Göz yaşlarımın ıslattığı yanaklarım içeriye giren rüzgarla kurudular ve bu tüylerimi ürpertti.
Kalkıp üzerimi örtecek kadar bile halim yoktu.

"Sen camımı açtın ? üşüyeceksin kalk kapat şu camı !" dedi Karan kapının arkasından.

Camı açtığımı nerden biliyor ki ? Sonra takıldığı detayı fark ederek saatler sonra yüzümde bir tebessüm oluştu. Yataktan kalkacak gücü buldum kendimde ve dediği gibi camı kapattım.

Kapının altında ki boşluktan fark etmişti muhtemelen soğuğu.
Ama yerde mi oturuyor, ayağında ki ayakkabıyla nasıl fark etti ki ?

Kendimi tutamayarak "sen yerde mi oturuyorsun ?" dedim burnumu çekerek.

"Atacağım şimdi kendimi şu camdan konumuz bu mu !" diye bağırdı Miraz.

"Atsana hadi at da sende rahat et bende." dedi Karan. "Çok rahatsızsan ikile, zaten sen niye buradasın anlamış değilim." dedi Miraz da.

İkiside sabırla odanın kapısını açmamı bekliyorlardı. Karan'ın şimdiye kadar kapıyı kırarak içeri girmemesine şaşırsamda sanırım gerçekten kırılıp üzüldüğümün farkındaydı.

Acaba benim hakkımda ne düşündü ? Babasının gözden çıkarıp...
Bir hıçkırık daha koptu dudaklarımdan. Fazla geliyordu babamın bu yaptığı bana çok fazla geliyordu.

Karan ve Miraz atışmalarına son vererek susmuşlardı. Kapıdan bir şeyin kayma sesini duydum, Miraz "tamam Hale ağlama kimsenin gittiği yok ikimizde buradayız." dedi

Bir saat daha geçmişti. Artık gözlerim acıyordu ve ağlamaktan şişmişlerdi sanırım.

"Ne düşünmüştür derken ne demek istedin Hale ?" Karan sormuştu bunu 1 saatin ardından.
Yataktan kalkarak kapının önünde yürüdüm yavaşça ve oraya çöktüm. Sırtımı kapıya yasladım.
"Babana sordun ama beni kast ettin. Ne demek istedin ?" dedi tekrar.

Saçımı kulağımın arkasına atarak gözlerimi sildim elimin tersiyle. "Sana verilmişim baksana. Bu kız benim zaten kimse de yok arkasında artık mal gibi.."

"Sus !" dedi ve kapıya öyle bir vurdu ki korkarak geri çekildim.
"Sen kendine böyle yakıştırmalar yapamazsın, böyle benzetmelerde yapamazsın. Benim kıyamadığıma sen nasıl kıyıyorsun ben anlamıyorum. Sen hâlâ farkında değilsin bazı şeylerin o yüzden sana kelebek değil de tırtıl demek lazım." dedi son cümlesinde kendi kendine söyleniyor gibiydi.

"Farkında olsan şuan o kapının arkasında yalnız olmazdın. Benim varlığım yetmiyor mu sana ?
Bak ben varım ben olacağım senin ailen. Sen bu gün demeliydin ki Karan bana yeter ama yok yıktın dağıttın ortalığı şimdi de kendini dağıtıyorsun şu kapının arkasında bu kapıyıda kırmamak için zor duruyorum ama eğer oradan çıktığında yeşillerini kırmızıyla örtmüş olursan seni çok fena yapacağım." dedi.

Yere diktiğim bakışlarımı aynaya çevirdim gözlerim kan çanağına dönmüştü. Görüntüme bakarken alt dudağımı ısırdım.

"Yani bana karşı duyguların veya bakışın değişmedi mi ?" diye sordum kapıya dönerek.

Sinirle bir nefes verdi. "Benim seninle gerçekten çok işim var." dedi. "Hale, Halem, güzelim.." dedi ve ben kendimi "hı ?" demekten alı koyamadım. "Ben seni öyle bir yere koydum ki kendi içimde orada ki yerini sen ve ben dışında kimse değiştiremez."

Yinede karşısına çıkmak istemiyordum. Ailem arkamdan iş çeviriyor ve o bunu biliyordu.
"Bana söyleyebilirdin." dedim.

"Benden duyman mı daha doğru olurdu yoksa ailenden mi ? Ben söylesem onları zorladım zor durumda bıraktım sanabilirdin. Evet bu aklımdan geçti ama yapmadım." dedi. "Gerek kalmadı zaten."

BERCESTEWhere stories live. Discover now