𝚍𝚛𝚞𝚗𝚔𝚒𝚎

306 34 41
                                    

"Abi bunu yapmak zorunda mıyız cidden?"

Sorduğu soruyla birlikte önünde durduğu kapının kenarına oturdu Donghyuck.Renjun'un ısrarı üzerine hepsi gece saat 4'te Mark'ın evinin önüne gelmişlerdi;sarhoşlardı çünkü hem de körkütük sarhoş.
Donghyuck ne yapacağını düşünüyor,Renjun Donghyuck'a gaz veriyor,Chenle ve Jisung Mark'ın bahçesine girmeye çalışıyor ve Jeno'da Jaemin'e sırnaşmaya çalışıyordu.Diğerlerine göre Jaemin daha ayıktı.

Donghyuck şu anda Mark'la kavga ettiği hayalini görüyor,kafasının içinde kavga sesleri yankılanıyordu.Sarhoşuktan olduğunu bilmeden,hemen ayağa kalkıp Mark'ın kapısına vurmaya ve bağırmaya başladı.

"Mark Lee sen bana shrek prensi diyemezsin!Hemen dışarı çık hemen!"

Herkes birden sessizleşmiş,şaşkınca Donghyuck'a bakarken evin ışıkları yandı.Chenle ve Jisung bahçe kapısının ordan ayrılıp evin yakınındaki parka koşar adımlarla yürüdüler.Jeno gitmek için Jaemin'i çekiştirirken;Renjun Donghyuck'a son gazını verip parka koştu.

"Donghyuck Mark gelicek şimdi farkında mısın?Gel sen de kaç bizimle zaten kafamızı hissetmiyoruz."

Donghyuck elini Jaemin'in omzuna koydu ve okşamaya başladı.Jaemin ne yapacağını düşünürken Donghyuck yere çöktü yeniden.

"Bana dediklerinin hesabını vericek Jaemin.Bana shrek prensi dedi ya! Git sen git yalnız bırak bizi."

Jaemin Donghyuck'u ayağa kaldırdıktan sonra son kez daha ona bakıp Jeno'nun yanına gidip parka doğru adımladılar.Onlar gider gitmez evin kapısı açılmıştı.Mark pijamalarıyla ve uykulu bir şekilde açmıştı kapıyı.Donghyuck birden bire ne için sinirli olduğunu unutmuştu.Mark'ın bu saf halleri onu mest ediyordu.

Mark karşısında Donghyuck'u görünce çok şaşırdı.Onu uykusundan kaldıran bu bağırışın Donghyuck'a ait olacağını tahmin etmemişti.
Şaşkınca Donghyuck'a bakarken onun gözlerinin dolduğunu gördü.O an Donghyuck için çok endişelendi ve deja vu yaşıyormuş gibi hissetti.
Sanki Donghyuck ilk defa gecenin bu saatinde karşısında ağlamıyormuş gibiydi;sanki bu anı önceden yaşamış gibiydi.

Donghyuck yavaşça Mark'a doğru adımlamaya başladı.Tam önüne geldiğinde Mark'ın pijamasını sıkarak biriken gözyaşlarını akıttı.Onu böyle görünce sahte olan siniri gitmiş eski halleri aklına gelerek dolmuştu gözleri.Şimdi aklında bütün eski anıları bir film gibi oynuyordu,kalbinde ise ona karşı özlemi en derinine kadar hissediyor,midesi de kasılıyordu.

"Donghyuck ne yapıyorsun?İyi misin sen?
Gece saat kaç farkında mısın?Bu halin ne?"

Donghyuck hala Mark'a sıkıca tutunurken hiçbir cevap vermeyerek ağlamaya devam etti.Şu anda bırakmak istemiyordu onu;bırakırsa düşerdi çünkü.
Mark'ı zor durumda bıraktığını biliyordu ama kendisi en zor durumu yaşıyordu.

Mark ne yapacağını bilemediği için Hyuck'un koluna girerek onu içeriye aldı.Cevap vermeyişi Mark'ı bozsa da,ağır içki kokusundan sarhoş olduğunu anlamıştı.
Her ne kadar çok tanımasa da bir yabancıyı eve almak Mark'ı garip hissettirse de Donghyuck'a güvenebileceğini hissediyordu.Mark,Hyuck'u salondaki uzun koltuğa bırakıp birazdan geleceğini söylerek mutfağa gitti.

İşte şimdi Donghyuck daha da fazla ağlamaya başlamıştı.Salondaki her köşe ikisinin minik güzel anılarıyla doluydu.Donghyuck,Mark'ın onu eve alacağını düşünmemişti.Şu anda biraz mutlu olması gerekse bile olamıyordu;bu ev şu anda onu çok kötü yapmıştı.Mark duyduğu hıçkırıklarla eli peçete dolu bir şekilde hızlıca salona geri döndü.

•𝑟𝑒𝑚𝑒𝑚𝑏𝑒𝑟 𝑚𝑒• Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin