ÖZEL BÖLÜM-2: AZRA

Start from the beginning
                                    

"Evet, buyrun."dedim. Karşı hattan korna sesleri geliyordu. Bora dışarı çıkmış olmalıydı.

"Hey, sen evde değilsen çocuklara kim bakıyor?"diye sordum telaşla. Bora güldü.

"Sakin olsana kızım. Senin çalışmaktan beynin sulanmış bizim neredeyse dört aydır bir bakıcımız var ya Azra. Gülnur Hanım'a evimde on iki saat geçirmesi için her gün para veriyorum. Bakıyorum hemen unutmuşsun, ben unutmadım. Niye dersen, epey bir para veriyorum..."dedi Bora. Yüzümü buruşturdum. Başımı sağa yatırıp telefonu sıkıştırdım ve üstümdeki üniformayı çıkarmaya başladım.

"Nerdesin sen?"diye sordum yeniden.

"Bir markete uğramıştım öyle."dedi Bora. Son birkaç aydır tüm market alışverişlerine o gidiyordu.

"Bugün çok yoğundu burası Bora. Bir trafik kazası geldi, hem de zincirleme. Sabahtan beri bir oraya bir buraya koşturdum."dedim.

"Evet, şehrin girişinde bir kaza olmuş ben de haberlerde gördüm. Bugün gece nöbetin yok diye biliyorum. Şimdi çıkıyor musun?"diye sordu Bora.

"Evet. Giyiniyorum..."dedim. Bir yandan da telefonu kısa bir süreliğine kulağımdan ayırıp tişörtümü kafamdan geçirdim.

"Tamam, evde görüşürüz."dedi Bora.

"Görüşürüz sevgilim."deyip telefonu kapattım. Ceketimi üzerime geçirdikten sonra ayağımdaki terliklerden kurtulup beyaz bez ayakkabımı giymek için oturaklardan birine oturdum. Boynum ağrıyordu, başımı yeniden sağa sola yatırmaya başladım.

"Azra hemşire, çıkıyor musun?"diye seslendi bir kadın odanın girişinden kafasını uzatmış bana bakıyordu. Bu çocuk doktorlarımızdan biriydi.

"Evet Cemile Hanım çıkıyorum. Bir şey mi istemiştiniz?"diye sordum. Kadın başını iki yana salladı.

"Yok, ben de çıkacağım zaten birazdan. İçerde oturuyordum da seni görünce aklıma geldi. Daha demin randevu defterime bakıyordum. Haftaya Salı, seninkilerin kontrolleri var. Unutma diyeyim dedim. Nasıllar keyifleri yerinde mi? En son Toprak ishal oldu demiştin..."dedi kadın.

"Evet, rahatsızlanmıştı ama bir gün sonra toparladı. Devam etse getirecektim hemen. Hatırlatma için teşekkür ederim."dedim gülümseyerek.

"Ne demek canım. Kek için de teşekkür ederim. Valla dördüncü kat senin kekini anlat anlat bitiremiyor. Parmaklarımı yedim. Tarifini mutlaka almalıyım."dedi kadın göz kırparak.

"Beğendiğinize çok sevindim. Veririm tabii."dedim heyecanla.

"Yarın görüşürüz canım."dedi kadın geri çıkarken.

"Görüşürüz hocam."dedim bende. Kadın gittiğinde odada yeniden yalnız kalmıştım. Sevinçle havaya birkaç yumruk attım.

Burada ilk çalışmaya başladığımda burada istenmediğimi hissediyordum. Herkes için Rize'ye gelen ve herkese üstten bakan bir İstanbulludan fazlası değildim. Herkes beni tanıyor ve başımdan geçenleri biliyordu dolayısıyla herkes benden korkuyordu. Benzer nedenlerle bir zamandır çalıştığım hastaneyi bırakıp buraya gelmek zorunda kalmıştım. Tam burada da her şey aynı olacak derken buzların eridiğini görmek beni mutlu etmişti. Zaman geçtikçe insanların beni kabul etmeye başladığını fark etmiştim. Artık ben bir odaya girdiğimde kimse susmuyor ve kafeteryada oturduğum masadan kaçmıyordu. İnsanların arasına sonunda kaynaşabilmiştim. Buradaki tüm hemşirelerden daha çok çalışıyordum. Bir gün başhemşire olmak istiyordum ve kimsenin bunu hak etmeden başardığımı düşünmesini de istemiyordum.

Dolaptan çantamı aldıktan sonra tüm eşyalarımı yerleştirip dolabı kilitledim ve odadan çıkıp koridorun sonundaki asansöre doğru ilerledim. Bora'yla oturduğumuz ev hastaneye yürüyerek on beş dakikaydı. Çoğu zaman bisikletle gelir giderdim ama bu sefer yürümek istiyordum. Hemen evime giden uzun ince yola sapmak için sadece hastanenin önündeki kavşağı geçmem gerekiyordu. Oldukça yorgundum ama eve dönerken kimi zaman biraz müzik eşliğinde hemen evimin yanından geçen küçük çayı izleyerek yürümek benim dinlenme yöntemlerimden biriydi. Düşüncelerimi bir kenara bırakıp asansöre bindim. Asansördeki diğer çalışanlar beni başıyla selamladığında yüzümdeki kocaman gülümsemeyle onlara karşılık verdim.

MODEL-2Where stories live. Discover now