Pislik! Bir günaydın dese ölürdü sanki!

Sandalyeyi çekerek masaya oturdum. "İyi oldun mu?" dedim Ahu'ya.

"Efendim?"

"Şey dün de kötüydün ya merak ettim."

"Ah evet iyiyim sağ ol." dedi gülümserken. Dün de hiç odasından çıkmamıştı hasta olduğunu söylemişti. Şahin'le aralarında bir şeyler olduğunu seziyordum ama olmayabilirdi de.

"Yemeğini ye." dedi sert sesiyle Kürşat. Gözlerimi yüzüne çevirdim. Elindeki gazetesini okuyor bir yandan da kahvesini içiyordu.

Kendimi tutarak tabağıma biraz peynir ve domates aldım. Neden böyle yapıyordu ki? Acaba o gün hiçbir şey demediğim için olabilir miydi? Ama onu zora sokmak istemiyordum. Neden yük olayım ki ona?

Çatalımla önümdeki peyniri tırtıkladım. "Sana yemeğini ye dedim duymadın mı?"

"Gazetenin arkasından sesinizi duymak zor oluyor kusura bakmayın Kürşat Bey." dedim imayla.

Ahu hızla bana döndü. "Alparslan demek istedin herhalde değil mi? Yanlış söylemişsindir."

Kürşat sert hareketle gazeteyi katlayarak masaya koydu. "Yemeğini ye dedim. Şimdi duydun mu?" dedi kaşlarını çatarak.

"Emrinizi olur!" dedim sinirle çatalı peynire batırıp ağzıma atarken.

"Abi kızmadın mı?" dedi şaşırarak Ahu.

 "Yemeğini ye sende Ahu!" Sesini yükselterek konuştu. 

"Tamam ne kızıyorsun?" dedi önüne dönerken.

"Ben fabrikaya gidiyorum." dedi sandalyeyi itip kalkarken.

Başımı ona hiç çevirmedim. O inatsa bende öyleydim. Bu tavrını hak edecek bir şey yapmamıştım çünkü.

"Tamam abi." dedi Ahu yumuşak sesiyle.

Kürşat birkaç saniye durdu öylece. Domatesi ağzıma atarak Ahu'ya baktım. Yüksek sesle alınan nefesini duyunca bile dönmedim o tarafa. Sert adımlarla odadan çıkışını hissettiğimde çatalı tabağa bıraktım.

"Ne oluyor size?"

"Bir şey yok."

"Emin misin? Hiç öyle görünmüyordunuz?" dedi Ahu endişeyle.

"Eminim."

"Sen ona neden Kürşat dedin?"

"Kendisi söylememi istedi." dedim ona bakarken. 

"Öyle mi çok tuhaf?" dedi kendi kendine.

"Neden o ismi kullanmıyor?" dedim merakla. Gerçekten çok merak ediyordum. 

"Bunu sana o anlatsa daha iyi olur." dedi gözlerini kaçırarak.

Başımı salladım. Zorlamanın bir anlamı yoktu. Birlikte yemek yedikten sonra Ahu kasabaya gideceğini söyledi. Birkaç işi varmış beni de davet edince reddetmiştim. Çünkü daha tamamen iyileşmiş sayılmazdım. Oturma odasında biraz oturunca canım sıkılmıştı. Bende etrafı gezmek istedim. Koltuktan kalkarak odadan çıktım. İleride geniş olan avluda sesler gelince o tarafa doğru ilerledim.

HAMRA Where stories live. Discover now