Karanlık • [b×b]

Od mavigollge

2M 164K 86.3K

[Tamamlandı] Ayaz, yıllardır tek başına yaşayan, kendi halinde bir adamdı. Şimdiyse karşısında bir ay boyunca... Viac

-1- Tanışma
-2- Yakışıklı
-3- Kıskanç
-4- Kaza
-5- Banyo
-6- Çorba
-7- Kütüphane
-8- Yemek
-9- Dalga
-10- Market
-11- Kayıp
-12- Vicdan
-13- Hazırlık
-14- Hayal
-15- Davet P1
-16- Davet P2
-17- Yardım
-18- Heyecan
-19- Dilek
-20- Öpücük
-21- Ateş
-22- Trip
-23- Kahvaltı
-24- Farklı Duygular
-25- Utangaç
-26- Benimki
-27- Sabır
-28- Veda
-29- Hüzün
-30- Özledim
-31- Kahraman
-32- Şefkat
-33- Sevgilim
-34- Kontrol
-35- Yolculuk
-36- Tatil
-37- Bar
-38- Yalnız
-39- Gönül Almak
-40- Telefon
-41- Bebek
-42- En Değerlim
-43- Hissetmek
-44- İstek
-45- Tüm Kalbimle
-46- Gergin
-47- Civciv
-48- Planlar
-49- Hayallerimden Güzel
-50- Sevimli
-52- Gökkuşağı
FİNAL

-51- Bambaşka Dokunuşlar

33.7K 2.2K 1.2K
Od mavigollge


"Demek burasıydı..."

"Bir şeyler yemek ister misin güzelim?" zaten sımsıkı tuttuğu elime biraz daha sarıldı. "O kadar geldik."

"Yok, istemiyorum." buraya gelmek anılarını canlandırmıştı ve tüm günün mutluluğu üzerine yıpratmıştı onu. Karşısında durduğumuz dondurmacı, Yankı'nın küçükken ailesiyle geldiği ama şu an değişik dekora sahip, el değiştirmiş  bir dükkandı. Mavilerini gezdirdiği her bir detayda daha da asılıyordu yüzü ve ben onu böyle görmek istemiyordum.

"Geç kalıyoruz, hocan gelecek."

"Yoruldum zaten." günlerdir durmadan gezdiğimizi düşünürsek, enerjisinin bir yerden sonra düşmesi normaldi. Hemen önünde durduğumuz arabanın kapısını açarak içeri yönlendirdim. Ondan sonra kendimde sürücü koltuğuna yerleşip, alışkanlık olarak Yankı'nın kemerini bağlamak için uzandım. Göz göze geldiğimizde hafifçe gülümsedi ve tek başına taktı emniyet kemerini.

Arabayı çalıştırıp, sakin bir şarkı açtım. Evimize doğru giderken günlerdir olduğu gibi aynayı açtı Yankı. Dikkatle kendini izliyor, saçlarına dokunup duruyordu. "Burnuma bak." işaret parmağıyla burnuna dokunup sırıttı. "Böyle göründüğünü düşünmemiştim." bembeyaz yanaklarına, oradan da boynuna kaydırdı ellerini. 

"Çok güzelsin, hep söylüyordum bunu."

"Yakışıklıyım." kendi kendine kıkırdarken "Güldüğümde gözlerim kısılıyor ve yanaklarım çok belirginleşiyor." dedi.

"Gel bir öpeyim." bir gözüm yoldayken beline sarılıp dudaklarımı yanağına bastırdım. O kendini incelerken canım çekmişti anasını satayım. "Hocan bugün gelmese keşke."

"Ya Ayaz." imamı anlayıp alt dudağını ısırdı. "Liseyi bitirmemi isteyen sendin, kadını kaç gündür oyalıyorsun zaten."

"Tabii bitireceksin, orası ayrı." hala yüzüyle oynayan elini kavrayıp kucağıma çektim. "Rahat dur artık, çok güzelsin."

"Dudaklarım." gözlerini hafifçe kıstı. "Fazla pembe..." az önceki kırmızı ışıkta fırsatım varken dudaklarına kapanmadığım için kendime küfürler ederken, bakışları bana kaydı. İstemsizce iç geçirip  odağımı dudaklarından mavilerine çevirdim. Nasıl görünüyordum bilmiyorum ama Yankı'nın "O kadar da pembe değil ya, normal normal..." diyerek aynayı kapatmasına bakılırsa, isteğim yüzümden okunuyordu.

Sol kolumdaki saate bakıp "Hala vaktimiz var." dedim. "Ders saatine kadar markete uğrayalım." 

"Neden?"

"Önemli bir şey almam lazım."

"Peki!" heyecanla ellerini çırptı Yankı, çoğu insana sıkıcı gelen bu olayları  büyük bir zevkle yapıyordu ve onun  mutluluğunu gördükçe ameliyat konusunda ısrar etmemin ne kadar doğru olduğunu tekrar tekrar anlıyordum.

Marketin önünde durduğumuzda Yankı'yla beraber arabadan inip içeri girdik. Kendi halindeki insanlara rağmen koruma içgüdüsüyle belini kavradım. Daha ilerisini yaşamış olsak bile her temasımızda heyecanlanıyor, çekinerek gülümsüyordu. Bense tatlı tebessümlerinden birini yerleştirdiği yüzüne bakmamak için büyük bir çaba harcıyordum. Bakarsam marketin ortasında öpmek zorunda kalacaktım.

"Bak, senin en sevdiğin." raftaki fındıklı çikolatalardan alırken aynı zamanda kaşlarımla işaret ettim.

"Yaa." elimdeki çikolataları alıp ambalajlarına baktı. "Çok lezzetli bunlar." O, önünden geçtiğimiz her bir reyonu incelerken, benim gözlerim etraftaydı. Sonunda almam gereken şey gözüme çarptığında çoktan kasaya yaklaşmıştık. "O ne?" ona göstermemek için uğraşsamda elimdeki OK yazılı kutuyu fark etmişti bile.

"İhtiyaç işte."

 İnsanların içinde fazla konuşmamak için hemen kasaya bırakıp çikolatalarla beraber ücretini ödedikten sonra, dışarı çıkardım Yankı'yı. Arabaya binene kadar büyük bir alışveriş yapacağımızı düşündüğünü, neden bu kadar az şey aldığımızı tekrarlayıp durmuştu.

Eve geldiğimizde bizim hemen ardımızdan Yankı'nın öğretmeni gelmişti. O ikisi salonda ders çalışırken ben kendi kendime oyalanıyordum. Kapının kenarına yaslanıp içeriyi görmeye çalıştım. Görüş alanıma Yankı'nın bembeyaz boynu ve sadece geriye çekildikçe görebildiğim yüzü giriyordu. Güzelliği her geçen saniye daha farklı duygular hissetmemi sağlarken yavaşça yutkundum. Ne ara düşündüm ve ne ara harekete geçtim bilmiyorum ama bir anda salonun ortasında buldum kendimi. Bu kadın artık gitmeliydi.

"Ayaz Bey, bir şey mi oldu?" diye sordu Sinem Hanım.

"Evet, bugünlük dersi erken bitirmeniz lazım." Yankı soru soracak gibi olduğunda ona vakit tanımadan "Arkadaşları gelecek, biliyorsunuz durumları." dedim, artık görüyor olmasına gönderme yaptığım için anlayışla gülümsedi.

"Pekala, bugünlük seni abine erkenden bırakıyorum Yankıcım." kitapları toparlayarak ayağa kalktı. "Kendine iyi bak."

"Sizde..." salondan çıkıp giden kadının ardından şöyle bir baktıktan bana döndü Yankı. "Bu kadının çok güzel olduğunu düşünmüştüm, normalmiş." 

"Sen bırak kadını falan." tek bir hamlede belini kavrayıp kendime çektim. "Bugün abine erken bıraktı seni, duymadın mı?"

"Neden yalan söyledin anlamadım." kollarını boynuma sardı ve ensemdeki saç tutamlarıyla oynamaya başladı.

"Sevgilimi sevmek istiyorum, artık git diyemezdim." alt dudağını ısırarak gülümsedikten sonra kollarını sıkılaştırdı. Allah'ım gözlere  bak...

"Ne yapacağız?" masum sorusuna hafiften gülümseyip dudaklarımızı birleştirdim. Vakit tanımadan alt dudağını içime çekerek, hızlıca emdim. Dudaklarımın arasında doğru verdiği titrek nefesler ve hızıma ayak uydurmaya çalışması, hatta sadece kollarımda olduğunu bilmek  bile vücuduma uyarılar gönderiyordu. Ellerimi kalçalarına kaydırıp kucağıma aldım. Şimdi bu güzelliği odama götürecek ve ciddi anlamda sevecektim.

Merdivenleri bitirip odamıza girdiğimizde nefes nefese dudaklarımdan ayrıldı Yankı. Bedenini nazikçe yatağa bırakıp sweatini yukarı çekiştirdim. Kollarından sıyrılan kumaş parçasını yere attıktan sonra çıplak belini kavradım. Mis gibiydi bu çocuk, mis.

İzin almadan hareket ettiğimi hatırlayıp dudaklarımı aralayacakken ensemi kavrayarak beni kendine çekti Yankı. İsteyeceğim izni dudaklarımızı birleştirerek vermişti. Kollarını, belini ve bacaklarını okşuyor, arada dudaklarından ayrılıp boynuna yöneliyordum. Dudaklarımın arasındaki tenini iştahla emerken vücudunda bırakacağım izleri göreceğini bilmek yaşadığım hazzı arttırıyordu. 

Doğrulup üzerimdeki kıyafeti bir çırpıda çıkarttım. Pantolonumdan da aynı hızda kurtulduktan sonra Yankı'nın pantolonuna gitti elim. Gözlerine bakıp da o isteği görmek gibisi yoktu...hiç oyalanmadan çıkarttım ve diğerlerinin yanına attım. "Ayaz..." nedenini anlamadığım bir şekilde mırıldanıp beni kendine çekti. Omzumda  gezinen küçük ellerinin yanı sıra dudaklarını boynuma bastırıyor, ıslak öpücüklerini sıralıyordu. Gözlerimi sımsıkı kapatıp kendimi tutmaya çalıştım. Öpücükleri göğsüme kadar inmişti, her bir yara izini okşuyor, sonra da usulca öpüyordu.

"Bitiriyorsun beni." bedenini biraz yukarı çekip dudaklarına kapandım. Dilimi Yankı'nın sıcacık diline değdirdiğimde yüksek  sesle inledi. Onu severken çıldırmaktan korkuyordum...çok güzeldi.

Dudaklarından ayrılır ayrılmaz kenara bıraktığım krem ve prezervatife uzandım. Baksırımı çıkartıp prezervatifi takarken gözlerini sımsıkı kapattı Yankı. "İnanamıyorum sana Ayaz..." dedi. "Marketten aldığın şey, bu muydu?"

Triple karışık heyecanlı sesine karşı hafiften gülümsedim. Hala titreyen ellerini ellerime getirip, gözlerini aralamadan "Ayaz..."dedi. "Acıtma, tamam mı?"

"Oğlum...ölürüm lan sana." utançtan kızarmış yanaklarına birer öpücük bırakıp baksırını çıkartmasına yardımcı oldum. Dizlerini kırdıktan sonra kremi girişine sürüp, işaret parmağımı çevresinde gezdirdim. Kendini çok kasıyordu, rahatlaması için bacağının iç kısımlarına minik öpücükler bıraktım. "Sakin ol yavrum." 

İşaret parmağımı girişine bastırdığımda belini kaldırarak derince inledi Yankı. Bu muhteşem görüntüye karşı hızla dudaklarına kapandım. Bastırdığım her an dudaklarımın içine doğru inliyor, omuzlarımı daha sıkı tutuyordu. Karşılık vermemesini sorun etmeden yiyormuşçasına öpüyordum dudaklarını. Bu tada, bu güzelliğe, hiçbir zaman doyamayacaktım.

Parmağımın yanına ikincisini de getirip hafifçe bastırdım. "Ayaz..." dudaklarımdan ayrılarak başını çarşafa bastırdı. "Ya..." boynuna eğilip ıslak öpücükler konduğum sırada  biraz hızlı ittirdim parmağımı, şimdi ikisi de içine girmişti.

 Altımda kıvranan narin bedenine öpücüklerimi bırakırken, parmaklarımı git gel yapmaya başlamıştım. Artık acı hissetmiyor olacak ki, zevkle inliyordu Yankı. Yüzümü kavrayıp dudaklarıma kapanması da bunu kanıtlıyordu. "Çok güzelsin." kısacık bir an mırıldandım. Kıpkırmızı olmuş dudaklarını iştahla emerken hissettiğim kadarıyla deliği genişlemişti, daha fazla dayanacak gücüm yoktu.

"Bebeğim." parmaklarımı yavaşça çıkartıp bacaklarının arasına girdim. "Acımayacak."  kendimi deliğine hizalayıp, beline sarıldıktan sonra usulca ittirdim. Acıyla yüzünü buruştursa da gözlerini kapatmadı Yankı, gözlerimin içine dikkatle bakıyordu. Onu severken nasıl kendimden geçtiğimi, öperken nasıl tutkuyla dolduğumu, bedenini ve kalbini nasıl arzuladığımı, her şeyi çok net görebiliyordu artık.

Biraz zorlamanın ardından Yankı'nın içinde yerimi aldım. Bacaklarını belime sıkıca doladı ve hafifçe gülümsedi. Kısacık bir süre alışmasını bekledikten sonra kendimi dışarı çekip, tekrardan girdim içine. İlk başta yavaş yavaş başlayan gel gitleri artık hızlandırıyordum. Dudaklarına kapandım ve belli bir tempoda hareket etmeye başladım.

"Ayaz..." seslice inledi Yankı, gözlerimin tam içine bakarak ve dudağını ısırarak...zevkle inledi. Başımı geriye yatırıp dişlerimi sıktım. Bu çocuk beni delirtecekti...

Bedeninin  narinliğini kendime hatırlatıyor, dudaklarımı ısırarak hareketlerimi dizginlemeye çalışıyordum. Gel gitlerin sonuna yaklaştıkça daha derin inlemeye başladı Yankı. Tam yerine yaptığım birkaç vuruşun ardından geleceğimi hissedip gözlerinin içine baktım. Heyecandan titreyen ellerini saçlarıma daldırdı. Zevkten kayan gözbebeklerini büyük bir hazla izliyordum.

Yarısına kadar çıkartıp son kez iyice bastırdım kendimi. Zevkle kasılan bedenimi dirseğimin yardımıyla ayakta tutarken benimle aynı anda rahatladı Yankı. Yorgun düştüğü için gözlerini kapatarak alt dudağını ısırdı. Tıpkı onun gibi titrek bir nefes verdikten sonra dudaklarımı alnına bastırdım. 

Her bir zerresi için ölüp bitiyordum, bu sevgi kalbime fazlaydı.

**

"Uslu dur uslu."  sahte bir kızgınlıkla yaptığım uyarıya karşı daha çok kıkırdadı Yankı. Gözlerini kapatmış, küçük bir çocuk gibi keyifle gülüyordu. "Bana dön bakalım."  bacaklarını iki yana açıp arasına girdim ve diş fırçasını elinden çektim. Oturduğu lavabonun üstünde  geriye kayarken dişlerini görebilmem için kocaman gülümsedi.

Diş macununu sıktığı halde benimle uğraşmaktan dişlerini fırçalayamayan beyefendin çenesini kavradım. Fırçayı yavaş yavaş dişlerinin üstünde gezdirirken gözlerini ayırmadan yüzümü izliyordu. "Ya Ayaz aşlnda buşgün okşmak-"

"Yankı, konuşmasan mı güzelim?"  çenesini bırakmadan yanağına uzun bir öpücük kondurdum. Su doldurduğum kabı uzattığımda bir an önce  konuşabilmek için hızlı hızlı ağzını çalkalarken, ben diş fırçasını yerine bıraktım. 

"Hemen okuyalım demek istemiştim."

Temiz havluyla Yankı'nın yumuşak cildini kurularken omzuma sıkıca tutundu. Saatlerdir üstünde olan muzipliği sürdürerek gülümsedi ve "Yaklaşsana..." diye sızlandı. Islak dudaklarını dudaklarıma bastırıp küçük bir öpücük bıraktıktan sonra dilini dudaklarında gezdirmesi muhteşem bir görüntüydü.

"Saçlarım güzel mi sence?" arkasını dönmeye çalışarak hemen dibindeki aynaya odaklandı. "Çok dalgalı, seninkiler yumuşacık." parmaklarını önce kendi saçlarına sonra da benim saçlarıma daldırırken az önceki muzipliğinden eser yoktu. "Gözlerimin bu kadar canlı durduğunu hatırlamıyordum, baksana şuna."

"Ben en çok nereni seviyorum biliyor musun?" 

"Bir düşüneyim..."  gözlerini kısarak başını yana yatırdı. "Dudaklarım-"   bu kez dudaklarımızı birleştiren taraf ben oldum. Sözü yarıda kesildiği için afallayan sevgilimin alt dudağını keyifle emerken hızlı hareket etmiyor, tadı çıkararak öpüyordum. Dudaklarımın arasındaki yumuşak dokuyu bırakıp dilimi içeri göndermek istediğimde geriye çekti kendini.

"Bayılıyorum sana." ve dudaklarının tadına. 

"Öyle mi?" nazlı gülümsemesine karşı başımı belli belirsiz salladım, daha birkaç saat önce sevişmiştik ve içimdeki bitmek bilmeyen arzu her hareketinde canlanıyordu.

"Gel hadi." belini kavrayarak kucağıma aldım Yankı'yı. Mis kokusunu soluyarak  hemen yandaki odamıza girip kapıyı kapattım. Günler öncesinden seçtiği ama araya başka şeyler girdiği için bir türlü okuyamadığı kitabı raftan aldıktan sonra kucağımdan bırakmadan Yatağa oturdum. Hemen elimdeki kitabı yakalayıp kapağına baktı.

"Sana kitap okuyacağım, harika!" kucağımdan inerek yanıma bıraktı kendini. Arkamızdaki yastıkları düzelttikten sonra kolumu açıp arasına girdi. Kendi kendine bize şekil vermesini seviyordum, bu yüzden hiçbir hareketine karışmadan, sadece onu izledim. Kolumun üstüne yatıp bacaklarını kendine çekti ve ilk sayfayı açtı. "Başlıyorum."

"Başla güzelim-"

"Şşh, konuşmak yok."

"Bir şey demedi-"

"Dinle sadece!" kaşlarımı çattığım sırada kitabı yüzüne kapatarak kıkırdadı. "İlk başlarda bana kitap okuyan, birazcık sinirli Ayaz'ı taklit etmek istemiştim..."

"O Ayaz seni yemeden önce okumaya başla." 

"Bir başkasının onu nasıl sevebildiğini, sevmeye nasıl hakkı olduğunu bazen anlayamıyorum, çünkü onu yalnız ben o kadar yürekten ve o kadar fazla seviyorum ki, ondan başka ne bir şey tanıyor, ne bir şey biliyorum; ondan başka da bir şeyim yok zaten!"

Okuduğu paragrafın ardından  kaşlarını çattı Yankı.  Adamın yerine kendini koyduğunu, ikimizi hayal ettiğini anlamam fazla uzun sürmedi. Yüzündeki tuhaf ifadeyi silmeden bir elini kitaptan ayırdı ve aramızda duran elimi kavradı. Parmaklarımızı birbirine kenetledikten sonra elimin üstüne sıkı bir öpücük bırakıp okumaya öyle devam etti. Başkasıyla olduğumu düşünüp kendi kendine kıskanmıştı...

"Parmağım yanlışlıkla onunkine temas ettiğinde, ayaklarımız masanın altında birbirine dokunduğunda nasıl da heyecanla titriyor bütün vücudum!"

Yavaş yavaş, tane tane okuyordu her bir kelimeyi. Beraberdik, evimizdeydik, kendi odamızda, kendi yatağımızdaydık...hiçbir acelemiz yoktu. Tüm zamanımız birbirimize aitti. Bunun rahatlığı ve verdiği huzurun yanı sıra, gözlerinin yorgun düşmemesi için de acele etmiyordu Yankı. Neredeyse dakikalarca hiç hızlanmadan okuduğu kitabın bu cümlesine geldiğinde, durdu, hafifçe gülümsedi ve mavilerini gözlerimle birleştirerek, bir çırpıda okudu.

"O beni sevince bende nasıl taparcasına seviyorum kendimi..."

**

Ben geldim

Smut içime sinmedi, çok sert yazmayı sevmiyorum böyle yazınca da böyle oluyo işte. Nasıl bir açıklamaysa

Kendinize iyi bakın 

Ve

Diğer kitaplarımda hiç böyle bir şey istememiştim ama, diğer bölümde, Yankı ve Ayaz için görmek istediğiniz bir sahne varsa yazabilirsiniz. Beraber özellikle yapmalarını istediğiniz bir şeyler var mı?

Pokračovať v čítaní

You'll Also Like

2.1M 133K 60
pabucumun bayboyu Ayşen: Ama senin gibi tiplerden hoşlanmam. Ayşen: Senin gibi tipler dediğim. Ayşen: Kötü çocuk gibi takılan. Ayşen: Zeki ve çalışk...
1.6M 85.3K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
1.9M 71K 19
Lodos Çetin ciddiyete tapan, sert bir antrenördü. •eşcinsel bir kurgudur.
GURUR | BXB Od Lord

Tínedžerská beletria

721K 57.3K 31
Kendini haşarı bir çocuğu adam etmek için harcayan bir adam ve onun başının belası bir çocuk...