4. Bölüm

317 58 55
                                    

"Ne içiyoruz gençler?!" Ağzı neredeyse kulaklarına varan Chanyeol uzun kollarını iki yana açıp bar taburelerinde oturan üçümüze sorarken tezgâhın arkasında ayaktaydı.

"Sen mi yapacaksın?" Solumdaki Lay'in sorusu, tezgahın arkasında siyah atlet tişörtünün üstüne siyah önlük geçiren arkadaşımızaydı.

"Evet."

"O zaman ne soruyorsun salak." Sağımda oturan Chen ile birlikte ikiside gülerken ben müziği beğenmediğim için düz bir suratla oturuyordum.

"Ne bu heyecan? Ne bu mutluluk?" Dirseklerimi tezgâha dayarken hâlâ dişlerini göstere göstere sırıtıp kokteyl hazırlayan Chanyeol'e sordum. Barmen kız Chanyeol'ün yakın arkadaşıydı, dolayısıyla biz de arkadaştık. O yüzden Chanyeol, Berry'e sormaya bile gerek duymadan istediği gibi hareket edip marifetlerini sergiliyor.

"Baekhyun'un yanından geliyor ya, o yüzdendir." Chen bilgi verdiğinde yüzümü buruşturup gözlerimi devirdim.

"Baekhyun'u duymaktan bıktım." Chanyeol ise daha da güldü. "Meleğim yanıma taşınacak, o yüzden bu kadar mutluyum."

İşte şimdi tam laf sokma sırasıydı.

"Bunu konuşacaksınız diye mi yardıma gelmedin? Çünkü telefonda da konuşabilirdin." Chanyeol, Chen'in içeceğini uzatırken hınzırca gülüp kaşlarını kısa süre de kaldırıp indirdi. Manalıydı.
"Sen aradığında Baekhyun'la özel münasebet içine girmek üzereydim. Üzgünüm dostum ama öyle bir zevki bırakamazdım."

Lay duyduklarıyla başını tezgâha birçok kez vurmaya devam ederken Chen ve ben az sonra kusacakmış gibi duruyorduk.

"Emin ol... kimse bunu bilmek istemiyordu."

Bir süre daha üçümüz de pozisyonumuzu korurken seslice gülen Chanyeol'e biz de eşlik ettik. Sonra hepimiz kokteyllerimizi merakla yudumladık. Benim için koyduğu aroma limondu. Tahmin etmesi zor değil, limonlu olan her şeyi severim ve bu adam, bu işi biliyor.

"Baekhyun'a melek dedin de bak ne diyeceğim. O, olsa olsa cadı olur. Onun o dili yok mu! Oradan çıkartıp boynunu sarıp boğacağım bir gün." Söylediklerimden sonra içeceğimi elimden alır diye onun ulaşamayacağı bir noktaya çekildim ve içeceğimi göğsümde tuttum. Tam da düşündüğüm gibi sinirle gülerek elini uzatmış ancak elimi arkaya attığım için yakalayamamıştı. Bu adam, sinirlenince de, gıcık olunca da, mutlu olunca da, her türlü gülüyordu. İlk başlarda neler olduğunu anlayamıyorduk bile.

Kepçe kulakları tamamen küpelerle dolu ve metal tasmasını genellikle boynundan çıkarmayan, kolları tamamen dövmelerle dolu olduğu bu rockçı arkadaşın gülüşü, bütün o sert adam duruşunu bozuyordu.

"Cadı az kalır. Şeytanın Kore şubesi görevini görüyor Bay göt oluşumu." Lay genelde Baekhyun'la anlaşsada Chen'in söylediğine tezgâhı döve döve gülüyordu. Ben de kısaca onun bu tavırlarına pipet ağzımda salsa yaparken gülüyordum.

Chanyeol'ün bütün dişleri sonunda görüş açımdan çıktığında sadece gülümseyip bir eli belinde bize bakıyordu.

"Ciddi olamazsınız..."

"Ciddiyiz kardeşim! Onun o boyunun yarısı kadar hem üstünde hem de yerin altında var ama şerefsizlik üzerine." Yumruğumu tezgâha vurduğumda üçümüzün yanına bir adam oturmuş Chanyeol'e sipariş vermişti.
"Bir viski alabilir miyim?"

"Ben ilgilenmiyorum." Arkadaşımız söyleyip tekrar bize döndüğünde ben adamın dik dik Chanyeol'e baktığını görüyordum.

"O zaman neden oradasın?" Sevimsiz ses tonuyla sorduğunda korkak biri olsam tezgâhın altına girerdim. Ama daha öncede belirttiğim gibi, korkak olsaydım soft, slow şarkılar yapardım.

I Love Rock 'N Roll || SekaiWhere stories live. Discover now