YENİYE DOĞRU

188 6 0
                                    

"Anladınız mı?" dediğimde bıkkın bir şekilde ikisini izliyordum. Üç defa anlatmıştım. Üç defa.

"Hayır!" Abim öfkeyle bağırdığında derin bir nefes aldım. Sürekli aynı şeyi söylüyordu. Çok riskliymiş. Pabucumun riski. Daha zor durumların üstesinden sapasağlam gelmiştim oysaki.

"Ya bak, buna mecburumuz. Sıkıldım artık. Eğlenceli değil, biran önce bitsin istiyorum. Oynamak istemiyorum, zarar görmeye başladım ve yoruldum. Daha yolun başındayız hem de." Sıkıntılı bir nefes alırken o da dediklerimi tartıyordu. Ne yapabilirdim, bu plan sayesinde ondan da kurtulabilirdim. Abimin ikizinden. Ölüm korkusuyla yaşamak istemiyordum artık. Ondan ve bıraktığı notlardan da sıkılmıştım.  

"Tamam. Ama elinden geldiğince çabuk bitireceksin." Onu onaylar bir biçimde kafamı sallarken bu planı aklımda tartıyordum. Zararlı çıkma olasılığım kazanma olasılığımın dört katıydı. Evet, iyi bir plan. Başarması kolay olsa gerekti.

"Hayır, yapmamalısın." Bizi sessizce dinleyen doktor sonunda yorum yapmıştı. Bir an dilini yuttu diye düşünecektim. Ona ne demem gerektiğini düşündüm. Sen kimsin ki? Hem onu kırarsam benden uzaklaşırdı. Hem de böylece ona bir zarar gelmezdi. Tek sorun onu kırmak istemiyordum.

"Ya anlamıyor musun?" Sert çıkışımdan sonra sinirle suratına baktım. O da aynı ifade ile bana bakıyordu. "Bunu yapmazsam daha çok zarar görebilirim. Ne istiyorsun? Haftada bir beni burada görmeyi mi?"

Öfkeyle bana baktı. Yanlış bir şey söylememiştim oysaki.

"Evet." dedikten sonra bir hışımla hastane odasından çıktı. Ciddi olamazdı, değil mi? Haftalık olarak suratımın dağılmasını mı istiyordu? Ya da ölmemi.

Kalbimin derinliklerinden bir ses fısıldadı. Bu sesi sadece ikinci kere duyuyordum. O da kalbimin derinliklerindeki zindana onu kilitlerkendi. Seni önemsiyor, diye fısıldadı yavaşça. Benim ölümümü görmek istemesi önemsediği manasına mı gelirdi, ha-ha. Senin ölümünü değil seni görmek istiyor. Bu konu hakkında biraz düşünmeliydim. Sonuçta zararlı çıkma olsalığımın yüksek olduğu bu konuda her adımımı düşünmem gerekirdi. Duyguyla veya içimden gelen seslerle attığım her adım beni iteklerdi, ölümün uçsuz boşluğuna. Eğer doğruysa bu benim için bir sorundu. Bu zamanlarda bana destek değil köstek olurdu. Hele planımı mükemmel bir şekilde oluşturmuşken. Bu plan benim elimde patlardı. Hem de ne pahasına bir kıskançlık. Bu olamazdı. Olmayacaktı da. Gerekirse bir daha karşısına çıkmazdım ama planlarımı bozmasına asla izin vermezdim.

Yavaş bir şekilde oturduğum yatakta dikleştim. Kafamı abime çevirdiğimde gözlerimin içine doğru bakıyordu. Ama sanki beni görmüyordu, beni izlemiyordu. Baktığı şey ben değildim. Gözlerimin karanlığında gizlenmeyi başaran ruhumu inceliyor, onu görmeye çalışıyordu. O an onun değer verdiği ben değil içimdeki bendi. Ama içimdekine ulaşması imkansızdı, onu saklamıştım. Şuan ona ulaşan herkes tehlikeydeydi. Ve ulaştığı şeyleri de tehlikeye atardı.

"Abi." Oturduğu yerde zıpladı, salak ne kadar dalmışsa artık. "Pelin'in yanına gitsene, iki gündür yalnız kız. O da çok zor günler geçiriyor. Tek kalmasın, zaten yarın çıkacağım büyük ihtimal."

Bekledi. Bekledi. Bekledi. Ve gitti. Bana bir kelime söylemedi, veda etmedi. Gözlerini gözlerimden ayırmadan baktı yine. Ama o güzel gözleriyle bile bir veda etmedi. Onu kırmıştım. Daha fazla da kıracaktım. Buna alışmalıydı. Çünkü hiçbirimiz bu plandan kırılmadan kurtulamayacaktık. Ya kendim kırılıp yok olacaktım ya da etrafımı parçalara ayırıp yok edecektim. Zor bir seçimdi. Hatta bu benim seçimim bile değildi. Zaman... Zaman gösterecekti kırgınlıkları, vedaları, yok oluşları...

Sessizce bekledim. Birinin yanınama ulaşmasını. Oda da birkaç kişi olup yalnızlığı paylaşmayı uzunca bir süre bekledim. Kimse gelmedi. O kahverengi kapı asla aralanmadı. Ve bir kapı kapandı ruhumda. Kilitlendi, bir daha açılmamak üzere. Bütün kırgınlıkları yanına aldı ve öylece gitti. Bütün yükü aldı, ve kendini feda etti. Benim dirilmemi istedi kendini öldürdü. O kapı ardında kendi benliğimin bir parçası kendini feda ederken ben bir veda bile edememiştim başkalarını düşünmekten. Ve vazgeçmiştim o an. Kırılmaktan, acı çekmekten, başkalarını düşünmekten, yalnız kalma korkusundan... O feda ederken kendini, götürmüştü ya bunları ben de onun bu cesaretine saygıyla diz çöküyor bütün acıları aklımdan birer birer siliyordum. Bundan sonra ne merhamet ne acıma vardı, zihnimde ve kalbimde.

Sanki bunun tek suçlusu kapıymış gibi arkamı döndüm ona. Küstüm dedim içimden. Küstüm. O kapıya da o kapıyı aralamayanlara da.

"Nazlı!" Dengesizin biri odaya bağırarak girmişti. Bu beni uykumdan uyandırmak için biraz fazla olup korkutmuştu da. Hangi salaktı acaba?

------
Çok uzun bir süreden sonra merhaba. Bu hikayeye 14-15 yaşlarımda çocukça bir hevesle başlamıştım. İlk bölümlerde de bir çocuğun kurgulayabileceği, bir araya getirebileceği birkaç kelimeyle bir şeyler karaladım. Şimdiyse 20'yi yarıladım. Yıllar önce başladığım ve asla bir düzen oluşturamadığım bu hikayeyi okuduğunuz için hem teşekkür ederim hem de özür dilerim böyle yarım kalacağı için. Desteklediğiniz, özelden mesajlar yazıp devam etmem gerektiğini söylediğiniz için teşekkür ederim. Ancak on dört yaşında hikayeye başladığımda kurgularken gelecek için çok güzel fikirlerim olmasına rağmen  şu an bıraktığım bu yarım bölümden sonra ne olacağını hatırlayamıyorum bile. Sanırım bir okuyucu kadar uzağım bundan sonra ne olacağına. O yüzden bu hikayeyi maalesef ki burada noktalamak zorundayım. Hepinizden tekrar özür dilerim. Güzel günleri göreceğiniz bir gelecek dilerim hepinize, esen kalın.
Hikayenin geleceği ya da önceki bölümlerden dolayı aklınızda bulunan soru işaretleri varsa yorumlarda elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışacağım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 31, 2021 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

SADİSTHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin