2. Bölüm: Cehennem

3.4K 33 59
                                    

Ufak bir bilgilendirme: Başrolümüzün ismi Efna Belda.

***

Az önce hiç tanımadığım, babam sayesinde pekte hoş bir karşılaşma yaşamadığım ve onun için -aslında adamın bir suçu yoktu ama bu adama gerçekten de antipati kurmuştum- dayak yediğim, yarı bir kör olduğum adamın gözlerinin içine baktım. O, az önce ne demişti bana öyle? Dediğini idrak edememiş, anlamamıştım. Kaşlarımı hafifçe büzüp adamın gözlerinin içine bakmaya devam ederken gözlerimi kırpıştırdım.

Adam, burnundan soluyarak bileğimdeki elini çekti ve iki elini omuzlarıma koydu. Ben, onun gözlerinin içine içine bakmaya devam ederken beni itip yere düşmemi sağladı. Ellerimi beyaz fayansın üzerine koyup kendimce başımı korumaya çalıştım ama ellerim beni tutamayıp başımı ve tüm vücudumu yer ile buluşturdu. Gözlerim istemdışı kapanırken Eylül'ün çığlığını duydum ve gözlerimi saniyesinde açtığımda annem başımı avuçlarının arasına aldı.

"Efna!" Dedi annem, "Efna, Efna, Efna! Anneciğim bana bak, Efna! Sana bana bak diyorum, konuş, Efna!"

Gözlerimi yeniden kapatıp saniyesinde açtığımda yatağımın içinde, sıcacık yorganımın altında, evimizdeydim. Eylül bilgisayarın karşısında kulaklıkları kulağında bir önündeki kitaba bir bilgisayara bakıyordu. Bilmediğim, tahmin edemediğim bir süre zarfında onun ne yaptığını anlamaya çalıştım. Bilgisayarda ve kitabında bir şeyler okuyordu. Kesinlikle ders çalışmıyordu, bir şey araştırıyor gibiydi.

Yatakta hafifçe doğrulduğumda başını ürkütücü bir gülümseme ile bana çevirdi. Tüm vücudumdan ufak bir titreme dalgası geçti. En ufak bir ses bile çıkarmamışken onun dikkatini nasıl dağıtmıştım, bilemiyordum. Gülümseyerek oturduğu dönen sandalyeden kalkıp ve bana doğru bir adım atarken gözlerimi kocaman açtım, onun açık olan ışıktan dolayı parlayan masmavi gözlerinin içine baktım.

Onun gözlerinin içinde kaybolmuş bir şekilde bakarken yatağımın kenarına oturdu ve elini uzatıp elini saçlarımın arasına daldırdı. Aşağı yukarı kaydırdı ellerini, saçlarımı okşuyordu. Gözlerimi yavaşça kapatacakken sırada bir kapı açılma sesi ile vazgeçip başımı kapının olduğu tarafa çevirirken ve gözlerimi sonuna kadar açıp kaşlarımı havaya kaldırdım.

Tam başımı kapıya çevirmişken Eylül, çenemden tutarak beni kendine çevirdi. Tam dudaklarımı aralayıp ona ne olduğunu soracakken başını iki yana hızla sallamaya başladı.

"Bakma oraya, bakma, Efna. Eğer bakarsan, ölürsün. Senin için ilk defa ben yanacağım, abla. Ama sen oraya bakma, bakma, ne geldi, kim geldi, sorma. Bakma," diye fısıldadı, çenemdeki elini yanağıma koyarken. Sonra saçlarımın arasındaki elini de yanağıma yerleştirdi. "Özür dilerim, Efna. Asla sana sevgi göstermediğim, göstermediğimiz için özür dileriz... özür dilerim, ben. Kendi adıma özür dilerim, ben. Beni affet, Efna... abla. Affet beni ve asla benim senin kardeşin olduğumu unutma. Aynı benim senin benim ablam olduğunu unuttuğum gibi, kabullenmediğim gibi, lütfen unutma beni asla, abla. Beni unutma."

Başımı yana eğip gözlerimi onun dudaklarının üzerinde gezdirdim. O, ne demek istiyordu? Bana neden böyle saçma cümleler sarf ediyordu? Neden o, bana bunları söylüyordu?

"Ne diyorsun sen, Eylül? Ne saçmalıyorsun gerizekalı sen?" Diye sordum. Bu ne saçmalıktı böyle? Yanmak ne demekti? Yanmakta ne demekti? Üstelik neden ve niçin benim yerime yanacaktı? Soruma cevap alamayınca yanaklarımdaki ellerini itip konuştum. "Konuş, yanmak ne demek? Ne yanmasından bahsediyorsun sen?" Yine beni cevapsız bırakınca ayağa kalkıp onun da bileğinden tutarak yataktan kaldırdım. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp tükürürcesine konuştum. "Çabuk açıkla, ne demek istediğini açıkla! Onlar ne demek?! Beni unutma da ne demek öyle?! Neden seni unutayım? Neden seni... neden yanasın ki benim için? Neden benim yerime yanıyorsun? Ben neden yanıyorum da sen de benim için yanıyorsun?" Yine cevap vermedi. Sinirlenerek saçlarını elime doladım ve yüzüne doğru eğilerek bağırmaya başladım. "Ne demek dedim sana! Ne demek? Ne demek?!"

Kana Susamış İhtiras ÇığlıklarıWhere stories live. Discover now