3. Bölüm: "Tuhafsın."

80.2K 3.8K 504
                                    

-Medyadaki resimler bölüm hakkında minik birer spoi...-


Yaşamak söz konusu bile değil hayatımda. Benim yaptığım yaşamak değil, hayatta kalmak. Ve en acısı da bu. Yaşamadan hayatta kalmaya çalışmak... Hayata dair bütün ilkleri tattım ben, yaşım başım olmadan. Olgunlaştım, büyüdüm. Ve şimdi hayatta kalmaya çalışıyorum. Bunun öncesinde sadece hayattaydım. Hayat. Tek kelimenin bana bu denli acı vereceğini düşünmezdim. Ben bu tek kelimeyle tutunuyorum bazen mücadeleme. Bazen de bu tek kelimeyle uçurumun dibini görüyorum. Hiçbir zaman orta noktada olmadım. Ya en tepedeydim ya da en dipte. Ortada kalmak yaşamak oluyor işte.

Kırgınım, yorgunum, bitkinim ve en önemlisi de pişmanım. Pişmanlıklarım bana tecrübe olarak geri dönüyor. Fakat bazı şeyler yine yerine oturmamış gibi. Ne yazık ki biliyorum, ne yaşanırsa yaşansın bazı şeyler eskisi gibi olmaz. Fıtrat gereğidir bu. Herkes değişir. Her şey değişir. Ama biz yani kendimiz asla değişmeyiz. Sadece bir şeylerin farkına varırız, olgunlaşırız ve artık tecrübelerimizle ayakta kalırız. Bu zamana kadar ben çok kişiden duydum bana denilen "değiştin" kavramını. Hayır! Ben buradayım. Senin tam karşında. Senin değiştin dediğin kişi aslında bendim. Sen belki de asıl beni göremedin. Ya da artık sana eskisi kadar kendimden bir şeyler vermiyorum. Ya belki de ben gerçekten akıllandım ve senin gerçek yüzünü gördüm. Senin adlandırdığın o değişiklik benim tecrübem oldu.

Ben her zaman hayatıma giren her insana teşekkür ettim. Bana iyiliği de olsa kötülüğü de olsa teşekkür ettim. Bir insan bana kötülükle geldi.

Annem.

Ben hiç “Anne bak şu sol yanım var ya cayır cayır yanıyor.“ diyemem ki. Ben hiç anneme sarılıp ağlayamam ki. Ben hiç “Anne çok yorgunum.“ diyerek dizlerine uzanamam ki. Ben sadece bakarım. Ben sadece susarım. Anlamaz. Annem bana bakar, bağırır, kendi sorunlarını haykırır ama gözlerimin içine bakıp yüreğimin ne denli yorgun olduğunu göremez. En azından bağırabiliyorsun anne, en azından acını haykırabiliyorsun. Kızın yapamıyor anne, kızın karşına geçip “Anne bir kere de beni anla çok yorgunum.” diyemiyor.

Ben kaldıramadım onun kötülüklerini. Çok ağladım, çok yıprandım. Bunun sonunda kime güvenip güvenmeyeceğimi, nasıl bir insan olmam gerektiğini, gözyaşlarıma kimin değeceğini, aslında kimi önemsemem gerektiğini öğrenmiş oldum. Daha sayamayacağım birçok durum var. Ve ben bundan bir noktada memnunum.

Hayatıma giren de çıkan da çok şey kattı bana. Asla şikayetim yok. Bir kere düştüm diye yerle bir olamam. Bir kere kalktıysam da, bu tekrar düşmeyeceğim anlamına gelmiyor. Dengeyi kurmak gerekiyor. Ben dengeyi kurabilirim. Eğer bunu başarırsam önümde hiçbir engel kalmaz. Ben başarabilirim.

Umut her zaman vardı. Ne diyordu kitapta, 'Bazen bir uçurumun kenarında gibi hissedersiniz. Metrelerce yüksekten yere çakılmanıza ramak kalmış gibi, sizi hayata bağlayan hiçbir şey kalmamış gibi. Ama işin aslı böyle değildir.
İçinizde bir yerde; her ne olmuş olursa olsun ne kadar büyük darbeler almış olursanız olun bir yaşama arzusu vardır. Bir umut kırıntısı... Mutlaka vardır. Ya sonraki günler güneşliyse?'

Çiçek ve not olayının üstünden günler geçmişti ve Eren'den ses seda yoktu. Umuyordum ki dediğini yapıp buraya gelmesindi.

"Bahar?" dedim bakışlarımı ona çevirerek, masası tam karşımdaydı.

"Söyle bi'tanem?"

GÜZEL ZAAFSIN! (Tamamlandı) Where stories live. Discover now