one ;; in my life, i hope i lie

23 3 11
                                    

eski ilk bölümle aynı temayla ilerliyor fakat ekleme ve çıkartmalar yaptım ve bölüm birleştirmecilik.. bazı mantık hatalarını ilerisi için giderdim gibi-

• • •

Karın beyazlığına bürünmüş sokaklar gibi saçları da beyaza bürünmüş olan genç, karşısındaki ,daha doğrusu yerde iki büklüm durumdaki, aciz adamla bakışıyordu. En az karşısındaki adam kadar uyuz olan sırıtması ise işi süslüyordu.

"Ne kadar da acınası değil misiniz Bay Choi? Şu hâlinize bakın, sözde bu saygın şirketin başında olmalıydınız ama şu an gecenin üç kırk beşinde ateşli bar kavgasından kaçmıştan farkınız yok..."

Elindeki silahla yerdeki adamın seviyesine inen kar beyazı genç alaycı tonuna engel olmayı denemiyordu. Onu hafife alan başta karşı taraftı sonuçta.

"Tabii bar kavganız büyük ihtimalle bir boz ayıyla olmuş olmalı."

Karşı taraftan sert bakışlardan başka bir şey alamayan genç çabucak sırıtmasını bırakmış ve sahte bir kırgınlık ifadesine bürünmüştü. Sert bakışları test etmek istercesine silahını karşı tarafın başına dayamasıyla bakışların yerini korkudan başka bir şey alamamıştı, ölümün korkusu. Ölüm korkusunun en kötü hâlini yaşıyordu zavallı, sonuçta karşısındaki ateşi andıran gözlerde şu an kendisini dolup taşıran ölüm korkusundan herhangi bir iz gözükmüyordu, sadece saf deliliği hissedebiliyordu sanki Bay Choi.

"Hadi ama aileniz tarafından bile sevilmemiş herifin tekisiniz. Şu an seni burada uzun acılı bir ölüme terk etmeye kalkışsam birkaç hafta sonra leşinizi bulmaya zahmet ederler."

Her kelimeden sonra çömeldiği yerden karşısındaki adamın sınırlarına doğru birazcık daha yaklaştırıyordu kendini genç ve her kelimeyle sözleri daha da fısıltıya kaçıyordu.

Bütün bunlar yaşanırken öte yandan bulduğu ilk ofis sandalyesine kendini atmış olan Johnny sıkılmışca onları izliyordu. Birkaç dakika önce Taeyong ile birbirine kattığı ofisin tam ortasına çektiği, kırıklığından dolayı birazcık yana yatan sarı sandalye hayatındaki tek renkti ve Taeyong ise fazla dramatikti.

Sık işte kafasına gidelim ruh hastası, içim bayıldı dramandan. Zaten ortalığı iyice birbirine kattık yeter. Düşüncelerine engel olmak gibi bir niyeti de yoktu açıkçası, hedefi daha beterlerini bulmaktı çünkü bu kesinlikle Taeyong'un tehditlerini dinlemekten daha iyiydi.

''Bana kasanın şifresini söyleyerek şu aciz hayatınıza biraz değer katmaya ne dersiniz?''

Silah şakaklarına dayalı konumdayken Bay Choi'nin yapabilecek daha iyi bir şeyi yoktu maalesef ki. Kar saçlı genç istediğini almak üzere olduğunu görünce genişte sırıttı ve boğazını temizleyerek, hayal dünyasındaki Johhny'e seslendi.

''Söyleyeceği şifreyi kasaya gir.''

Uzun ve yaşça daha büyük olan arkadaşı biraz ayar olmuştu ama iş ciddiyetine uyum sağlamak önemliydi bu yüzden sandalyeden kalkt ve kasaya ilerledi. Taeyong ortamın hazır olduğuna emin olunca adama geri döndü, gözlerindeki soğuk ateş karşı tarafın iliklerine kadar işlemişti.

''Şifreyi yanlış söylemeniz işten bile değildir herhalde, hm? Yine de önlemimizi almalıyız, isterseniz kişisel algılayabilirsiniz.''

Karşı taraf tepki veremeden el çabukluğu ile kıyafetinin kolunda huzurla bekleyen bıçağı çıkarttı ve nazik gülümsemesiyle adamın bacağına sapladı. Adamın acı dolu sesi saliseler içinde odadaki tek ses olmuşken Johnny bıkkınca gözlerini devirdi. Silah hâlâ başına dayalıyken adam acının etkisiyle adeta tıslayan bir sesle birkaç küfür ağzından kaçırmıştı. Bunu duyan Taeyong cıklayarak kafasını sallamıştı.

''Ne kadar da kabasınız. Bu kabalığınız aklıma bir arkadaşımı size ihtiyacım olmadığı bilgisiyle beraber getirdi. Talihsizliğinize bakın, ufak bir telefon konuşmasıyla Kun'u buraya çağırıp bundan daha az bir uğraşla bu işi halledebileceğimi bana hatırlattınız!''

Adamın panikle büyüyen gözleri aksine kar beyazı saçlı gencin parmakları arasındaki tetiğin mesafesi küçülmüş, odayı kaplayan silah sesi de arkasından kısa bir süre içinde gelmişti. Taeyong yüzünü buruşturup yerden kalkmadan önce kıymetli bıçağını adamın bacağından çıkartmıştı. Daha arkasını dönemeden tanıdık bir ses susturuculu tabancanın sağladığı sessizliği bitirmişti.

''Dramatik kafayı sıyırmış herif.''

''Efendim favori hyungım''

''Hava yapacağım diye arada beni niye kaynatmak zorundaydın ki... Hadi kaynattın, peki etrafı neden bu kadar dağıttık? Lucas'ın çenesini çekmeye bu kadar hevesliysen git kendin çek''

Lucas'ın çenesi kısmı öbür tarafın aklını karıştırmış olsa gerek ki Johnny kendisini açıklama zorunluluğu hissetmişti.

''Hani olay mahallerini temizleyen kişi bu sefer Lucas demiştik falan hani. Kapı gibi çocuğa bu işi kilitlemiştin falan, yandı mı bir ışık?''

''Aaa... Buraları biz temizliyorduk değil mi..?''

Taeyong konuşurken mahcup denilebilecek bir ifadeyle ensesini kaşımıştı. Johnny'nin yanıt karşısında irileşen gözleriyle iş daha da ilginçleşmişti.

''Taeyong sen manyak mısın?''

''Eeeee..''

Johnny kısa bir iç çekip bıkkınca kelimelerin ağzından dökülmesine izin verdi, Taeyong ondan önce yaşlanmış olabilir miydi merak ediyordu.

''Lütfen cevap verme... Hani birini öldürünce polis amcacıklarımızın bizi kenara sıkıştırıp kafamızı kopartmaması için olay mahallini temizlemeye zahmet falan ediyoruz biliyorsun ya? Hani bazı zamanlar ikinci kez gidip bir de üstüne sen temizliyorsun...''

Taeyong ufak bir panikle bir kıkırtı sundu ve yavaşça uzaklaşmayı denerken yarım ağızla kelimelerini geveliyordu.

''Çok kaldık burada sanki.. Bence sen Lucas'a haber ver, parmak izleri ve cinayeti belli eden izlerden kurtulsun ama cesedi kaldırmasına gerek yok.''

Taeyong'un aniden değişen tavrı ve ses tonu Johnny'nin kahkahalara gömülmesine neden olmuşken Taeyong ise somurtuyordu. Johnny Taeyong boğazına yapışmaya geçme kararını vermeden gülmesine zorla da olsa ara verip Lucas'a konumu atmıştı.

''Hadi yürü de evdeki veletlere yemek götürelim, yoksa bu sefer Jisung gerçekten bana saldıracak ve lider olmam 16 yaşındaki bir çocuktan ölümüne korkmama engel değil teşekkürler."

"Jisung 18 yaşında falan değil miydi?"

"..."

•••

Hey guys welcome to my YouTube channel

Şu an kendimi öldürmekle meşgul olduğum için kitap devam edemeyecek özür hediyemi alın-

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Feb 12, 2021 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

hated by life itself | nct Where stories live. Discover now