bölümü...

Aslında bu bölüm benim bir hayalim diyebilirim keşke derim bazen çok param olsa ve dünyada ki tüm çocukları bu şekilde sevindirebilsem...

Hepinizi çok seviyorum hoşça kalın...⭐

Continue Reading

You'll Also Like

Kayıp Parça By Rabikce

General Fiction

108K 8.7K 16
Balım. Kalabalık bir ailenin en küçük üyesiydi. Babasının göz bebeği, abilerinin prensesi. Ancak annesinin hataları yüzünden hayatı bir anda değişti...
110M 4.4M 157
''Birlikte belanın içine batabileceğimiz kadar battık. Ve şimdi, seni bırakmayacağım... Benimle misin?'' --- Zeynep, kendini yeni okuluna başladığı...
3.4M 168K 67
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
25.4K 1.3K 33
İhanetin yuva edindiği bir hayat, gerçeklerinin hançerle gezdiğini bilmeliydi. Her gerçek, büyük bir yara. Ölüm ya da yaşam, bir anlamı yok. Sol tara...