Wanjeonhan (완전한) ✓

By yenaa_w

64K 5.6K 3.8K

Jimin Yoongi'nin mükemmelliğin vücut bulmuş hali olduğunu düşünüyordu. ♤ #1 yoongi #1 semegi #1 soft #2 ukemi... More

First Talk
First Smile
First Luck
First Message
First Deal
First Sunset
First Run Away
First Wonder
First Yeontan?
First Love
First Hug
First Sleep
First Match
First Realisation
First Thank You
First time in 8 years
First Home Visit
First Leaving
First Coffee
First Fireworks
First Festival
First Meeting
First Tears
First Court
First Acceptance
First Fear
First Cliché
First No
First Confession
First Jealous
First Birthday
First Study
First Nursing
Teşekkürler
Special: First Christmas

First Travel: final

1.4K 107 216
By yenaa_w






"Taehyung dur bir yerinde."

Jimin bir yandan sırtındaki çantayı düşürmemeye çalışırken bir yandan da arkadaşının heyecanına gülmekten kendini alıkoyamıyordu. Taehyung gerçekten çok şanslıydı. Eh Jimin de bir o kadar şanslıydı çünkü Yoongi olmasaydı bunların hiç biri mümkün olmazdı.

Ertesi gün, 30 Aralık, Taehyung'un doğum günüydü ve reşit olacağı için özel bir şeyler yapmak istiyordu. Daha doğrusu sadece dördünün gideceği bir seyahat istiyordu. Normalde olsa bu asla mümkün olmazdı çünkü henüz lise sondalardı ama Yoongi araya girmiş ve annesinin daha İzlanda'dan dönmemiş olmasını fırsat bilerek tatil ayarlamayı başarmıştı. Annesi yılbaşı gecesi onunla olacakları şartıyla dördüne kalabilecekleri bir otel ayarlamıştı. Jimin'in annesi arada Yoongi olduğu için izin vermişti ve Taehyung'la Jungkook'ta sınavlarının beklenilenden iyi sonuçlanması üzerine zorlu şartlar altında izin koparabilmişlerdi. Şimdi ise üçü Jimin'in evinden çıkmışlar ve Yoongi ile buluşacakları yere gidiyorlardı.

"Duramam yerimde Jimin. Reşit oluyorum ve doğum günümü yurt dışında kutlayacağım, hem de sizinle. Bırak da duramayayım yerimde."

Jungkook, Taehyung'un parlayan gözlerine ve yüzünden düşüremediği gülümsemesine bakarak kıkırdarken en az Taehyung kadar mutlu hissediyordu. Taehyung'un doğum günü için İzlanda'ya gitmeleri tabi ki onu da heyecanlanıyordu ama en büyük mutluluk kaynağı Taehyung'tu. 'Aşık olduğun kişinin mutluluğuyla mutlu olmak böyle bir hismiş demek ki' diye düşünüyordu.

Taehyung çekiştirdiği bavulunu diğer eline alırken "Hem de İzlanda'ya gidiyorum hiç araştırdın mı?" diye sormuş ve Jimin kendisine sırıtarak bakarken "Keşke orda doğup büyüseydim." diye devam etmişti.

"Birincisi, orda doğup büyüseydin, biz buradayız gerizekalı."

Taehyung, Jimin'in söylediğine burnunu kırıştırarak önüne döndüğünde Jimin sözüne devam etmiş ve "İkincisi de Yoongi benim sevgilim, annesi orda yaşıyor yani doğal olarak evet, araştırdım." demişti.

Jungkook'un kıkırdamaları daha yüksek bir hal alırken Taehyung omuz silkmiş ve Jimin Jungkook'a bir bakış atıp tekrar konuşmaya başlamıştı. "Bu arada Jungkook, İzlanda'da eşcinsel evlilikler yasal yani Taehyung fırsattan istifade her şeyi yapabilir. Hazırlıklı ol."

Jungkook'un gülüşü solup yerini kocaman bakışlarla şaşkınlığa bıraktığında Jimin'in sırıtışı genişlerken bakışlarını karşıya çevirmişti. Yoongi'nin sırtındaki çantası ve yüzündeki gülümsemesiyle kendilerine doğru geldiğini gördüğünde tartışmaya başlayan ikiliyi arkasında bırakarak adımlarını hızlandırmıştı.

Yoongi'nin önüne geldiğinde kollarını uzatarak ona sarılmaya yeltenmiş fakat Yoongi ona izin vermeyerek dudaklarını birleştirmiş ve uzun bir öpücük bırakarak geri çekilmişti. "Özledim."

Jimin söylediğine memnunca gülümseyip "Ben de seni özledim." dediğinde Yoongi'ninde yüzüne kocaman bir gülümseme yayılmış ve bakışlarını Jimin'in omzundan diğer ikiliye çevirmişti. Hararetli bir şekilde bir şeyler konuşarak gelen ikiliye kaşlarını çatarak tekrar Jimin'e dönmüş ve "Neden tartışıyorlar?" diye sormuştu.

Jimin gülüp işaret parmağıyla baş parmağını birbirine değdirmeden yakınlaştırabildiği kadar yakınlaştırmış ve "Azıcık, şu kadarcık uğraşmış olabilirim." demişti.

Yoongi karşısındaki tatlılığa dayanamayarak elleriyle yanaklarını sıkıştırmış ve dudaklarını sanki hiç dolgun değillermiş gibi daha da belirginleştirerek öpmesine engel olamamıştı. Geri çekildiği gibi bir eli yeni boyanmış pembe saçlarını bulurken "Kesin azıcıktır." demişti. "En büyük hobin onlarla uğraşmak."

"Daeng! Yanlış. En büyük hobim Taehyung'la uğraşmak. Jungkook arada kaynıyor."

Uzanıp o da Yoongi'nin gereğinden fazla uzamış gri saçlarına daldırırken sarılmalarına neden olmuş ve Taehyung'un "Boşuna kaos yaratıyorsun Jimin." dediğini duymuştu.

Jimin olduğu yerden ayrılmadan omuz silkmiş ve Yoongi'nin bağımlısı olduğu kokusunu içine çekerek sırıtmıştı.

"Sevgilin gelince unutuluyoruz hep, hadi gidelim ÇOK HEYECANLIYIM!"

Taehyung sonlara doğru dayanamayıp sesini yükselttiğinde Yoongi'nin kıkırtısı eşliğinde başını kaldırarak çenesini omzuna yaslamış ve çoktan yürümeye başlayan ikiliye bakmıştı. Tam bakışlarını çekip Yoongi'den ayrılacakken Jungkook arkasını dönerek Jimin'le göz göze gelmiş ve dudaklarını oynatarak "Gerçekten mi?" diye sormuştu.

Jimin yüzüne 'ben bilmem' ifadesini yerleştirirken geri çekilmiş ve kahkahasını bastırmaya çalışarak Yoongi'ye gülümsemişti. "Hadi gidelim."

Yoongi onu tekrar edip "Gidelim." dediğinde ellerini birbirine kenetlemiş ve çantası omzundan kaymasın diye zıplayarak yürümeye devam etmişti. Gerçekten çok eğlenecekti.

————

Saatler sonra hatta on bir saat sonra uçaktan indiklerinde ne kadar yorulmuş olsalar da, daha havaalanından çıkmamalarına rağmen ağızları açık bir şekilde etrafı izlemeye başlamışlardı. Kore'yle İzlanda arasındaki saat farkından dolayı sadece 2 saat yol yapmış gibi olsa da oldukça bitkinlerdi. Öyle ki saat daha öğlen 4'ü gösterirken Yoongi çoktan uyuma planları yapmaya başlamıştı.

Taehyung başından beri çok heyecanlıydı zaten ama Jimin'in de heyecanı uçağa bindiği andan itibaren kendini göstermeye başlamış hatta uyuması oldukça zor bir hal almıştı. Yoongi'ye sarılsaydı daha kolay uyuyabilirdi fakat, oturma yerleri buna el vermiyordu.

Taehyung ile Jimin önden birbirlerine etrafı göstererek yürürlerken Yoongi ile Jungkook arkadan onları izleyerek gülümsemekle yetiniyorlardı. Onlarda heyecanlıydı tabi ki ama yorgunlukları daha ağır basıyordu.

Yoongi cebinden telefonunu çıkararak uçak modundan çıkarttığı gibi mesajlarına girip annesinin gidecekleri otel ile ilgili bilgileri attığı mesajları kontrol etmiş ve dirseğiyle Jungkook'un koluna dokunmuştu. "Taksi bulmalıyız."

Jungkook onu onaylayıp "Çıkış kapısının önünde vardır illaki." dediğinde başını uzatarak Yoongi'nin telefonuna bakmış ve kısaca mesaja göz atmıştı. Aralarında ingilizcesi iyi olan tek kişi Jungkook'tu ve görünüşe bakılırsa bunun için oldukça minnettarlardı çünkü Jimin ve Taehyung insanlarla Korece konuşmaya çalışarak kendilerini rezil etme potansiyeline sahipti. Yoongi az çok bir şeyler bilse de Jungkook olduğu için daha rahat hissediyordu.

Jungkook'un dediği gibi dışarı çıktıklarında bir çok taksiyi arka arkaya sıralı bir şekilde görmüşler ve daha onlar bir şey diyemeden Jimin yeni fark etmiş gibi kendilerine dönmüştü. "Hadi niye arkada kaldınız? Taksiler burada!"

Etraftaki bir kaç insan Jimin'in bağırışıyla kendilerine dönmüş ve Yoongi gülerek kendisine sessiz olmasını işaret ederken omuz silkerek gülüşüne karşılık vermişti. Nasıl olsa aynı dili konuşmuyorlardı.

En öndeki taksinin kapılarını açtıklarında Jungkook şoförün yanına geçerek ingilizce bir şeyler anlatmaya başlarken diğer üçlü de arkaya oturmuş ve Jimin'in ortaya oturmasıyla Taehyung'un çatık kaşlarla kendisine dönmesine neden olmuştu.

Daha araba hareket etmeden Taehyung bir anda yükselerek "Jimin kalk, sevgilinin kucağına otur!" demiş ve onu eline aldığı çantasıyla iteklemeye başlayarak ikilinin şaşkın bakışlarını üzerine çekmişti.

"Çantalar var bir dünya hadi, üç kişi oturuyoruz zaten kalk!" diye direttiğinde Jimin "Yah! Neden bagaja koymadın ki?" demiş ve Jungkook'un kıkırtılarına karşın kötü bakışlar atarak geri Taehyung'a dönmüştü.

Bir anda belinden tutularak havaya kaldırıldığında dudaklarından engelleyemediği bir çığlık çıkmış ve kendisini Yoongi'nin kucağında bulmuştu. O sırada arabanın da hareket etmeye başlamasıyla Taehyung'un "Artık çok geç..." diye mırıldandığını duysa da bakışlarını Yoongi'nin gözlerinden ayıramadığı için bir tepki verememişti. Elleri Yoongi'nin omuzlarında dinlenirken ve tek kelime etmeden birbirlerinin gözlerine bakarken Jimin vücudunun yanmaya başladığını hissediyordu. Kızarması an meselesiydi.

Yoongi kızarmaya başladığını fark ederek hiç beklemediği bir ses tonunda "Ne oldu?" diye sorduğunda dişleri kendi kontrolü dışında dudaklarını ezmişti. Sesi ve bakışları derinleşirken bulundukları durum ortamı yeterince sıcak yapmıyormuş gibi Yoongi şimdi de Jimin'in dudaklarına bakmaya başlamıştı.

"Bilerek yapıyorsun sanki..."

Jimin Yoongi'nin dediğini anlamayarak kaşlarını çattığında Yoongi iç çekmiş ve "Seni öpeyim diye bilerek ısırıyorsun sanki dudaklarını." demişti. "Taehyung ve Jungkook'un yanında, takside ve sen kucağımdayken..."

Jimin Yoongi'nin ani değişimine gözlerini büyüterek dişlerini dudaklarından çekmiş ve kalp atışlarını kulaklarında duymaya başlamıştı. Öksürerek bakışlarını camdan dışarıya çevirdiğinde derin nefesler alarak sakinleşmeyi umuyordu. İzlanda'ya gelmişlerdi, etrafı izlemeliydi ama Yoongi'nin bakışlarını hala üzerinde hissedebiliyordu. Ne olmuştu? Bakışlarına karşılık vermek, sormak istiyordu. Hatta Yoongi'nin söylediği gibi onu öpmesini istiyordu ama gözlerini kapatarak bu düşünceyi kafasından atmaya çalışmıştı. İllaki yalnız kalacakları bir zaman olurdu ama şimdi olmazdı.

—————

Yalnız kalamıyorlardı. Otele gittikleri gibi odalara çekilmişler ve üstlerini değiştirmişlerdi. Yoongi yol yorgunu oldukları için uyumayı düşünürken Taehyung'la Jungkook ikilisi kapılarını çalmış ve acıktıklarını söyleyerek onları dışarı çıkmaya zorlamışlardı.

Saatlerdir dışarıdalardı. Hava kararmıştı, yemek yemişler, kahve içmişler ve bir sürü yeri gezmişlerdi. İzlanda Seoul gibi değildi. Her yer ne kadar doğalsa bir o kadarda moderndi ve her yer yemyeşildi. Taehyung, Jimin ve Jungkook soğuğu pek sevmeseler de durmuyorlardı ve Jimin sinirlenmeye başlamıştı yani... Taehyung'la Jungkook neden yalnız kalmak istemiyorlardı ki?

Jimin her attığı adımda kendini daha yorgun, daha sinirli ve daha uykulu hissederken bir anda durmuş ve "Biz otele dönüyoruz." demişti. Yoongi'nin elleri arasındaki parmaklarını sıkılaştırarak tersi yönde onu çekiştirmeye başlarken arkalarından seslenen ikiliye aldırmamış ve yorgunluğuna rağmen adımlarını hızlandırmıştı.

Yoongi "Jimin-Jimin ne oldu?" diyerek Jimin'in onu çekiştirmesine izin verirken gülümsemesini tutamıyordu. Ne olduğunu tabi ki de biliyordu. Kendisi de oldukça yorgundu ve Jimin'in sinirli ifadesinden ne düşündüğünü anlamak zor değildi.

"Yorgunum, ayaklarım acıyor ve yalnız kalamıyoruz. Ya dönüp Taehyung'u döveceğim ya da odamıza gideceğiz."

Yoongi Jimin'in sinirli çıkan sesine karşın kıkırtısını engelleyemeyerek adımlarını hızlandırmış ve arkadan kollarını beline sararak çenesini omzuna yaslamıştı. Bu şekilde yürümeye başlarlarken Jimin başını çevirerek Yoongi'nin yanağına küçük bir öpücük bırakmıştı. Çoktan sinirinin uçup gittiğini hissediyordu.

"Gece on ikide Taehyung'un yanına gitmeli miyiz?"

Yoongi kısa bir sessizliğin arkasından "I-ıh." diyerek onu reddetmiş ve "Bence yalnız kalsınlar." demişti. Jimin'in karnındaki ellerini hareket ettirip üzerindeki monta rağmen hala incecik hissettiren beliyle ilgilenirken Jimin gülerek çekilmeye çalışmış ve "Yapma, huylanıyorum." diye mızmızlanmıştı.

Yoongi onun çekilmesine izin vermeyerek ellerini oynatmayı bırakmış ve başını çevirerek dudaklarını Jimin'in boynuna bastırmıştı. Gözleri kendiliğinden kapanırken biraz üzgün hissetmesine engel olamamıştı. Aslında ikisi için de güzel planları vardı ama o kadar yorgunlardı ki maalesef bunu ikinci plana atması gerekecekti.

Otele kadar o şekilde yürüyerek asansörde ayrılmak zorunda kaldıklarında Yoongi saçlarını karıştırmış ve asansörün kapısından kendi yansımasına bakarak yüzünü buruşturmuştu. Dağılmış gözüküyordu ve şimdiden uçak yolculuklarından nefret etmeye başlamıştı.

Kendi yansımasından bakışlarını çekip Jimin'e kaydığında onun da kendisine baktığını fark ederek gülümsemişti ama Jimin kendisine hipnoz olmuş gibi bakıyor ve hareket etmiyordu. Gülümsemesi genişlerken bakışlarını kapıdan Jimin'e çevirmiş ve yaklaşarak dudaklarını birleştirmişti. Şu an bile yorgunluğunun uçup gittiğini hissediyordu.

Öpücüğü derinleştiremeden asansörün sesi duyulduğunda geriye çekilmiş ve "Üstümüzü değiştirelim de uyu hemen." demişti. "Çok yorgun gözüküyorsun."

Jimin hipnoz olmuş bir şekilde başını sallayıp peşinden asansörden çıkarken aslında yorgunlukla alakası olmadığını düşünerek başını eğmişti. Yanakları yanmaya başlamıştı çünkü gri saçları dağınık, baygın bakışlı Yoongi oldukça, fazlasıyla yakışıklı gözüküyordu.

Sesini çıkartmadan odaya girip çantasının yanına, yere çöküp pijamalarını çıkartırken kendi kendine 'düşünme, düşünme' diye sayıklıyor ve gereksiz yere sinirleniyordu. Neden bu kadar yakışıklı olmak zorundaydı ki?

Çantasının başından kalkıp arkasını döndüğünde Yoongi'nin üzerindeki sweatshirt'ü çıkartmış yarı çıplak bir şekilde bavulundan kıyafet çıkarttığını görmesiyle başını çevirmesi bir olurken hızlı adımlarla banyoya yönelmiş ve kapıyı kilitleyerek kıyafetlerini lavabonun yanına bırakmıştı. Ellerini lavabonun kenarına yaslayıp sakinleşmeye ve kafasında dönen düşünceleri atmaya çalışırken aynadan kendi görüntüsüne bakmış ve içinden küfretmesine engel olamamıştı. Kıpkırmızıydı. Yanakları, burnu ciddi anlamda domates gibiydi ve kolay kolay geçmeyeceğini de biliyordu. Kafasında sadece Yoongi'nin kendisini öpmesini istediği düşüncesi geziyor ve bu daha da utanmasına neden oluyordu.

Bir tek kendisi mi böyle düşünüyordu bilmiyordu ama Yoongi ile neredeyse 2 aydır sevgililerdi ve öpüşmekten daha ileriye gitmemişlerdi. Bazen Yoongi'nin bakışlarının karardığını fark ediyordu ama Yoongi anında gülümsüyor ve ortamı dağıtıyordu. Jimin bunu kendisinden çekindiği için yaptığını anlayabiliyordu. İzin bekliyordu, ilk adımı Jimin'in atmasını bekliyordu ve Jimin şu an ilk adımı atabilecek gibi hissediyordu. Ama yorgundu. Yoongi de yorgundu ve yapmalı mıydı bilmiyordu.

Derin bir nefes alarak üzerindeki kazağı ve pantolonu çıkarıp pijamalarını giyinmişti. Yüzünü yıkayarak yanaklarının az öncekinden daha az kızarık olduğuna kanaat getirerek banyodan çıkmıştı.

Yoongi çoktan pijamalarını giymiş ve yorganın altında telefonuyla uğraşıyordu. Jimin'in çıktığını görür görmez başını kaldırıp gülümsemiş ve tekrar telefonuna dönerek "Annem mesaj atmış." demişti.

"Taehyung'la Jungkook'un dinlenmemize izin vermediğini öğrenince o bile sinirlendi."

Jimin sessizce 'hm hm'layarak küçük adımlarla yanına gitmiş ve yorganı kaldırarak yanına oturmuştu. Bakışları Yoongi'ye dönerken hala düşünmekle meşguldü. Bunu düşündüğü için bile garip hissediyordu ama Yoongi'nin de istediğinden emindi. Yani istiyordu herhalde.

Yoongi üzerindeki bakışları hissederek başını Jimin'e çevirdiğinde tekrar gülümsemiş ve telefonunu kilitleyerek komodine bırakmıştı. "Annem yılbaşında yanına gideceğiz diye çok heyecanlı." derken tekrar bakışlarını Jimin'e çevirdiğinde tepkisiz bir şekilde kendisini izlediğini görmesiyle susmuştu.

"Çok yoruldun değil mi?" diyerek yüzlerini birbirine yaklaştırmış ve dudaklarını tekrardan buluşturmuştu. Jimin'in kolları kendi kontrolü dışında Yoongi'nin boynuna dolanırken dudaklarını hareket ettirmişti. Yoongi kısa bir 'iyi geceler' öpücüğü vermek istemişti ama Jimin'in öpücüğü derinleştirmesi onu biraz şaşırtırken elini Jimin'in belinin yanından yatağa yaslamış ve hafifçe üzerine eğilmişti.

Burdan sonrası smut, rahatsız olacaklar okumasın lütfen💖

Dudakları birbirini ezerken Yoongi, Jimin böyle tutkuyla öpüşüyor olduğu için başının döndüğünü hissediyordu. Gözleri kapalı, sadece hislere odaklanmışken bile etrafın döndüğünü hissediyordu. Jimin ise çoktan kararını vermişti. Yorgun olmaları umurunda değildi eğer bunu yapacaklarsa İzlanda bunun için en güzel yerdi.

Yerinden hareketlenerek Yoongi'nin tekrar yatak başlığına yaslanmasını sağlarken bir bacağını Yoongi'nin yanından geçirmiş ve kucağına oturmuştu. Yoongi beklemediği hareket ile dişlerini istemsizce Jimin'in alt dudağına geçirmiş ve Jimin'den ufak bir inleme kazanmıştı. Bununla beraber ne olduğunun farkına varır gibi dudaklarını ayırmış ve nefes nefese bir şekilde "Jimin..." demişti.

Jimin ne diyeceğini biliyordu. 'Yorgunsun' diyecekti. 'Hazır mısın? İstediğinden emin misin? Şimdi değil.' Ama istiyordu. Hazırdı ve Yoongi'nin de ona inanmasını sağlayacaktı.

Yoongi'nin bir daha konuşmasına izin vermeden gözlerini açmış ve alınlarını ayırmadan "Yoongi..." demişti. "İstiyorum, lütfen."

Sesi yalvarır bir hal alırken kendini kaybettiğini hissediyordu. Bu hisler ona çok yeniydi, heyecanlıydı, tutkuluydu ve dudakları sızlıyordu. Dudakları Yoongi'nin dudaklarından hiç ayrılmaması gerekiyordu.

Yoongi Jimin'in konuşmasıyla gözlerini açarken kendini tutamayacağının çoktan farkındaydı ama Jimin'in gözlerine bakmalı ve emin olmalıydı. Onu incitmek en son isteyeceği şey bile değildi ve bekleyebilirdi. Jimin istediği kadar bekleyebilirdi.

Yutkunarak tekrar "Jimin..." dediğinde Jimin tekrar hareketlenerek bu sefer tam Yoongi'nin erkekliğinin üzerine oturmuş ve Yoongi'nin inleyerek başını arkasına atmasına neden olmuştu. Alınları birbirinden ayrılırken Jimin bakışlarını Yoongi'nin açılan boynunda gezdirmişti. Sadece Yoongi'yi izleyerek bile sertleştiğini hissediyordu. "Hazırım, eminim. Lütfen... geri çevirme beni."

Ciddi ciddi yalvarıyordu ve bu söyledikleri ile Yoongi'nin gözleri aniden açılırken hızla başını kaldırmış ve tekrar dudaklarını birleştirmişti. Bu kadardı, Jimin istiyordu ve ses tonu... ses tonu dayanılabilecek gibi değildi. Elleri kayarak Jimin'in kalçalarını bulurken Jimin ellerini Yoongi'nin göğsünden aşağıya indirmiş ve titremelerini engellemeye çalışarak pijamasının eteklerini kavramıştı. Dudaklarını ayırıp üstünün çıplak kalmasını sağladığında Yoongi hızla tekrar dudaklarını birleştirmiş ve yerlerini değiştirerek Jimin'in bacaklarının arasına girmişti. Jimin istemsizce dudaklarına doğru mırıldandığında gülümsemesini tutamamış ve öpüşmelerini kısa bir süreliğine aksatmıştı. Hissettiklerini anlatmak imkansızdı, öyle ki aynı anda hem ağlamak hem de gülmek istiyordu.

Yoongi de gözlerini açıp Jimin'in gülümsemesine hayranlıkla baktığında kıkırtısını tutamamış ve dudaklarını yanağına bastırmıştı. "Nasıl güzelsin bir bilsen..."

Geri çekilip tekrar göz göze geldiklerinde Jimin Yoongi'nin kararmış bakışlarında kendini kaybolmuş gibi hissediyordu. Öyle bir bakıyordu ki, kendisini olabilecek en güzel, en değerli şeymiş gibi hissediyordu. Yoongi'nin gözlerinde kendi yansımasını bile görebiliyordu ama Yoongi'nin güzelliğine o kadar takılmıştı ki kendisine bakmak aklına bile gelmiyordu.

"Yoongi..." diye mırıldandığında ismi kendiliğinden dökülmüştü dudaklarından. "Ayrı kalmasın dudaklarımız, nefes almak daha zor geliyor."

Yoongi bakışlarını Jimin'in bakışlarından çekmeyerek "Aşığım sana." diye mırıldanmış ve Jimin'in gülümsemesi büyürken uzanarak gülüşünden öpmüştü. Kısa sürede öpücük tekrar derinleşirken Yoongi bir elini Jimin'in pijamasının içinden karnında ve göğsünde dolaştırmaya başlayarak istemeye istemeye geri çekilmişti. Pijamasını çıkartıp ikisini eşitler eşitlemez dudakları boynunu bulurken öpüyor, hafifçe emiyor ve çok acıtmadığına emin olarak göğsüne doğru ilerliyordu.

Jimin'in elleri Yoongi'nin saçlarında kaybolmuş, inlemelerini en güzel şekilde bahşederken gözleri his yoğunluğundan açılamaz hale gelmişti. Yorgun hissetmiyordu, mükemmel hissediyordu. Yoongi'nin dokunuşları öyle güzeldi ki onun dışında hiç bir şeyi algılayamıyor beyninde tek bir isim yankılanıyordu. Yoongi, Yoongi, Yoongi...

Yoongi dudaklarını cennet gibi hissettiren tenden zorlukla ayırıp Jimin'in ifadesine bakmak için kafasını kaldırdığında bir süreliğine bakışlarını yüzünden çekememişti. Jimin'in onun dokunuşları altında böyle güzel gözükmesi kendisini öyle bir mest ediyordu ki Jimin neden durduğunu anlamak için gözlerini açıp bakışlarını kenetleyene kadar hareket edememişti.

Yoongi aklından geçenleri düşünmeden dile getirerek "Nefesim kesiliyor sana bakarken..." demiş ve dili alt dudağında turlayıp Jimin'in tadını bir kez daha almasına neden olurken bakışlarını boynundaki izlere çevirmişti. "İzlerim... o kadar güzel gözüküyor ki teninde..."

Jimin kollarını Yoongi'nin boynuna dolayıp ikisini tekrar bir öpücüğe sürüklerken bacaklarını da beline dolamış ve sertliklerinin birbirine çarpmasıyla aynı anda inlemelerine neden olmuştu. Sanki bu son noktaymış gibi Yoongi ikisini de hızla çıplak bırakırken Jimin'in gözlerinden geçen o karanlık ifadeye son kez bakmış ve parmaklarından birini yavaşça içine göndermişti.

Jimin parmaklarını Yoongi'nin sırtına bastırırken Yoongi acısını almak ister gibi dudaklarını çene hattında, yanaklarında ve boynunda gezdirmeye başlamıştı. Parmağıyla içinde git gel yaparken kendisinin ne kadar zor durumda olduğunu önemsemiyor ve elinden geldiğince yavaş olmaya çalışıyordu. Jimin bir anda dudaklarını aralayıp "Yoongi..." dediğinde hızla başını kaldırıp endişeli bakışlarını Jimin'in gözlerine dikmiş ve parmaklarının hareketini kesmişti. Anlamıştı, canı acıyordu ve dayanamayacaktı.

Ama Jimin beklediğinin tam tersini söylemiş, zorlukla konuşuyormuş gibi "Hayır hayır durma, hızlı ol..." demişti. "Dayanamayacağım."

Yoongi sabrının son demini de bu şekilde harcamıştı çünkü daha fazla dayanamayacaktı. Hızlanıp parmaklarına bir diğeri eklenirken iyice genişlettiğine emin olmuş ve parmaklarının yerini sertliğine bırakmıştı.

Yavaşça kendini Jimin'e iterken dudaklarından çıkan inlemeleri kendi dudaklarına hapsetmiş ve kendini tamamen içine itmişti. Hareket etmeye başlarken Jimin uçtuğunu hissediyordu. Az önce hissettiği acı, şu an hissettiklerinin yanında bir hiçti. Mükemmel hissediyordu. Gözlerini zar zor açık tutuyor ve terden ıslanmış saçlarıyla Yoongi'yi izleyebilmek için göz kapaklarına direniyordu. Dudaklarından dökülen her bir inleme odada yankılanırken Yoongi'nin hassas noktasına dokunmasıyla çığlık atarak kendini Yoongi'ye itmesine engel olamamıştı.

Yoongi hızını arttırarak aynı noktaya hızla vuruşlar yapmaya başlarken Jimin'in karnına gelmesi uzun sürmemiş, arkasından da Yoongi içine gelirken alnını Jimin'in göğsüne yaslamıştı.

İçinden yavaşça çıkıp nefeslenirken Jimin kollarını zorlukla kaldırarak Yoongi'ye sarılmış ve "Seni seviyorum..." demişti.

Göz kapaklarına daha fazla direnemezken beline dolanan kolları hissetmiş ve uykuya dalmadan önce son bir şey duymuştu.

"Bende seni seviyorum bebeğim."

smut bitti

—————

"Yah Yoongi, nereye gidiyoruz, bacaklarım ağrımaya başladı."

Taehyung sızlanarak omzunda ellerini dinlendirdiği Jungkook'a biraz daha ağırlığını yüklemiş ve Yoongi'nin göz devirmesine neden olmuştu. Jungkook daha sakin bir şekilde "Daha ne kadar yürüyeceğiz ya?" derken Taehyung'un ellerini omzundan çekmiş ve birini tutarak yanında yürümesine neden olmuştu. Doğum günü diye naz yapıyordu resmen.

Jimin başını Yoongi'nin omzuna yaslamış bir şekilde yürümeye devam ederken telefonuna bir bakış atmış ve "Telefonlar çekmemeye başladı bile." demişti. Yoongi onu onaylayıp "Yaklaştık." dediğinde Taehyung'un "Sonunda..." diyişine gülümsemeden edememişti.

Çok sürmeden su sesleri kulaklarını doldurmaya başladığında Jimin diğerlerinden ayrılarak koşmaya başlamıştı ve şelale görüş açısına girene kadar da durmamıştı. Ağzı açık bir şekilde karşısındaki manzaraya bakarken "Değdi..." diye geçirmişti içinden.

Yoongi'nin annesi onlara İzlanda'nın çok da turistik bir yer olmadığını ve yapabilecekleri en güzel aktivitenin kamp yapmak olduğunu söylemişti ve İzlanda'da o kadar çok şelale vardı ki, birini seçmek saatlerini almıştı ama değmişti. Manzara paha biçilemez derece de güzeldi ve yarın sabaha kadar burada olacakları düşüncesi, o kadar yol yürümelerini anlamsız kılıyordu.

Diğerleri de yanına geldiğinde herkes bir süre durup hayranlıkla şelaleyi seyre dalmıştı. Şelale, kanyonda oluşmuş bir çatlağın içine akıyormuş gibi gözüküyordu ve sonunu görmeleri imkansızdı. Nereye aktığı gözükmüyordu ve su sesi o kadar huzur vericiydi ki Jimin bir an burada bir gece kalmanın yeterli olmayacağını düşünmüştü.

Yoongi'nin bakışları Jimin'yi bulduğunda şelaleye attığı hayranlık dolu bakışlara gülmüş ve herkesi kendine getirmek ister gibi yüksek sesle "Hadi." demişti. "Şu çadırları kuralım saat beş oldu."

Üçünün de bakışları afallamış bir şekilde kendisini bulmuş ve sessizce onaylamışlardı, Yoongi onların büyülenmiş olduğunu görebiliyordu ama bu daha hiç bir şeydi. Eğer şanslılarsa tanıklık edecekleri şeyin yanında bu, hiç bir şeydi.

Uzun uğraşlar içerisinde -taehyung nasıl becerdiyse çadırın altında kalmıştı ve baştan yapmaları gerekmişti- çadırları hazırladıklarında çoktan bir saat geçmişti. Güneş çoktan batmış ve hava iyice soğumuştu. Yoongi kendi çantasından odunları çıkarmaya başlarken yanına Jimin gelmiş ve ona yardım etmeye başlamıştı.

"Sırtın ağrımadı mı bu kadar şeyi taşırken?"

Yavru köpek bakışlarını Yoongi'ye çevirip "Hiç sesin de çıkmadı." dediğinde Yoongi gülümseyerek dudaklarına küçük bir öpücük bırakmış "Taehyung doğum günü diye kendisini kral ilan etti, siz de çadırları falan taşıyordunuz, şikayet etmeye gerek duymadım." demişti.

"Hem değdi, çok güzel burası."

Jimin gülümseyip "Değdi..." diye onu tekrarlamış ve "Annene yarın saniyede bir teşekkür edeceğim sanırım." diyerek gülmüştü.

Yoongi'de ona gülüp çıkarttığı odunların bir kısmını kucağına alarak ayaklanmış ve "Hadi şunları yakalım." diyerek yürümeye başlamıştı. Jimin'de kalan odunları alıp arkasından ilerlerken Yoongi "Teşekkür etmek diyince aklıma geldi, anneme ne aldın?" diye sormuş ve Jungkook'la Taehyung'un sandalyeleri koyduğu yerin ortasına odunları yerleştirmişti.

Jimin gülüp "Yarın öğrenirsin." diyerek kucağındaki odunları da yere koyarak Yoongi'ye dönmüş ve yüzündeki ifadeye kıkırdamıştı. Çok fazla mutlu hissediyordu ve boş boş otursa bile kahkaha atabileceğini düşünüyordu.

Jungkook yanlarına gelip sanki Yoongi'nin aklını okumuş gibi çakmakla bir tomar kağıt getirmiş ve Yoongi'nin kendisine garip bakışlar atmasına neden olmuştu. İkili ateşi yakmaya uğraşırken Jimin ayaklanarak hala şelaleyi izleyen Taehyung'un yanına yaklaşmış ve dalgın halinden yararlanarak kollarını arkadaşının etrafına sarmıştı.

Taehyung şaşkınlıkla karışık gülmeye başlarken Jimin'in sarılışına karşılık vermiş ve "Korktum..." diye mırıldanmıştı. Jimin gülüp söylediği şeye aldırmadan "Doğum günün kutlu olsun..." diyerek geri çekilmişti.

Taehyung kendisine minnettar gözlerle bakarken "Teşekkür ederim..." demiş ve iç çekerek tekrar bakışlarını şelaleye çevirmişti.

"Hayatımın en güzel gününü yaşıyorum..."

Jimin söylediğine gülüp "Çok garip değil mi?" dediğinde anlamaz bakışlarla kendisine dönen arkadaşına gülümsemiş "Yoongi hepimizin hayatını güzelleştirmiş gibi." demişti.

"Senin bile Jungkook'la bir araya gelmene o neden oldu sayılır."

Taehyung gülerek ateş yakmaya çalışan ikiliye bir bakış atmış ve "Ona teşekkür etmeliyim sanırım." demişti. Jimin de bakışlarını onun baktığı yere çevirdiğinde Yoongi ile Jungkook ateşi yakarak sevinçle ayağa fırlamışlar ve Jimin'in gülümsemesinin büyümesine neden olmuşlardı. "Bir ara edersin."

Taehyung'un bakışları Jimin'i bulduğunda bakışları boyunlu kazağının kapatamadığı bir morluğu bulmuş ve sinsice sırıtmasını sağlamıştı. "Sonunda sevişmişsiniz."

Jimin'in bakışları dehşet içinde kendisine döndüğünde kahkahasını durduramayarak "Jungkook'a yemeğine azdırıcı koyacağımı söylemiştim ama vazgeçirmişti, gerekte kalmamış anlaşılan." demişti. Jimin baştan aşağı kızardığını hissederken havanın soğukluğunu bile hissetmemeye başlamıştı. Karşı atak yapmaya çalışarak "Siz sevişmediniz sanki dün gece." dediğinde beklediğinin aksine Taehyung rahatça "Seviştik." demişti.

Yüzüne onu öldürecekmiş gibi bakan arkadaşının omzuna elini koyarak "Jimin-ah." dediğinde Jimin hızla kolunu itmiş ve Taehyung'un sendelemesine neden olmuştu.

"Birincisi, ikinizde boyunlu kazak giyiyorsunuz, ikincisi dün erken döndünüz otele ve gece doğum günümü kutlamaya gelmedin-"

Jimin bağırarak "Jungkook'la zaman geçir diye-" derken Taehyung onu susturmuş ve "Şşş, bahane yok." diyerek boğazını temizlemişti çok önemli bir konuşma yapıyormuş gibi.

"Üçüncüsü öğlene kadar odadan çıkamadın ve sonuncusu, boynunu çevirdiğinde rahatça morlukları görebiliyorum yani..."

Jimin sinirle arkasını dönüp yürümeye başlarken Taehyung'un gülerek peşinden geldiğini göz ardı etmeye çalışmış ve bakışlarını ateşin etrafındaki ikiliye çevirmişti. Ne zaman göğsünde bağladığını bilmediği kollarını çözüp sandalyeye oturmak yerine çimenlere oturup gökyüzünü izleyen Yoongi'nin yanına ulaştığında Yoongi bakışlarını kendisine çevirerek elini uzatmıştı.

"Gel..." diyerek bacaklarını aralayıp Jimin'i kavradığı elinden önüne oturtmuş ve sırtını göğsüne yaslayarak burnunu boynuna sürtmüştü. Küçük bir öpücük bırakıp geri çekilirken Jimin'in hafif kıkırtısı kulaklarını doldurmuş ve gülümseyerek gökyüzüne çevirmişti bakışlarını.

Ateşin önünde iyice ısındığını hissederken Yoongi'nin belindeki ellerini onunkilere nazaran daha küçük olan elleriyle sarmış ve "Neden gökyüzünü izliyorsun?" diye sormuştu çünkü gökyüzünde tek bir yıldız dahi yoktu. Ay bile gözükmüyordu.

"Bir şey bekliyorum."

Yoongi'nin söylediğiyle kafası karışmış bir şekilde başını arkaya atarak siyah saçlının omzuna yaslamış ve daha fazla soru sormak yerine o da gökyüzünü, sonsuz karanlığı izlemeye başlamıştı.

Odunun çıtırtıları, şelalenin sesi, Yoongi'nin kalp atışları, kokusu, belindeki kollar, hemen yanı başında olduğunu bildiği arkadaşları ve hissettiği duygular... Her biri o kadar güzel o kadar değerliydi ki... Korkuyordu, çok mutluydu ve korkuyordu, bir şey olacak ve her şey mahvolacak diye korkuyordu tabi ki ama bu düşüncenin gününü bozmasına asla izin vermeyecekti. Her bir anın değerini biliyor ve minnettarlık duyuyordu. Yapabileceği en iyi şey buydu, sahip olduklarına minnettar olmak çünkü... bundan daha iyisini dilemek aç gözlülükten başka bir şey olmazdı. Zaten her şeye sahipti. Taehyung, Jungkook, ailesi ve en çokta Yoongi onun her şeyi olmuştu.

Düşüncelerine dalmış bir şekilde sevgilisinin kokusuyla ve ateşin sıcağıyla mayıştığını hissederken bir anlığına hayal gördüğünü düşündüğü bir şey olmuş ve gökyüzü mor ve yeşil renklere ev sahipliği yapmıştı. Başı kendiliğinden Yoongi'nin omzundan ayrılıp gökyüzüne şaşkınlıkla bakarken hayal olmadığını anlaması uzun sürmemişti. Hayal değildi, kuzey ışıkları günlerini mümkünmüş gibi daha da mükemmelleştirmek için gökyüzünü süslemişti ve ilk defa gördüğü bu güzel ışıklardan o kadar büyüklenmişti ki uzun süre kendini onları izlemekten alıkoyamamıştı.

Ne kadar süre dördü öylece dans eden kuzey ışıklarını izlediler bilmiyorlardı, ne kadar süre sonra hepsinin gökyüzüne bakmaktan boyunları ağrıdığı için gülerek yere uzanmaya karar vermişlerdi bilmiyorlardı. Saat kaçtı, kim ne yapıyordu önemli değildi. Jimin bir yanında Taehyung'un da mutlu olduğundan emin bir şekilde Yoongi'ye sokularak gökyüzünü izlerken başka hiç bir şeyin önemli olmadığını biliyordu.

Saçlarının arasında hissettiği öpücük, başını kaldırarak Yoongi'nin kuzey ışıklarının aydınlattığı yüzüne bakarak ne kadar güzel gözüktüğünü düşünmesi, uzanarak dudaklarından bir öpücük çalması ve boynuna sokulması. Her şey bu anda saklıydı ve bundan sonra geçirecekleri bütün günlerin, ayların hatta yıllarında bu kadar güzel geçmesini dilemekten başka yapabileceği bir şey yoktu. He bir de çok sevecekti, Yoongi'yi çok sevecekti. Belki kendisinden daha fazla, belki Yoongi'nin onu sevdiğinden de daha fazla, belki eşit ama asla daha az değil.


Son kez... bölüm sonu

07.01.2020

Birazdan bir teşekkür bölümü atacağım söylemek istediklerimi orda söyleyeceğim o yüzden bu güzellikleri bırakıp susuyorum şimdilik

Gullfoss şelalesi;

Continue Reading

You'll Also Like

92K 8.4K 45
katıldıkları yetenek yarışmasında min yoongi, hiç haz etmediği park jimin'in, babasının parasıyla birinci olacağını düşünüyor. ↝texting, düz yazı, ta...
2.4K 198 3
"Senin gibi akıl almaz bir omegayı daha önce hiç görmemiştim." "Ben istediğimi almadan durmam Kansız Kral. Bunu ispatlamam için daha benden ne bekliy...
22.9K 2K 53
beni sevmek zordunda değilsin, sadece kalbini benim için açık tut
150K 16.4K 58
Yüzyıllardır doğan ve yeniden ölen Ruh Konağı, her doğuşunda bedenini Mühürlerle süsleyen eş, Lort Rhua Yoon Gi'nin en değerlisi; Raeh yeniden doğdu...