16~ " Bu dert, öldürüp duruyor beni."

1.3K 176 463
                                    

"Hazır mısın?"

Xiao Zhan arabasının yanındayken sabırsızca adımladı.Elinde telefonunu tutuyor ve karşı taraftaki Yibo'ya hazır olup olmadığını soruyordu.

"Aceleniz nedir beyefendi?"

"Partilere erken gidilir, beyefendi." Diyerek telefonun ucundaki çocuğu taklit etti. Yılın son günüydü ve Zhan önceden söylediği gibi Yibo'yu Zhuocheng'in partisine götürüyordu. Sabahtan beri küçük olanı oradan oraya sürüklemişti.

İlk durakları kıyafet almak için gittikleri mağazaydı. Ardından Yibo'yu kuaföre götürmüş, bunu yaparken de saçlarını kısa kestirme diye sıkı sıkıya tembihlemişti çocuğu. Yibo'nun kuafördeki işi bittikten sonra da hazırlanması için yurduna götürmüştü. Şimdi kendisi evinden hazırlanıp gelmiş ve yurda bıraktığı Yibo'yu alıp götürmek için bekliyordu.

Bütün bunları yapmak kendisine zor ya da yorucu gelmemişti. Fazlasıyla mutlu ve heyecanlıydı. Yibo, hiç istemiyor olsa bile sabahtan beri sırf o mutlu diye onun istediği her şeyi yapmıştı.

Siyah takım ile yurt kapısından çıkan bedeni görünce Zhan'ın gözleri ışıldadı. Küçük olanın giydiği kabanın önü açıktı, bu yüzden üzerindeki siyah gömleğin derin yaka detayını görebiliyordu.O derin detaya karışan beyaz tende gözü kaldı. Baştan aşağıya karşısındaki çocuğu süzdüğünde nihayet gözlerine bakabildi.

Wang Yibo utanarak boynundaki ilk kez taktığı kırmızı atkıyla yüzünü kapatmaya çalışırken,kuaförde zorla yapılan ve silmek için büyük bir istek duyduğu dumanlı göz makyajı bile onu sevimli olmaktan kurtaramamıştı.

"Wang Yibo." Diye seslendi Zhan. "Kırmızı sana sahiden yakışıyor." Yibo'nun boynundaki atkı, ona daha önce kırmızıyı yakıştırdığı için oradaydı, Zhan'ın haberi yoktu.

Yibo teşekkür etti. Büyük olanın aksine o daha karşısındaki bedeni inceleyememişti. Xiao Zhan'ın üzerinde bordo takım, dudaklarının soluk kırmızı rengine uyum sağlıyor ve Wang Yibo'yu gönüllü bir intihara sürüklüyordu. Ölen, Yibo'nun ifade edilmek için yanıp tutuşan duygularının boğuk çığlıklarıydı.

Karşısındaki çocuk bütün canlılığı ile dururken ve kendisine hayran olmuş bir şekilde bakarken uzun bir aradan sonra ilk kez kendi dilini tutmak konusunda zorlandı Yibo. Bu yükten biraz olsun kurtulmak amacıyla yutkundu ve elinde tuttuğu paketi açtı. Paketin içinden boynundaki atkının aynısını çıkardı.

Xiao Zhan boynuna geçirilen kırmızı atkıya baktı. Bir büyünün etkisindeydi sanki, karşısındaki çocuk aklını alıyordu.

"Yılbaşı hediyelerimden birisi bu." Yibo ellerini memnun olmuş bir ifadeyle Zhan'ın üzerinden çekerken konuşmuştu."Sana bu atkıyı aldım, çünkü sürekli olarak benimkileri alıp götürüyorsun. Onlar siyah ve sen renkli şeyleri seversin. "

Zhan elini atkıya götürdü. Kısa bir zaman sonra, bu atkıdan geriye hoş ve geri dönülmesi mümkün olmayan bir anı kalacağını elbette bilemezdi. Bilseydi eğer, küçük olanı arabaya sürüklemek için aceleci davranmaz, ona biraz daha bakardı. Ama bilmiyordu ve hızlıca arabasına binmişti.

Yola çıktıklarında gözünü yoldan çekip sık sık Yibo'ya bakma isteğine engel olamadı Zhan. Direksiyonu tutan elleri titriyordu.

"Saçlarını fazla kesmemişler mi?"

Yibo bugün kuaförde kestirdigi ve yeniden sarının en açık rengine boyanan saçlarına elini götürdü ve kafasını iki yana salladı. "Bence hayır, hala bağlayabilirim. "

"Bir daha saçlarını kestirme Yibo." Dedi Zhan çok net, itiraz kabul etmeyen bir sesle. Uzun saçlı Yibo'yu seviyordu. Onun saçlarını okşamak vazgeçemeyeceği bir şeydi. O bunu yaptığında Yibo hemen gözlerini kapatıyor ve derin bir huzura kaptırıyordu kendisini.

Can't Pretend~YizhanOnde histórias criam vida. Descubra agora