Bordonun Aşkı

By oykuuguner

2M 93.6K 8.9K

" Ya oooff!" Bağırmam ile zilimin çalması bir oldu. Kim bu yaa şimdi, zaten sinirliyim ! Kapıya gidip b... More

Bölüm 2
Bölüm 3
Bölüm 4
Bölüm 5
Bölüm 6
Bölüm 7
Bölüm 8
Bölüm 9
Bölüm 10
Bölüm 11
Bölüm 12
Bölüm 13
Bölüm 14
Bölüm 15
Bölüm 16
Bölüm 17
Bölüm 18
Bölüm 19
Bölüm 20
Bölüm 21
Bölüm 22
Bölüm 23
Bölüm 24
Bölüm 25
Bölüm 26
Bölüm 27
Bölüm 28
Bölüm 29
Bölüm 30
Bölüm 31
Bölüm 32
Bölüm 33
Bölüm 34
Bölüm 35
Bölüm 36
Bölüm 37
Bölüm 38
Bölüm 39
Bölüm 40
Bölüm 41
Alternatif Final
Final
Teşekkür
Güzel gözlüm Yeni Kitap

Bölüm 1

143K 3.8K 540
By oykuuguner

Merhabalar, ben Açelya Güneş. Henüz tayini çıkmış bir Üsteğmenim. Şu an taşınmaya çalışıyorum. Gideceğim yerde karargaha yakın bir ev kiraladım ve gecenin ikisinde yollara düştüm. Mecburen bu zamana kadar kaldım. Annem sağolsun. Ayrıca öğrendiğime göre de taşıma aracı en geç sekiz civarı evde olacakmış. Yani geç kalmamak lazımdı.

Eve geldiğimde arabamı park edip şöyle bir etrafa baktım. Ev iki katlı bir evdi. Ben üst katta oturacağım ve alt katta kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Tek istediğim sessiz birileri olması. Etrafı süzmeyi bırakıp eve girdim. İlk iş olarak çok hızlı bir duş alıp üzerimi değiştirdim ve saçlarımı kuruttum. İşlerimi bitirdiğim anda eşyaların gelmişti.

Hemen etrafı toplayıp eşyaların gelmesini bekledim. Evi temizlememe gerek kalmadı çünkü gelmeden ev sahibi ile konuşup temizleyecek birini bulmuştum. Yani tertemizdi.
Balkona kurulan asansör ile eşyalar gelirken ben de taşıyanlara koymaları gereken odaları gösteriyor bazılarını da kendim götürüyorum.
Her şey eve taşıdığında derin bir nefes aldım. Çok şükür! Şimdi sadece düzenlemek kaldı. En nefret ettiğim olay.
Salona geçtim ve koltuğu bir kenarından ittim. İnşallah bir yerleri çizmem. Bu arada saat baya ilerlemisti. Çok ses oluyor mu acaba? Aman ne yapayım canım taşınmak kolay iş mi? Yoo!Kaldığım yerden koltuğu itmeye devam ettim. Koltuklar bitince televizyonu kurdum ve halıyı serdim.

Daha sonra mutfağa gittim. En uzun sürecek kısım burası sanırım. Kolilerin içinde neler olduğunu önceden bildiğim için sırayla açıp raflara yerleştirdi. Bazılarını yıkamak için ayırıp oradan da ayrıldım. Şimdi benim odam. Burada biraz sıkıntı var. Giysi dolabımı eski evimdeyken almıştım ama kurmamıştım çünkü orada vardı ve buna gerek kalmamıştı. Şimdi bunu en başından kurmam gerekiyordu. Offff.
Tek tek kutularından çıkardığım parçaları kılavuzda nasıl gösteriyorsa yapmaya başladım. Ben neden kurulu bir dolap almadıysam? Hayır neyine benim böyle açık dolap. Ne var kapalı olsaydı? Hiç uğraşmazdım o zaman.
Dik koydukça düşen parçaya üç numaralı sinirli bakışımı atıp tekrar dik tuttum. Ve yine düştü

"Ya oooff!"

Bağırmam ile zilimin çalması bir oldu. Kim bu yaa şimdi, zaten sinirliyim!
Kapıya gidip bakmadan açtım. Karşımda baya uzun ve dağınık bir adam vardı. Evet dağınık.

"Kimsin sen?"

Bu soruyu benim sormam gerekmez miydi?

"Ne?"
"Bak, saat gece bilmem kaç ve ben uyumaya çalışıyorum ama sürekli gürültü yapıyorsun ve sinirlendiriyorsun beni. Şimdi aşağı ineceğim ve eğer adım sesini bile duyarsam geri gelirim. Geldiğinde de hiç iyi şeyler yapmam!"
"Yaa nasıl korkuttun beni şu an. Taşınıyorum, herhalde olacak gürültü bu günlük sabret sende!"
 
Karışmış saçlarını eli ile geri atıp bir adım yaklaştı.

"Bak ufaklık, uyarıyorum seni ses yapmayı kes."
"Kesmiyorum, ne yapacaksın"

Ufaklık dedi yaa! Yahu benim boyum 1.75! 27 yaşındayım ben!

"Seni dışarı atarım. Vardır öyle huylarım."
"Yaa bir defol git manyak mısın nesin! "

Kapıyı çarparak kapattım ve odama döndüm. Akıllısı beni bulmaz delisi peşimden ayrılmaz.
Söylediklerini umursamadan yaptığım işe devam ettim ve gece yarısında bitirebildim.

 Evet bugün teslim olma günü. Askeriyeye gidip yeni iş yerimi görelim bakalım.
Albay ile konuştuktan sonra henüz antrenmana başlamamış olan yeni ekibimin olduğu yere gittim. Kapıya vurup içeriden gelen ses ile açtım. İçeridekilere şöyle bir göz atıp kendini tanırdım.

"Üsteğmen Açelya Güneş"

Hepsi ayaklanırken rütbelerine baktım. Şu an buranın komutanıyım .

"Tim komutanınız kim?"
"Yüzbaşı Çağatay Türk. Beni mi sordunuz Üsteğmen'im?"

Arkamı döndüğümde gördüğüm kişinin gerçekten gerçek olmamasını o kadar isterdim ki. Neden ya!

"Evet komutanın. Üsteğmen Açelya Güneş . "
"Hoş geldin. Antrenman alanına."

Başka bir şey söylemeden gitti. Ben ve diğerleri de arkasından ilerledik. Bir tanışsaydım!
Sabah antrenmanı başladığında uzun zamandır antrenmansız kaldığım için mi bilmiyorum ama şimdiden yoruldum. Bunlar hep mi böyle acaba?
Şınav çekerken nefes nefese kalmıştım ama hala saymaya devam eden komutan yüzünden bırakmam imkansızdı.

"Ula ne olmuş bu komutana bugün, canımızı çıkaracak."

Yanındaki asteğmenin konuşması ile gülmemek için zor tuttum kendimi.

Ben anladım bunun siniri bana ama bana olan garezi herkesi yakıyordu. Kindar yüzbaşı.
Sürünme parkuru da bittiğinde hepimiz bitmiştik. Yüzbaşı hariç tabi. Gerçekten ne kindar adammış bu ya!
Üzerimdeki eşofman ve tişört ter ve toz içinde kalmıştı. Kollarım kirden görünmüyordu ama bu görüntü fazlası ile alışık olduğum bir görüntü olduğu için umursamadım. Yüzbaşı gelip karşımızda durduğunda toparlandık.

"Aferin asker!"
"Sağol!"
"Aferin asker! "
"Sağol!"
"Aferin asker! "
"Sağol sağol sağol!"

Bizi serbest bıraktığında herkes olduğu yere çöktü. Gülümsedim ve ben de oturdum.

"Komutanım kusura bakmayın kendimizi tanıtmadık."

Hepsi ayaklandı ve tekmil vermeye başladı. Ben de ayağa kalktım hemen.

"Teğmen Ateş Alaca. Manisa."
"Asteğmen Timur Kara. Trabzon. "
"Astsubay Kıdemli Üstçavuş Barış Aydoğdu. Adana."
"Astsubay Üstçavuş Serkan Demir. Edirne."
"Astsubay Kıdemli Başçavuş Hakan Altın. Muğla."
"Astsubay Üstçavuş Emir Sarar. Aydın."
"Üsteğmen Açelya Güneş. İzmir."

Hepsi hoş geldiniz komutanım deyince teşekkür ettim. En son hepsine oturun dedim ve yere yığılıp konuşmaya başladık. Onlar kendilerinde bahsetti ben kendini anlattım.

"Komutanım ordu evinde mi kalacaksınız?"
"Yok, ev kiraladım ."
"Komutanım kaç kardeşsiniz?"
"Erkek kardeşim var bir tane. Üniversitede tarih okuyor. Bir de kız kardeşim var. Burada lisede okuyor."
"Erkek kardesiniz İzmirde mi komutanım?"
"Evet 9 Eylül de okuyor."
"Kız kardeşiniz neden sizinle kalmıyor?"
"Birincisi okulu benim evime yakın değil. İkincisi yurtta kalıyor ve arkadaşlarından ayrılmak istemiyor. Üçüncü ve en önemlisi de biliyorsunuz ben gidiyorum ve bazen uzun süre gelmiyor. Evde nasıl kalsın merakta? Arayıp soramayacak ayrıca."
"Haklısınız komutanım. "
"Komutanım bir şey sorabilir miyim?"
"Sor tabi."
"Dün Çağatay komutanım ile telefonla konuşurken üst katına bir kızın taşındığını söylemişti."
"Evet benim o. Hakkımda iyi şeyler söylemediğine eminim savunma bana boşuna onu."
"Tamam komutanım. "

Ben hayretle ona bakarken diğerleri gülmeye başladı. Aa resmen onayladı hakkında saçma şeyler söylediğini.

Arabaya binip müzik açtım ve evimin yolunu tuttum. Eve ulaştığımda ilk iş güzel bir duş aldım ve çay suyu koydum. Saçlarımı kurtulurken zil çalınca makineyi bir kenara bırakıp kapıya gittim. Delikten baktığımda tanımadığım yaşlı denemeyecek bir kadın olduğunu gördüm. Oyalanmadan açtım kapıyı.

"Buyrun?"
"Merhaba kızım. Benim adım Sevil. Karşıda oturuyorum. Yeni taşınmışsın da yemeğin yoktur diye bir şeyler getirdiydim. Aslında sabah da geldim ama açmadım kapıyı."
"İşe gittim bugün. Zahmet etmeseydiniz keşke ben hazırayacaktım bir şeyler."
"Olur mu kızım? Hem işe gitmişsin yorgunsundur. Al bakalım hepsini ye. Kek de koydum."
"Teşekkür ederim. İçeri gelin lütfen çay yapmıştım."
"Yok kızım rahatsız etmeyim ben hiç."
"Israr ediyorum gelin lütfen."

Kadın kararsız bir bakış attıktan sonra ayakkabılarını çıkarmaya başladı. Ben de kapıyı biraz daha açıp yol gösterdim.
Mutfak masasına oturduğunda önce yaptığı keki çıkarıp masaya koydum. Daha sonra çayları doldurup gelirken aldığım atıştırmalık şeylerden tabak yapıp masaya götürdüm.
Çayını içerken bana döndü.

"Sen ne iş yapıyorsun kızım? "
"Askerim ben. Subay."
"Sen de mi askersin?"

Kadının şaşkın bakışlarıyla tebessüm ettim. Sen de mi demesinin sebebi kindar yüzbaşı olmalı.

"Evet ben de."
"Ayy kızım ben de bütün askerleri aşağıdaki gibi sanırdım. Değilmiş valla."
"Neden bir şey mi yaptı?"

Çatılan kaşlarımla onu dinlemeye başladım. Ne yaptı acaba hödük?

"Buraya taşıdığından aynı senin gibi yemek yapıp götürdüm ona. Nasıl soğuk bir adam o. Yarım saat diretti gerek yok gerek yok diye. Hayır insanlık namına iyilik yapayım dedim başka niyetim mi olacak? "
"Asker olunca şüphelenmiştir."
"Valla bir tek çocuklar ile anlaşabiliyor. Bizimle bir tek selamlaşması var. Ama önüne çocuk çıkınca hemen sever onları. Her hafta sonu yiyecek alır mahalledeki çocuklara dağıtır. Kötü huyunu görmedim ama çok soğuk."
"Mesleki deformasyon. Sizin güvenilir olup olmadığınızdan emin değilse pek yanaşmaz."
"İyi de kızım bizim bir kötülüğümüzü mü gördü de böyle yapıyor?"
"Yok teyzeciğim sizden değil o. Biz karşımıza çıkan her insana güvenemeyiz. Acaba kim bu diye yaklaşırız. Ayrıca bunu bize aldığımız eğitim yaptırır isteğimiz ile olan bir şey değil yani."
"Sen neden öyle soğuk değilsin o zaman?"
"Ben bundan önce hiç ordu evinde kalmadım ve komşuluk geleneğine alışığım. Ama o büyük ihtimalle ya hep ordu evi ve yurtta kaldı ya da komşuluğun yaygın olmadığı yerlerde."
"Anladım. Sen tanıyor musun onu?"
"Tanıştık sayılır. Komutanım."
"Ayy komutanın mı? Ben yarın saattir ondan yakınıyorum ya !"

Continue Reading

You'll Also Like

9.4K 989 21
Siz kitabı kütüphanenize eklerken bende size küçük bir açıklama yapmak istedim :) Bu kurgu Karadeniz bölgesinde yaşayan hayat dolu bir ailenin genç k...
971K 53.8K 24
"Benim adım yok Narin, gölgem yok, ayak izim yok." dedi umutsuzca. "Olsun!" dedim omuz silkerek. Onun aksine umarsız çıkıyordu sesim. "Adını dilim...
1.2M 22K 20
Oysa ne çok hayal kurmuştum. Yeni bir hayatım olacak bu şehirden bu aileden uzak ve yalnız. Şimdi yine bu şehirde ait hissetmediğim o aileden birinin...
3.8M 237K 81
* Siz: Ay acaba lamalar uçsa nasıl olurdu? Siz: Düşünsene, kafana tıpkı martının sıçması gibi tükürüyorlar. Siz: Çok komik olmaz mıydı? ÜSĞĞDDĞSPDĞPF...