Herhangi bir şeyle ilgilenmiyordum. Vücuduna bakmamış, dikkatimi çekmemişti -bunu da şu an fark ediyorum- ama yüzünün güzelliği, beyazları giydiğinde güzel esmerliğinin parlaması bile yüzüne resmen şıklık katıyordu.

Yüzünün güzelliği kabulümdü elbette ama fark etmediğim şekilde bunu ne kadar düşündüysem gece boyunca yüzünün güzelliği rüyalarımı doldurmuştu. Bütün rüyalarımda da, beynim sağ olsun, adamla kavga ediyordum. Ama güzel gülüşünü takınırken onunla kavga ediyordum. Bana normalde gıcık olacağım şeyler söyleyip durdu fakat sinirlenmem gereken yerde sadece kalbim kırıldı. Neden onun böyle yapıp durduğunu sorguladım, hem de rüyamda. Hatta bir ara tuvalete uyanıp tekrar uyuduğumda da başka bir rüya da yine onunla uzlaşmaya çalışıyordum.

Ne saçma rüyalar. Bari kendi dünyam içinde pozitif şeyler yaşasaydım.

En büyük saçmalık, ben bu zamana kadar erkekle mi ilgilenmiştim de şu an böyle bir farklılık yaşıyordum? Sabaha kadar komşumu rüyamda görmek de neydi Tanrı aşkına? En azından başka bir şekilde görmemiştim, ona şükretmeli miydim?

Bir tek, Nuest grubundaki Ren saçları uzunken kıza çok benzediği için bir ara onu çok beğeniyordum ama o, yüksek bir bepeni değildi. Yaşantım boyunca tanıştığım hiçbir erkeğin güzelliği dikkatimi çekmemişti.

Belki de güzel erkek tanımadığım için mi?

Hayır, bazen kendisini dövmek istediğim Baekhyun'u tanıyorum. Baekhyun objektif olarak bakıldığında dünyanın en sevimli, en bebeksi erkeği olabilirdi. Chanyeol onun sevimliliğine köpek olmuştu, köpek. Ancak ben Jongin'in yüzüne... yüzünü... yani nasıl demeliyim... güzel buluyordum? Ah, hayır... Jongin'in yüzünü beğeniyorum... diyebilir miyim?

Bu düşünceden rahatsız olduğum için yanak içimi ısırıp kaşlarımı çattım.

Oğlum Sehun, adam çocuklu!

Bütün bu düşüncelerden, taksiden indikten sonra ise buradayız.

Önden ben girdiğim için annem hemen yüzümü avuçları arasına alıp beni oturduğumuz köşeye çekmişti bile. Arkamda kalan Jongin'e elimi uzatıp gelmesini işaret ettim. Adamı buraya getirdik ve annemin misafirperverliği sıfırın altında eksi bilmem kaç olduğu için, onu arkamda bırakmak istemedim.

Çocuklarının olmayışının garipliğini yaşayan komşum da şaşkın bir gülüşle bizi takip etmiş, hâlâ o şaşkın gülüş dudaklarına asılıydı.

"Hoşgeldiniz, ben Aera." Annem kocaman gülen yüzüyle Jongin'e elini uzattığında Jongin de aynı şekilde gülümseyerek annemin elini sıktı. "Hoşbuldum efendim, ben de Jongin."

"Sehun'un, Jongdae ve grup arkadaşları olduğu için Chanyeol ve Yixing dışında arkadaşı olmamıştı. Seni buraya getirdiğine göre oldukça iyi anlaşmış olmalısınız." Ah benim masum; dağdan daha yeni çıkarılmış, üstünde hâlâ toprak kırıntıları olan saf altın annem... Beni seslice güldürmeyi başardın. Sadece beni değil, Jongin'i de iyi güldürdün.

"O kadar iyi anlaşıyoruz ki bebeğim, asla büyük kavgalar etmedik. Asla birbirimizi pataklamayı düşünmedik." Bakışlarım annem ve Jongin arasında giderken bugün bambaşka tarzıyla çok daha güzel olan komşum da bana katılarak "ah, hiçbir zaman..." Dedi.

Bugün, kot pantolon ve onunla takım olduğu her şeyiyle belli olan kot ceketi altına beyaz bir tişört giymişti. Şu an hiçte çocuklu bir adam gibi durmuyordu.

"Ne? Nasıl yani?" Anneciğime her zaman doğru yollu anlatılmalıydı, dolaylı yoldan anlamıyordu.

"Biz ilk tanıştığımızda pek anlaşamıyorduk anneciğim, bu kadar." Kolumun altında minicik duran bedenin yüzüne bakarak söylediğimde kaşlarını şaşkınlıkla kaldırmış bana bakıyordu. Evet, pek benlik hareket olmadığını o da çok iyi biliyordu.

I Love Rock 'N Roll || SekaiWhere stories live. Discover now