ÖLÜME YOLCULUK

4.3K 218 12
                                    

Acı. Şuan hissedebildiğim tek şey. Bu kadar güçsüz olamazdım. Ben güçlüydüm. Yenilemezdim. Burada bitmeyecekti. Ben tıpkı bir anka kuşu gibi küllerimden doğacaktım. Ve beni kül eden ateşle düşmanlarımı yakacaktım.

Acı, güçsüzlüğümü görmüş gibi daha da güçlenip saldırıyordu. Bense silahlarımı yere indirmiş savunmamı yapıyordum. Bu savaş hiç iyi bitmeyecekti. Benim savunmam iyi değildi. Ben kendimi savunmazdım. Silahlarımla karşımdakini yok ederdim. Ama şuan silahlarımı yere atmıştım. Arkama bakmadan bu harbi bırakıp gitmek istiyordum. İlk defa yenilmek istiyordum.

Göz yaşlarımı bıraktım. Bunlar benim son silahlarımdı. Ve artık taşıyamıyordum. Onları da bırakıp kaçacaktım. Bu savaşı kazanamazdım. Gözlerimi kapatıp ölümümü, yenilgimi beklemem lazımdı.

Bu tarafa doğru gelen adımları duyduğumda kafamı o tarafa çevirmeye çalıştım. Bu acımı arttırmak dışında bir işe yaramamıştı. Görüş açıma girmesini beklemiştim. Şarhoşun biriydi. Gençti. Belki benden de genç. Elindeki içki şişesini sallayarak yanıma doğru geliyordu. Yüzü hala çok net değildi. İlk önce yerdeki beni gördü. Bakışları tüm vücudumda dolaştı. Gözleri kalbimin alt tarafındaki bıçakta takılı kaldı. Kan birikintisine dehşet bir şekilde bakıyordu. Şişeyi kenara bırakıp sağlam adımlarla yanıma doğru geldi. Bir sarhoşa göre adımları kendinden emin bir şekilde güçlüydü. Cılız bir çocuk gibi gözüküyordu. O buraya doğru yürürken bense onun hareketlerini izliyordum.

" Sana nasıl yardımcı olabilirim?" Diye fısıldadı. Bunu bana mı soruyordu. Komik. Biraz düşündükten sonra "Bara git ve Enes'i çağır. "
Enes dediğimde kaşlarını çattı. Kim olduğunu anlamaya çalışıyor gibiydi. "O Enes mi?" Görkem'in düşmanı veya buranın sahibi anlamında kastettiğini anlamıştım. "O benim abim." Dedim. Tamam anlamında kafasını salladı. Daha sonra gözlerini şu an benle bütünleşmekte olan çakıya çevirdi. "Çıkarmamız gerekmez mi?"

Bilmiyordum. Lanet olasıca bu sorunun cevabını bilmiyordum. Daha iyi mi olurdu daha mı kötü olurdu bilmiyordum. Suratına baktığımda gözlerimdeki çaresizliği ve kararsızlığı fark etmiş gibi bakıyordu bana. En sonunda kararsız bir tavırla kafamı salladım. Ve derin bir nefes aldım. Daha ne olabilirdi ki? Daha ne kadar acı çekebilirdim ki?

Yavaş bir şekilde elini bıçağa doğru götürdü. Tereddütlü bir şekilde ona bakıyordum. Bıçağı sahiplenir gibi sıktı. Her hareketini hissediyordum. Bıçak bana iletiyordu sanki. Derin bir nefes aldı. Hızlı bir şekilde bıçağı çekti.
Sanki son nefesimmiş gibi derin bir nefes aldım. Ama geri veremiyordum. Boğazımdan yukarı çıkmıyordu. İçime çektiğim nefes ciğerlerime saplanmıştı. İğneyle dikilmiş gibi çıkmıyordu.  Çığlığım boş duvarların arasında yankılandı. Karşımdaki gerizekalı bıçağın açısını değiştirip çıkardığı için etimi içeriden dışarıya doğru bir şekilde yarmıştı. İlk önce etimin yarılışını hissettim. Sonra kanın akışını. Acı zaten beni yalnız bırakmıyordu. Sadece etkisini arttırmıştı. Hani dersiniz ya etimden et kopmuş gibi hissediyorum işte ben şuan onu yaşıyordum. Elimi yaraya bile götüremiyordum. Gözlerimden akan yaşlar daha da hızlanırken hıçkırmaya başladım. "Git ve yardım çağır. Çabuk." Diye çığlık attım. Hemen toparlandı ve koşmaya başladı.

Acıya katlanamıyordum. Acıdan aklımı kaybetmek üzereydim. İlerideki tek boynuzlu bir at mı vardı yoksa bana mı öyle geliyordu? Bana doğru yürümeye başladı. Kafamı hafif kaldırıp yere vurdum. Kesinlikle kendime gelmem gerekiyordu. Gözlerimi kapattım ve ona kadar saydım. Bir insan nasıl bu kadar gerizekalı olabilirdi ki? O kadar acının içinde bir de kafamı yere vurmuştum.

Gözlerimi açtığımda tek boynuzlu at abime dönüşmüştü. Ve etrafındaki insanlarla buraya doğru geliyordu. Benim halimi görünce koşmaya başladı.

Abim buraya gelirken gözlerimi tekrar kapattım. Bir daha açmamak üzere olduğunu nerden bilebilirdim?

SADİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin