VAZGEÇİLMİŞ KIZ

125 49 25
                                    

                                 1.BÖLÜM
                        VAZGEÇİLMİŞ KIZ
            Elley Duhe - Middle Of The Night

Öylesine başlıyor olsanız bile buraya başlama tarihinizi yazar mısınız lütfen ❤️

Tanrı bazılarımızı bağrına basar bazılarımızı ise hiçliğe öylece bırakırdı. Tanrı beni unutmuştu, ona uzanmaya çalıştığımda beni iter, uzaklaşmaya çalıştığımda ise kendine çeker ve bir anda bırakırdı.  Ben Zehir. Hiçlikte sürükleniyorum. Kollarımı cennetime uzatmaya çalıştıkça cehenneme çekiliyorum. Gözyaşlarım çekildiğim cehennemde etrafımı saran alevleri söndürmeye yetmiyor ve Tanrı diğer kimsesiz çocuklarına yaptığı gibi ona uzattığım kollarımı kırıp beni cehennemde bir başıma bırakıyordu. Ve ben yakmak için geldiğim dünyada yanıyordum.

Adem'in Tanrı'dan çalıp bizlere sunduğu gökyüzünden kar taneleri birer birer yere seriliyordu.

Küçük bir kız çocuğu karları eliyle yerden topluyor ve kardan adam yapması için babasına götürüyordu. Babası ise hiç oralı olmuyor arabanın üzerindeki karları temizlemeye çalışıyordu. Küçük kız babasının ona yardım etmeyeceğine ikna olmuş olmalıydı ki ordan burdan getirip üst üste koyduğu kar yığınına ayağıyla vurdu ve dağıttı.

Kollarını birbirine bağlayıp babasına sırtını döndü. Dudağını büktüğünü hissedebiliyordum ama yüzündeki atkı sayesinde göremiyordum. Gözlerin dolduğunu gördüğümde kalbim sızladı.

Anılar beynimi zorladı ama hatırlayamadım. Aklımda onca anı vardı her defasında dejavu yaşıyordum ama olmuyordu ne yaşadığımı bilmiyordum. Geçmişimi hatırlamıyordum. Küçüklüğüm,annem,babam hiçbiri yoktu. Anılarım yoktu. Sadece lisenin son sınıfından itibaren hatırlıyordum.

O küçük kız içimdeki bir anıya dokunmuştu. Babam benimle kardan adam yapmamış mıydı? Babam beni sevmemiş miydi yoksa? Ya annem? Nerdesiniz?

Zil çaldığında irkilerek gözlerimi kızdan çektim. Elimdeki kahveyi yere dökmüştüm bunu göz ardı edip kahvemi sehpanın üzerine koydum ve kapıyı açtım. Postacıydı.

"Zehir Hancı siz misiniz?"

"Evet. "

"Şurayı imzalayınız lütfen. " imzalayıp elindeki kutuyu aldığımda hiçbir şey sipariş etmediğimi hatırladım.

"Kimden geldiği yazıyor mu?"

"Hayır efendim. İyi günler. "

Kapıyı kapatıp kutuyu mutfağa götürüp tezgaha koydum. Elime bir bıçak alıp bantlarını kesmek için elimi kutuya yaklaştırdım.

Garipti. Elimi bir yaklaştırıp bir çektim. Her defasında biraz daha yaklaştırdığımda bu hissi daha çok yaşadım. Elim yanıyordu. Halbuki kutuya daha dokunmamıştım bile.  Elimi kutunun üzerine koyduğumda aniden çığlık atarak geri çektim.

Elime baktığımda bazı yerlerinin su topladığını gördüm.  İçindeki şey elimi yakıyordu. Ama nedensizce içimde bir şeyler onu açmamı söylüyordu.

Aç onu Zehir.

Hayır açmamam lazım. Açma... açma...

Kendimi ikna etme çabam bir süre daha sürdü ama nafileydi. İçindeki ses o kadar kuvvetliydi ki yenemedim onu.

Elimdeki bıçakla kutuya dokunmadan bandı kestim. Bıçağa dokunduğumda ucunun eridiğini fark ettim. Yanan elim felaket derecede acımıştı ama şu an acısını hissetmiyordum.  Hissetmiyordum?

Geriye bir adım atıp elime baktığımda elimdeki yaraların geçtiğini fark ettim. Neler oluyordu? Hafızamı kaybettiğim anılarımı yok ettiğim yetmiyor gibi şimdi bir de aklımı yitiriyordum. Elime dokundum ama gerçekten de elimdeki yaralar geçmişti.

Kutunun kapakları bir anda açıldığında çığlık atarak geriye adım attım ama sırtıma çarpan tezgahla öne savrulup yere düştüm. Kutunun içinden alevler çıkıyordu. Her geçen saniyede daha da çok canlanıyor ve tavana doğru çıkıyordu. Çığlıklarımı bastıramadım.

O an fark ettim ki parlayan ve alev alan tek şey kutu değildi. Ellerim ve vücudumun açık olan yerleri de alev gibi parlıyordu. Ama benim canım acımıyordu? Aklımı yitiriyordum.  Mutfaktan kaçmak  için kapıya döndüğümde kapının eşiğinde bir grup gencin olduğunu gördüm. Hızla tezgaha bıraktığım bıçağı elime aldım.

"Siz kimsiniz?" Dedim. Sesim titriyordu. Korku, en içimdeydi ve şu an algılayabildiğim tek duyguydu. Ellerim hala parlıyordu.

"Biliyordum." Önde hayran hayran ağzı açık bakan kısa sarı saçlı kız konuşmuştu.

"Bulduk onu." Arkadaki uzun boylu siyah saçlı çocuk konuşmuştu.

Hayır aklımı yitiriyor olamazdım. Benim aklım bu kadar şeyi kurgulamaya yetmezdi.

" Neyi buldunuz? Kimsiniz siz?" Diye bağırdım ama hiç oralı olmadılar. Hepsi elime bakıyorlardı.

"Bayılt onu." Dedi sarı saçlı oğlan. Ağzımı açıp konuşacaktım ama buna zaman bile vermediler.

Boşluktaydım yine ve yeniden.  Bu bile bir dejavuydu. Gözlerim açıktı ve görebiliyordum ama hissedemiyordum. Etraf karanlıktı ve hiçbir şey yoktu. Belki bu bile yansımaydı.

Sevgili Zehir,

Bu mektup kaç yıl sonra sana ulaşacak bilmiyorum ama bilmen gereken tek bir şey var o da her şeyi senin iyiliğin için yaptım.

Eğer ki bu mektuba ulaştıysan kendi bedenini bulmuş ve ruhundaki ateşin izinden gitmişsin demektir.

Güçlü kızım. Sana ait olanı bul ve onu al. Bizim için. Tüm alem için yap bunu. Unutma gücünü yalnızca kaynağına ulaştığında elde edebildiğin gibi senden istediğim şeyi de yalnızca sihir alemlerinin kaynağına ulaştığında elde edebilirsin.

Annen bugünleri görseydi seninle gurur duyardı.

Teyzen
Beril Hancı

Yorumlarınızı belirtmeyi unutmayın lütfen 💕
Yazım yanlışları varsa özür dilerim 💕

PANZEHİRHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin