"Ben... sinirlenince ağzıma ne gelirse söyleyen biriyim. Belki... Aslında muhtemelen, bende ileri gittim ve bende özür dilerim."

Jongin özür dileyince hâlâ şaşırdığımı fark ettim. O yüzden çok belli etmemeye çalışsam da çoktan kaşlarım havalanmış gülmeye başlamış esmere bakıyordum.

"Şaşırdın mı sen?"

"Eh, senden beklenmeyecek sözler olduğunu düşünüyorum hâlâ."

"Eh! Haklısın. Bazen özür dilemeyecek ve arkama bakmayacak kadar burnum havada olabiliyor, hissetmiş olmalısın." İşte enerjik bir şekilde söylediği bu şeyi beklemiyordum.

"Hmm... Bende tam bir şey teklif edecektim ama bu itirafın sayesinde vazgeçtim sanki." O açık açık konuşuyorsa bence ben de konuşabilirdim.

İkimizde masadakileri tıkınmaya devam ederken yüzündeki gülümseme yerini ciddi bir meraka bıraktı ve bakışlarını dikkatlice bana çevirdi.

"Ne o? Merak ettim." Bilmişçe gülümseyip elimdeki çatalı ona doğru uzattım.

"Spa."

Elbette söylediğim tek sözcükten bir şey anlamadığı için öylece yüzüme baktı bir süre. Sonra da "ne?" Dedi çatılı kaşlarıyla.

"Madem yarında izinlisin, o zaman çocuklarını birine bırak ve seni bir özür masajına götürmeme izin ver."

Keyifli keyifli güldü. "Nereden çıktı bu?"

"Yemeğe oturmadan aklıma geldi. Annemin bir spa salonu var. Şarkıcı olmadan önce onun yanında çalışırdım ve annemin salonu olduğu için demiyorum, konforu mükemmel ötesidir." Kendimden emin bir şekilde anlattıktan sonra cevabını bekledim. Bir süre duyduklarına mı inanamadı bilmiyorum ama güldüğü için kısık gözleriyle bana tatlı tatlı baktı. Sahiden Jongin sevimli birisiydi ama karakteri açısından değil.

"Ne? Ne diyorsun?!" Bir şey demediği için ben sordum.

"Neden... beni götüyorsun Sehun?" Ses tonu sakin, gözleri meraklı ve ilgili bakıyordu ki masanın üstüne koyduğu kollarına dayanarak biraz olsun bana eğildi.

Aslında özür masajı diye kimseyi götürmediğimi, hatta hiçbir zaman, Jongdae harici kimseyi götürmediğimi o an fark ettim ama Jongin'i benimsemiştim sanırım... ve onu götürmek istiyorum!

"Neden olmasın Jongin? Sağlam bir özür olur diye düşünmüştüm. Hem bende bu aralar boşum. Gördüğüm kadarıyla sen de hep ev ve iş arasındasın, sana da farklılık olur." Sözlerimi bitirdikten sonra kısa bir süre bana baktı, ardından gözlerini masaya çevirip düşündü.

"Ama yük olmak istemem. Sadece özür aktivitesiyse istemiyorum, birlikte vakit geçirmek diyorsan eğer kabul ederim." Böyle bir şeyi kastetmemiştim ama birlikte vakit geçirmek olabilirdi ama neden olsundu ki?

Çok inişli çıkışlı bir komşuluk ilişkimiz var.

"Yalnız... Çocuklarını bırakmaktan bahsettim. Benimle vakit geçirmek için çocuklarını bırakacak mısın?" Asıl dikkatimi çeken şey buydu. O resmen çocukları için yaşayan biriydi ve bu ayrıntıyı es geçmezdi.

Şaşırtıcı.

Es geçmişe de benziyordu şu an. Çünkü oturduğu yerde rahatsızca kendini düzeltti.

"Onları bırakmasak olur mu?"

"Benim için sıkıntı değil ama gideceğimiz yerde onlar için bir şey yok. İki saat oturabilirler mi sence?" Soruma başını iki yana sallayarak cevap verdi.

Bir saati onun için, bir saati benim için ayırmak istemiştim.

"Peki o zaman, anneme bırakabilirim." Gülümseyip iki işaret parmağımı 'işte bu' dercesine ona uzattım.

I Love Rock 'N Roll || SekaiWhere stories live. Discover now