-42- En Değerlim

Începe de la început
                                    

"Yok canım, Yankı Bey'in canı sıkıldı, kafası karıştı...bir ayrıl sen. Çocuk oyuncağı ya bu." cümlemin sonuna doğru sesimi iyice kısıp gözlerimi devirerek konuşmuştum. Yaşadığı hayatı, yaşının küçüklüğünü göz önünde bulundurarak davranıyordum sürekli ama bu konuya tahammülüm yoktu.

"Ayrılmadım." tekrardan burnunu çekip elini uzattı. "Çok seviyorum seni, herkesten daha çok."

Çocuksu sesiyle birleşen samimi cümleleri içimi ısıtırken sinirimin yavaş yavaş kaybolduğunu hissettim. Havada kalan elini tuttuğumda bir adım daha yaklaştı. Aramızda hala bir mesafe varken sıkıca tuttuğum elinin üstünü okşamaya başladım. "O zaman sorun ne?"

"Duydum sizi." gözlerini kaçırıp derin bir nefes verdi, utanıyordu. "Teyzem babamın sana zarar vereceğini söyledi. Sana bir şey olursa ben yaşayamam ki."

"O nasıl söz öyle? Yaşayamam falan." elini bırakmadan kendime çekip göğsüme yatırdım Yankı'yı. Başını boyun girintime sokup sımsıkı sarıldı. Az önce kendi kendine ayrılık kararı alan o değilmiş gibi sarılıyordu bana. Hızlı nefes alışverişi gitgide sakinleşirken saçlarını okşayıp uzunca öptüm.

"Sadece sana zarar gelmemesi için ayrılmak istedim ama sen kabul edince çok daha kötü hissettim." titrek bir nefes verip daha sıkı sarılmaya çalıştı. "Bana bir söz verir misin?"

"Veririm." dedim hiç düşünmeden, ne isterse yapardım çünkü.

"Beni hiç bırakma, tamam mı?" yüzümde küçük bir tebessüm oluşurken boynumdan ayrılıp başını yukarı kaldırdı Yankı. "Ben de seni bırakmayacağım, söz veriyorum."

"Bir daha ayrılık sözünü duymak istemiyorum." bir elimi belinden çekip alnına dökülen saç tutamlarını geriye taradım. "Ne zaman benim yanımdayken mutsuz hissedersin, o zaman ayrılmana izin veririm. Tamam mı?"

Ağladığı için pembeleşmiş dudaklarını birbirine bastırarak gülümsedi ve aşağı yukarı salladı başını. Boynumdaki kolları sıkılaşıp, parmak uçlarında yükseldiğinde ne yaptığını anlamaya çalıştım. "Kucağına alır mısın?" az önce hırçınlığından yanına yaklaşılmayan çocuğun şu anki masumiyetine karşı gülümseyip, isteğini memnuniyetle yerine getirdim. Bacaklarını belime sarıp omzuma sıkıca tutundu Yankı. Küçük bir bebek gibi boyun girintime yaslanırken kendi kendine bir şeyler mırıldanıyordu.

"Ben hiç böyle hissetmemiştim." dedi, "Bana her zaman değerli hissettiriyorsun."

"Değerlisin çünkü." boynuna ufak bir öpücük bırakırken odanın çıkışına ilerliyordum. "En değerlimsin."

"Sen de benim en değerlimsin." duygusallığın verdiği rahatlıkla açık açık konuşuyordu Yankı. Kabuğundan sıyrılıp içinden geldiği gibi davrandığı zamanlar içime sokmak istiyordum onu. Kalbimin bir odacığına saklayıp, dünyadaki tüm tehlikelerden uzak tutmak istiyordum.

**

"Kadının elbisesi ne renk?"

"Mavi."

"Ayakkabıları nasıl?"

"Normal ayakkabı."

"Rengi ne?"

"Elbisesiyle aynı, hiç güzel durmuyor."

Yankı saçlarını geriye doğru tarayıp kolumun altına biraz daha sokuldu. Dudaklarının arasından boynuma vuran ılık nefesi içimi gıdıklandırırken belini sıkıca kavradım. Saçı okşanır okşanmaz uykusu gelen insanlar gibi, gözlerini kapatıp omzuma yaslandı.

"Ayaz..."

"Bu ses tonu hiç hayra alamet değil." elimi yanağına getirip hafif hafif okşamaya başladım. "Söyle güzelim."

Karanlık • [b×b]Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum