Bunca zamandır kendimi kandırıyordum. O da şu konuda bana yalan söylemişti:

Güçlü değildim. Asla olamayacaktım.

Boğazımdan bir hıçkırık yükseldiğinde artık zavallı 'hissetmeyi' bırakarak öyle olduğuma karar vermiştim. Hıçkırıklarım artarken babası tarafından reddedilmiş, en değerli şeyini sonsuza kadar elinden kaçıracak olan bir zavallı olduğumu biliyordum.

"Cole ?" Aniden duyduğum sesin tanıdık geldiğini hissedince bir anda ürperdiğimi hissettim, ancak aradığım şekilde değildi.

Hıçkırıklarımı bastırmak için dudağımı dişleyerek kafamı yavaşça yukarı kaldırdığımda Jason'ın nefes nefese bana doğru eğilmiş bedeniyle ve panikle bakan gözleriyle karşılaştım. Bir hıçkırık daha boğazıma takılırken acılı bir ses çıkardım. "Ben... Ben hızla yürüyordum ama sonra bir anda birinin hıçkırdığını duyduğumda olduğum yerde kaldım. Sen olduğunu hissedince geri döndüm."

Yüzüne ağlamaktan çatılmış kaşlarla bakarken boğazımdan yükselen hıçkırıklarımı tutmam nedeniyle tuhaf sesler çıkıyordu. Konuşmak için sesim zaten yoktu. "Tanrım... Gel buraya." Dizinin üstüne çöküp kolumu omzuna aldığında tüm ağırlığımı ona verdiğimde tek dizinden güç alarak bizi kaldırdı. Zorlukla adım atarken o an dayanabileceğim tek şey oydu.

Banka oturduğumuzda ağlamaklı nefesler alarak önüme bakmaya başladım, havaların ısınmasına rağmen gece hissedilen soğuklukla ağzımdan ince,beyaz nefes bulutu çıkıyordu. Bu da içimde bir yerlerde ağlama dürtüsünü harekete geçirirken Jason'ın endişeli bakışları uzun süredir üzerimdeydi.

"Cole, biliyorum anlatmıyorsun ama şu anda arkadaş tribiyle alakası yok, sana yardım etmek istiyorum, lütfen bana izin ver." Sesinin gerçekten çaresiz çıkmasına karşılık bakışlarımı ona çevirdim.

Ve gözlerindeki samimiyeti gördüm. Birinin bana nasıl samimiyetle bakmasına ihtiyacım olduğunu hissettim. Gerçekten ne olduğunu anlayacağım duygularla.

Belki o bakışlarıydı, belki sesindeki bir şey, belki en savunmasız anımda onun çıkıp gelmesi. Ona güvenebileceğimi hissettim. Ve anlattım.

Fazla detaya girmiyordum, yalnızca nasıl August'a giderek kendimi yakın hissettiğimi, kendimi açıklayamadığım duygular içinde bulduğumu, nasıl bir anda çekip gittiğini. Bunların üzerine de asıl problemim olan babamı ve her şey yolundaymış gibi çıkıp gelişini anlattım. Sadece eşcinsel olup olmadığımı öğrenmek istediğini bildiğimi söyledim.

Belki 1 saat sürecek konuşma bana sonsuza kadar sürmüş gibi gelmişti, çünkü iki kelimemden biri hıçkırıktı. Buna rağmen Jason beni tek koluyla sarmalayarak, bazı anlarda korkarak, saçımı okşayarak dinledi. Bitirdiğimde de hıçkırıklarım devam etti, hala hiçbir tepki göstermiyordu. Yüzünde yerini almış ifadeler yalnızca acıma ve şefkatti.

Tam olarak güçsüzün kelime anlamıydım. İlk bulduğum dala sarılıyor, dal da beni bırakıp gidecekmiş korkusuyla yaşıyordum. Sağlıklı düşünme becerimi kaybetmiştim.

Bu yüzden Jason, "Yanında olacağım tamam mı? Ben seni bırakmayacağım. Yeter ki bana izin ver. Nasıl hissettiğin umurumda bile değil ama... Bırak yanında olan kişi olayım ve sana yardımcı olayım." dediğinde, sesimi bile çıkarmadan yalnızca ağlamayı kesmiştim.

Burnumu çekmeye devam ederken ve başım Jason'ın omzundayken ne kadar öyle kaldığımızı ve Jason'ın ne kadar süre saçımı okşadığını bilmiyordum. Ama arada bi yerde bu tarafa doğru ilerleyip salıncağın arkasındaki ağacın yakınında duran karanlık, tanıdık silüetin fazla düşünmekten yorgun ďüşmüş beynimin  bana bir oyunu olduğundan neredeyse emindim.

After Decisions (GAY)Where stories live. Discover now