31. ●AJAN●

2.5K 178 310
                                    

31. BÖLÜM
KIRMIZI

◇■◇■◇■◇■◇■◇■◇■◇■

"Hâlâ beyaz donundan çok etkileniyorum KÜÇÜK CADI!"

Gözü görmeyen kör bir sinek, çarpar ya olup olmadık yere. Duyduğum bu sözlerde bedenimin her yerine çarpıp çarpıp durdu. Kelimeler soyut kavramlardı, sözde. Peki bana dokunan bu kelimelerde neydi? Bedenimi titreten, elimi ayağıma dolaştıran, yörüngemi şaşırtan bu sözler, soyut olamazdı. Somut olan şeylerden daha çok dokunmuştu iki çift kelime. Elimde derman kalmayınca bir yere tutunmak ister halde etrafı yokladım fakat boşluktan başka bir şeye çarpmadı narin ellerim.

Ağzımda oruç tutmuşum gibi gram su kalmamıştı. Yutkunmak için beyazlaşan dilimi, damağıma değdirerek zorlanarak yutkundum. Açılıp kapanan gözlerimin gördüğü iri adam, tahminlerimi hüsrana uğratmıştı. Ben bunu Karan'a nasıl açıklayacaktım? Bu görüntünün karşılığı olan hiç bir cümle sözlükte yoktu. Bu ihanetin manası yoktu. Bu kalleşlikti, aşağılıktı. Beni camdan izleyen sapık karşımda gülerek bakıyordu yüzüme. K'nın attığı mesajı sözcüklerle cana getirmişti. Ben perdenin açık olduğundan bir haber, üzerimi değişirken aldığım mesajın aynısını, hâlâ etkileniyorum diyerek dile getirmişti. Gözlerimi elimin biriyle ovalayıp açarak tekrar baktım. Yüzüne tuttuğum fener ile gözleri kısılmıştı. Fakat şeytanın maskesi, gülen gözlerinin  ışığını söndürmeye yetmedi.

" Ke..."

" Kelebek!"

Bir güne ölecek olan tatlı renklerin padişahı, böyle bir mahlukatın lakabı olmamalıydı. Böyle kalleş bir zihniyetin beden bulmuş takma ismi, Kelebek gibi umut vadeden hayvan ismini taşımamalıydı.

Yüzümü lağım çukurunun önünden geçiyormuşum gibi ekşitip, gülen gözlerine lanet okurcasına baktım. İki eli cebinde, ayaklarını aralamış, dimdik duruyordu. Boynuna gravat takan herkes, adam olmuyordu. Tıpkı şimdi gördüğüm simanın bana hatırlattığı o acı erkeklik yoksulluğu gibi.

"Niye bu kadar çok şaşırdın ki? Zaten benim bir işler karıştırdığımı biliyordun." 

" Haklısın! Senin ne kadar adi bir adam olduğunu biliyordum. Ama Ağabeyine  bu denli ihanet edecek olduğunu düşünecek kadar kötü bir zihniyete sahip değilim." Elime ağır gelen telefonumu yanımdaki sehpaya bırakıp, ışık gelen tarafını tavana doğru gelecek şekilde ayarladım. Karanlık odada iki ayrı cinse sahip olan tanrı kulları, kocaman gölgeleriyle dört ayrı kişiyi misafir ettirmişti koca odaya.

" Benden ne istiyorsun?"

" Ben değil, Kırmızı istiyor. "

" Kendine isminle mi hitap ediyorsun?" Alaya alır tonda gülümseyip küçümseyici bakışlarımı sundum. Onun Kırmızı olduğunu düşünmüyordum. Fakat ardından bıraktığı adım izleri, onun ayakkabısına aitti.

" Sen Kırmızının, ben olduğunu mu düşündün yoksa? Emin ol, ben Kırmızı olsaydım böyle basit bir yüzleşme planlamazdım. Sadece onun sağ kolu, baş ajanı gibi bir şeyim. " elini cebinden çıkartmış, hararetli tiyatro oynar halde oyuncu kimliğini üstündeki kostümüyle gururla sunuyordu.

" Haklısın, senin korkak ve kimliğini açıklayamacak kadar aciz biri olduğunu tahmin etmeliydim." Biraz duraksayıp bir adım yaklaşarak önünde  durudum. " Karşında çocuk mu var sanıyorsun? O mesajları bana Kırmızı attı,  beyaz donundan etkendim..."

" Kırmızının sağ kolu olduğumu söylediğimi hatırlıyorum. Onun bütün kirli işleriyle ben ilgileniyorum. Sana gelen paketler, gönderilen mesajlar, her şeyi, isteği saat ve günlerde ben ayarlıyorum. Seni takip etmemi söylediği bir gündede, karşı apartmanın çatısından seni izledim. Mesajı da ben attım ama sen Kırmızı sandın." Benim cümlemi bölüp, kendi düşüncelerini peşi sıra düzdürdü.

KIRMIZI | AJANWhere stories live. Discover now