3

112 22 19
                                    

                     "Birtakım gizemler."

Okuldaki ilk günümün ardından bir hafta geçmişti.
Tam olarak bir hafta, ve sanırım gayet iyiyim.
İnsanın en sık kullandığı yalan "İyiyim," imiş.
Kötü hissetsek bile "Nasılsın?" diye sorulduğunda refleks gibi "İyiyim, sen nasılsın?" diyormuşuz.
Bence de öyle, bunu yaşayan biri olarak söylüyorum bunu. Ama bu sıralar gerçekten mutluyum. İhanet gibi geliyor mutluluğum.
Sanki mutlu olmam bir ihanetmiş gibi hissediyorum bazen. Mutlu olmamam gerekiyormuş gibi. Gizem'i sevdim. O iyi bir kız. İlginç bir şekilde bana çok benziyor, hemde çok. Çoğu konuda aynıyız, fiziksel olarak da duygusal olarak da.
Ama zıt olduğumuz konularda yok değil.

Haftam oldukça yoğun geçtiği için haftasonumu kendime ayırdım. Doyasıya resim çizdim, gezdim ve eğlendim. Artık özgür hissediyordum. Burayı da sevmeye başlamıştım.
Ama içimde hâlâ bir belirsizlik duygusu vardı.
Bunun üstesinden gelemiyordum.
Kafamda ki bu düşüncelerden sıyrılıp okul kıyafetlerimi giydim. Dolabı açtığımda çoraplarımı bulamadım. Çekmeceye baktım, açtığımda çorabı buldum. Ama benim dikkatimi başka bir şey çekmişti.
Çorapların arkasında bir kolye vardı. Kolye çok güzeldi. Pırıl pırıl parlıyordu. Fakat eski olduğu belliydi. Kolyenin üzerinde küçük bir kalp vardı. İyice inceleyince açılabildiğini fark ettim. Açılmıyordu, niye açılmıyordu bu!
En sonunda kalp açıldı. Kalbin içinde röntgen olduğunu tahmin ettiğim bir fotoğraf vardı. İki küçük keseye benzer bebek vardı.
Valide Teyze kahvaltıya çağırdığında hemen odamdan çıkmak zorunda kaldım. Kafam karışık bir halde indim merdivenlerden. Yarın yeni bir haftaya başlayacaktım, yoğun bir hafta olacaktı. Uyumadan önce kafam hala o kolyedeydi.

Derslerime bu aralar oldukça ilgi gösteriyordum çünkü uzun zamandır derslerimi aksatmıştım. Hatta beni dershaneye bile yazdırdılar. Yarın Gizemle alışveriş merkezine gidecek, bu derslerle yoğun geçen haftanın yorgunluğunu atacaktık.
Yakın bir zamanda Seviye Belirleme Sınavımız vardı. Bu sınava oldukça fazla çalışıyorduk çünkü hem biz hemde hocalarımız bu sınava oldukça önem veriyorduk. Bu akşam iyi bir uykuya ihtiyacım vardı. Bugün oldukça yorulmuştum derslerden. Hemen yatağıma uzandım. Yatağım soğuktu, aynı zamanda yastığımda. Hava özellikle sıcak olduğunda yatağımın soğuk olmasını severim. Sıcağa pek tahammül edemiyorum. Hayaller alemine daldığımda derin bir uykuya daldım.

Sabah olduğunda iğrenç bir haldeydim.
Göz altlarım şişmiş, saçlarım birbirine girmişti.
Duş almaya bile üşeniyordum bu sabah. Kendime gelmek için yüzümü yıkadım, kendimi zorlayarak kısa bir duş aldım. Saate baktığımda daha sabahın yedisiydi. Beyaz tavana bakıp durdum. Aklıma bir sürü soru takılmıştı. O kolyede ki kişi ben miydim? Bu kolyenin burada ne işi vardı?
Eğer bu bebek bensem yanımda ki kimdi?
Bu sorularıma bir cevap bulamadım.
Kolyeyi taktım ve aşağıya indim. Babam uyanmıştı, sessizce gazetesini okuyordu.

"Günaydın, baba."
Gülümsedi.
"Günaydın kızım."

Sonra gözleri kolyeye odaklandı. Bir süre donuk gözleriyle kolyeye baktı.

"O kolyeyi nerden buldun?" dedi tuhaf bir ses tonuyla.

"Çorap çekmecesinden, oldukça güzel öyle değil mi? Baba, bu kolye çekmecede ne arıyor? Kolye kime ait, başkasının eşyasını kullanmış olmak istemem. İçinde ki bu fotoğraf da neyin nesi?"
Sonunda cevabını aradığım soruları babama sormuştum. Babam cevap vermedi. Saniyeler geçti ama yanıt yoktu. Bu da neydi şimdi!
Meraktan çatlamak üzereyken babam derin bir nefes aldı.
"Akşam konuşuruz, şu an açım, haydi sofraya!"
Beklediğim yanıtı alamamıştım. Akşam olmasını iple çekecektim.
Yemeğimi hızlıca bitirdim, saçlarımı düzeltip arabaya bindim. Abim arabaya binerken hiç olmadığı kadar sessizdi.
"O kolyeyi nerden buldun?"
Aynı soru, aynı yanıt. Ama benim beklediğim soru da, yanıt bu değildi. Bu kolye, alt tarafı bir kolye idi.
Niye bu kadar endişeleniyorlardı ki!
"Çekmeceden, çorap çekmecesinden. Bir kolye orada ne arar ki?"

Zümrüdü Anka ve Gerçekler®Where stories live. Discover now