Arkasından yaklaşıp, beline sarılır gibi, tezgaha yasladım ellerimi. Nefesim ensesine vururken eğilip gözlerimi kapattım. Boynunun sıcaklığı, teninin kokusu ve beni fark ettiği için gerilen bedeni...her şey o kadar çekiciydi ki.

"Napıyorsun..?" dedi ürkekçe.

"Hiç." gözlerimi zorlukla araladım. "Yumurtayı izliyorum."

"Yumurtayı mı?" yutkundu. "Oradan mı izleyeceksin?"

"Evet, bir sorun mu var?" başını iki yana salladı.

"Y-yok sadece...çok alan varken neden orası..."

"Net gözüküyor buradan." biraz daha yaklaşınca sırtı göğsüme değdi. Kendini çekmemesi için bir kolumu beline sardım. "Gerisini ben hallederim, yorulma sen." belini bırakmadan yumurtayı çektim elinden. Sandalyeye getirdiğimde kendini öne atıp ayrıldı. Titrek nefesler verip parmaklarıyla oynamaya başladı.

Yumurtaları kabuğundan ayırıp tabaklara koyduktan sonra yanına oturdum. "Başlayabilirsin." elini uzatıp çatalını kavradı. Sanki göz göze gelecekmişiz gibi kafasını kaldırmıyordu yerden.

Tabağındaki zeytin, çatalın altından kaçıp masanın ortasına kadar gidince alt dudağını ısırdı. Elini tutup, çatalını batırmasına yardım ettim. "Kızmayacak mısın?" dedi sessizce. "Yere düşürdüm galiba...özür dilerim."

"Neden kızayım?" masanın ortasındaki zeytini alıp lavaboya fırlattım. Peçeteye elimi silerken Yankı'yı izliyordum. Aptalca bir zeytin olayı yüzünden neden kızacaktım ki? Kendisi oldukça şaşkın görünüyordu ama, bu can sıkıcıydı.

Yarım saatin ardından kahvaltı faslı bitmişti. Masanın üstündekileri lavabonun içine doldururken salona geçiyordu Yankı. Her zamanki gibi kapıya omzunu vuracağı sırada uzanıp kolunu tuttum. Yönünü düzeltince birkaç saniye duraksayıp ilerledi salona.

Mutfak toplamaktan nefret ettiğim için öylece bırakmaya karar verdim. İçimde garip bir sabırsızlık vardı. Kendime itiraf edemesem de sürekli Yankı'nın yanında durmak istiyordum. En ufak bir şey bile zarar verebiliyordu ona. Gözümün önünde olursa engelleyebilirdim.

Salona geçip Yankı'nın yanına oturdum. Bedeni gerilmişti, kendini yana çekip aramızdaki mesafeyi açtı. Sehpaya uzanıp kumandayı aldım. Rastgele bir şarkı kanalı açtığımda yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu.

"Sevdin mi?" ona dönerken omzum omzuna çarptı. Ses çıkarmamıştı ama yüzünü buruşturup daha sonra konuşmaya başlaması gözümden kaçmadı. Bileğini tutup, tişörtünün kolunu omzuna kadar açtım.

"Hassiktir." omzu yer yer morarmıştı. "Noldu buraya?"

"Nolmuş?" dedi anlamsızca.

"Morarmış." parmaklarıyla dokunup yüzünü buruşturunca kalktım yerimden. Karşıdaki lavaboya girip tüm çekmeceleri karıştırdım. Sonunda işe yarar bir krem bulmuştum.

Her yanım eş dost, öyle yalnızım ki🎵

Yankı'nın yanına geçip oturdum. Bileğini tutup kucağıma çektiğimde başını eğdi. Yine utanıyordu.

Kupkuru ayaz, bir yanmışım ki🎵

Kremin kapağını açıp elime bir miktar sıktım.

...İtiraf edemedim, kendime yediremedim🎵

"Orası genelde acıyor." diye mırıldandı Yankı. "Yeni bir şey değil ki."

"Nasıl..." gözlerimi kısarak omzunu inceledim.

Karanlık • [b×b]Tahanan ng mga kuwento. Tumuklas ngayon