Ağlayan çocuk izlemek, keyifli iş.

Kavga edip ağlayan çocuk izlemek, en keyifli iş.

"Sehun bizi yanına alır mısın?"

"Eve girmek istemiyorum!" Rox her zamanki gibi duygularını en belirgin kullanan kişi olarak bağırdı.

"Ah, bilemedim ki çocuklar..." Kafam karışmış gibi yalandan bir ciddiyetle onlara bakarken üzgün gözüküyorlardı. Aslında babaları artık bir şey demiyor, zaten neredeyse her gün benim sınırlarım içindeler. Bazen Jongin'in, bakıcıya verdiği maaşı yarı yarıya düşürmesi gerektiğini düşünüyordum.

"Sehun!" İsmimin son hecesini bir ağızdan uzatarak söylediklerinde dudak büküp üzgün bir suratla onlara baktım.

"Bence benimle birkaç çerez atıştırmalarında bir sakınca yok? Biraz sonra babaları da gelir. Hem Jongin'i de evime davet edecektim. Siz keyfinize bakın, eğer ihtiyaçları olursa size gönderirim." Kadına herhangi bir çıkış veya itiraz noktası bırakmadan cümlelerimi sıralayıp çitlerdeki kapıyı aralıkladım. Çocuklar sanki zincirlerinden kurtulmuşça, benim özene bezene dizayn ettirdiğim bahçeme koştular.

Evimin bahçesi, onların evlerinin bahçesinden çok daha büyüktü. Evimde onların tek katlı evlerinden büyük olduğundan onlar için hem farklı bir ortam hem de tam bir oyun alanıydı. Kailana her zaman bahçeme gelmeye çekinirdi ama Rox neredeyse her gün benim başımdaydı. Çocuk bana aşık gibiydi.

Bakıcı, elbette pes ederek eve girdiğinde bahçede, yeşilliklerin arasındaki masaya sofrayı kurmaya başladı yardımcılarım. Yemekler ise elbette Jongin geldiğinde konulacaktı.

Komşumu evime davet etmemin sebebi elbette iki kere çağırıldığım yemeği telafi etmekti ama bunun yanında da, bu iki haftadır insani ilişkimiz iyi olduğu için yurt dışına çıkacağımın haberini vermem gerekiyormuş gibi hissediyordum.

Düşündüğüm şey, komşuluk ilişkilerinin çok iyi olmasına gerçekten gerek yokmuş. Neden şimdi Jongin'e haber verme gereği duyuyordum ki?

Çocuklar direkt bahçemdeki yapay göletin kıyısına giderken saat beş buçuk olsa gerekti ki öğle sıcağı yerini biraz olsun akşam serinliğine bırakıyordu. Bende hazırlanmış masaya oturdum ve telefonumdan iki haftadır boşladığım arkadaşlarıma, geldiğimde hanginizin evinde toplanıyoruz başlıklı mesaj attım. Sonra hemen yanımdan gelen tanıdık bir ses duydum.

"Hey, Sehun." Bakışlarımı çitlerin arkasındaki bedene çevirdiğimde keyifli bakışlarını çocukları üzerinden bana çevirdi.

"Yine senin başına mı üşüştüler?" Dedi gülerek. Bende gülümseyerek karşılık verdim. "Siren gibi oldukları için aslında iyi oldu." Dediğimi pek anlamamış olacak ki kaşlarını çattı, devamını ister gibi.

"Yani, seni bugün ben yemeğe davet etmek istedim ve seni bekliyordum. Çocukların sesi dolayısıyla buraya yöneleceğini de biliyordum." Öyle ki birkaç kere, özellikle Rox buraya geldiği için her iş dönüşü onu alıp öyle evine gitmişti.

"Ah! Yemek mi dedin? Ev de yemek kalmamıştı, ben de ne yiyeceğiz diye düşünerek geldim." Gülerek söylediğinde yorgun yüzü aydınlanmıştı.

"Demek altıncı hissim ne kadar kuvvetliyse, aç kalmanıza razı gelemedim." Telefonumu masaya bırakarak dediğime cevap verecekken, çocukların "baba!" Diye bağırmalarıyla güldü.

Her defasında nasıl bu kadar heyecanlanabilirlerdi ki?

"Hadi, gel."

"Geliyorum." Diye bildirdikten sonra arkada kalan çit kapısına gitti. Ayağa kalkıp onu karşılayacak nezaketi gösteremezdim. Çünkü öyle biri değilim ki, rahat bir adamım ve buna benimle arkadaş olmak isteyen herkes alışmalı.

I Love Rock 'N Roll || SekaiWhere stories live. Discover now