3. Bölüm.

7.5K 301 15
                                    

Hafta içi hızlı geçmişti. Her gün bir diğerine benziyordu zaten. Jason'ı atlatmaya çalışarak, August hakkındaki dedikoduları duymazdan gelmeyi deneyerek, Sarah sorularını cevaplayarak,aptal dersleri çekerek.. Tabii bu birkaç günde August ortadan kaybolmaya devam ediyordu ama onun peşine düşmeyi bırakmıştım. Eve giderken de Old Records'un ordan geçmiyordum. Sanırım son gördüklerimden sonra yeteri kadar cesaretim kalmamıştı.
Ama şimdi onunla yüzleşmek zorundaydım.
Sabah mısır gevreğini çiğnerken bana kuru geliyordu. Annem de bendeki gerginliği sezmiş gibiydi. Aslında bütün hafta öyleydim ama annem her sorduğunda Sarah sorunlarına bağlıyordum bu yüzden artık sesini çıkarmıyordu. Yine de kapıdan çıkmadan önce,
"Oğlum, ne olur artık canını sıkma. Barışmanız gerekirse barışırsınız zaten,--"
"Anne, söylemiştim sorun bu değil. Her gün onu görünce suçluluk duyuyorum hepsi bu. Ayrıca hafta sonları da erken kalkmaktan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun." diyip gülümsedim. Annem bana sarıldı.
"Sen ne dersen canım. Seni çok seviyorum tamam mı?"
"Ben de seni seviyorum." Annem beni yanağımdan öptü ve el sallayarak uğurladı. Annemi de anlamaya çalışıyordum, sonuçta tek sahip olduğu bendim.
Gergin adımlarla Old Records'a yürümeye başladım. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum ama para kazandığım tek yerdi,yani.. Hem belki düşündüğüm kadar kötü değildir?
Ne yazık ki dükkandan içeri adım atmam ve içerideki soğuk havayı sezmem bir oldu. Saat daha erken olduğu için müşteri falan yoktu, Lilly de gelmemişti, yalnızca köşede uyuklayan bir August ve yanından her geçtiğinde onu uyamdıran bir Dave vardı. August da her seferinde babasının arkasından nefret dolu bir bakış atıyordu. Yutkunarak Dave'e döndüm.
"Günaydın.." dedim gülümseyerek ve neşeli görünmeye çalışarak ama işin aslı deli gibi uykum vardı ve ölümüne tırsıyordum. August'un da Dave'in de başı bana döndü. August beni şüpheli bakışlarla baştan aşağı süzerken ürperdiğimi hissettim.
"Günaydın Cole, birazdan müşteri gelmeye başlar. Bak bugün yardımcın da var." diyerek August'u gösterdiğinde August sesli bir şekilde homurdandı.
"Sadece otursam olmuyor mu, yani sonuçta amaç gözünün önünden ayrılmamam değil mi?" dedi yapmacık bir gülümseme gösterek. Bu sırada üstünde "Old Records" yazan tişörtü kafamdan geçirmiş, plakların başına gitmiştim.
"Bütün gün burada aylaklık yapmana izin veremem. Şimdi kalk ve şuradaki plakların tozunu al." August ofladı ve Dave masasının başına gittiğinde yine gözlerini kapattı. Bir süre ona baktıktan sonra kafamı iki yana sallayarak plakları alfabetik sıraya dizmeye başladım. Aslında bunu yapmayı seviyordum, bana bütün o plakları inceleme şansı tanıyordu. Ben dükkana hep erken gelirdim,Lilly benden biraz daha sonra gelirdi. Bu yüzden erken saatler kendimi çalışmaya en iyi verebildiğim saatlerdi çünkü Lilly geldiği zaman...konuşurdu. Dave içeride kaldığı süre boyunca plakları düzenledim. Bir süre sonra içeriden çıktığında August çoktan kapşonunu takmış uyukluyordu. Dave içeri girip onu görünce sarsarak uyandırdı ve kapşonunu sertçe çıkardı.
"Git çalış." August sesli bir şekilde homurdanarak Dave'in köşeden alıp ona uzattığı bir bezi aldı ve benim yakınıma ilerlemeye başladı, bir yandan da küfür savurdu. Onları izlerken August yakına geldiğinde başımı önüme eğip plakları silmeye devam ettim. August'un bakışlarını üzerimde hissetmeye başladığımda bir plağı beceriksizce silmeye girişmişti. Onu daha yakınımda hissettiğimde ürktüm, bunu fark etmişe benziyordu çünkü göz ucuyla sırıtışını gördüm ama başımı kaldırmadım.
"Ee..o çocuğu seviyor musun?" Orta kalınlıktaki sesini duyduğumda bir an şaşırıp başımı kaldırdım ve soran, yeşile çalan ela gözleriyle karşılaştım. Sorduğu soruyla nabız hızım artmıştı ama çaktırmamaya çalıştım.
"Anlamadım?"
"Şu biyoloji dersindeki? Bebek suratlı,köpek bakışlı olan?" Ona bakıp yutkundum. Cevap vermedim. Gözünde anlayış belirdi ve birden güldü.
"Ah...sen yenisin. Ben August bu arada. Dave'in işe yaramaz,işe yaramaya zorlanan oğlu." Yarım ağızla gülerek elini uzattı. Bir ona bir eline baktıktan sonra uzanıp ürkekçe elini sıktım.
"Cole. İşe..yaramaya çalışan öğrenci?" Hafif bir kahkaha attı.
"Ben de öyle tahmin etmiştim." Bir şey dememeye karar verip işine döndüm. Ara sıra August'un gözlerini üzerinde hissediyordum. Hafif gerildiğimde bunu anlıyordu ve kendi kendine gülüyordu. Resmen benimle eğleniyordu ya.
Bir süre sonra Lilly geldi ve gözü August'a kaydı. Bana sorarl baktığında kafamla "sonra anlatırım" işareti yaptım. İçeriden bir tişört giyip yanıma geldiğinde August uzak bir köşede raf diziyordu. Sinirle ona döndüm.
"Nerede kaldın?"
"Sakin ol, genelde bu saatte geldiğimi biliyorsun, hem annem evi temizletti."
"Şaka mı yapıyorsun?" Gözlerini devirdi.
"Cezaymış." Anlayışla kafamı salladım.
"Kimya notu?"
"Evet, ne yazık ki. Sanki burada çalışmak ceza değilmiş gibi!"
"Katılıyorum." diyen August'a döndük. Demek konuşmamızı dinliyordu. Çocuk burada gerçekten sıkılıyor olmalıydı. Lilly kısa bir süre ona bakıp bana eğildi ve fısıldayarak konuşmaya başladı.
"Sahi, o burada ne yapıyor?" Genel olarak gördüklerimden bahsetmek istemedim.
"Ne bileyim.. Oğlu sonuçta hem bir çeşit ceza da veriyor olabilir hani şu meşhur yanlış davranışlar falan." Gözlerini kısarak August'a baktı.
"Haklısın. Ne diyeyim kötü çocuk havalarının etkileyici olmadığını söylesem yalan olur." Kafamı kaldırıp ona delen gözlerle baktım. Korkup ellerini kaldırdı. "Tamam, tamam bir şey demedim." Kafamı sallayarak önüme döndüğümde August'un nasul benim şey olduğumu anladığını düşünüyordum...tanrı aşkına kelimeyi içimden bile söyleyemiyorum.
"Sen yenisin galiba."
Bu cümle kafamda dönüp duruyordu. Ne demek istemişti? Nasıl bu kadar çabuk sezmişti?
İçeri giren biri olduğunu belirten kapı zilini duymamla beraber kafamı kaldırdım. Kim olduğunı görünce kendi kendime "Lanet olsun," diye söylendim ve Lilly'e dönüp "Ben araya çıkıyorum" dedim. Lilly ilk beni anlamaz bakışlarla süzüp kapıya baktığında ne demek istediğimi anladı. Ne yazık ki Jason beni bezi elimden bırakırken görmüştü.
"Günaydın Lilly, Cole naber?" Tamamrn sırıtarak bana döndüğünde karşılık verdim. Göz ucuyla August'a baktığımda bizi izlediğini fark edip gerildim.
"Çok iyiyim Cole, ama tam araya çıkıyordum sonra görüşürüz?"
"Tabii. Ben şeyi arıyordum.." diyip Lilly'e döndükten sonra sinirle dışarı çıktım ve August'un bakışları beni takip etti. Derin bir nefes alıp temiz havayı içime çektim. O tuhaf duygu yine içime girmişti işte. İç çektim.
"Bu lanet şeyin geçeceğini sanıyordum."
"Maalesef." Yanan çakmak sesi duyduğumda arkama döndüm be duvara yaslanmış, sigarasını yakan August'u buldum. "Pardon, ister miydin?" Sigara kutusunu bana uzattı. Bir sigara kutusuna bir ona baktıktan sonra kafamı hayır anlamında salladım. Kutuyu geri çekti. "Haklısın, benim hatam sen işe yaramaya çalışıyordun." Sigarayı yakıp çakmağı cebine koydu.
"Ee.." Ağzından çıkarıp üfledi. "Şu çocuk senin için baya önemli galiba?" İç geçirdim.
"Bunu sormaktan vazgeçmeyecek misin?"
"Sen cevap verecek misin?" Bir şey söylemeden gidip duvara yaslandım. Ofladı. "Bak birini seviyorsan bunun cinsiyeti fark etmez, biliyorsun değil mi?" Hızla kafamı ona çevirdim.
"Hayır,ben...yani.." Dışarı nefes verşp kafamı duvara vurdum. Sigara ağzındayken gülümsedi.
"Seni anlıyorum, ben de sevmiştim... Yani bir kızı." Kafamı yavaşça ona çevirdim. Hah. Neden şaşırmadım acaba? Uzaklara dalarak anlatmaya devam etti. "Çok..çok güzeldi. Ve ateşli. Ne dediğimi bilirsin." İçimde hafif bir kusma isteği uyandı ancak ne yazık ki ne demek istediğini biliyordum.
"Ne oldu peki?" Dönüp hüzünlü bir şekilde bana baktı.
"Güzel soru. Ben..onun için fazla kötüydüm." Ne demeye çalıştığını anlayabiliyordum. Bir süre boşluğa baktı. "Neyse. Zaten artık kızlara olan ilgimi kaybettim. Eskidendi." Bana sırıttı ve sigarayı çöpe attı. Kızları özel olarak belirtmiş olmazdı değil mi? Yani şey olamazdı...
Ben bir şey diyemeden kapı açıldı ve Dave kafasını dışarı uzattı.
"Ne yapıyorsunuz burada? Mesai saatlerinde buraya çıkamazsınız. İçeri." August bir şey demeden içeriye girerken onu durdu.
"Çalışanlarımdan uzak dur. Onları da zehirlemeni istemiyorum." Onu koklayıp yüzünü buruşturdu. "Kendini zehirlediğin gibi." August hiçbir tepki vermeden içeri girdi. Ben içeri girerken Dave parmağını bana uzattı. "Oğlumdan uzak durmanı öneririm Cole, iyiliğin için çünkü seni severim. Ayrıca bir daha iş sırasında dışarı çıktığını görürsem hoş olmaz." Kafamı sallayarak içeri girdim. Lilly endişeli bakışlarla bir bana bir August'a bakıyordu. Yanına gittiğimde beni sorguya çekti.
"Ne yapıyordun orada? Tamam Jason geldi anladım, ama biraz fazla uzun sürmedi mi? Dave ikinizi de burada bulamayınca çok sinirlendi!"
"Sadece ben hava almaya çıktığımda o da çıktı tamam mı? Bir şey olduğu yok." diyip önüme döndüm. Lilly sesli bir şekilde iç geçirdi.
"Öyle olsun Cole." Bütün gün August'la bir daha konuşmadım, tuhaf bakışmalar dışında. Birkaç müşteriyle konuşmaya çalıştı ama o kadar ruhsuzdu ki zaten müşteri kendisi ondan yardım istemekten vazgeçiyordu. Tahminimce onun da istediği buydu.
Gün sonuna biz çıkarken August da özenerek bize bakıyordu, ancak Dave onu onunla birlikte çıkmaya zorlamıştı. Tabii büyük ihtimalle şu...gitmesi gereken yere gidemeyeceği için de endişeliydi.
Lilly'e de hoşçakal dedikten sonra çıktım ve eve yürümeye başladım. Yolu yarılamıştım ki saate bakmaya karar verdiğimde telefonumun olmadığını fark ettim. Kendi kendime küfrettim. Hava iyice kararmıştı. Yolu uzatmak istediğim için, kötü bir şey olmamasına dua ederek arka sokaklardan gitmeye karar verdim.
Ama dileğim gerçekleşmedi.
Tam Old Records'a çıkan ara sokağa gelmiştim ki 3 tane gölge gördüm. Bir tanesi bir bıçağı diğer adama doğrultuyordu. Diğeriyse August'tu. Büyük ihtimalle evden kaçmıştı. Bıçak tutan adam konuştu.
"Sana yerimizi belli etme demiştim, aptal! Polis seni görmüş!"
"Yemin ederim dostum, onları çantaya koyup iletmeye çalıştım, sonra bana silah doğrulttular ve--"
"Sen de zorla yaptırıldığını söyledin ve yerimizi söyledin. Neyse ki ben kalın kafalı davranmayıp yerimizi değiştirmiştim, ayda bir yaptığım gibi ama sen bunu da unutmuşsundur. Seni vurmaya g*tleri yemezdi gerizekalı! Bu kadar tırsak olduğun için cezanı çekmelisin!" Ve öteki adam cevap veremeden bıçağı karnına sapladı. Kendimi çığlık atmamak için zor tuttum ve elimle ağzımı kapadım. Ben donmuştum, sokağın başında öylece duruyordum. August bütün olanları soğukkanlılıkla izliyordu. Elimi ağzımla kapattığımda beni gördü. Gözlerini büyüttü ve dönüp öteki adamın görüp görmediğinden emin oldu ama zaten o bıçaklananı izliyordu. August'a döndü.
"Seni buraya getirdim, çünkü böyle hatalara düşmeni istemiyorum. Düştüğünde ne olduğunu görüyorsun."
"Sana söylemiştim, bu ilk seferim değil, çocuk değilim ben." Adam ona yaklaştığına korkudan tüylerim ürperdi.
"Bana göre öylesin. Üstelik baban yüzünden gelemediğini söyledin. Üzgünüm ama büyük işi yapana kadar bu muameleye sesini çıkarmamalısın." August'un ağzına gelen küfürleri geri yuttuğunu görebiliyordum.
"Tamam. Bu akşamlık bu kadarsa gidebilirim." Göz ucuyla yine bana baktığında korkudan başka bir şey hissetmiyordum. Adam uzaklaşarak kafasını salladı.
"Evet bu kadar. Şimdilik gidebilirsin, daha sonra iş konuşacağız." August kafasını sallayark sokağın öteki ucundan çıktı. Yavaş yavaş kendime gelerak bir iki adım geriye gittim ve tam dönüp gidecektim ki boynumdaki el beni bşr duvara bastırdı ve ela gözler görüş alanıma girdi.
"Burada ne halt arıyorsun?"

After Decisions (GAY)Where stories live. Discover now