74. SON NEFESTE

34.1K 1.7K 1.1K
                                    

Hoşgeldiniz.

Keyifli okumalar. Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.

Ateşi kurtardıktan sonra Alpaslan yerde can çekişen adamı hallederken Uygar çevre kontrolü yapıyordu. Ateş bir süredir bağlı olan bacaklarına rağmen rahat hareket ettiğini görünce kolundan tutmayı bıraktım. Masanın üzerinde ki kağıt dikkatimi çekince uzanıp aldım ne olduğuna bakmak için.

Geçen sefer Rus istihbaratının apar topar ülkemize gelmesine sebebiyet veren belge şimdi yine önümde duruyordu. Panterin mal varlığının bir kısmı, büyük bir kısmı hemde Ateşe devredilecekti sadece bir imza karşılığında. Tabi aşağıda Ateşin imzasının olması gereken yer boştu. Elimde ki kağıtta ilgimi çeken şey birkaç madde eklenmişti ve neredeyse her satırda adım geçiyordu.

Sırıtarak belgeyi katlayıp yanıma aldım.

Ama Ateş yanlış anlamış olacak ki "merak etme imzalamayacaktım, almana gerek yoktu." dedi gülerek. Ateşi tanıyan biri olarak o gülümsemenin altında yatan kırgınlığı farkedebilmiştim. Ateşi bugün çok kırmıştım ben.

"Ateş hayır, tabiki o yüzden almadım. Belgeyi imzalamadığını Panterin adamlarından da duymuştum zaten ben sadece..." derken Ateş araya girdi "ha imzalamayacağımı adamların ağzından duyduğun için rahatsın yani bana güvendiğinden değil." dedi.

Naz ya da trip değildi yaptığı. Gülerek konuşuyordu. En can sıkıcı kısmı da buydu işte. Ateş Soykan kırılmıştı.

Zamanında Karanı kırdığımda nasıl zor toparladığım aklıma geldi.

Ama ben kimseyi toparlamak zorunda değilim. Ben ölürken kimse beni toparlamamıştı. Hem benim bir hedefim var. Defalarca söyledim bu uğurda herkesi harcarım arkama bakmam diye. Kırılmasaydı Ateş de.
Benim kimseyle arkadaşlık edecek halim yoktu ki hem. En sevdiğim arkadaşlarımı kaybetmişken üstelik.

"Kusura bakma Ateş, belgeyi imzalar mısın diye ikileme düştüğüm doğru ama buraya gelirken seni kurtarmaktı amacım belgeden haberim dahi yoktu." dedim.

"Eyvallah." dedi Ateş. "Zaten sadece bir sen gelirdin. İstihbaratın gelmesi uzun sürerdi. Ya da ben kendi imkanlarımla çıkacaktım. Ki bu ihtimal üzerine yoğunlaşmıştım. Yinede teşekkür ederim hem öldürmeyi düşünüp hemde kurtardığın için." dediğinde boğazıma bir yumru oturdu.

Dışarıdan adım seslenilince "sonra konuşuruz." dedim. Barkın Giray ikinci kez adımı seslenince "buradayız Barkın aşağıda." diye bağırdım.

Barkın ve diğerleri hızla içeriye girdiklerinde önce yerde yatan adamlara sonra Ateşle bana bakıp üstümüzü incelediler. "İyi misiniz lan ?" dedi Barkın Ateşle aramıza girerek. Ateşin omzuna erkeksi bir tavırla bir kaç kez pat pat vurdu.
"İyiyiz de çıkalım şuradan artık." dedi Ateş. Gerçekten de çok basık bir ortamdı. Durdukça duvarlar benimde üzerime geliyordu.

"Çıkalım." dedi Barkın. Bana dönüp "diğerleri evin etrafında epey sessiz gerçi." dedi. "Söz konusu o herif olunca ben her şeyi bekliyorum bir kez daha yakalanmak istemiyorum çıkalım." dedim.

Önden ben çıkarken Alpaslan da yanıma geldi. Binadan ilk biz çıktığımızda Uygar yanıma geldi. Telefonundan bir şey yapıp geri cebine koyuyordu. Tabi ne yaptığını tahmin etmek hiç zor değil.
"Ben seni eve bırakayım. Abimin yanına geçeceğim." dedi sessizce.
"Pardon ?" dedik Alpaslanla aynı anda.

"Sen Haleyi hangi sıfatla evine bırakacakmışsın ?" dedi Alpaslan.
Etrafıma bakındım. Uygarı elbet herkes tanıyordu. Şimdi Uygarla aramızda çatışma çıkıp da dikkatleri üzerimize çekmek istemiyordum.
"Karan istedi bende bırakacağım. İlla bir sıfat istiyorsan senin sıfatını koyayım ortaya. Nasıl olur ? Gereksiz büyük bedenine o sıfat hiç gitmiyor zaten." dedi Uygar inanılmaz bir sinirle.

BERCESTEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin