Meriç o kadar atak davranmıştı ki adam karşı koymak için hem zaman bulamamıştı hemde onun böylesi cesaretli bir hamlede bulunacağına ihtimal vermemişti. Adam üstünde ki şoku atarak karşı koymaya hazırlandı hemen.

Boşta duran elini yumruk yapıp Meriç'in karnına yumruk attı.

"Ahhh!!"

Meriç yumruğun acısıyla inledi ve afallayarak sağa doğru yalpaladı. O sırada çarptığı fırçalar yere devrildi. Adam bu fırsatı kullanarak bileğini Meriç'in elinden kurtardı ve her iki eliyle Meriç'i yakasından tutup sertçe duvara savurdu.

Şimdi elinde ki silahı Meriç'in göğsünün tam ortasına koymuş ve uzun kirpiklerin çevrelediği parlak ela gözlerini  ona dikmişti. Çatılmış kavisli kaşları onu oldukça sert ve korkutucu gösterse de kalkık burnu ve küçük dudakları oval yüzüne ayrı bir sevecenlik katmıştı. Pürüzsüz yüzünü gerginliğin tüm renkleri ele geçirmişti.

Meriç'in acıdan kısılan gözleri adamın alt kısımları kısa üst kısımları da uzun bırakılan kumral saçlardaydı. Önde ki uzun olan kısımlar alnının sol tarafında buluşmuş  sol gözünü hafif perdelemişti tel tel. Elinin tersiyle hafifçe yana itti ve konuşmaya başladı alaylı bir ifadeyle.

"Cesaretin gözümü yaşarttı ama boşuna uğraşma elimden kurtuluşun yok. Şimdi uslu uslu söyle çabuk. Kim gönderdi seni buraya."

Meriç bal rengi gözlerini onun yüzünden hiç ayırmayarak yediği sert yumruğun acısını unutmaya çalışarak dikleştirdi omuzlarını . Sonra da kendisine çeki düzen verdi . Göğsünde duran silahın namlusunu umursamaz tavırları, karşısındaki adamı şaşırttığı belliydi. Bir eliyle alnına düşen uzun perçemleri geriye attı.

"Kimse göndermedi beni be adam. Ben bu hastanenin doktorlarından biriyim."

"Bende doçenti."

Alaylı bir yüz ifadesiyle söylemişti bunu karşısındaki adam.

"Ciddiyim. İster inan ister inanma ama doğru."

Adamın yüzünde ki alaylı ifade hâlâ duruyordu.

"Madem öyle neden peşimdeydin doktor. Gördüm seni peşimden geliyordun bunu da inkâr etmeyeceksin herhalde."

Meriç elinde ki cüzdanı ona gösterdi.

O sırada kapıyı temizlik görevlisi olan orta yaşlarında bir kadın açtı. Kapıyı açmasıyla elindeki temizlik malzemelerini düşürmesi bir oldu.
Kocaman açılmış gözlerle bir adama bir Meriç'e bakıyordu.

Korkusu onun kekelemesine neden oldu.

"Do...do..doktor... bbbey"

Şu an bağırıp çağırması gerekiyordu. Ama adamın elinde ki silah onun donmasına neden olmuştu. Ne bağırabiliyor ne de kaçabiliyordu. Neden sonra hemen kendine geldi ve kapıyı kapatarak hızla oradan kaçtı.

Adam kadının onları görmesiyle tedirginleşti. Bu iyi olmamıştı işte. Bir kapanan kapıya bir Meriç'in ona uzattığı cüzdana bakıyordu şu an. Cüzdan ona tanıdık mı gelmişti? Gözlerini hafifçe kıstırdı ve daha dikkatli inceledi bakışlarıyla. Hafif sendeledi ama belli etmedi.

"Ama bu." dedi elini arka cebine götürüp cebini kontrol ederken.

"Evet senin. Acil serviste düşürdün. Bende aldım ve sana vermek için peşine verdim. Öyle zannettiğin gibi kimse göndermedi beni yani."

Evet onun cüzdanıydı. Meriç'in uzattığı cüzdanıyla afallamıştı adam.

Alaylı ifade terketmişti yüzünü. Çatılan kaşları şimdi havaya kalkmış ve kömür karası uzun kirpiklerin çevrelediği göz kapakları kocaman açılıvermişti.

Doğrulttuğu silahı yavaşça yere indirdi ve kısa bir süre öylece kalakaldı. Neden sonra kendisini topladı ve beline koydu silahı. Çünkü bir an evvel burdan çıkması gerekiyordu. Yoksa birazdan kadın herkesi toplardı buraya. Yakalanması iyi olmayacaktı.

Meriç'in elinde ki cüzdanına uzandı ve aldı. Cüzdanını cebine koyarak ve hiçbir şey demeden, yüzündeki mahçubiyetin akislerini  de gizleyerek sessizce Meriç'e yaklaştı. Meriç onun özür dileyeceğini yada teşekkür edeceğini sandı.

Birkaç saniye ela gözlerini onun gözlerine dikti. O birkaç saniyelik bakışma da Meriç nedense tanıdık bir çift göze bakar gibi hissetti kendisini. Baktığı gözlerde kendi aksini daha önce görmüştü sanki. Nerde ne zaman bilmiyordu ama emindi bundan. Bu gözlere daha önce de bakmıştı. Evet kesinlikle bakmıştı ama anımsayamıyordu şuan.

Sinek misali zihnine üşüşen bu düşünceleri bir anda kovaladı ve;
"Kesin yanlış hissediyorum." diye geçirdi içinden. "Bu kaba saba adamla daha önce karşılaşmış olsam kesinlikle unutmazdım."

Meriç belki daha çok şey geçirecekti içinden eğer adam elini üstünde ki önlüğün yakalarına götürmeseydi.

Evet elleri Meriç'in önlüğünün az önce ki boğuşmadan dolayı bozulan ve dahi ters dönmüş yakasındaydı. Yaka kısmını düzeltti usulca. Bir elini Meriç'in omuzuna koydu. Diğer elini de montunun cebine koyarak bir kürdan çıkardı ve dişlerinin arasına koydu. Keyfi yerine gelmişti bir anda.

"Şimdi oldu."dedi gözünü kırparak.

Yakanın düzelmesinden duyduğu memnuniyet küçük dudaklarına yayılan gülümsemeyle ve dişlerinin arasında ki kürdanı götürüp getirmesinden belli oluyordu adamın.

Ardından kendisini hayretle izleyen Meriç'e aldırış etmeden onu arkasında bırakarak odadan çıktı.

Meriç adamın bu rahat tavırları karşısında öylece kalakaldı bir müddet.

"Bas bayağı şehir eşkıyası işte.
Adamda ki rahatlığa da pes gerçekten. Kürdanlı psikopat. Kimseye iyilikte mi yapamayacağız bu devirde."

diyerek söylendi. Aslında daha çok söylenecek şey vardı. Ama vazgeçip odadan çıktı. Çünkü hastalar onu bekliyordu. Yeterince zaman kaybetmişti zaten.

Kapıyı açıp odadan çıktı. Odadan çıkarken Giray'ı görmeyi ummuyordu. Giray şu anda bir Meriç'e bir çıktığı odanın kapısı üstündeki yazıya bakıyordu.

Giray vaziyeti anlamaya çalışan bir edayla Meriç'i ablukaya almış onu süzüyordu durmadan.

Giray şaşkın gözlerini kısarak "Hayırdır." der gibi başını salladı Meriç'e.

"Yok bir şey." diyerek geçiştirmeye çalıştı ama Giray bu, elinden kolay kolay kurtulmak mümkün olmazdı. Zaten oda art arda söyledikleri ile birazdan bunu tasdik edecekti.

"Abi nasıl yok bir şey. Temizlik malzemelerinin olduğu odadan çıktın. Gördüm işte. Temizlik yapmak için değil herhalde. Hem senin şu an hastalarının başında olman gerekmiyor mu?"

AGİSNA (Askıda)Where stories live. Discover now