Hiç olmadığı kadar perişanım pişmanlıklarımın sokağında...

Nereye nasıl gideceğimi bilmiyorum. Çıkmaz sokaktayım. Önümde kalınca bir duvar.

Kendi ellerimle ördüğüm duvar....

Kenarda gözlerimin iliştiği bir balyoza uzanıyorum hemen. Önümde ki duvara vuruyorum var gücümle. Kırmaya çalışıyorum kan ter içinde. O kadar kalın ki duvar , o kadar çok sağlam örmüşüm ki farkında olmadan...

Kıramıyorum...

İnatla bir bir indiriyorum balyozu. Çatladı çatlayacak...

"Kırılmalısın bugün." diye haykırıyorum duvara. Hatta yalvarıyorum.

"En çok bugün kırmalıyım seni. Ardında beni bekleyenler var...

Eşim ve evlatlarım...

Kırılmalı, dağılmalısın bugün ey duvar!..
En çok bugün yerle bir olmalısın.
Beni bekleyenler var...

Hani hep beklettiklerim...

En çok beklettiklerim...

Ahhh beklettiklerim...

Ah pişmanlıklarım...

Ah geç kalmışlıklarım...

Ah ihmal ettiklerim..."

Kendimi kaybedercesine ve yanaklarımı delip geçen gözyaşlarına inat vuruyorum duvara. Arada elimin tersiyle siliyorum göz yaşlarımı çünkü görüş açımı bulanıklaştırıyorlar.
Duvar kırıldı kırılacak.

Sanırım... Evet sanırım delip geçebileceğim bu sokağı. Duvarı yerle bir edip eşime ve evlatlarıma ulaşabileceğim. Umut var gibi.

"Umut var değil mi?" diye bir an soruyorum kendime.

"İNANIYORSAN UMUT VAR." diye bir fısıltı ilişiyor kulağıma. O fısıltıyı sımsıkı kucaklıyorum. Ona tutunuyorum.

Evet şu an en çok umuda sarılıyorum. En çok onun omuzlarına koyuyorum başımı.

İNANMALIYIM ÇÜNKÜ...

GÜZEL GÜNLERİN BİZİ BEKLEDİĞİNE İNANMALIYIM.

İnanmayan yanım galip gelmeye çalışıyor. Hemen susturuyorum onu ve neyse ki susuyor.

Evet kızardı Neva. Küfretmeme kızardı. İlk defa o gün öğrenmiştim küfürden hazzetmediğini. Sahi Neva başka nelerden hoşlanmazdı? Maalesef pek bilmiyorum. Ya neyi severdi?

Sanırım küçük şeylerle mutlu olan bir insandı. Sanırım diyorum çünkü gerçekten onu çok az tanıyormuşum. Bunu ilk defa bugün anladım. Tanımaya çalışmamışım ki hiç. Öylece beraber yaşamışız yıllardır. Şu an hafızamı yoklayıp size anlatabileceğim bir şey arıyorum Neva ile ilgili ama olmuyor. Aklıma gelmiyor. Bilmiyorum ki anlatayım. Kahretsin ki bilmiyorum. Tanımıyorum ki onu tarif edeyim size. Satırların devamında bana çok kızacaksınız biliyorum.

Nihayet doksan saniye bitiyor. Bende bitiyorum.
Hiç bu kadar tükendiğimi hatırlamıyorum .

Arabalar bir bir akmaya başlarken gidecekleri menzillere...
Bende onlarla akmaya başlıyorum. Ama pişmanlıklarıma doğru akıyorum.

Korna çalıyorum durmadan öndeki arabalara. Yolu açmaları için inliyorum adeta. Yalvarıyorum. Ahh anlamıyorlar ki beni. Bu defa bir bir solluyorum hepsini. Trafik kazasına davetiye çıkarıyorum biliyorum ama daha fazla geç kalamam.

İşte evimin sokağındayım. Birden hayat doluyorum. Umudun kapısındayım resmen. Yüzümde ki endişe ve korkunun yanına kurulan umut daha da baskın oluyor şu an. Ahhh umut sen ne güzel şeymişsin meğer... Yüreğimde narince akıyorsun. Sen aktıkça yüreğim sakinleşiyor yavaş yavaş.

Tekrar gaza basıyorum. Toprak yolda toz bulutu oluşuyor. Toz bulutunu delerek evin önünde bitiyorum. Ambulans benden önce yetişmiş. Kapının önünde duruyor yanıp sönen mavi ışıklarıyla. İçerden çıkan sağlık görevlilerine ilişiyor gözlerim. Ellerine bakmaya korkuyorum. Hemde çok korkuyorum.

Dizlerimin üstüne düştüm düşeceğim ama direniyorum. Ayakta durabilmek için kendimi zorluyorum.

"Allahım ne olur hayatta olsun Neva. Ne olur yaşıyor olsun. Henüz değil Allahım. Henüz değil. Ceset torbasında onu görmek istemiyorum. Ne olur Allahım yaşıyor olsun Neva." İlk defa yalvarıyorum Allah'a. Hemde hiç olmadığı kadar.

Sağlık görevlileri ambulansa doğru geliyorlar. Korkarak kaçırttığım gözlerimi onlara çeviriyorum.

Sedyede Neva. Sedyede olması rahatlatıyor az da olsa beni. Onu hızla ambulansa taşıyorlar. Koşarak başında beliriyorum Neva'nın. Gözüm hiç bir şeyi görmüyor. Ne sedyenin peşi sıra evden ağlayarak çıkan babam, annem ve kızkardeşim ne de kızkardeşimin kucağından kurtularak bana doğru koşan büyük oğlum. Hiç bir şeyi görmüyor gözüm.

Sadece Neva'ya bakıyorum. Başı yana düşmüş. Gür kirpiklerin çevrelediği kapaklar rengini bilmediğim gözlerini örtmüş usulca.

Gözlerim oval yüzünde keşfe çıkmış bir yolcu gibi. Çünkü ilk defa bu kadar dikkatli bakıyorum eşimin yüzüne.
Kalkık burnu, küçük dudağı ve aydan parlak yüzü gözlerimi kamaştırıyor.

MİHEN (Tamamlandı)Where stories live. Discover now