place under the sun

268 23 16
                                    

*

"Everyday getting more spotlight than sunlight

Makes me think about how rap is my new 156

For the future traded yesterday

If memories made me, then we make today

I hope you like it where I am now."

—Mark Lee in "Yestoday"

*


Mark SM şirketine başvurduğunda on iki yaşında.

Anlık bir hevesle yapıyor, bir merakla belki de, ama Global Başvuru olduğunu bir arkadaşından duyuyor ve beklenmedik bir şekilde aynı gün okulu da tatil olunca annesini gitmesine izin vermesi için ikna etmeyi başarıyor, ve gidiyor.

"Emin misin?" soruyor annesi, tırnakları arabanın direksiyonuna ritmik bir şekilde çarpıyor. Dışarıda kuyruklar dolusu insanlar dizili, bir an önce kışın soğuğundan kaçıp başvuruyu yapacakları binanın içine kaçmayı bekliyorlar.

"Tabii ki, eminim," diyor Mark, her ne kadar emin olmasa da. Parmakları kapının kolunda duraksıyor, kolu sıkıca kavrıyor ancak hareket etmiyor. Derin bir nefes alıyor, kendini hazırlıyor ve arabanın kapısını açıyor.

Her şey aşırı derecede gergin ve heyecan verici, ve her ne kadar birçok yetenekli insanla çevrili olsa da, o sahnede olmak nefes kesici hissettiriyor.

Ertesi gün, onlardan gelecek bir arama bekliyor. Sonra, bir hafta boyunca bekliyor. Sonra, bir ay. Ve sonra, o kadar uzun bir zaman geçiyor ki Mark başaramadığını varsayıp derslerine odaklanmaya geri dönüyor.

Sonra, arama geliyor. Başarıyor.

*

"Nefes alamıyormuş gibi hissediyorum."

Johnny dans odasında, yerde, Mark'ın yanına uzanmış olduğu yerinden kahkaha atıyor. Mark kafasını cilalı kereste tabana yaslıyor, gözlerini kapatıyor ve nefesinin yavaşlamasını bekliyor.

Mark on üç yaşında ve ilk performans denetlemesini geçmesinin üzerinden iki saat geçti. Kafasında capcanlı duran şey denetimcilerin övgüleri, ama her şeyden önce bunu takip eden hırs, her zaman hareket etme, daha iyi olma ihtiyacı.

Johnny ayağa kalkmadan önce Mark'ın omzunu dürtüyor. Mark'ın kalkması için elini uzatıyor. "Buradan sonra daha da zorlaşıyor yalnızca," diyor.

Mark Johnny'nin elini kavrıyor ve ayağa kalkıyor. Odanın kenarında duran su şişelerine doğru ilerliyor. İki tanesini alıp birini Johnny'e veriyor. "Sabırsızlıkla bekliyorum," cevaplıyor Mark. Şişenin kapağını açıp bir yudum içiyor, soğuk suyun boğazından aşağı akışını hissediyor.

Johnny başını iki yana sallıyor. "Henüz geleli bir yıl olmadı ve şimdiden böylesin," diyor Johnny. "Beni kötü göstereceksin."

"Onu yapmak o kadar da zor değil, hyung." Mark sırıtıyor ve Johnny'nin saçlarını karıştırma amacıyla ona doğru uzattığı elinden kaçıyor.

"Uyuz velet," diyor Johnny, ama gülümsüyor. Kendi su şişesini açıyor ve uzun bir yudum çekiyor. "Yakında uçakla eve geri döneceksin, değil mi?"

"Evet," diyor Mark. Elinin tersiyle şakaklarında biriken teri siliyor. "Birkaç hafta."

"Şanslı çocuk," diyor Johnny yalnızca.

güneşin altında | markhyuckWhere stories live. Discover now