Bu doğruydu. İkimiz de yetişkin insanlardık. Ve birbirimizi seviyorduk. Her şey çok yavaş ama aynı zamanda çok hızlı ilerliyordu. Ne ara bu noktaya geldiğimizi bilmiyordum ve beynim allak bullak olmuştu.

Haftalarca sevgilisi olan bir adamdan hoşlanıyorum diye kendime kızıp dururken sevgilisinin aslında kuzeni olduğunu öğrenmiştim. Bu beni rahatlatmış, utandırmış ve sinirlendirmişti. Ne söylemem gerektiğini bilemiyordum. Öte yandan kardeşi Marcus benden hoşlanıyordu. Ya da ben öyle sanıyordum. Marcus'un öpüşünü tekrardan dudaklarımda hissettiğimde istemeden parmaklarım dudaklarıma yöneldi.

Alex'e her şeyi anlatmak istiyordum. Kim olduğumu, nereden geldiğimi, nasıl geldiğimi ve neler hissettiğimi. Ama yapamazdım. Ayrıca ona hala öfkeliydim. Sözleri kalbimi kırmış ve beni zedelemişti. Ne yapmam gerektiğini bilemedim ve sessiz kaldım.

"Anlaşıldı." dedi ve ayağa kalktı. "Şirkette görüşürüz o halde. Tabii benimle de gelebilirsin."

Bunu derken ister istemez patronlarını kullanan kadın kalıbına girer gibi oldum ve sinirle ona baktım. Aslında öyle bir şey demek istemediğinin farkındaydım ama dengesiz bir insan gibi davranıyordum.

"İstifa ettim, unuttun mu?" dedim.

Gülerek ceketini giydi ve kapıya yöneldi. "İstifa etmiş olman benim seni kovduğum anlamına gelmiyor. En iyisi bugün dinlen. Yarın seni görmek istiyorum. Hemen yan tarafımda bulunan odada." dedi ve evden çıktı.

Ağzım 'O' şeklini almıştı. Ne yapacağımı bilemeyerek acıkan karnıma bir şeyler girmesini istedim ve Alex'in yapmış olduğu kahveden büyük bir yudum aldım. Elinin değdiği her şeyi mükemmelleştirme gibi bir yeteneği vardı bu adamın. Her şeyiyle mükemmeldi ve ben noksandım. Yanına asla yakışmazdım. Ama bunları düşünmek istemiyordum. Onunla bir gelecek kuramazdım. İyi tarafından bakacak olursam, hala bir işim vardı. Gerçi oraya gitmek hiç istemiyordum. En azından yeni bir iş bulana kadar devam edebilir ve sonrasında tüm bağları koparabilirdim.

Yarın beni işe çağırmıştı fakat günlerden haberi yok gibiydi. Yarın cumartesiydi ve çalışmıyorduk. Hafta sonumu Alya ile gezerek geçirecektim. Hem bu iki gün düşünmem ve dinlenmem için de iyi gelecekti.

O gün hiç beklemediğim bir şekilde hızlı geçti. Kafamı meşgul etmek için tüm evi dip köşe temizledim. Her yer parlıyordu ve bu çok iyi gelmişti. Temizlik yapmak hem rahatlatıyor hem de düşünmeme yardım ediyordu. Banyodaki aynayı silerken aklıma Alex geldiğinde aynadaki aksimin gülümsediğini görerek hemen ardından kahkahayı basmıştım. Aptal aşık gibi davranmayı biran önce kesmem gerekiyordu.

Alya kreşten döndüğünde beraber yemek yedik ve bugün neler öğrendiği hakkında konuştuk. Her gün yeni şeyler öğreniyor ve ingilizcesini geliştiriyordu.

Yatmadan önce yarının planını yapmak için, "Hafta sonu ne yapmak istiyorsun bakalım?" dedim.

Biraz düşünür gibi yaptıktan sonra, "Hatırlıyor musun anne, buraya ilk geldiğimizde Nalan teyzeyle buluştuğumuz restoranda burger yemiştik. Oraya gidip karnımızı doyurduktan sonra da hayvanat bahçesine ya da sinemaya gidebiliriz." dedi.

"Sen nasıl istersen güzelim. Tüm gün sen ne istersen onu yapacağız." dedim ve alnına küçük bir öpücük kondurdum.

Alya'yı yatırdıktan sonra üzerime rahat bir şeyler geçirdim ve yatağıma yattım. Gün boyu temizlik yapmıştım ve kemiklerim sanki etime batıyor gibiydi. Yatağa uzandığımda ne kadar yorulmuş olduğumu fark ettim ve kısa süre sonra ağırlaşan göz kapaklarıma yenik düşerek uykuya daldım.

Gözlerimi yavaşça araladığımda siyah renkteki perdenin arasından sızan güneş ışığıyla gözlerimi kırptım. Vücudum bana minnet ediyor gibiydi. Dinlenmesine izin verdiğim için sanki tüm dünyayı turlayacak enerjiye sahipmiş gibi beni yataktan kaldırmaya çalışıyordu.

Devin | RAFLARDA |Where stories live. Discover now