12. Bölüm

5.2K 461 175
                                    

Sinir kat sayısının artışı

Hasan, monitörü kapatıp kısa süre karanlık ekrana baktı. Başı çatlıyordu ve büyük ihtimal yarın ne oyun oynardı ne de canlı yayına katılırdı. Oyun hastası kişiliği olabilirdi ama kendini kaybedecek derece oynamıyordu. Normalde dört beş saat -ara vererek- oynardı fakat Aytunç'un takıma dâhil olduğundan beri abartısız on saati geçiyordu. Tabi kalkıp burada adamı suçlamak saçma olurdu. Çünkü  o da istiyordu bazı nedenlerden dolayı. Gözlerini kapatıp parmaklarıyla baskı yaptı. Başı ağrıdığı zaman  eğlenceli çocuk gider başka biri gelirdi. Hep aksi hep sinirli olurdu.  Elini çekip ayağa kalktı. Ayağa kalktığı an bel kısmı ve bacak eklerimde hissettiği acı ile inledi. Kollarını kaldırıp bir iki hareket yapıp esnedi. Bilgisayar masasının üzerinde duran boş su şişesine fark edince eline alıp odasından çıktı. Mutfağa ilerlerken annesini gördü. Televizyon izleyerek örgü yapıyordu. Mutfağa girip şişeyi doldurduktan sonra solana geçti. "Nediyon  ay gız..." dedi bir anda arkasından. Annesi irkilip arkasına döndü.

"Hayvan, korkuttun!" Hasan annesini bu haline yorgunca gülümsedi ve  yanına oturdu.

"Dalmışsın ne yapayım." dedi. Televizyona baktı, yine saçma Hint dizisinin tekrarıydı. Yanındaki kadın ve yengesi kafayı Hint dizileri ile bozmuşlardı.  "Hem saat kaç oldu uyusana anne."

"Az kaldı oğlum, bitsin kalkacağım." elindeki örgüyü gösterdi. Hımladı ve sırtını koltuğa yaslayıp büyük ekrana  oynayan saçma diziye odaklandı.   Genç bir kız koltuğun yanında baygın bir şekilde yatıyordu ve kimse farkında değildi herhalde.  Onun yerine başka biri geçmiş bir şekilde salonda duruyordu yüzü kapalı bir şekilde. Hasan olayı kısa sürede çözdü. Kaşlarını çattı. En sonunda odaya şişman bir kadın girmişti. Bir şeyler arıyordu ve Hasan'ın sinirleneceği sahne geliyordu... Kadın yatağın üstündeki elbiseleri çaprazına doğru- kızın üstüne-atmaya başladı.  Çok alâkasız bir şekilde atıyordu. Ya dikkatli bakmasan bile yanından geçerken hissedersin orada bir şey olduğunu. "Ulan." deyip kahkaha attı ve izlemeye devam etti. Elindeki şişe ile oynuyordu arada. Birkaç sahneden sonra, "Ya abi saçmalığa bak ya! Anne bunun neresini izliyorsun sen ya!" dedi.

Kadın oğlundan hep bunları duyduğu için cevaplama gereği duymadı. "Abi, kardeşin ulan  senin, elinden de mi tanımıyorsun. Hadi bunu boş ver fiziğinden de mi tanımıyorsunuz ya. Gel de çıldırma!" hâlâ kendi kendine söyleniyordu. Annesi en sonunda oğluna güldü.  Ne zaman bunlara bakmaya kalksa sinir oluyordu bu saçmalıklara.

Annesine baktı. Örgüsüne odaklanmıştı, bakışları televizyonda  bile değildi. İzlemiyorsun deseler, kulağım orada diyordu. Kalın erkek sesi geldiğinde tekrar televizyona döndü, annesi de başını kaldırdı. "Bak bak bu köpöyoğlu yaptırıyor her şeyi." dedi. Annesinin kayan şivesi ile gülümsedi. Normal de dışarı da ailesi güzel Türkçe konuşurken evin içinde tam bir  Doğu insanı oluyorlardı. Hasan şive konusunda iyi değildi ama annesine katıldı. Sahnede kötü karakter insanlıktan çıkmış gibi yemek yerken iki üç kere cıkladı. " Aya diyesen kıtlıhtan çıhıf köpöyoğlu"   dedi ciddiyetle.  Abartılı kullandığı şive ağzına hiç oturmuyordu. Annesi oğluna döndü ve kahkaha attı. "Yapma oğluşum."

İki kaşını havaya kaldırdı. "Olmadı mı?" dedi. Arada başında zonklaya ağrı ile gözlerini kısıyordu.

"Olmadı oğluşum." Hasan gülerek ekrana döndü. Sofradakiler hamur işi yerken aklına gelen şeyle mırıldandı. "Canım kete çekti anne, yapsana yarın,  yiyelim."

"Yengene de, geçenlerde yapacağım diyordu."

"Hee tamam yarın derim.  Ama şimdi canım çok pis çekti ya..."kendi kendine mırıldanırken bir eli ile şakağını ovuyordu. 

İSYANCILAR Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin