"Sarılıyorum..." bebek gibi çıkan sesinden dudaklarını büzdüğünü anlamak zor değildi, dudaklarını boynuma sürtünce tüm bedenim gerildi. İstemsiz olduğunu biliyordum ama ateşle oynuyordu.

"Yavrum, kız kapıda kaldı." oflayarak ayrıldı boynumdan, keyifli bir sırıtış belirdi yüzümde. Belinden tutup tezgahtan indirdikten sonra gidip kapıyı açtım.

"Merhaba." gülümseyerek içeri girdi Işık. "Yanlış geldim diye düşünmeye başlamıştım."

"Kusura bakma." kapıyı örttükten sonra çantasını ve ceketini çıkarıp koltuğun üstüne bıraktı. Yanına yaklaşıp sarıldım. "Hoş geldin."

"Hoş bulduk Ayaz oğlan, kurt gibi açım." elindeki poşeti yeni fark ediyordum. "Sıcacık poğaça aldım sana." mutfağa ilerlerken hala bıraktığım yerde bekleyen Yankı'yı gördü. Beraber kaldığımızı bilmiyordu tabii. "Arkadaşın da buradaymış." 

"Buradayım." Yankı'nın huysuz sesini sakinlikle karşıladı.

"İyi görünüyorsun, toparlamışsın." dedikten sonra bana dönünce bakışları dudağımda takılı kaldı. "Buraya noldu Ayaz, daha dün sağlamdın!?" telaşlı telaşlı konuşup poşeti masaya bıraktı. 

"Önemli bir şey değil." Yankı'nın haberi yoktu, duyurmamalıydı.

"Nasıl değil, açılmış resmen." dudağıma dokunmak isteyince geri çekildim. "Kavga mı ettin?"

"Ne kavgası?" bileğimi tuttu Yankı. "Noluyor?"

"Önemli bir şey değil yavrum, Işık abartıyor."

"Yavrum." imayla gülümsedi Işık. "Bizi tanıştırsan mı artık Ayaz?" tanıştırmaktan kastı belliydi, aramızda ne olduğunu sorguluyordu. Bu dönüp duran şeyin ne olduğunu ben de bilmiyordum ama kendi cümlelerimle bir şekilde anlatırdım. Yalnızca Işık'tan biraz çekiniyordum. Yaşayış şekli bizden farklıydı, yadırgayabilir, ettiği bir lafta Yankı'yı üzebilirdi.

"Oturalım artık." Işık masanın etrafını dolanıp  karşıya oturdu.  Sandalyeyi çekip Yankı'yı oturunca yanındaki yere oturdum ben de. 

"Ne çok zahmet etmişsin aşkım ya." Işık'ın bitmek bilmeyen bir açlığı olduğunu hatırlıyordum, sürekli ama sürekli yiyen bir kızdı. Bizi beklemeden poğaçanın içine her şeyden doldurup iştahla ısırması da bunun kanıtıydı. 

"Ayaz." elini dizime getirip sıktı Yankı. Yüzü hiç iyi görünmüyordu.

"Noldu?"

"Hiç..." Dizimdeki elini tutarak tabağına getirdim, kahvaltıya başlamalıydı artık.

"Biliyor musun Yankı,  Ayaz lisede inanılmaz zekiydi. Öğretmenler ders çalışması için etrafını sarardı." meyve suyundan içip yutkundu. "Ama beyefendi sadece uyumaya geldiği için bir süre sonra bıraktılar peşini."

"Üniversite sınavı noldu peki?" diye sordu  merak kokan sesiyle.

"Uyuyakaldı, yetişemedi sınava. Seneye girmesi için de çok ısrar ettik ama girmedi."

"Bir bok yapamazdım zaten."  kaşlarını çattı Işık.

"İstesen yapardım hayatım, tembelsin sadece." Işık'ın sözü bitince çatalını sertçe tabağa bıraktı Yankı. Çıkan ses ikimizi de korkutmuştu. Kulağına eğilip sadece onun duyabileceği şekilde fısıldadım.

"Ne oluyor Yankı?" yüzünü yavaşça  bana çevirdi.

"Sandalyem kırık...çok rahatsız." dedi tuhaf bir ses tonuyla. Kaşlarımı çatarak sandalyeyi inceledim, bir sorun görünmüyordu.

"İmkanı yok-"

"Çok kötü." diyerek sesimi bastırdı. Masaya tutunarak ayağa kalkıp geriye itti sandalyeyi. "Salonda beklerim ben sizi."

"Olmaz öyle." bileğini tutup yürümesini engelledim. Sizi beklerim de ne demekti? Saçmalıyordu.

"Ya napsak ki, başka sandalye var mı Ayaz? Üst katta falan varsa getirelim." dedi Işık. Benim evimde  bu kadar bol eşya ne arardı.

Cevap vermeden Yankı'nın belinden tutup kucağıma çektim. Bırak utanmayı, bunu istiyormuş gibi göğsüme yaslandı hemen. Bir kolumu beline sarıp düşmemesi için tuttum. Tekrar sandalyesine göz gezdirdim de...hiçbir sorun göremiyordum.

"Ö-Öyle rahat edecek misiniz?" Işık'ın afallamış sesi Yankı'yı epey keyiflendirmişti. Tabağından poğaçasını alıp eline tutuşturdum. Annesinin kucağında yemek yiyen çocuklar gibi, sessiz sessiz poğaçasını yemeye başladı.

"Nasıl doktor oldun kızım sen?" diyerek konuyu değiştirdim.

 "Afedersin ama eşek gibi çalışıyorum. Bazen adımı unuttuğum bile oluyor." koyu yeşil bir şal vardı başında. Bağladığı kısmı sıkılaştırıp omletinden aldı. "Asistanım henüz, inşallah cerrah olacağım." 

Cümlesi bittikten sonra gözleriyle kucağımda oturan Yankı'yı işaret etti.  Dudaklarını oynatarak 'ne iş?' diye sorunca Yankı'ya indirdim  bakışlarımı. 

"Böyle işte." dedim sadece. Yarısını yediği poğaçayı masaya bırakıp tekrar göğsüme uzandı Yankı. Bir elini çeneme çıkardı. Baş parmağı dudağımdaki yaraya deyince irkildim. Yüzünde garip, acılı bir ifade oluştu. Gözlerini kapatarak daha da sokuldu göğsüme. Usul usul dudağımdaki yarayı okşuyordu.

"Allah ayırmasın." derken başını iki yana salladı Işık. Sanki 'Vay anasını' der gibi bir tavırdı bu. Bir erkekle yakın olmam onu rahatsız etmiyordu. Beni yanıltmıştı. 

**

Işık gideli neredeyse iki saat olmuştu. Şimdi banyo aynasının karşısında tıraş olurken de telefonda onunla konuşuyordum. Günün tamamını beraber geçirip, gece boyunca da günü değerlendiren ergenler gibi hissetmeme engel olamıyordum.  Çıkmadan önce önemli bir konu konuşacağını söylediği için aramıştım.

*İşte sen gidince, Yankı'nın ağzını aradım biraz. Muayeneyi falan boş ver, çocuğun ne söylediğini bir duysan şok olursun.*

"Olayın ortasından değil de başından başlasan anlatmaya?" bir bok anlamıyordum.

*Bak, neredeyse beş sene önce olmuş bu...*

"Ayaz, burada mısın?" Yankı'nın sesini alınca kapıya döndüm.

"Buradayım Yankı'm."  Veda bile etmeden telefonu kapatıp cebime sokuşturdum. Bir an önce aramalıydım Işık'ı. Yoksa meraktan içim içimi yiyip dururdu.

"Napıyorsun?"

"Tıraş oluyordum." yüzümü soğuk suyla yıkayıp havluya uzandım. Kurulandıktan sonra çıktım banyodan.

"Çok güzel koktu." gözlerini kapatarak tebessüm etti. 

"Gülüşe bak..." zorlukla yutkundum. Bu çocuğu izlerken ölüp gidecektim bir gün.

"Bir şey isteyebilir miyim?"

"Her şeyi isteyebilirsin." utanarak dudaklarını birbirine bastırdı.

"Beraber film izleyelim mi?" izleyelim anasını satayım...İzleyelim.  "Ama bana anlatacaksın, yani senin için sıkıntı olursa-"

"Ne sıkıntısı?" Kolumu omzuna atıp odaya yönelttim. "Anlatırım."

Odanın içine girdiğimizde duraksadı. Hala kolumun altındayken bana doğru döndü. Sabırla ne yapacağını beklerken bir elini yavaşça yanağıma çıkardı. Önce baş parmağıyla yanağımı okşayıp daha sonra kavradı yüzümü. Parmak uçlarında yükselip dudaklarını diğer yanağıma bastırdı. Omzundaki elimi beline kaydırıp sıkıca tuttum. Dudaklarını ayırdıktan sonra başını omzuma yaslayıp gözlerini kapattı. 

"Teşekkür ederim."

Böyle teşekkür edeceksen sürekli bir şeyler anlatırım be  Yankı.

Karanlık • [b×b]Where stories live. Discover now